• ÝzEdebiyat > Deneme > Yaþam |
1361
|
|
|
|
Hayatýmý,,karþýlaþtýðým güçlükleri,anýlarýmý,kýsa bölümlerle kaleme aldým.Ýlerde bir araya getirebilrsem hayatýmý romanlaþtýrmayý düþünüyorum. |
|
1362
|
|
|
|
Acaba kendine bir ad koymak, bir mantýk sistemine oturtturmak, sonsuz bir döngü, anlamsýz bir kesinlik çabasý mý? |
|
1363
|
|
|
|
neden sonsuz bir inatlaþma içindeyizdir ki yaþamla? oysa onca guzel þeyi bize hiç hesap sormadan veren kac sey vardýr?! gozlerimizi kaldýrmak vakti ayak izlerimizden... ve bakmak vakti ayak basabileceðimiz yýllanmýþ güneþ yanýðý yollara! |
|
1364
|
|
|
|
Cemal Aslan’la ilgili, geçmiþimin fotoðraflarý gözlerimin önünde bir film þeridi gibi gelip geçti…
Hiçbir karesinde negatif bir poz göremedim.
Güler yüzlü ve gülmesini bilen bir insandý Cemal Aslan. Onun bulunduðu ortamda hep pozitif bir hava eserdi. Çünkü gülmesini bildiði gibi güldürmesini de bilirdi. Mertlik ve delikanlýlýk onu en iyi tarif eden iki kavramdý. Hiçbir zaman diklenmeyen ancak hep dik durmasýný bilen ve bu ilkesinde asla taviz vermeyen hasbi bir insandý…
Birkaç satýrlýk yazý ile onun kitaplara sýðmayacak kadar güzel hasletlerini anlatýp bitirecek deðilim. Benim maksadým, -birkaç güzel kelam da olsa- onu hayýrla yad edip rahmet okumaktýr. |
|
1365
|
|
|
|
Sokaklar ne zaman çiselediðini bilemediðim yaðmurla ýslanmýþ durumda. Etrafta mis gibi toprak kokusu. Yürüdüðümüz yolun iki yanýnda sýrasýyla aðaçlar var. Kimileri yapraklarýný dökmüþ, kimileri ise göz pýnarlarýmýzda biriktirip de ne zaman nerde salýverec |
|
1366
|
|
|
|
Rivayete göre Afrika bölgelerinde Derisi pahalý ve bir o kadar kalýn olan bu ayýlarý topla-tüfekle avlamak, derisini zedelemeye sebebiyet verdiði için zalim avcýlar bir miktar kan sürdükleri baltayý keskin tarafý yukarý gelecek þekilde kara gömerlermiþ.
Dili kesilip kan kaybeden ayýlar farkýna varmaksýzýn kendi kanýný emmeye baþlarmýþ. Kendi kanýný yalayan ayýlar bir süre sonra kansýz kalarak düþüp bayýlýrmýþ…
sigara içiciler bu ayýlardan daha zavallýdýr…
Çünkü kendi kanýný emen ayý, bu tuzaða düþtüðünün farkýndan deðildir ama içici ne yaptýðýnýn farkýndandýr…
|
|
1367
|
|
|
|
Züðürt Aða filmi üzerine bir denemedir |
|
1368
|
|
|
|
Sal artýk neredeyse bir metre suya gömülmüþtür. Kulübenin tavanýnda beþ adam; de Bisschop ve dört yoldaþý sadece yýldýzlarýn aydýnlattýðý bir Pasifik gecesinde, açlýktan ölmek üzere, bilinmeze doðru sürüklenmektedirler. Birbirine kenetlenmiþ bu beþ adamýn artýk tek dileði içecek su ve yiyecek bir þeyler bulabilmektir. Tuamotu adalarý, Starbuck ve Panrhyn uzaklarda kalmýþ; Tahiti Nui II pruvasýný Rakahanga resifine çevirmiþtir. Ve biraz ileride resifin keskin diþlerinden saçýlan köpükler görünmektedir artýk. |
|
1369
|
|
|
|
dakikalarýn saniyelerden , saatlerin dakikalardan , günlerin saatlerden ve bir ömrün sadece zamandan oluþtuðunun unutulduðu bir yüzyýlýn umursamazlýðý üzerine |
|
1370
|
|
1371
|
|
|
|
Ne istediðini biliyor musun sahiden? Ne istemelisin demiyorum, gereklilikten söz etmiyorum yani. Ýçerde, çok derinlerde bir yerde tüm kibrinden, beklentilerinden, kendinden sýyrýlmýþ çýplak kalan sana soruyorum. Ne istiyorsun? |
|
1372
|
|
|
|
Deniz ve insanýn iliþkisinin destaný iki günce býrakýr arkasýnda Willis. Sayýsýz þiir, denize dair. Belki de en önemlisi, kendi deyimiyle “insanoðlunun sýnýrlarýný” keþfetmeye çýktýðý yolculukta ayný Heyerdahl gibi sýnýrlarýn olmadýðýný haykýrýr. Yeteri kadar istek ve inançla yapýlmayacak þey yoktur.
Tautai O Le Vasa Laolao, El Viejo del Mar, The Thoreau of the Seas… Ona takýlan isimlerden bir kaçý. Ve bir de mektup býraktý ardýnda, 1965 yýlýnda düþler limaný Callao’dan yola çýkmaya hazýrlanan Carlos Caraveda Arca’ya, Sallarýn altýnçaðýnda Pasifik’e açýlan bir diðer gözüpek serüvenciye.
Diðer serüvencilerden iki önemli farký vardý ilk bakýþta; yaþlýydý ve tek baþýnaydý. Ama belki de en önemlisi hangi koþul altýnda olursa olsun denize ve kendine dair sarsýlmayan inancý. |
|
1373
|
|
|
|
etrafýmýzda o kadar çok yýkýlmýþ hayat görüyoruz ki, |
|
1374
|
|
|
|
“Söz gümüþse sükut altýndýr” sözünün belki de tek istisnasýdýr “Dengbéjlik” |
|
1375
|
|
|
|
Bazen derken zaman geçiyor.
Bazen..
Bazen seni özlüyorum.
Ýþte hepsi bu. |
|
1376
|
|
|
|
Babamý ilk kez, bana getirdiði haþlanmýþ tavuktan tanýdým. Fabrikada çalýþýrken, ona verilen öðle yemeklerini bir kenara koyar, akþam olunca bize getirirdi. O mert adamdý. Açlýða dayanýrdý, yemediklerini biz yiyelim diye... Elinde yaz helvasý, biraz haþlanmýþ tavuk ve bir kutu gazozla evden girdiðinde bayram sanýr kollarýna atýlýr, sonra da nasibimize mutlu iki çift gözle bakardýk. Kaç defa topuz yapýlmýþ havlu yedim bilmiyorum ama, en büyük rakibim aðabeyim di. Ýki yaþ büyüktü ve müthiþ güreþirdik onunla...
|
|
1377
|
|
|
|
sýkýcý bir hayat
hep ayný yollarda yürüyoruz
dönme dolabýn gönüllü mahkumlarýyýz
|
|
1378
|
|
|
|
Hansel’in ucundan týrtýkladýðý “pastadan yapýlmýþ ev” düþüncesi hep cazip gelmiþti bana ama büyünce bir de baktým ki zamanýnda o hikayeyi okuyan erkek çocuklar- þimdinin sapýklarý olup çýkmýþ, elma þekeriyle çocuk kandýrmaya çalýþýyorlar |
|
1379
|
|
|
|
sadece dokunamadýklarýmýz acý veriri avuçlarýmýza,dokunduklarýmýzda ise acý biz oluruz... |
|
1380
|
|
|
|
Benden size bir dost tavsiyesi; bundan sonra yüzmeye kuyruktan baþlayýn. ‘Kuyruk’ deyip geçmeyin. Meðer kuyruk, postun en önemli kýsmýymýþ. Kafa kesilmese de olur, yeter ki kuyruk kopsun.
|
|