Dansöz Kıvırmaları-7.sh.
Bireysel geleceğinde olduğu gibi Yerel halkın geleceğini tayinde az veya çok belirleyici olabilecekti, belki de. Buda kendisinin yüce varlığın gücüne yakınlaşması demekti...
"Yazmak, bir yazarın kafasındaki cenneti okuyucunun cehennemine dönüştürme sanatıdır." — Mark Twain (Kurgusal)"
"Yazmak, bir yazarın kafasındaki cenneti okuyucunun cehennemine dönüştürme sanatıdır." — Mark Twain (Kurgusal)"
Bireysel geleceğinde olduğu gibi Yerel halkın geleceğini tayinde az veya çok belirleyici olabilecekti, belki de. Buda kendisinin yüce varlığın gücüne yakınlaşması demekti...
Odanin icerisinde ki kuytu sessizliğin ruhuna verdigi dinginligin hazzini yasarken, aniden icinde hissettigi boslukla tekrar, kendine benligine geldigini hissetti.
Köy Enstitüleri, kapatılmış bile olsa buradan yetişen öğretmenler köy romanı yazmaya devam etmişlerdir. Bu romancılardan biride, daha önce birkaç kitabının tanıtımını yaptığımız Neşet Tınaztepedir.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastahanesi Başhekimi'ne hitafen..
bu benim yıllardır yazdığım fakat hiç kimselere anlatmadığım en özel ilk ve ilk masalım....devamı VAR.
Roman 5 bölümden oluşmaktadır ve oldukça da uzun. 1. Bölüm olayların başlangıcını (Olaylar), 2. ve 3. Bölümler (Rüyalar ve Rüyalara devam) bataklığa dönüşen deryadaki çırpınışlar ile birlikte rüyaları, 4. Bölüm (Gerçekler) ortaya çıkan gerçekleri, 5. Bölüm ise (Haberler ve Postalar) roman kahramanının konu üzerine bazı yazışmalarını ve tüm
Taksim’de otobüsten indiklerinde saat yediye geliyordu. Nazan, saatine baktığında, annesinin onu en geç iki saat sonra evde beklediğini düşününce içinden korkuyla karışık bir ürperti geçirdi
2007 Oğuz Atay roman ödülüne layık görülen İhsan Oktay ANAR’ın Suskunlar romanı 17.yüzyıl İstanbul’unu ve çevresini anlatmaktadır
Roman Kahramanı:
İşini kaybedip parasız kaldığından ve iftiralara da uğradığı için herkes ondan uzaklaşmış ve artık yalnız başınadır, çevresinde konuşabileceği bir tek yakını bile kalmamıştır. Kâbuslu gecelerinin tek tesellisi kendisine yakın hissettiği vefat etmiş kimselerdir, sadece onlar kendisini rüyalarında bazı şeylerden uyarmaktadırlar. 11 Eylül sabotajından sonra
Bir kahvehanede tansiyon yükseliyor. Hasan, masalara bırakılan bahşişleri gözlerken, kasketli ve kırmızı puşili bir adamla kısa bir gerginlik yaşar. Tam o sırada küçük bir çocuğun masadan para çalma girişimi, beklenmedik bir şiddet olayına dönüşür. Paranın geri alınmasına rağmen dayak devam ederken, Hasan'ın hikâyesi sokağın acımasız gerçekleriyle kesişir.
Kediler bilir, farenin ellerinde can vereceğini. Bilirler de oynamaktan da geri kalmazlar. Kurbanlarının endişesinden aldıkları haz, karınlarını doyurmanın zevkinden daha ağır basar sanki. Nadiren de olsa, belki de avcı merhamet eder, sıçan kurtuluverir ceremeden. Hiçbir belaya rastlamamışçasına da kemirmeye devam eder.
Bu benim ilk romanım, belki de sondur belli mi olur?