..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Eðer bir kelebeði sevebiliyorsak, týrtýllara da deðer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Anýlar > Kâmuran Esen




13 Eylül 2001
Babam  
Babam, çocukluðumda benim kurtarýcým, koruyucum gibiydi. Tüm çocuklar gibi ben de babamýn en iyi...

Kâmuran Esen


Evimize dik olarak inen sokaktan, babamýn deðneðinden kuvvet alarak, buz üzerinde düþmeden yürümeye gayret ettiðini gördüm. Ýþte doðanýn zorladýðý kiþilerden biri de babamdý. Normalde deðnek kullanmadýðý halde, karda deðnek kullanýyordu. Bu görüntü beni


:CJCG:
Mart ayýndaydýk. Geçirmekte olduðumuz sert kýþýn artýk bitmesini istiyorduk. Kitaplar,takvimler Mart ayýný her ne kadar bahar mevsiminin birinci ayý olarak yazsa da; Mudurnu’da baharýn gelmesi Nisan ayýnýn ortalarýný , hatta Mayýs ayýnýn baþýný buluyordu. Yanlýþlýk ya takvimlerdeydi, ya da Mudurnu’da.

Nitekim bu yýl da öyle oldu. Mart ayýnýn ilk iki haftasýnda, beklemediðimiz karlar yaðdý, artýk bitmesini istediðimiz soðuklar oldu. Biz “Caným, cemreler düþtü, yaðan kar tutmaz artýk.” diye kendimizi teselli ediyorduk. Kar yaðýþý devam ediyor,cemrelere inat, birikiyordu yerde.

Ýþte bu soðuk ve karlý günlerden biriydi. Birkaç gün önce yaðan kar hâlâ kalkmamýþtý. Yerdeki karýn üzerine yenisi yaðýyor,kar kalýnlýðý hýzla yükseliyordu. Mart, martlýðýný gösteriyordu. Kazma, kürek yaktýrmaya kararlý gibiydi. Yerler buzlarla kaplýydý. Altta buz, onun üzerinde kar. Gündüz güneþin etkisiyle eriyen karlar, gecenin ayazýyla buza dönüþüyordu. Bu durumdan þikâyeti olmayanlar,sadece çocuklardý Onlar iþin eðlencesindeydi. Kýzak kayýyorlar, kartopu oynuyorlardý. Biz yetiþkinler artýk bunalmýþtýk bu yýlki soðuklardan ve kar yaðýþýndan.

Ancak, doðanýn görüntüsü çok güzeldi. Aðaçlar bir gelinlik giymiþ gibiydi. Üzerlerindeki karýn aðýrlýðýyla, dallarýný eðmiþlerdi. Bu aslýnda doðaya boyun eðmekti. Ýnsanoðlu da böyle deðil miydi? Doðanýn karý,yaðmuru, fýrtýnasý, soðuðu, seli, depremi karþýsýnda çoðu kez âciz kalmýyor muydu insanoðlu? Kýsacasý; doða olaylarý bizim yaþantýmýza yön veriyor, bazen de umutlarýmýzý, beklentilerimizi ertelememize neden oluyordu. O nedenle insanoðlunun doðaya karþý güçlü, bilgili,tedbirli olmasý gerekiyordu.

Elbette doðanýn sayýsýz güzellikleri de vardý. Bize sunduðu nimetleri vardý. Bu nimetlerinden gereði gibi yararlanmak, zararlarýndan korunabilmek, insanýn becerisine baðlýydý. Doða güçlüydü. Güçlü olanla birlikte yaþayabilmek için, onun karþýsýnda güçlü, hazýrlýklý olunmasý gerekiyordu.

Televizyonda haberleri dinleyince, kýþýn karýna ve soðuðuna yenik düþtüðümüz bir kez daha ortaya çýktý. Yurdumuzun birçok yerinde, kardan yollar kapanmýþtý. Araçlar,yolcular yollarda mahsur kalmýþlardý. Birkaç il ve ilçede okullar tatil edilmiþti. Yoðun kar yaðýþýndan sonra yaptýðýmýz ilk þey okullarý tatil etmekti. Kýþýn henüz bitmediðini, yeni bir yaðýþlý hava kütlesinin yurdumuza gelmekte olduðunu,Meteoroloji yetkilileri söylediði halde, biz tedbirimizi almýyorduk. Ancak, ona teslim olduktan sonra birþeyler yapmaya çalýþýyorduk. Bunlarý yapmakta da genelde geç kaldýðýmýz için, kýþýn güzelliklerini yaþamak yerine, onun sýkýntýlarýna katlanmak zorunda kalýyorduk.

Bu düþünceler arasýnda, pencerenin tülünü kenara çektim. Karýn güzelliðini doyasýya seyretmek istiyordum. Evimize dik olarak inen sokaktan, babamýn deðneðinden kuvvet alarak, buz üzerinde düþmeden yürümeye gayret ettiðini gördüm. Ýþte doðanýn zorladýðý kiþilerden biri de babamdý. Normalde deðnek kullanmadýðý halde, karda deðnek kullanýyordu. Bu görüntü beni rahatsýz etmiþti. Babamý deðnekle yürürken görmek istemiyordum. Deðnek kullanmasý, onun yaþlýlýðýnýn bir iþaretiydi. Aslýnda bu çok normaldi. Çünkü yaþý yetmiþ altýya gelmiþti. Babam artýk yaþlanmýþtý. En büyük torunu, ona bir torun verebilecek yaþa gelmiþti. Yine de onu pek deðnekle görmediðim için, yadýrgadým. Sonra yýllar yýllar öncesini düþündüm. Babamýn gençlik yýllarý gözümde canlandý. Birden çocukluk günlerime döndüm....

O, ne neþeli, ne hareketli bir adamdý! Espriliydi. Bazen baþýna annemin namaz örtüsünü dolar, kadýn taklidi yapardý. Dizlerinin, ellerinin üzerinde yere çöker, biz üç kardeþ onun sýrtýna binerdik. Bu vaziyette dakikalarca bizi evin içinde gezdirirdi. Ýki havluyu uçuca baðlar,üç kardeþi bu havluya dolar ve sýrtýna alýrdý. Leblebi yerken bizimle”Tek mi çift mi?” oyunu oynardý. Bize Keloðlan Masallarý anlatýrdý. Radyoda hareketli bir müzik çaldýðýnda; hemen kalkar,seke seke, topuklarýný yere vura vura oynardý. Hele “Misket” çalýndýðýnda, kaþýklarý eline alýr,þakýrdata þakýrdata oynardý. Biz de katýlýrdýk ona. Genelde Türk Halk Müziði yorumcularýndan Nevin Akol’un söylediði bir türkü vardý o zamanlar:

“ Kayalarý arýný
Süpürseler karýný
Þu benim bun günümde
Gönderseler yarimi.

Kayalar merdim merdim
Kimbilir kimin derdin’
Aðaçlar kalem olsa
Yazýlmaz benim derdim.”



Babamýn en sevdiði türküydü bu. Radyoda bu türkü çalýnýrken, babam da eþlik ederdi. Sonra yine bir baþka türkü vardý. O da babamýn çok sevdiði bir eserdi:

“ Cevizin yapraðý dal arasýnda
Severler güzeli bað arasýnda.
Üç, beþ güzel bir araya gelmiþler
Benim sevdiceðim yok arasýnda.”

Babam,çocukluðumda benim kurtarýcým, koruyucum gibiydi. Tüm çocuklar gibi ben de babamýn en iyi baba olduðunu düþünüyordum. Ve herkesten güçlü olduðunu. Beni dövmek isteyen yaramaz çocuklarý, kendilerini babama þikâyet edeceðimi söyleyerek korkutuyordum. Ona güveniyordum. Saçlarýný geriye doðru tarayýp,güneþ gözlüðünü taktýðýnda, onu çok yakýþýklý buluyordum. Siyah bir pardesüsü vardý. Babama nasýl da yakýþýrdý.

Çocukluðumuzda evin içinde babam bizimle top oynardý. Bazen birþeyler düþürüp,kýrdýðýmýz; komþulardan duyulacak kadar þamata yaptýðýmýz olurdu. Annem babama “Hadi onlar çocuk, sen de mi çocuksun!” diye söylenirdi. Annemin kýzmasý hiçbir þeyi deðiþtirmezdi. Biz kardeþler babamla bir tarafta olurduk; zavallý annem tek baþýna bir tarafta. Her defasýnda bize yenik düþerdi annem. Kýzýp, söylendiðiyle kalýrdý.

Bir zamanlarýn o genç, hareketli, dinç erkeði þimdi deðnekle yürüyordu. Çocukluðumuzda bizimle top oynayan, oyun havalarýnda kaþýk çalan sanki o deðildi. Sevgisini,saygýsýný, kendisine duyduðum güveni halâ taþýyordu ama; gençliðini, dinçliðini artýk kaybetmiþti.

Geçenlerde onu ilk kez, namazýný oturduðu yerden kýldýðýný görünce çok üzülmüþtüm. Bacaklarýnýn aðrýdýðýný söylüyordu. Yýllardýr kazma ,kürekle ekmeðini taþtan çýkaran babam, artýk oturduðu yerden namaz kýlýyordu. Babam gerçekten de ekmeðimizi taþtan çýkarmýþtý yýllarca. Bir kaldýrým ustasýydý. O Mudurnu’nun Kaldýrýmcý Dayý’sýydý. Eczanedeki müþteri defterinde, onun ismi yazmýyordu. “Kaldýrýmcý Dayý” diye yazýyordu. Babam yýllarca Mudurnu’nun sokaklarýna kaldýrým döþedi.

Bir gün, yeni kaldýrým döþenmiþ bir yoldan okula gidiyordum. Sanýyorum ortaokula gittiðim yýllardan biriydi. Kaldýrýmda yürürken birden, bu bastýðým kaldýrýmlara babamýn ellerinin deðdiðini, hatta alnýndaki terlerin damladýðýný düþündüm. Sýcak havalarda çalýþýrken, babamýn burnundan ter damladýðýný, kýzgýn güneþten yüzünün yandýðýný hatýrladým. Ýrkildim. Kaldýrýmlarý çiðnemek istemiyordum. Sanki babamýn ellerine basýyor gibiydim. Her adým attýðýmda, yere her basýþýmda, babamýn elleri biraz daha inciniyor gibi geliyordu. Bu hissi çok zor attým üzerimden. Babamýn döþediði kaldýrýmlarda yürürken, mutlu olmam gerektiðine zor ikna ettim kendimi.

Yürüdüðüm sokaða kaldýrým döþeyen o usta, þimdi elinde deðneðiyle buz üzerinde yürümeye çalýþýyordu. Yýllar,yapacaðýný yapmýþtý babama. Gençliðini alýp,götürmüþtü. Herkes gibi bir gün babamýn da yaþlanacaðýna niçin kendimi hazýrlamamýþtým ben?Babam bugün mü yaþlanmýþtý?Þimdiye kadar bunu nasýl farketmemiþtim? Babamýn herkesten ayrýcalýðý yoktu. Baþkasýna olan, babama da olacaktý. Yaþlanan ve deðnek kullanan ilk kiþi babam deðildi. Kuþkusuz son kiþi de babam olmayacaktý. Herkes yaþlanýrken, babam genç mi kalacaktý? Tüm canlýlar gibi o da, zamanýn getirdiði kayýplara çaresiz boyun eðecekti. Zaman çok acýmasýzdý. Benim bile saçýma aklar düþeli yýllar olmuþtu.

Hatýrlýyorum da; o ilk kez sakal býraktýðýnda ,biz dört kardeþ nasýl tepki göstermiþtik. Sakalýn, kendisini yaþlý gösterdiðini, onu yaþlý görmek istemediðimizi söylemiþtik. O da yarý þaka yarý ciddi; ”Sizin aklýnýz ermez.” diyerek susturmuþtu bizi. Bu sözlerimiz, kendimizi kandýrmak isteyiþimizin bir göstergesiydi. Çünkü, sakalýný uzatsa da uzatmasa da, babamýz yaþlanýyordu. Onu yaþlandýran sakal deðil, zamandý. Ama biz, geçen zamana sözümüz geçmeyeceði, gücümüz yetmeyeceði için, babamýn sakalýna takmýþtýk. O, bir ustura darbesiyle yok ediliverirdi. Sakalý yok etmeye gücümüz yeterdi. Bunu yapmak kolaydý. Ne yazýk ki geçen yýllarý geri getiremezdik. Elbette bunun bilincindeydik. Bilincindeydik de,bunu kabul etmek istemiyorduk. Yaptýðýmýz, sadece kendimizi kandýrmaktý.

Düþünüyorum da, yatýlý okula bile babamýn bana oynadýðý oyun sayesinde alýþmýþtým. Yoksa tasýmý taraðýmý toplayýp geri dönecektim. Okula baþladýðýmýzýn sanýyorum ikinci haftasýydý. Bademciklerim dolmuþtu. Sesim neredeyse hiç çýkmaz olmuþtu. Ateþim kýrk- kýrkbir arasýnda gidip geliyordu. Beni revire yatýrdýlar. Hasta yataðýmda aðlayýp duruyordum. Tenefüslerde arkadaþlarým beni ziyarete geliyorlardý. Onlarla teselli olamýyordum, evimi arýyordum. Þimdi evde olsaydým annem bana ne güzel bakardý. Bana muhallebiler piþirirdi. Hasta olduðumda babam bana tahin helvasý ve çam fýstýðý getirirdi. Bunlar benim sanki ilâçlarým gibiydi. Keþke þimdi babam burada olsaydý da; bana yine tahin helvasý, çam fýstýðý getirseydi.

Revirde bunlarý düþünürken, idareden yapýlan anonsu duydum: ” Kâmuran Çakýr! Ýdare katýna geliniz, ziyaretçiniz var.” Aman Allahým! Demek babam gelmiþti. Sanki benim hastalýðým içine doðmuþtu. Ah benim biricik babacýðým! Nasýl da bilirdi geleceði zamaný ve benim sýkýntýda olduðumu.

Hastalýðýmý falan unuttum. Yataðýmdan fýrladým. Aslýnda ayakta duracak halim yoktu. Beni gören nöbetçi öðrenci, hemþireye haber verdi. Hemþire bana ;”Kýrk derece ateþle nereye gidiyorsun? Hemen yataða!” diye çýkýþtý. Aðlamaya baþladým. O arada Mudurnulu arkadaþlar revire geldiler, -tahmin ettiðim gibi- babamýn geldiðini söylediler. Ateþim deðil kýrk, yüzkýrk derece olsa gidecektim babamýn yanýna. Hiç baþka yolu yoktu. Kuralar murallar výz gelirdi. Ýsterlerse okuldan atsýnlardý beni. Hiç umurumda deðildi.Zaten gidecektim bu okuldan.Öðretmen falan olmak istemiyordum. Hemþireye yalvardým izin vermesi için. Önce olmaz falan dedi; sonunda benim aðlayarak yalvarmama dayanamadý ve izin verdi.

Hemen ziyaretçi salonuna gidip, babamýn boynuna sarýldým. Hýçkýra hýçkýra aðlamaya baþladým. Onun da gözleri dolmuþtu. Aðlamamak için kendini zor tutuyordu. Babama, bu okulda duramayacaðýmý, hemen beni eve götürmesini, öðretmen falan olmaktan vazgeçtiðimi söyledim. Babam ; “Peki kýzým.Ama benim Afyon’da iþlerim var. Onlarý halledeyim, bir hafta sonra seni almaya gelirim. O zamana hazýrlan .” dedi. Oh çok þükür! Nihayet kurtulacaktým yatýlý okuldan. Babamla vedalaþtýk. Biraz iyileþir gibi oldum. Okuldan ayrýlacaðýmý düþündükçe, biraz daha rahatladým. Benim için geriye sayým baþlamýþtý.

Ancak babam bir hafta sonra gelmedi. Demek ki iþleri bitmemiþti. Yoksa hiç býrakýr mýydý beni burada. Bana telefon etti. Bir hafta daha sabretmemi istedi, iþlerinin bitmediðini söyledi. Olsun, bir-iki hafta sabredebilirdim. Sonunda bu okuldan kurtulacaktým ya. Ben nasýl olsa gidecektim de, arkadaþlarým ne yapacaklardý? Þimdiden onlara acýmaya baþlamýþtým. Bir hafta sonra bir telefon daha geldi babamdan. Bir haftacýk daha beklememi istedi. Aksilik iþte, iþleri bitmemiþti.

Ancak dördüncü haftanýn sonunda geldi babam. Onu görünce çok sevindim. Ama eskisi gibi aðlamadým ona sarýlýnca. Babam ; “ Eþyalarýn hazýr mý? Seni almaya geldim. Haydi toparlan bakalým.” dedi. Þöyle bir düþündüm, galiba ben okula alýþýyordum. Babama “Babacýðým ben gitmekten vazgeçtim, okula devam edeceðim. “ dedim. Babam da “Peki kýzým, sen bilirsin.” Dedi ve beni almadan gitti...

Sonra öðrendim ki , meðer babam bana oyun oynamýþ. “ Seni bir hafta, yok iki hafta sonra gelip alacaðým.” Diye beni oyalamýþ. Benim nasýl olsa okula alýþacaðýmý biliyormuþ. Gerçekten de öyle oldu. Babamýn bana oynadýðý oyundan habersiz , onun gelip beni alacaðýný günü beklerken bir baktým ki, okula alýþývermiþim.

Babam, çocukluðumda sýk sýk Mudurnu dýþýndan iþ alýrdý. Evimizden günlerce, bazen haftalarca ayrý kaldýðý olurdu. Onu nasýl özlerdik! Rüzgârlý gecelerde korkardým ben. Rüzgârýn uðultusu bana çok korku ve hüzün verirdi. Babamýn yokluðunu hatýrlatýrdý. Bir de gökyüzünün kara bulutlarla kaplandýðý, þimþeklerin çaktýðý günlerde, babamýn yokluðu daha bir koyardý bana. Kendimi yalnýz,ailemi korumasýz hissederdim.

Gece yatarken dýþ kapýnýn kilitli olup olmadýðýný birkaç kez kontrol ederdim. Babamsýz geçen gecelerde hem korkardým, hem de babamý merak ederdim. Acaba babam evinden uzaklarda ne yapýyordu? Annem radyoda haberleri hiç kaçýrmazdý. Ben de bu haberleri, sanki babamdan kötü bir haber alacakmýþým gibi,korkuyla dinlerdim. Hele trafik kazasýnda ölenlerin adýný söylerken,kalbim duracak gibi olurdu.O isimlerin arasýnda babamýn isminin söyleneceðinden öyle korkardým ki! Babamýn son gidiþinden bu yana kaç gün geçmiþ olduðunu sayardým. Babamýn bir an önce eve dönmesi için dua ederdim. Annem bize; “Çocuklarýn dualarýný Allah kabul eder.” derdi. Annemin bu söylediðine inanýr; bir yandan babamýn çabuk eve dönmesini isterken, diðer yandan da güzel bebeklerimin,oyuncaklarýmýn olmasý için dua ederdim. Babamýn çok parasýnýn olmasýný isterdim. Ben de bir çocuktum. Annemin dediðine göre, Allah benim dualarýmý da kabul edecekti.

Babam eve dönüþünde bize kitaplar,elbiselik kumaþlar ve bizim için en önemlisi, çikolatalar getirirdi. Çarþýdan gidip aldýðýmýz çikolatalarda nedense, babamýn getirdiði çikolatalarýn tadý yoktu. Onlarýn tadý bir baþkaydý. Çok ender olarak bize bir þey getirmediðinde, her birimiz evin bir köþesine çekilir, “Acaba babam vermeyi mi unuttu?” diye ,bize bir paket vermesini beklerdik. Babamdan hiçbir hareket görmeyince; “Baba, bize bir þey getirmediniz mi?” diye sorardýk. O da bize “Bu sefer sadece kendimi getirdim.” derdi. Bize para verirdi. Hemen çarþýnýn yolunu tutar, kendimize þekerler,çikolatalar alýrdýk. Baba parasý harcamak ne kadar tatlýydý! Hiç sonu yoktu. Bittiðinde, arkasýndan yenisi geliyordu...

Bir gün babam kâðýt para vermiþti bana. Yepyeni, gýcýr gýcýr bir kâðýt para. Oysa daha çok madeni paralardý harçlýklarýmýz.Kâðýt para bizim için çok büyük bir paraydý.Günlerce bu parayý harcamaya kýyamamýþtým. Kýrýþmasýn diye kitabýmýn arasýnda saklamýþtým. O kadar yeniydi ki. Sonunda dayanamadým, bakkala gittim. Bakkal parayý alýnca,”Kaldýrýmcý bu yeni paralarý nereden buluyor?” diye , benimle þakalaþmak istedi. Ben de “Basýyooooo!” diye cevap verdim. Bakkal amcanýn çok hoþuna gitmiþ bu cevabým. Babama “Senin kýz, çok hazýr cevap olacak.” demiþ.

Çocukluðumuzda, Kandil Geceleri çok güzel kutlanýrdý. Günlerce önceden hazýrlýklar baþlardý. Biz çocuklar, her sokaðýn baþýný keserdik. Her mahallenin çocuklarý,kendi mahallelerinde yaparlardý bunu. Elimize bir urgan alýr, yolu veya sokaðý trafiðe kapatýrdýk. Ýki kiþi urganýn birer ucundan tutar, her geçenden para isterdik. Bir yandan da ilâhiler söylerdik:

“Hep cennetin ýrmaklarý
Akar Allah deyu deyu.
Çýkmýþ Ýslâm bülbülleri
Öter Allah deyu deyu.”

Gelenden-geçenden para alýrdýk. Kimse yadýrgamazdý bizi. Çünkü bu bir âdetti. Kandilin yaklaþmakta olduðu, çocuklarýn bu etkinliklerinden belli olurdu. Para vermeyen,ancak birkaç kiþi olurdu. Bu kiþiler bizim gözümüzde, kötü kiþilerdi. Onlarý hiç sevmezdik. N’olurdu sanki üç-beþ kuruþ verselerdi. Yoldan her geçiþinde bize para verenler ise, dünyanýn en iyi kalpli insanlarýydý. Onlarý çok severdik. Bize göre iyi insan olmanýn ölçüsü buydu. Para verenler iyi, vermeyenler kötü.

Mahalledeki bazý büyükler, bu konuda bize yardýmcý olurlar, yol gösterirlerdi. Sanýrým, geleneklerin yaþatýlmasýný, unutulup gitmemesini istiyorlardý. Topladýðýmýz bu paralarla, Kandil Gecesi kullanmak üzere gazyaðý,mum,maytap alýrdýk. Paralarý harcarken, paylaþýrken sorun çýkardý bazen. Bizi yöneten abilerimizin kavga ettiði de olurdu. Ama sonunda iþ tatlýya baðlanýrdý.

Kandil Gecesi geldiðinde tepelerde,mahalle aralarýnda ateþler yakýlýrdý. Maytaplar patlatýlýrdý.Ateþin baþýnda lokmalar yenirdi. Mahalle çocuklarý, karþýlýklý olarak mani söylerlerdi. Birbirlerine atýfta bulunurlardý. Biz çocuklar maytaplarý büyük bir zevkle yakardýk, (bizim deyimimizle) çatýrpat patlatýrdýk.

Adýný bilmediðim çeþit çeþit maytaplar vardý o zamanlar. Babam Mudurnu dýþýna gittiðinde bize bu maytaplardan getirirdi. Biz kardeþler, bunlarý paylaþýrken kavga etmeyelim diye, her birimize ayrý paket yaptýrýrdý. Benim babam herþeyi düþünürdü. Kandil gecesi bunlarý keyifle yakardýk. Babam da bizim mutluluðumuzu izlerdi uzaktan. Bazý maytaplar,aslýnda yetiþkinler içindi. Biz çocuklar için tehlikeli olabilirdi. Bunlarý, babamýn kontrolünde yakardýk.

Erkek kardeþim, maytaplarýný en sona býrakýrdý. Týpký, annemin çok dikkatle paylaþtýrdýðý leblebileri, þekerleri,çikolatalarý yemeyip,sakladýðý gibi. Galiba cimriydi biraz. Ablamla ben maytaplarýmýzý bitirdiðimizde, erkek kardeþim kendi maytaplarýný yakmaya baþlardý. O zaman nasýl piþman olurdum maytaplarýmý çabucak bitirdiðime. ”Bol bol yiyen bel bel bakar.” Atasözünde olduðu gibi; erkek kardeþim maytaplarýný zevkle yakarken, ablamla ben bel bel bakardýk, deyim yerindeyse. Bizi kýskandýrdýðý için erkek kardeþime kýzardýk. Kardeþim bize kýyamaz,kendi maytaplarýnýn bir kýsmýný, ablama ve bana verirdi.Onun cimri olduðunu düþünmekle,kendisine nasýl haksýzlýk ettiðimi anlardým o zaman.Kandil gecesi ateþin baþýnda saatlerce oynamaktan, maytap yakmaktan, yüzümüz-gözümüz is içinde kalýrdý.

Velhasýl babam; bizim mutluluk kaynaðýmýzdý. Kandil gecesi, onun getirdiði avuçlar dolusu maytabý yakmak, bizim için dünyalara bedeldi. Mutlu olmamýz için, gereken her þeyi yapýyordu babam. Onun yokluðunda, sevinçlerimizde ve mutluluklarýmýzda hep bir þeyler eksikti. Bize sevinç ve mutluluk sunan genelde babamdý. Babam bu imkânlarý bize sunarken, kimbilir nasýl zorlanýyordu. Birer yaþ arayla üç çocuk. Biri ne istese, diðerleri de istiyor. Birine ne alýnýrsa, diðerlerine de alýnýyor. Acaba babam bize nasýl para yetiþtiriyordu? Çocuk aklýmýzla bunu hiç düþünmüyorduk. Biz iþin eðlencesindeydik.

Yýllar sonra, dördüncü kardeþ aramýza katýldý.Kardeþimden on yýl sonra. Babamýn yorgun ellerine bakan bir çocuk daha vardý artýk. Ama, onun gelmesiyle evimizin neþesi artmýþtý. Ne þanslý bir çocuktu o! Üzerine titreyen üç büyük kardeþi vardý. Üç kardeþ onu yer göðe koyamýyorduk.Ona ne yedireceðimizi, aðladýðýnda susturmak için ne yapacaðýmýzý bilemiyorduk. Onu çok seviyorduk.Hele ben.Onun dilinden en iyi ben anlýyordum. Kardeþime þarkýlar söylüyor, masallar anlatýyordum.Bizim için her þeyi yapan babam, ailemize yeni katýlan bu sevimli çocuk için de yapacaktý. Gerektiðinde, kendi ihtiyaçlarýndan fedakârlýk edecekti. Týpký annem gibi.”Sizin yediðiniz benim için.” Ya da “Sizin giydiðiniz benim için.” diyecekti.

Babam da,annem de maddi sýkýntýlarýmýzý bize hiç hissettirmediler. Biz kardeþler de, böyle bir sýkýntýmýzýn olup olmadýðýný, zaten aklýmýza bile getirmedik. Hep babamdan bir þeyler istedik. Ya da babam istetmedi. Gerekeni hep almaya çalýþtý. Babam bizim gözümüzde tükenmez,kurumaz bir kaynak gibiydi. O ne yapar eder , bizim için gerekli olaný alýrdý.

Babam bizim bu beklentilerimize cevap vermek için, elbette çok çalýþtý, iþi aðýr olduðu için çok yýprandý. Yaþlanmasýna, bizim bu bitmeyen isteklerimizin de mutlaka etkisi oldu. Yüzündeki sakal deðil ama, biz kardeþler elbirliðiyle, onun yaþlanma sürecini hýzlandýrdýk belki de.....

Bugün karda deðnekle yürüyen babam, bir zamanlar iþte böyle çabaladý bizim için. Yoktan var eden, evinden uzaklarda çalýþmak zorunda kalan, iþten döndüðünde , annemin hazýrladýðý yemekleri deðil, kendi hazýrladýðý yemeði yiyen bir baba. Mudurnu panayýrlarýnda, evden ne kadar uzakta da olsa, koþup gelen, panayýr eðlencelerinden bizi asla mahrum býrakmayan bir baba. Ona çok þeyler borçlu olduðumu biliyorum. Bunu biliyorum da, bu borcumu nasýl ödeyeceðimi bilmiyorum. Bugün babama yapabildiklerim, sadece görevim. Görevim bittiðinde ancak borçlarým ödenmeye baþlayacak. Bir evlâdýn,babasýna karþý görevleri hiçbir zaman bitmeyeceðine göre, ben de babama olan minnet borcumu hiç ödeyemeyeceðim.

Baharýn gelmesini biraz da babam için istiyorum. Baharda onun deðneðe ihtiyacýnýn olmayacaðýný biliyorum. Onun deðnek kullanmasýný istemiyorum. Onu deðneksiz görünce de, babamýn pek de yaþlý olmadýðýný düþünecek, bu konuda kendimi kandýrmaya devam edeceðim. Baþka seçeneðim yok ki. Mutlu olmak için deðmez mi? Mutlu olmak için, bazý acý gerçekleri görmezlikten gelmek, benim bir yöntemim. Asla deðiþtiremeyeceðim þeylere katlanmaya razý olmak da, bir ikincisi.

Mart / 2000 / Mudurnu


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: mudurnu ve siz
Gönderen: meral ayten / Manisa/Türkiye
13 Þubat 2006
bir mudurnu'lu olarak sizinle neden daha önce tanýþmadýk çok üzüldüm yeðeniniz ömürün çocukluðunu hatýrlýyorum .babaannesi babaannemin akrabasý olurdu.hayal meyal hatýrlýyorum belli zamanlarda görüþürlerdi.ama biz þimdi çoðu akrabalarýmýzla yýldaaan yýla görüþüyoruz.sevgilerle....

:: harika
Gönderen: ömür perdahcoğlu / Bolu/Türk ve Caicos Adalarý
27 Ekim 2004
merhaba!!teyzemsiniz diye değil gerçekten olağan üstü bir anlatım bence..azıcık size çekemezmiydim sanki.. çok beğendim..çok öpüyorum

:: Binlerce tesekkürler..
Gönderen: Fikret Simsek / Almanya
3 Ocak 2003
Sizin yazilarinizda adeta kendi cocuklugumu yasiyorum... ellerinize, yüreginize saglik. Beni yine nerelere götürdünüz, bir bilseniz. Sevgiyle kalin... Saygilar... selamlar.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn anýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kýzým Sen Avukat Ol!
Caný Sýkýlmak Nasýl Birþey?
Okuma Alýþkanlýðýný Kazanmamda Annemim Rolü
Çalýþma Masasý / Öyküsel Aný
Günlük
Öðretmenim Þükrü Bey
Bir Ayrýlýk Öyküsü
Bizim Evin Balkonundan Bakýnca / Aný
Karda Ayak Ýzleri
Çocuklardaki Güzellikleri Görebilme / Aný

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Güzel Dilimiz Türkçe
Atatürk'e Mektup
Ýstanbul Sizin Olsun
Ben Birazcýk Deli miyim?
Öðretmenler Günü
Mudurnu'da Bir Günlük Gezi
Yeðenime Yaptýðým Peynirli Börek Tarifi
Biþim Efde Heykes Bi Asayip...
Kaybedecek Hiçbirþeyi Olmayana / Ölüm...
Benim Hiç Sevgilim Olmadý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Dönüþü Olmayan Gidiþ [Þiir]
Seni Özlemenin Kitabýný Yazabilirim [Þiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Þiir]
Ýþte Gidiyorsun [Þiir]
Gelseydin Eðer [Þiir]
Ne Zaman Seni Düþünsem [Þiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Þiir]
Çek Beni Ýçine Bir Nefeste [Þiir]
Sýðýnacaðým Baþka Yürek Yok [Þiir]
Uykularýnda Sev Beni [Þiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdýklarýmý okuyucularla paylaþmak amacýyla buraya gönderiyorum. Yýllardýr, yerel bir gazeteye haftalýk köþe yazýyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalýþýyorum. Yayýmlanmýþ Kitaplarým: -Þiirlerle Öyküler - þiir / Milli Eðitim Bakanlýðý Öðretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumaðý - þiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlýðý Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalým Uðurcuðum- deneme , aný / --Senfoni Yayýnlarý ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüðü - Baskýya hazýrlanýyor

Etkilendiði Yazarlar:
Okuduðum her yazardan veya yazýdan etkilenirim. Bende bir etki býrakmayacak, herhangi bir þey öðretmeyecek bir yazý düþünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.