"Üç Kadın Bir Düş"
Bir Hayat, Bir Umut, Bir Pınar ve Üç Kadın Bir Düşün Gerçekleşeği Günü Beklemekte...
"Her yeni gün, içindeki sessiz gücü keşfetmek ve hayatın anlamını kendi kaleminle yazmak için bir fırsattır."
"Her yeni gün, içindeki sessiz gücü keşfetmek ve hayatın anlamını kendi kaleminle yazmak için bir fırsattır."
Bir Hayat, Bir Umut, Bir Pınar ve Üç Kadın Bir Düşün Gerçekleşeği Günü Beklemekte...
Doğum yapan her şey dişidir. Kadınların ezelden beri bildiği kâinatın dengelerini, erkeklerin de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişmeye başlamış olacaktır. -Mohawk Kabilesi-
Çok soğuk bir kompartımanda, hücrelerinin yavaş yavaş ısı durumuna uyum gösterdiğini hissederken camdan baktığında güneşi görebilmek fakat sadece görebilmek. Isısını hissedememek...
2003 ekim 25' inde yazılan bu mektup asla sahibine ulaşmadı. Makşuka Eylül ayında ölmüş ancak kasabada kimsesi kalmadığından haberi olmamıştır Aliyoşlam' ın.
Uzaklarda bir yerlerde hatırlanıyor olmanın verdiği mutluluk var üzerimde. Kilometreler ötesinden gönderilen sevgi selini haber veren melodi heyecanın en duygulusunu yaşatmaya yeterli. Buralarda karanlık ürkütücü, doğduğum şehrin sokaklarına benzemiyor köşe başları. Elimdeki küçük kitabın sayfalarına saklanıyorum beni de götürsün en şiddetli aşkların yaşandığı o ülkeye diye.
Sıcağı beter bir yazın gölgesinden parkları, dallarda durmadan sevişen kumruları anlatmak kolaycılıktır. Havuzda durmadan yıkanan üç ördeği anlatmakla asfaltın eridiği öğlenleri avutamazsınız. Ama sonra gölgeler sokaklarda uzayıp, güneş Bozköy üzerine
Yolda yürürken bu yürüyen ben değilim diyordu. Esnerken ağzını kapama gereği duymaz giyimine saçına çoğu zaman özen göstermezdi . bu durumda arkadaşlarının arasında sık sık adının geçmesine sebep olurdu. Konuşulanlar kulağına gelse de her seferinde geçerli bir savunması vardı. Bu yürüyen ben değilim
Öğretmen anlattı, anlattı, anlattı ve üzüldü. Bakışları yerdeki kilit taşlarına takılıp kaldı. Dinleyenler de üzüldü. Ve hiç kimse tek bir soru bile sormadı. Onlar suskunluk içinde kendi düşüncelerinde gezinirken dut ağacına bir sürü serçe kondu. Ortalığı gürültüye boğdular. Dallar sallandı, birkaç sarı yaprak yere düştü. Çaycı Kadir elinde
İnsanın çocukluğunda beynine ve yüreğine ne doldurursanız yaşamının tüm geri kalanını onlar belirler ama her zaman sizin beklediğiniz biçimde değil....
yaşamak seni sevmekse ben hiç ölmedim ölmeyeceğim.....
ölmek seni sevmekse eğer ben hiç ölmedim ölmeyeceğim....
Bu ses bana soğuk hücremde ellerimi uzatıp ısınmam için bir ateş veriyordu.
Bedenim kendinden habersiz, sessiz ve öksüzce geçiyor sahte sevişmelerden. Geride pişmanlık, yalandan söylenmiş sözcüklerin pişkin bakışları, aldanışlar... bana kalansa piç bir yalnızlık!
Bir varmış bir yokmuş. Allah’ın kulu çokmuş ama çokmuş demek yokmuş. Münasebetsizin biri her şeye burnunu sokmuş, onun yüzünden her iş kokmuş, düzen bozulmuş. Büyüğünden küçüğüne herkes yokluk çekip sıkıntı yaşamış. Sonunda her şey düzelmiş de işler