"“Yazmak, saçma sapan fikirleri kağıda döküp, sonra da onları makyajla podyuma çıkarmak gibidir.” – Franz Kafka"
"“Yazmak, saçma sapan fikirleri kağıda döküp, sonra da onları makyajla podyuma çıkarmak gibidir.” – Franz Kafka"
Bu toprağın insanının yazdığı şiirle, yine bu toprağın insanının yakdığı türkü birleşince, gönül tellerim titredi sevgili günlüğüm. Aynı evde yaşayan üç- beş kişinin bile bir araya gelemediği bi zamanda; salondaki onlarca kişinin aynı türküye alkış dutması, aynı şiiri dinleyip duygulanması, beni kendime getirdi.
Çocukluğu yaşayamamanın nedeni ise küçükken yeterince oyun oynayamamaktan gelir. Oysa hangimiz çocukluğumuzda Çelik Çomak, Uzun Eşek, Birdir Bir, Evcilik, Saklambaç, Yağ Satarım Bal Satarım ve şu anda aklımda olmayan birçok oyunu oynamadık.
İşte o dönemde oynadığımız bu oyunlar, aslında bizi geleceğe hazırlayan, şu andaki mesleklerimize adım
\*\* Düşene gülenlerin sayısı, yardım etmeye çalışanlardan daha fazladır.\*\* Metanet hazine sandığıdır, sabır da o sandığın içindekilerdir.
\*\* Sevgili filozoflar, ölüm üzerine ahkâm kesmek çok kolay; asıl zorluk ölmekte.\*\*Sıradan insanın, sıradan olmayan bir tek yanını bana söyleyebilir misiniz? Ben bir türlü bulamadım da\*\* Evrendeki düzen değişmez, ama bu düzen içinde değişmeyen hiçbir şey de olamaz.\*\* Hoşa giden hep en iyi değildir, hoşa gitmeyen de bazen
Yokluk, fakirlik gölge gibi ensemizdeydi Bırakmazdı bizi Ona inat derslerimize hırsla çalışır, anlamadığımız konularda birbirimize yardım eder, konu anlatırdık. Mahmut, dil derslerinde çok iyiydi. Bir okumak veya öğretmeni dinlemek yeterdi ona Öyle uzun uzadıya ders çalışmazdı Benim boş kafa, sizin dolu kafaya eşittir derdi Ben de kızardım ona
Şunu anladım ki sevgili günlüğüm; kimsenin derdi kimsenin umurunda değil.”Benim derdim inekle dana, kadının derdi sürmeyle kına.” hesabı.
Merhaba. İslama Sonradan Sokulan Bazı Şeyler olabilir mi ? , yazımı değerlendirmenizi rica ederim .
O gece ervah sanki büyük bir vatan ve vazife aşkıyla doğruldu kutlu kabirlerinden. Ulubatlı Hasan büyük bir heybetle ve satvetle bayrağı bir kere daha dikti İstanbul surlarına. Minarelerden yankılanan ezanlar ve selalar bir milleti derin uykusundan uyandırdı; bir mıknatıs misali meydanlara çekti. Vicdanları uyananlar, meydanları kendilerine mescit edindiler.
MERHABA madenler için delik deşik edilen dağlar, kesilen zeytinler ve tüm ağaçlar, yeşilsizlikten yok olan kuşlar, börtü böcek, kurumaya yüz tutmuş pınarlar, çağlamayan çağlayanlar!
Zamana ibrişimle işlenmiş bir nakıştır bir bardak çay. Buğusu, naz yurdundan efsane bulutlar tarafından armağan olarak getirilmiştir gözlere. Berrak ve aydınlıktır çayın sureti. Tebessümü, gül misalin gamzesinden esintidir yaz günlerinde. Tevazu ikliminde albeninin ipek yumağıdır hâlleri çayın ki aşkın hâllerini çağrıştırır.
