Yolculuk
Sana bu hikayemle veda ediyorum Mehlika. Bir gün cennetteki evinde seni ziyaret edip sana okuyabilmek için iyi bir insan olmak için çabalıyorum...
"Yaratıcılık, anın sessizliğinde doğar; bugün senin sessizliğin, yarının eseri olsun."
"Yaratıcılık, anın sessizliğinde doğar; bugün senin sessizliğin, yarının eseri olsun."
Sana bu hikayemle veda ediyorum Mehlika. Bir gün cennetteki evinde seni ziyaret edip sana okuyabilmek için iyi bir insan olmak için çabalıyorum...
Öyküde rol alan kişiler ve rolleri:
Beyaz mantolu Kız-büyükanne, avcı
Kırmızı paltolu Kız-kırmızı paltolu kız, obur kurt, kırmızı palto, kırmızı kalp
Yeşil montlu kız-hiçbir şey, kırmızı paltolu kızın arkadaşı, mont
Aşkın kaybedeni veya kazananı yoktur. Sonunu biraz daha geciktirip, felekten bir kaç ay daha çalabilirdik. Sen her şey yolunda gittiğinde yaşadıkların sanki çok rutinleşmiş gibi algılıyorsun. İlla kavgalarımız, yersiz inatlaşmalarımız, gereksiz küskünlük
muebbetmuhabbet.com adlı sitenin üyesi olan iki kafadar, site forumlarının dar kalıplarını yırtarcasına, doğaçlama bir hikaye yazmaya karar verirler. Yazarlardan "ben" olanın askere gitmek zorunda kalması ile yazının bitirilmesi, diğerine kalmıştır.
Az gelişmiş cinsel organları olan, vahşi beyaz bilge kıllara sahip yassı sayılar kabilesi tarafından bilinçaltına ve diri bedenine her açıdan tecavüz edilen, egosu parçalanan güzeller güzeli genç, soylu prenses :-(’F (biz onz kısaca üzgün ef diye
Ama yine de seninle bir daha görüşmeyelim. Böyle giderse iş iyice çığırından çıkacak. Sana bir şey olmasına, benim yüzümden başına bir şey gelmesine katlanamam. Eğer sen aramazsan ağabeyim sana ulaşamaz. Çok baskı yaptılar ama evinin telefon numarasını on
Düşüncemeler ve sürümcemeler zamanlar ve zamansızlıklarla dolu geçen düşünce baloncukları.
Ama hayır, kız atlamıyor. Tersine, aşağı bakan gözleri artık pencereye yapışmış olan kendisine dikilmiş. Konuşmadan, yüzündeki ifadeyi değiştirmeden, gözlerini kırpmadan bakıyor uzun uzun. Sonra odasına giriyor. Penceresini kapıyor ve ışığını söndürüyor..
“Peygamber gibi adam” derdi kasabadaki herkes onun için. Ve bu sıfata layık görüldüğünde daha kırk bile değildi yaşı. Fakat o karakteriyle, yaşantısıyla gerçekten de fazlasıyla hak ediyordu bu sıfatı.
Denizaltının dibindeki dikenlikte toplanmış binlerce kokuşmuş, kakışmış canavar psişik kokularını bir kibrit çorbası macununun kara yapraklı bir satırına koymuşlardı......
Çok uzaklarda bir yerdeyim. Görevim var. Gelmişleri ve geçmişleri araştırıyorum ve yardımcılarım sadece gölgeler...
İnsanlar geçer ömrümüzden, yaşamları bizimkine karışır. Boynumuza asılmış yaftalar gibi öyküler taşırız. Küçücük bir gülümsemeyi kırk altına alır, üç kuruşa satarız. Sıcacık bir yüreğin kapısına seve seve kul oluruz. Cömert bir el bayramdan bayrama baş
Yürekler çok dövülmüş bir köpek yavrusu gibi. Acı ağlatmaz artık. Bütün bu düzensiz düzene bu kadar kolay alet olmak bu yüzden.Rüyalara girmiyor artık kalem satan çocuklar ya da satacak kalemi olmayanlar.
Bir Hayat, Bir Umut, Bir Pınar ve Üç Kadın Bir Düşün Gerçekleşeği Günü Beklemekte...