Eleştirinin Eleştirisi - 4
-O kadar iyi bir insan ki herkese iyilik yapmaya çalışıyor.Yüzündeki ışık tüm karanlığı aydınlatıyor.
\- Gül sunan bir elde daima bir miktar gül kokusu kalır.
"“Yazmak, kelimelerle dans etmektir; ama bazen dans ettiğin kişi bir ayak bağıdır.” – Mark Twain"
"“Yazmak, kelimelerle dans etmektir; ama bazen dans ettiğin kişi bir ayak bağıdır.” – Mark Twain"
-O kadar iyi bir insan ki herkese iyilik yapmaya çalışıyor.Yüzündeki ışık tüm karanlığı aydınlatıyor.
\- Gül sunan bir elde daima bir miktar gül kokusu kalır.
Bertrant Russel : Filozofun gerçek işlevi dünyayı değiştirmek değil,onu anlamaktır.
Bovee : dünyada her şey yıkılsa bile, gelecek yerinde durur.
Buda : Ne düşünürsek oyuz. Biz her neysek düşüncelerimizden doğar. Düşüncelerimizle biz dünyamızı yaparız.
Colin Wilson:Sabahları gözümü açtığım zaman tek bir dünyayla
Bu öyküdeki olaylar yaşanmış gerçeklerdir.Şahısların isimleri ise tabii ki değiştirilmiştir...
Dolaştım yine Elem Bağları’nda bu gece, / Son çiçekti büken boynunu,
\*Ölümü kabullendiğin an,ölümün sana en çok yaklaştığı andır.
Bernard Shaw : çocuklarınıza ders vermek istiyorsanız bu hiç de gerekli değil kendinizi örnek gösterin. Ama sizin gibi olmaları için değil, sizin gibi olmamaları için.
Cemil Sena : Anneler çocuğu akıllarından tutacakları yerde, ellerinden tutarlar.
Churchill:Bir ulusu yönetmek, dört çocuğu eğitmekten daha kolaydır.
babam bu fotoğrafta şekilden şekle giriyordu.Bir bakıyorum bir arenada boğa güreşçisi olmuş “oley,oley” sesleri arasında azgın boğaya korkusuzca kılıcını saplıyor,sonra hayal değişiyor:Padişah sarayında belindeki kuşağıyla,kafasındaki sarığıyla yarı eziklik içerisinde bir harem ağası ,bir cami önünde ayağı pansumanlı bir dilenci ,bir uzay aracında astronot şekillerine dönüşüyordu.
\*Beklediğimiz mucize gerçekleşirse ne olacak?Yaşamımız boyunca hep mucizelere umut bağlamak yanlış olsa gerek.Çünkü güneşler her gün doğuyorlar ve her gün batıyorlar.Sayısız güneşten her birisi bir mucize değil de nedir?Asıl olan güneşimizi belirleyebilmekte,seçebilmekte ve onu görebilmektedir.
-Sende olanları neden başkalarına veriyorsun?Bilgilerin sende kalsa daha iyi olmaz mı?
\- Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez.
Nietzsche : yarı-Bilim tam Bilimden daha üstündür. O, sorunları olduklarından daha kolay görür ve bununla görüşünü daha anlaşılır, daha inandırıcı kılar.
Thomas Kuhn : Birbiriyle çatışan birçok karşıt Bilimsel görüşten sonunda galip gelenlerin bu güne kadar getirdiği bir Bilim söz konusudur.
Thomas Kuhn :
Ben onun bazen,acımasız ve vicdansız,intikam peşinde koşan bir yaratık olduğunu da düşünüyorum.Acı çektirmek,ağlatmak,sızlatmak,hiç birisini yapamazsa saatlerce,günlerce bekletmek ve bundan haz duymak ister gibi.Çengelini attığı erkeklere yaşamı zehir etmeyi çok kolay başarıyor.İşin ilginç yanı seçtiği kurbanları genellikle duygusal yanları ağır basan sevmeye ve sevilmeye susamış kişiler oluyor
\*Yazgı,yazgı dedikleri nedir ki! İnsanoğlunun yıllardır başına gelen kötü olayların sorumluluğunu yıktıkları,olur olmaz suçladıkları bu yazgı denen şey ne ola ki! Değiştirememekten, iyileştirememekten söz ederiz yazgımızı...Doğru.Bunu yapabilme güç ya da yeteneğimiz maalesef yok
-Kendisine büyük bir miras kaldı,ama o sonunda hapishaneye düştü ve yaşamını intiharla noktaladı.Para ona uğursuzluk getirdi.
\- Akılsızlara, zenginliğin iyiliği yerine kötülüğü dokunur .
Schiller : Ey aşk,güzel ve kısasın!
Schopenhauer : aşk,insan türünü sürdürmek için bireye kurulmuş tuzaktan başka bir şey değildir.
Shakespeare : aşk, gözle değil ruhla görülür.
Shakespeare : Değişiklikle karşılaşınca değişen aşk, aşk değildir...
Sheakspeare : Ateşin yaktığından, Güneşin hareket
-Haksız yere suçlanmam sağlığımı da olumsuz yönde etkiledi,bir türlü iyileşememeyi buna bağlıyorum.
-Haklısın. İftira, kılıçtan daha zalim bir silahtır, çünkü iftiranın açtığı yaralar hiçbir zaman kapanmaz.
Unutmuş görünüyordu geçen günlerin sayısını.Ama şimdi merak ediyordu geçen günlerin ne kadar olduğunu.Saymaya başladı:Cumartesiden Cumartesiye sekiz,yedi daha on beş,beş daha yirmi.Evet tam yirmi gün,koca yirmi gün...
\*O kadar azametli bir gururun var ki,bırak sana yaklaşmayı;senin bulunduğun şehirde dahi yaşamaktan korkuyorum.N’olur yükseklerden biraz aşağılara in!Ayaklarının altına bir bak, orada ne göreceksin...
Colley Cibber:Yoksulluk, namuslu ahmakların mükafatıdır.
Demokritos : Duyular akla şöyle diyorlar:”Zavallı akıl,kanıtlarını bizden alarak bizleri yere vurmak mı istiyorsun?Yere vurma,senin için yere yıkılma olacak.”
Derrida : gerçeklik yanılsama olduğu unutulan yanılsamadır
Ne pahasına olursa olsun onunla konuşacaktım.Burada her şey bitemezdi.Aramızda kurulan bu telepatik köprü yerini kalıcı,sürekli bir ilişkiye,beraberliğe bırakmalıydı.Kararım kesindi,ancak ne diyeceğimi,nasıl diyeceğimi,söze nasıl başlamam gerektiğini bir türlü kestiremiyordum.
Kötülüklerden etkilenmeyen,koruması olmayan,yoksul ama mutlu bir yaşam süren sadece gariban çöpçü idi.Herkes bunu nasıl başardığını merak ediyordu.O da anlattı:
Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım.İddiasız iki romanım var.Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim.Emekli bir felsefe öğretmeniyim.Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var.Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.
04 03 1952 doğumluyum.13 sene devlette felsefe öğretmeni,müdür yardımcılığı ve okul müdürlüğü görevlerinde bulunduktan sonra özel sektöre(dersanecilik) geçtim.16-17 sene bu sektörde çalıştıktan sonra emekli yaşamı sürmeye başladım.
Deneme türü yazıları daha çok sevdiğimi farkettim.
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.
Cevaplaması zor bir soru.Buna okur karar versin.