Bizi Birleştirenler
Nerudanın şiir kitaplarından birini elime ne zaman alsam, derdimi sıkıntımı unutuveririm. Okuduğum bu kitapta yazarla adeta karşılıklı konuşup, dertleşir gibi hissedip bir nevi terapi olurum
"Her yeni gün, keşfedilmeyi bekleyen bir başlangıçtır; kalemini eline al ve hayatının hikayesini yeniden yaz."
"Her yeni gün, keşfedilmeyi bekleyen bir başlangıçtır; kalemini eline al ve hayatının hikayesini yeniden yaz."
Nerudanın şiir kitaplarından birini elime ne zaman alsam, derdimi sıkıntımı unutuveririm. Okuduğum bu kitapta yazarla adeta karşılıklı konuşup, dertleşir gibi hissedip bir nevi terapi olurum
Bütün ilkler şirindir, tatlıdır ve güzeldir! Hatta bütün ilk gözağrıları da öyledir. Adını unuttuğumuz şairlerden biri olan Celâl Sahir Erozanın da dizesinde dediği gibi: Bir genç şair ilk yazdığı şiiri nasıl severse diye başlar şiirine İşte öyledir ilkler, ilk gözağrıları..
Siyah Dalya, polisiye türün sıkı romanlarındandır. 40lı yıllarda, Los Angeles polis departmanında çalışan iki eski boksör-yeni polis Bucky Bleichart ve Lee Blanchardın hayatlarını mahveden bir cinayetin öyküsüdür bu.
Bir arkadaşım yaklaşık dört ay önce; kadın erkek ilişkileri üzerine bir grupta tartıştıkları tüm yazışmaları bana gönderip fikirlerimi merak ettiğini ve konu hakkında ne düşündüğümü sormuştu.
Kendimi, ağzına kadar dolu ofislerde, süpermarketlerde, yollarda, asansörlerde kimseyle konuşmayan biri olarak fark edince; kimlerle konuşuyorum ben diye düşünmeye başladı iyi eğitilmiş ama çok kilometre yapmış yaşlı belleğim
Taşrayı çok fazla bilmiyorum lakin İstanbulda özellikle teknik konularda eğitim almış birçok arkadaş, eğitim alıp öğrendikleri bilgileri gerek normal hayatta gerekse aşk ilişkilerinde nasıl uygulayacağını bilmiyor.
Bu da nereden çıktı abi? Diye soranları anlıyorum. Ancak okulda çoğumuz yükselme ve gerileme dönemlerini filan duymuşuzdur da bu o geçiş dönemine benzer bir konudur desem başlık için kafi olur herhalde
Yaşamak buysa, yaşayalım ama bu değilse, o zaman yaşamak neredeyse oraya gidelim.
Bu sözü ilk duyduğumda sevmiştim. Hala etkili bir söz olarak bir kenarda durur benim için. Çünkü sözün sahibi rahmetli Suzan Akay ile aynı duyguları farkında olmadan ben de hissederek yaşamışım. Benim de ne zaman
Nedenini bilemiyorum ama ne zaman bir film seyretmek istesem 18 bine yakın film arşivimde; seksenli, doksanlı ve ikibinli yıllara ait filmleri seyretmeyi tercih ediyorum Bu his bilgisayarımın başına oturduğumda kendiliğinden oluşuyor ve hiç kimsenin seyretmeyi tercih etmeyeceği veya etmek istemeyeceği eski filmlere takılıp kalıyorum.
Bu ülkede, ne zaman bir erkek ile bir hanım, biraz ileri düzeyde arkadaşlık etmeye başlasa, ikinci dereceden ne kadar akraba, eş, dost ve arkadaş varsa, hemen hepsi büyük bir yaygara koparır. Hatta olayla ilgili, ilgisiz, herkes işin içine karışır ve sanki kıyamet kopmuşçasına bir telaş ve panik içerisinde,
Çocukluğundan beri yaşadığı her şey bazı duyuların kaybolmasına sebep olmuştu. Artık duyuları hiç de iyi işlemiyordu. Yani her bir şey dışarısında kalıyordu. Etrafını sis bürümüştü. Aniden, bir uç sivriliyor, batıyordu. Canı çok acıyordu. Öyle ki uyku için başını koyduğu yastık bile çividen farksız geliyordu. O, bu ucun açtığı
Üç-beş erkek bir araya gelince ve konu bir yerde kadınlardan açılmışsa erkeklerin kadınlarda konuşmayı tercih ettiği ilk organ memeler oluyor
Pazartesi günü haber merkezinde arkadaşlarla birlikte çay sigara muhabbeti yaparken bir arkadaş zamanında Kenan Işıkla yapılan bir röportajın giriş yazısında, (sanırım Kenan beye genç kızların gözdesi olduğunu söylemiş olmalılar) ben emin değilim diye yazdığını, genç kızlar Tarkana yaptıkları gibi bana dokunmak için üzerime atlamıyorlar filan diye demeç verdiğini
Grafiker bir arkadaşınız varsa başına çöküp bilgisayarda bir vazo yapmasını isteyebilirsiniz. Sonra onu İ.Ö. III. binde yapılmış bir Sümer vazosuna dönüştürmesini de isteyebilirsiniz.
İnsanları, olayları ve eşyayı duyularımızla algılar daha sonra onu zihnimizde şekillendiririz. Bu algılama biçimi tam olarak sübjektiftir ve kişiye özel bir durumdur. Karşımızdakini anlamak ve anlamlandırmak istiyorsak, sübjektiflikten kurtulup, görme, işitme ve dokunma duyularını bilinçli olarak harekete geçirilmesi gerekir.
Nezafet(paklık, arılık, temizlik), doğal temizlik anlamı taşır ve bütün varlığı kuşatıcı ontolojik bir olguyu temsil eder. Bu kelime, maddi çağrışımlar ile birlikte esasen maneviyatımızla da ilgilidir.
Ben yüreğimi yüreğine feda ederim, sevmezsin, seversin / Hem nasılsa bulursun beni bıraktığın
Takrîr edemem çektiğim âlâmı felekten
Zirâ ki anın zikri de bir gûne elemdir
(Müverrih Râşid) İzzet Mollanın bir beyti ile girelim söze.
Der ki,
Gerdûn sitem-i baht-ı siyâh etmeğe değmez
Geldiler
Sözü şerh edip renk katmaya geldiler. Daha iyi anlaşılsın diye sözler sayfa sayfa nakışladılar kitapları. Aşk hikâyelerinin duygusallığını, fabllerin öğreticiliğini, efsanelerin hayalperestliklerini ve siyerlerin kutsallıklarını kendi anladıkları şekilde resmettiler, daha iyi anlayalım diye okuduklarımızı.
Esasen Batlamyus kuramına göre şekillenen orta çağ şark astronomisi dünyayı merkeze koyarak, isimlerini gezegenlerden alan üst üste yedi kat felek tabakasından bahseder. Buna göre, 1. katta Mâh (Ay, Kamer) feleği, sonra sırasıyla Utarit (Merkür), Zühre (Venüs, Çoban Yıldızı, Kervankıran), Mihr (Güneş, Şems), Mirrih (Merih, Mars), Müşteri (Bercis, Jüpiter)
Metropol çobanı. İletişimci, felsefe ve edebiyat aşığı!
türkiye
Deneme
halen araştırıyorum