Bizim Memlekette
Bizim memlekette / Ne kavruk benizli, / Ne bahtı kara insanlar yaşar. / Geçim sıkıntısıyla eğilmiş
"Yarın 30 Ekim olacak ve ben hâlâ 'yarın yaparım' diyenler arasında olacağım. En azından tutarlıyım." - Franz Kafka"
"Yarın 30 Ekim olacak ve ben hâlâ 'yarın yaparım' diyenler arasında olacağım. En azından tutarlıyım." - Franz Kafka"
Bizim memlekette / Ne kavruk benizli, / Ne bahtı kara insanlar yaşar. / Geçim sıkıntısıyla eğilmiş
CUMHURİYET ÜLKÜSÜ / Canımızdan azizdir kanla sulanan toprak / İznimiz olmayınca yere düşemez yaprak / Kuruldu
Ömür dediğimiz hayallerimizin yaşantımıza yansıması, / Akdeniz ege, / Sahiller deniz bahçeler, / Beklemek umut etmek,
Benim sınırlarım var biliyorum, / Endişelerim korkularım, / Cehaletim var görmediklerim bilemediklerim, / Çıktığım yolda rast
DİLSİZDİM SEVDANA ÖZLEM'İM HASRET'İM / Biliyorsun yar, / İkimizde çok sevmiştik. / Lakin açık açık söylememiştik
Dün gece bizi bir tayfun yolcu etti / Yağmur sertçe vuruyordu / Camlara / ve terkedilmiş
I. ELİF’TEN VAV’A — AŞKIN DOĞUŞU / Ten savunur kendini / anılar takvimiyle, / Tarihimizin tozlu
Bugün son günümüz bu müzede / Ulus’ta / Kurtuluş Savaşı Müzesi’nde / Ankara Palas’ın hemen karşısı
Dünya denen bu gurbette, / Gülemedim, gülemedim / Gülmek isterdim elbette / Gülemedim, gülemedim
İçimde bir çocuk var… / Kimsenin duymadığı, kimsenin bilmediği / Kelimeleri eksik, ama yüreği dolu. /
\*İstersen sevme beni, / Gerekirse ağaç olurum. / Uzatırım yapraklarımı sonbaharına / Kavrulurum güneşinde, sıcağında
\*Yaşanmışlık bir kenara / Yaşlandıkça bırakır hayat seni yol ortasına, / Yok ortasına / Diyemem ki
Bugün yavaş yavaş öldüğümü hissettim. Sanki sonun başlangıcı gibi. İnsanın dünyadaki günlerinin sayılı olmasını bilmesi kadar derin bir savaşı yokmuş bunu öğrendim. Öleceğini bilmek belirsizliği
Sürü sürü arı kuşları geçti üzerimden, / Sazlıklardan havalandı balıkçıllar. / Bir taş atımı ta tepemden, yazıdan,
Bir suskunluğun eşiğinde başlar gece, / Zaman, asumana düşen bir gölge kadar ağır. / Söz, henüz doğmamış bir yıldızın
Yenildim… / İnsanların kör gözlerine, taş kesilmiş kalplerine, acımasızlığın soğuk bıçağına yenildim. / Bir zamanlar içimde filizlenen merhamet, yavaş
(Gelincik ve Pervane'nin ağıtı) / Bir gelinciğim, var sanılan... / Unutulmuş bir taçım, / sayfaların arasında
Cangözyaşım / Bir damla yaş dökülür / Gönülden / ta içerden. / Hangi
Yıkalım bu düzeni. / Ama... / Büyü bozulmasın. / Bağ bozumuna kalmış bir salkım üzümüz; yan
Avuçlarımın içi… hüzün taneleriyle dolu. / Zamanın ellerimden süzülüşünü dinler gibi, bir şarkının içinde kayboluyorum bazen. Nice tatlı sözlerle örülmüş şiirlerin üstüne
Alışkın değiliz… / Ne sevmeye, ne de sevilmeye. / Kendimize bile dokunmaktan korkar olmuşuz; çünkü her temas bir hatırayı,
Acılara alışırmış insan, / Yalnızlığa alışırmış, / Vakitsiz gelen ölümlere, / Susmuş şakıyan dillere,
3\. damlanın aşkıdır bu sen. / Sokak sokak dolaşan sapsarı bir gözyaşı gibi sevdin beni. / Nasıl sever bir
Benden uzak bana yakın oldu! / Dağlar nehirler ormanlar, / Sahildeki ev! / Kasabadaki küçük ev,
Yakalamaya çalışıyorum hayatı, / Her sabah aynı yerden, / Eskileri özlüyorum, / Sanırım ihtiyarladım biraz,
Bak hele bana hayallerinden, / Çalınmış korkularından bak, / Vurulmuş duvar dibinde, / Kan damlamayan yaralardan,
Kim istemez dertli yalnızlıkları / Önce sarı sardunyalı bir ev / Ve / Hayat dolu hayali...
Beni bulamazsan üzülme, / Eşyalarımı bulacaksın: / Kestiğim taşları, açtığım yolları, / İşlediğim heykelleri bulacaksın.
Mavilere daldım, / Deniz kıyısında hayallerim vardı, / Sen vardın saklı sahilerde, / Adını koyamadığım,
Kelimeler tükendi / Şiirler bitti / Şimdi vakit sükut vakti / Artık veda etmeli... /
Bulutlar dağlara çekildi bugün; / Birkaç kırık dal bıraktı ardında, / Birkaç boynu bükük papatya, /