İncelemede
İlk Yirmi |
1
|
|
|
 |
Ey teknoloji, sen nelere kaadirmişsin? Eskiden babam ve arkadaşları çoğunuzun bildiği köy odalarında mırra eşliğinde sohbet ederlerken, köy yaşlılarının meclisi küçük oda bakla sofa bir mekanda bu mevzular da anlatılır bende bu konuşmaları can kulağıyla dinler sonra bunları hafızama kayıt etmeye çalışırdım. |
|
2
|
|
|
 |
Hakan Yozcu ile Öykü, tiyatro, sanat üzerine bir söyleşi |
|
3
|
|
|
 |
Öyle dışarıdan bakıldığı gibi kolay bir meslek değildir bakkallık. En azından eskiden öyle değildi... Veresiye defteri denen kavram bakkallar ile girmiştir ekonomik hayatımıza... O semtte oturan genelde memur vatandaşlar bir ay boyunca aldıklarını, bir küçük ekmek dahi olsa veresiye defterine yazdırırlar ve ay sonunda maaş aldılar mı öderlerdi... |
|
4
|
|
|
 |
Tuzlu kahvenin birbirinden farklı birçok rivayeti olsa da, biz en akla yatkın olanları sizler için sıraladık. Tuzlu kahvenin hikayesinin, eski zamanlarda yapılan görücü usulü evliliklere dayandığı söyleniyor. Görücü usulünde kız ve erkek tarafı bir araya gelir, birbirlerini ilk kez görürmüş. Bunun ardından gelin hemen damat adayının kahvesini hazırlarmış. Eğer damat adayını beğendiyse kahveyi şekerli hazırlar, yanında tatlı ikram edermiş. Bu da 'ben ve ailem seni istiyoruz.' mesajı verirmiş. |
|
5
|
|
|
 |
Bakalım bu bankacılar faizleri daha ne kadar çeşitlendirecekler, bekleyip göreceğiz. Nasılsın iyi misin faizi... Geçiyordunuz uğradınız faizi... Bankamız harika faiz verir faizi... En güzel en ekonomik faiz biz de faizi... Ödeyemezseniz ananızı ağlatırız faizi... Evinizi ipotek yapıp elinizden alırsak bozulmak yok, faizi... Almazsanız küseriz bak faizi... |
|
6
|
|
|
 |
Aslında bu okuma alışkanlığı, sosyologlar, psikologlar, dilbilimciler tarafından sosyal bir deney ve geniş çaplı araştırma gerektiren bir konu. Benimki naçizane küçük bir öneriden ibaret olacak. |
|
7
|
|
|
 |
"Escape is just the beginning"
Kitap bu cümleyee başlıyor ve iliklerinize kadar sizi donduracak bir hikayeyi anlatıyor. |
|
8
|
|
|
 |
Çocuklarımıza koyarız bazen, Yağmur ve Damla isimlerini. Her tarafa sevgi yağmuru yağdırsın isteriz. Damlamızdır bazen de o bizim, bir kadın ve bir erkeğin ortak üretimi... Nisan yağmurlarının hem bitkilere hem de insanlara büyük faydaları olduğu söylenmektedir bilim adamları tarafından. |
|
9
|
|
|
 |
İnsanca yaşamak için insanca bir
toplum düzeni gerekir oysa o dönemde insanca yaşamak sadece bir hayaldi |
|
10
|
|
|
 |
Evet, uygarlıklar taş, demir ve alçıdan mamul yapıtlarla yani salt görsel değerlerle, tarihin kaydettiği parlak zaferlerle ve görkemli yaşama biçimleriyle miras kalmamıştır. Çünkü sadece bunların toplamı uygarlık değildir. Büyük medeniyetlerin asıl cevheri sözdür, onları mayalayan da hiç kuşkusuz sözdür. Çünkü her şey bir sözle başlamıştır... |
|
11
|
|
|
 |
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Yine bir çok yerde bir çok konuşmacı, günün anlam ve önemine binaen övgü dolu sözlerle kadınları, kadınlarımızı yüceltmeye çalışacaklar... Toplumda başarı kazanmış bir kaç kadına ödüller verecekler... Bir sonra ki gün, 9 Mart günü ve sonraki günlerde gazetelere bir bakacaksınız bir kadın hunharca öldürülmüş, başka bir kadın erkekler tarafından tecavüze uğramış... Başka bir kadın babası ya da ağabeysi tarafından ağır yaralanmış... |
|
12
|
|
|
 |
Erken Cumhuriyet Döneminde Batılılaşma Adına Öz Musikimize yapılan müdahaleler... |
|
13
|
|
|
 |
Hilmi Yavuz, Alişanzâde İsmail Hakkı’nın 1927 yılında Elem Çiçekleri adıyla yayımlanan Les Fleurs du Mal çevirisini yayına hazırlayan yazarlarımız arasında yer alıyor. Dilimizdeki bu ilk çeviriyi diğer “Kötülük Çiçekleri” çevirilerinden farklı bir yere koyan Yavuz, şiirlerin Osmanlıca metnini Fransızca orijinalleriyle tek tek karşılaştırdığını aktarmıştı. |
|
14
|
|
|
 |
Şarkılarda olduğu gibi şiirde de her yol ‘aşk’a çıkar. Ortak yönleri olsa da ‘yürek’ler kadar çeşitlidir aşklar. Sezai Karakoç’un tabiriyle “kaderin üstünde bir ‘kader’ olduğu” gibi, aşkların da ‘aşkı’ vardır. Kor alevler gibi ruhu sarıp sarmalayan, gözleri çeşme, yüreği rehin, zihni bulutlu yapan ve Leyla ile Mecnun, Mona Rosa ve Rüveyda’yı yeşerten masum aşk’lardır onlar…
|
|
15
|
|
|
 |
Bazı düşünce insanları içinde bulunduğumuz çağın bir “bunalım çağı” olduğunu söylerler. Sokaklara sığmayan, bağırıp çağıran, etrafa saldıran, uyuşturucuya eğilimli gençlerin hazin hikâyelerini medyadan izleyip okuyoruz. |
|
16
|
|
|
 |
İzniniz olursa eğer, ben de milletimin üstün yetenekli insanlarını gözlerinizin önüne sereyim. Altıyüzlira civarında asgari ücret alıp, ailesini bu ücret ile geçindirmeye çalışan bir işçi, sorarım size bu vatandaşlardan daha mı az yetenekli? Daha bitmediiii durun bakalım. Devlet dairesinde basit bir memur olup da üçyüzmilyarlık villlada oturan, aynı zamanda altında son model mersedesi olan bir memurmu bunlardan daha az yetenekli?
|
|
17
|
|
|
 |
Fiziki yangınlarda bir şeyler kül olsa da, bir şeylerde kurtarılıyor demek ki ya yürek yangınlarını ne yapacağız? Sevmişsiniz, karşılık bulmamış sevginiz, ama vazgeçemiyorsunuz da, içten içe yanıyor yürek, beyin de devre dışı kalmış... O zaman da en çok nereniz yanıyorsa ilk önce onu kurtarmak gerekmez mi? Hemen yüreği soğutma çalışmalarına girmeli... Sonrada beyni tabi ki... Girip banyoya duş almakla da soğumuyor... |
|
18
|
|
|
 |
Cebir görüntülü rahmet tezahürleri ürperti halindedir daha. Bilinmeyi murat eden “Ezeli ve Ebedi İrade”, marifete götürecek sebeplerin hikmet perdelerini aralamamıştır henüz. Şuurlar kapalı, zaman durgundur, hadiseler sükuna demirli, merak ve hayret sessizliğe gömülüdür…
|
|
19
|
|
|
 |
Hiç bir şair veya şair adayı şiir yazmaya para kazanmak amacı ile girmez, yazmanın ve okumanın hazzı başka bir duygu ile ölçülmez. Geçmişin yaşamış büyük şairlerinin hayatına bir bakın, hep yokluk, bazı zaman cezaevi, kimi sürüm sürüm sürünmek ile geçmiştir... Lakin şiirleri uzun yıllardır dillerden düşmez, beste olur, ulaşır biz okurlara... |
|
20
|
|
|
 |
Haklılığa dayalı güç ve kuvvet sahibinin, maddi ya da manevi yaptırımdan vazgeçerek, suçluyu, affedip bağışlaması, insani erdem yapılanmasının en büyük özelliğidir. Evet, meselenin hukuki yanı kadar ahlaki yanı da oldukça mühimdir. Çünkü, yanılgı kaynaklı sorumluluk çok çeşitli, çok katmanlı karmaşık bir olgudur.
|
|