• ÝzEdebiyat > Deneme > Yaþam |
1801
|
|
|
|
Geliþin, baþlamanýn, selam vermenin hatýrýna bir karalama... |
|
1802
|
|
|
|
Bu seneki 24 Kasým Öðretmenler Günü benim için sýra dýþý güzelliklere sahne oldu. Zira Trabzon’u temsilen “81 Ýlden 81 Öðretmen” etkinliði kapsamýnda Ankara’ya çaðrýldým. Üç gün boyunca Ankara’nýn güzel havasýný teneffüs ettik. Baþkentteki önemli kiþilerle birebir görüþmelerde bulunduk. Bunlardan birisi de Türkiye Cumhuriyeti Baþbakaný Sayýn Recep Tayyip Erdoðan’dý. Öðretmenler olarak, Milli Eðitim Bakaný Nimet Çubukçu öncülüðünde Baþbakanlýða geldik. Baþbakan Erdoðan’la Öðretmenler Günü’nden bir gün evvel, yani 23 Kasým günü öðle saatlerinde görüþtük. Çünkü Baþbakanýmýz Erdoðan, ertesi gün kendisine takdim edilecek olan ödülü almak üzere Lübnan dýþ gezisine çýkacaktý. Onun içindir ki öðretmenleri Öðretmenler Günü’nden bir gün önce makamýnda kabul ederek onlarla görüþtü.
|
|
1803
|
|
|
|
Ahþap pervazlý penceremden dýþarý doðru süzülen kýsýk lambamýn ýþýðý , bahçeyi þenlendiren
yaz güllerinin üstünü örtüyordu o gece.
|
|
1804
|
|
|
|
insanlarla, kar tanelerinin ortak noktalarý anlatýlmasý |
|
1805
|
|
|
|
anýn tadýný çýkarabilmeye... |
|
1806
|
|
|
|
Ah kuþ sesi, yâr busesi ; hem hu sesi hem su sesi! |
|
1807
|
|
|
|
Hacý Ragýp’ýn bahçe duvarýndan kocaman aðacýn dallarýnýn yarýsý sokaða sarkardý. O her zaman evin alt katýndaki küçücük odada yaþar, pencerenin demir parmaklýðý arasýndan sürekli sokaðý gözetlerdi. Dünya ile fazla derdi yoktu. Ama çocuklar eriðin dallarýna uzanmayacaktý. Onun tabiriyle “ sokaðýn piçleri.” Hiç rahat durmazlar dý ki… |
|
1808
|
|
|
|
Bugün sekiz Mart M / Eziyet günü kutlu olsun… |
|
1809
|
|
|
|
gitmek...Alýp baþýný gitmek..Kimseye hesap vermeden,kimseyi üzmeden,incitmeden gitmek... |
|
1810
|
|
|
|
Ölenle ölünmez ama kalanlarla da yaþanmýyor |
|
1811
|
|
|
|
Çok sevdiðin biri ölür ya bazen, hani aslýnda yakýndýr ama uzaktýr artýk, yani hep seninledir ama hiç seninle deðildir, hani her zaman hissedersin ama duyamazsýn sesini ya artýk, hani ölür ama anýlarýyla yaþar ya, iþte o gidenin ardýndan; |
|
1812
|
|
|
|
hayatýn güzelliðini anlamak için illa ölüm mü olmalý veya çevremizdeki insanlarýn deðerini kavramak için illa onlarý kaybetmek mi lazým.. |
|
1813
|
|
|
|
öyle kurgularým varki.ben gerçekten kusursuz planlar yapabiliyorum
. |
|
1814
|
|
|
|
Hayvan sevmeyen insan sevemez diye bir söz vardýr. Ancak hayvan sevmek adýna, hayvanlara eziyet çektirmiyormuyuz acaba ? Empati denilen olguyu hayvan sevgisi için neden kullanmýyoruz ? Ýþte bu düþünceler ýþýðinda, farklý bir bakýþ açýsý ile, hayvan sevgisini irdelemeye çalýþtým |
|
1815
|
|
|
|
Delice, aðrýlý ve huzursuz bir histi kaplayan etrafýný.. Ruh beden içinde yer alýyorken, beden yeni bir heyecaný soludu. Güzel olan hiç deðiþmeyecek ve ayrýþmayacak bir andan ibaretti. Ayrýþamazdý çünkü bir bütün olarak çekici ve vurdumduymazdý..
Rüzgar ateþin içinde kayboldu belki de ateþi hýzlandýrdý. Yaðmurun sesi yavaþ yavaþ artarken, damlalar ateþin üzerinde dans etti..
|
|
1816
|
|
|
|
hayaller özeldir,ve bu özelik her insanýn kaleminde can bulur.Benim de kalemimde böyle can buldu... |
|
1817
|
|
1818
|
|
|
|
Göz önünde yaþamaktan daha korkunç birþey olamaz hayatta. Kendimizi ulu orta yerlerde ne kadar görünür hale getirirsek, o kadar çabuk tükenmeye ve yok olmaya mahkum oluruz. |
|
1819
|
|
|
|
yalnýzlýðýmýzdýr geriye kalan.. |
|
1820
|
|
|
|
Zaman sizi boðar; mekan sizi daraltýr.Ýþte böyle bir zamanda bu cami bana ilaç gibi gelirdi... |
|