|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katýlýmý |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Murat, Mevlüt, Muzaffer ve Ýsa
Ýsa Kantarcý
Roman > Korku Romaný
Murat, Mevlüt, Muzaffer ve Ýsa
“Ýsa, senin arkandayýz, Murat, Muzaffer ve ben, sen kafaný yorma.”
Balkonda sigara içiyordum öðleden sonra, güneþ var ama serindi hava, yaz bir türlü gelmedi, yaðmur, sel, her þey can sýkýcý. Kadýnlar, kýzlar can sýkýcý, çocuklar þeytan. Güzel, iþe yarar bir þey yok gibi. “Neden geldim hayata, bu ne iþ?” Bir yaþamak derdidir gidiyor. Ne istersem, en elde etmek istersem diþimle týrnaðýmda bir mücadele vermem
[DEVAMI]
|
|
|
• ÝzEdebiyat > Deneme > Yaþam |
1781
|
|
|
|
yalnýzlýklarýnýz benim için çok sarsýcý ve siz yalnýz kaldýkça, ben kaybettiðimi hissediyorum. siz yalnýz kalmamalýsýnýz. |
|
1782
|
|
|
|
TÜRKÜLER ANLATIR BÝZE YAÞAMI!... |
|
1783
|
|
|
|
Ayak týrnaklarýndan, baþýn üstündeki saç teline, sende var olan her þey, hep ayný öyküyü anlatmalý sana; yarýnýn sensin, bu günün de öyle...
Senden baþka bir “sen” daha yok bunu bil!
Kar yaðdýðýnda, baþýný kaldýrýp onlara bak! Hiçbir kar tanesi, diðeriyle ayný deðildir. Hepsi diðerinden farklý ve hepsinin bir hikayesi vardýr.
|
|
1784
|
|
|
|
Çocukluðumuzun yemyeþil ovaalrý,verimli topraklar yavaþ yavaþ yok oluyor ama bizler aldýrmýyor,büyük þehirlerin kirli havasýný solumaya,bir garip koþuþturmacaya mahkum olmuþ,tarifsiz yalnýzlýkalr içindeyiz |
|
1785
|
|
|
|
Öðretmen; o tatlý, sihirli, týlsýmlý sözcük!… Nasýl da telâffuz eder çocuklarýmýz onu coþku ve heyecanla… Söylerken kalpleri küt küt atar. Çünkü kalpten gelen, katýksýz, saf bir kelimedir o… Derste, teneffüste, dýþarýda, gök kubbenin altýnda her yerde yüreðimizi heyecana gark eder. Hangi birimizin hayatýnda derin izler býrakan öðretmeni yoktur ki?... Onlar deðil midir bugünümüzün aydýnlýk yolunu çizenler?... En büyük mimardýr onlar…
|
|
1786
|
|
|
|
Çok sevdiðin biri ölür ya bazen, hani aslýnda yakýndýr ama uzaktýr artýk, yani hep seninledir ama hiç seninle deðildir, hani her zaman hissedersin ama duyamazsýn sesini ya artýk, hani ölür ama anýlarýyla yaþar ya, iþte o gidenin ardýndan; |
|
1787
|
|
|
|
Gerçekleri göstermeyecek kadar bizi kör eden aþk mý suçlu sence, yoksa kör numarasý yapan bizler mi? |
|
1788
|
|
|
|
zorlar içinde yaþamak ,zor |
|
1789
|
|
|
|
Alýþageldiðimiz hayatýmýzda, kurduðumuz düzenin iniþ çýkýþlarýnda adýný sýkça duyduðumuz, hiç beklemediðimiz anda karþýmýza çýkýp bizi þaþýrtan, ama asla unutamadýðýmýz hasret damlacýklarý... |
|
1790
|
|
|
|
Bazen kendimi severken buluyorum. Aferin diyorum benliðime, ben oluþuma... |
|
1791
|
|
|
|
Sonsuz bir yolda yürümekten ibarettir yaþamak. |
|
1792
|
|
|
|
Ah kuþ sesi, yâr busesi ; hem hu sesi hem su sesi! |
|
1793
|
|
|
|
Gece bir vakit aþklarýn geldiðinde aklýna
þerefe demelisin yaþadýklarýna...
|
|
1794
|
|
|
|
anýn tadýný çýkarabilmeye... |
|
1795
|
|
|
|
Delice, aðrýlý ve huzursuz bir histi kaplayan etrafýný.. Ruh beden içinde yer alýyorken, beden yeni bir heyecaný soludu. Güzel olan hiç deðiþmeyecek ve ayrýþmayacak bir andan ibaretti. Ayrýþamazdý çünkü bir bütün olarak çekici ve vurdumduymazdý..
Rüzgar ateþin içinde kayboldu belki de ateþi hýzlandýrdý. Yaðmurun sesi yavaþ yavaþ artarken, damlalar ateþin üzerinde dans etti..
|
|
1796
|
|
|
|
Bu seneki 24 Kasým Öðretmenler Günü benim için sýra dýþý güzelliklere sahne oldu. Zira Trabzon’u temsilen “81 Ýlden 81 Öðretmen” etkinliði kapsamýnda Ankara’ya çaðrýldým. Üç gün boyunca Ankara’nýn güzel havasýný teneffüs ettik. Baþkentteki önemli kiþilerle birebir görüþmelerde bulunduk. Bunlardan birisi de Türkiye Cumhuriyeti Baþbakaný Sayýn Recep Tayyip Erdoðan’dý. Öðretmenler olarak, Milli Eðitim Bakaný Nimet Çubukçu öncülüðünde Baþbakanlýða geldik. Baþbakan Erdoðan’la Öðretmenler Günü’nden bir gün evvel, yani 23 Kasým günü öðle saatlerinde görüþtük. Çünkü Baþbakanýmýz Erdoðan, ertesi gün kendisine takdim edilecek olan ödülü almak üzere Lübnan dýþ gezisine çýkacaktý. Onun içindir ki öðretmenleri Öðretmenler Günü’nden bir gün önce makamýnda kabul ederek onlarla görüþtü.
|
|
1797
|
|
|
|
Ben unutan deðilim aksine unutamayaným. Bir uyku istiyorum, beni uyandýrmasýnlar, düþüncelerim son bulsun orda, bir hayat olmasýna gerek yok. Sonsuz bir dinginlik de olabilir oradaki, ya da güzel bir müzik, ve en büyük isteðim : ya da sadece SEN. Tanýmadýðým sen, tanýyamayacaðýmý düþündükçe beni kahreden sen... |
|
1798
|
|
|
|
Ölenle ölünmez ama kalanlarla da yaþanmýyor |
|
1799
|
|
|
|
Hacý Ragýp’ýn bahçe duvarýndan kocaman aðacýn dallarýnýn yarýsý sokaða sarkardý. O her zaman evin alt katýndaki küçücük odada yaþar, pencerenin demir parmaklýðý arasýndan sürekli sokaðý gözetlerdi. Dünya ile fazla derdi yoktu. Ama çocuklar eriðin dallarýna uzanmayacaktý. Onun tabiriyle “ sokaðýn piçleri.” Hiç rahat durmazlar dý ki… |
|
1800
|
|
|
|
Beklemek ve bekletilmek üzerine bir muhasebe yazýsý
Bir çýlgýnlýk aný hatta belki.... |
|
|
|