Romanda
İlk Yirmi |
1
|
|
|
 |
Bir rivayete göre köy, dere kenarında kurulan bir çiflik ve müştemalatı olarak başlamış,daha sonra burada çalışanların ve dışarıdan gelip buraya yerleşmesindan sonra köy haline dönüşmüş. |
|
2
|
|
|
 |
bir dönem şiirlerini içerir |
|
3
|
|
|
 |
Victor Hugo'nun bu romanını okuyalı çok uzun zaman oldu. Fransız edebiyatının bu dev eserini çoğumuz okumuşuzdur, ama dünya edebiyatının bu klasiğini okumayan bazı gençler ve kendini genç hissedenler olabilir. |
|
4
|
|
|
 |
yazdığım bir romandan |
|
5
|
|
|
 |
Mutlaka okunması gereken romanlardan biri Kör Baykuş, Hacimce az olduğuna bakmayın oldukça ağır bir eser. Yazarı Sadık Hidayet'e ve çevirisini yapan Behçet Necatigil'e edebiyata kazandırdıkları için minnet ve şükran duygularımla. |
|
6
|
|
|
 |
8 Bölümlük öykü dizisini daha önce öyküler kısmında yayınlamıştım fakat sonra ilk 2 bölüm dışındakileri kaldırmıştım. Bir süredir roman olarak toparlayıp tek parça halinde İzedebiyat sayfalarına geri koymayı düşünüyordum. İşte burada. Daha önce 8 bölümü de okuyanlar için yeni bir şey yok. Okumadıysanız bilim kurgu ve aksiyon macera sizi bekliyor. |
|
7
|
|
|
 |
Fırlatılan ok, saplanacağı yeri bulmuştu. Geri dönüşü olmayan bir yola girildi. Talimatlar alındı, kılıçlar kuşanıldı, bu davanın korkunçluğu kendisini kusmaya hazırlanıyordu gittikçe. Sıra katillerdeydi… Sabahın ilk saatlerinde, uzaklardan gelen telefon gecenin karanlığından daha karanlıktı. Yirmi dört saat geçmeden, ölüm emri salık verildi, kurşun… Adres sormuyor, sormayacaktı yine.
|
|
8
|
|
|
 |
Kimi zaman umutsuz kimi zaman sebepsizce mutlu... Kadınlar, alkol ve üçüncü sınıf işler arasında yaşamla boğuşurken kimi zaman da ayakta kalabilme mücadelesine dair tüm bunların dışında başka bir çıkış yolu aramaya çalışan bir adamın hapishanelerden soğuk bar taburelerine, yalnızlığın arka sokaklarını kararlılıkla bir bir adımlayışı... Bazen de bir kadının avutan kollarında kayıtsız tutkuya teslim olmuşken, varolan tüm onaylanmış ideallere meydan okuyan ve kulaklarda asılı kalan keskin bir mizahla yüklü onaylanmamış acı bir kahkahanın çığlığıdır; HİÇLİĞİN AYNASIYDIM BEN.
Trajik, komik, trajikomik ve bazen saldırgan...
|
|
9
|
|
|
 |
Son kitabım "Kırklar Diyarı" ndan bir bölüm. Kırk kapı ardında kırk sır. Yarısı var oluşa dair, diğer yarısı da var olana. Sırları bilmeyenler ölmeye mahkum ne yazık. Bilenler uzanacaklar sonsuzluğa... |
|
10
|
|
|
 |
simlerdi. İsimler, Öz Türkçe diyebileceğimiz türden isimlerdi. Kimileri tarihimizden alınmış bazı kahramanların ismi, kimileri etrafımızda gördüğümüz, yakinen bildiğimiz, tanıdığımız eşimizin, dostumuzun, arkadaşlarımızın isimleri idi. İsimlerin halis Türkçe olmasına dikkat edilmişti: Oğuzhan Göktürk, Ülkü, Alp Amca, Ayperi Hanım, Kürşat Yiğit, Bengisu, Fatih Özmen, Timur Özmen, Gökçe Özmen, Melek Kutlu Özmen, Aynur, Mete, Alperen…
Kahramanlar, eserde tüm ayrıntılarıyla tasvir edilerek veriliyor. Yazar, bu konuda en ince detaya kadar inmiş. Adeta kahramanları fotoğraf gibi beynimize nakşediyor: |
|
11
|
|
|
 |
Jane Eyre, yaygın olarak, kolonyal ve postkolonyal açıdan romanın ana karakteri Jane Eyre’in özgürlük mücadelesi, ve o dönemin erkek hegemonyası altındaki toplumda bir kadının, tüm gücüyle erkeklere karşı mücadelesi bağlamında ele alınır ve bu kavramlar çerçevesinde irdelenir. Bunun yanı sıra Jane Eyre’in kimlik karmaşası ve kimlik arayışı da bu romanın önemli noktaları arasındadır. |
|
12
|
|
|
 |
İnsanlığın artık Dünya'da olmadığı, Zervus isimli bir gezegende işgalciler olduğu bir gelecekte, işlerin ve dengelerin yeniden kurulmaya başladığı bir dönemde, Wiki adında çelimsiz bir gencin artık sınırları aşmaya karar vermesiyle olaylar başlar. |
|
13
|
|
|
 |
kader onları hesaba katmış fakat onlar kaderi hesaba katmamışlardı |
|
14
|
|
|
 |
Bir kader oyunu bu uzun macera.Ve iyiler ile kötülerin yeryüzündeki var olma mücadelesi bu uzun macera.İşte bu ortamda dökülüyor kanlar ve kesiliyor cezalar.Aybars Çetindağ'ın uzun ve ölümsüz hikayesi sizlerle.Ve de asla unutamayacağınız birisinin hayata karşı verdiği mücadele... |
|
15
|
|
|
 |
Orupta içindekini dışarıya vuramıyordu bir türlü. Onca eğlence, onca yaşanmışlık ne içindi. Kendi varlığını anlamsızca sorguluyordu ama sonuca varamıyordu. Birileri ona görünmez şeklide isteklerini yaptırıyor ama Orupta o kişiyi bir türlü tanımlayamıyordu. Aklına güzel ve kötü şeyleri kim getiriyordu. Eğer aklı gelişmiş olan düşüncesine, geleni hemen yapmayıp bunu sorguluyorsa gizem, denen şeyi direnciyle karşılıyor ve akla gelen mutlaka şu veya bu şekilde sonuca ulaşıyordu. Orupta sonucu getiren o gizemi bir türlü çözemiyordu. |
|
16
|
|
|
 |
O nedenle benim amacım, okunmanın ötesinde kitap olarak okurun kütüphanesine girmektir. Çünkü gün gelir internetteki yazılar kaybolabilir, ama kitap uzun süre varlığını koruyabilir. |
|
17
|
|
|
 |
Zaten Bay Rochester sağlıklı bir erkekken ona sadece tanrısal bir saflıkla aşık olmuştur. Bedeninin hiç bir bölgesi ıslanmamıştır. Oysa burjuva aşkların feodal aşkları sollaması ıslaklıkla ilgildir. Yani burjuva bir erkek bir kadının bakışını sanırım sütbeyaz kalçalarını ovmak için beğenecektir. Kadının üremeye katkısı artık önemini yitirmiştir. |
|
18
|
|
|
 |
Bir komşumuz vardı. Çarşıda, pazarda, kahvede, işten eve, evden işe giderken dahi elinde mutlaka bir kitap olurdu.Yıllar boyu bu adamın elinden kitap düşmedi. Hemen herkes bu insana saygı duyardı. Çok kültürlü, mülayim bir insan olarak muhitinde bir yer edindi...Sonraları bu adamın aslında hayatı boyunca bir kitap dahi okumadığı ortaya çıkacaktı. Pasif, korkak adam toplumda saygı görmek için sürekli elinde bir kitapla dolaşmış, durmuş. O saygı sayesinde semtin bitirimlerinden, serserilerinden dayak yemekten kurtulan ender semt sakinlerinden birisi olarak tarihe geçmişti.Klasikleri övme meselesinin ucu işte bu adama kadar geliyor... |
|
19
|
|
|
 |
Yavaş ve aksak adımlarla merdivenlere adım attığında Onorgud bunun hiç de Kahin’in sıradan hallerinden olmadığını anladı.
Cadıkahin Kral’dan iki basamak aşağı da durdu.
Kral ürperdi.
Krallarınkahini sıska, kemikli elini Krallarınkılıcı’na doğru uzatıyordu. Uzun, kalın çelik namlunun usturadan yüz bin kat keskin ağzına bir deri bir kemik parmaklarıyla dokundu. Namlunun keskinliğini parmağını keskin ağızda yavaşça kaydırarak sınadı..
Sıradan bir anda Kılıç’ın bu ufak dokunuşunun koca bir tomruğu umarsızca parçalayacak gücü vardı. Ama Cadıkahin’e hiç bir şey olmadı. Kılıç bir çiziğe bile neden olmadı. Tek bir ufak damla bile kan akmadı. Kralların kılıcı Kahin’i tanıyordu. Uykusundan uyanması emredilmediği ve gerek de duymadığı için sessizce bekliyordu.
Birden hiçbir işaret göstermeksizin Onorgud’u sarsan bir şey oldu. Cadıkahin Kral’a doğru başını kaldırdı. Bunu daha önce sadece bir kez daha yapmıştı. Uzun yıllar önce Rein isminde bir genç kral Kılıç kulesi’ndeki efsanevi kılıcı eline alıp Onorgud olduğu gün.
Kral karanlıkla gölgelenmiş, yüzyılların yıprattığı ve adeta silip şeffaflaştırdığı yaşlı yüze, o geçmişi sayısız yüzyıllardan beri süzgecinden geçirmiş gözlere ikinci bakışında da iliklerine kadar ürperdi. Ama bu defa ürperti daha dehşetliydi.. O çok yaşlı ve bilgiliydi. Çok şey görmüştü. Öyle ki artık önceden gördüğü hiçbir şeye bakmıyordu. Şu anda ne görmek için ona bakıyordu? Yüzyıllardır görmediği neyi görüyordu? Bunların düşünceleri Rein’in aklını gitgide ağırlaştırırken Cadıkahin’in sesini duydu. Boğuk ve fısıltılı ses derin karanlıklardan ona yankılanıyor gibiydi. Sanki kaderin sesi ona kehanet haykırıyordu...
“Kılıcını bile Ey Kral.. Savaşa gidiyorsun..” |
|
20
|
|
|
 |
O dönem Türkiyesinin en kalabalık köyü 3000 yerli Rum'dan oluşan Dereköy'dür.Burada tek Türk olan bir öğretmenin tutunabilmesinin destanıdır. |
|