"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

Teşkilat-ı Mahsusa ve Ardahan Baskını

yazı resim

Teşkilat-ı Mahsusa Nedir?

Ordunun istihbarat teşkilatıdır ve bu doğrudan doğruya İttihat ve Terakki’nin elindedir. Devletin resmen yapamayacağı işler için görevlendirilmiştir. Yani, devletin bütünlüğüne gelecek zarara karşı bir müdafaa kuruluşudur. Örnek olarak da İstanbul’da bir Yunan işgali olursa Ayasofya’nın havaya uçurulması gösterilebilir.

Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kuruluşu

Kuruluş tarihi tam olarak saptanamamıştır fakat ilk teşkili 17 Mart 1913 tarihine rastlamaktadır. Buna karşı çıkanlar ise 1913 yılında Teşkilat-ı Mahsusa Müfrezeleri adıyla sadece çeteler teşkil edildiğini, bu tarihte bir örgüt kurulmadığını ifade etmektedirler. Bu kişiler Harbiye Nezareti’ne bağlı bir yapı olarak Teşkilat-ı Mahsusa’nın ise 4 Ağustos 1914’te kurulduğunu ifade etmektedirler. Kuruluşu İttihat ve Terakki üyeleri tarafından gerçekleşmiştir. Teşkilata ismini veren kişi Miralay Rasim Bey olmuştur. Teşkilatın ilk başkanı da Süleyman Askeri Bey’dir. İttihat ve Terakki’nin yönetimi ele almasından sonra bu örgüt Sadrazama bağlı olarak çalışmıştır. Bu bağlantı idari bağlantıdan ileri gitmemiş ve örgüt çalışmalarında bütünüyle bağımsız hareket etmiştir. Örgüt başkanı sadece Sadrazam ve Harbiye Nazırına bilgi vermiştir. Teşkilat-ı Mahsusa’nın dayandığı politikalar açık seçik tanımlanamamıştır. Teşkilatın ajanları geleneksel Osmanlıcılık fikrine bağlı gibi görünseler de Panislamizm ve Pantürkizm fikirlerine dayanmışlardır. Bu teşkilat Ağustos 1914’te yeniden örgütlenip genişlediği zaman Rusya’ya, Fransa’ya, İngiltere’ye karşı çalışmıştır. Bu üç devletin kontrolündeki bölgelerde farklı ideolojik çağrılar yapmışlardır. 1.Dünya Savaşı’nda Teşkilat-ı Mahsusa’nın çeşitli faaliyetlerde bulunması amaçlanmıştır. Bunlar:

-Yıkıcı faaliyetlere karşı mücadele etmek, imparatorluk içindeki ayrılıkçı ve milliyetçi grupların düşmanla ilişkilerini engellemek,

-Ajanları, İngiltere ve Fransız sömürgelerine ve Osmanlı İmparatorluğu’nun düşman işgaline uğrayabilecek yerlerine yerleştirmek,

-Rus-Ermeni iş birliği ve planlarını önlemek, Rusya’da Müslüman Türkleri ayaklandırmak,

-Çeşitli askeri harekatlar yapmaktır (baskın, sabotaj, düşman haberleşme hatlarının tahribi vb.).

Teşkilatın iki para kaynağı vardır; Harbiye Nezaretinin gizli bütçesinden verilen ödenekler ve Alman askeri misyonu tarafından düzenli olarak İstanbul’a gönderilen altın aktarımıdır.

Örgüt içerisinde Enver Paşa, Yakub Cemil, Halil Kut Paşa, Ali Fethi Okyar, Nuri Conker ve Rauf Orbay gibi kişiler de bulunmaktadır. Teşkilat-ı Mahsusa’ya alınan subayların hemen hepsinin İttihat ve Terakki üyesi olmasına da dikkat edilmiştir. Bu durum İttihat ve Terakki’nin kendi üyeleri dışında hiç kimseye güvenmediğini göstermektedir.

Cemil Koçak’a göre Teşkilat-ı Mahsusa’nın özellikleri şu şekilde sıralanmaktadır:

  1. Teşkilat-ı Mahsusa’da Osmanlı subayları yer almıştır. Bu yüzden teşkilat hem ordu ile hem de İttihat ve Terakki ile iç içedir.

2)Görevler bir komite tarafından, bazen de Talat Paşa tarafından sözlü olarak da verilmiştir. Bu nedenle bazı olaylar hakkında belgeler bulunamamıştır.

3)Teşkilat-ı Mahsusa içinde farklı gruplar vardır. Bu gruplar içinde anlaşmazlıklar yaşanmıştır ve bir grup diğerini ortadan kaldırmaya çalışmıştır.

4)Teşkilatta görev alanların bazıları Milli Mücadele’de de görev almıştır.

5)Teşkilat için gereken para örtülü ödenekten sağlanmıştır.

Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kafkasya Faaliyetleri ve Ardahan Baskını

Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kafkasya operasyonu için öncelikle İttihat ve Terakki içinde etkin olan Doktor Bahattin Şakir Bey ve Mithat Şükrü Bey, Erzincan’a gizlilik içinde gönderilmişlerdir. 9 Ağustos 1914 günü Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olan Cemal Azmi Bey ise Trabzon Valiliğine atanmıştır.

Çete savaşı yapmakla görevlendirilen Bahattin Şakir Bey ve Mithat Şükrü Bey gibi kişilerin bu plana sadık kalmamaları, çete savaşı konusunda herhangi bir eğitime sahip olmamalarıyla açıklanabilir. Ayrıca bu kişiler eğitimsiz kuvvetleri düzenli ordu gibi kullanarak Ruslara karşı cephe savaşı yapmayı denemişlerdir. Bu büyük bir hatadır. Doktor Bahattin Şakir Bey, gönderdiği bir raporda kurduğu çeteleri donatmak için yoğun çaba gösterdiğini ifade eder malzeme talep etmiş ve bazı ordu kumandanlarını kendisine yardım etmemekle suçlamıştır. Bu olay Teşkilat-ı Mahsusa’da görevlendirilen bazı kişilerin ordu ile sorun yaşamaya başladıklarını göstermektedir. Teşkilat-ı Mahsusa başkanı Süleyman Askeri Bey, taleplere karşı gönderdiği telgrafta kendilerinden beklenenleri hatırlatmıştır. Bu telgrafta onlardan büyük kuvvetler inşa etmelerini değil küçük kuvvetlerle çete savaşı icra etmek için hazırlanmalarını talep etmiştir. Diğer bir telgrafta Osmanlı Devleti savaş girerse bu çetelerin düşman ordusunun lojistik hatlarını imha etmelerini ve Rus toprakları içinde isyanları kışkırtmalarını emretmiştir.

Süleyman Askeri Bey Kafkasya’ya yönelik girişimleri tek çatı altında toplamak için 5 Ekim 1914 günü Teşkilat-ı Mahsusa’ya bağlı bir Kafkasya İhtilal Cemiyeti kurulmasına karar verildiğini Bahattin Şakir Bey’e bildirmiştir. Cemiyetin yönetimine Binbaşı Bekir Bey, Van Polis Müdürü Muhiddin Bey, Doktor Bahattin Şakir Bey ve onun önereceği iki kişinin seçilmesine karar verilmiştir.

Kafkas İhtilal Cemiyeti’nin:

1)Rusya’da çeşitli ihtilaller hazırlayarak Rusya’nın çöküşünü hızlandırmasına,

2)Bir merkezden ve bu merkeze bağlı üç mıntıkadan oluşmasına,

3)Her mıntıkanın iç ve dış teşkilatlar kurarak milis kuvvetler organize etmesine,

4)Her mıntıkanın merkeze bağlı olarak hareket etmesine karar verilmiştir.

Kasım ayında Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle birlikte Teşkilat-ı Mahsusa çeteleri Rus ordularına karşı savaşmaya başlamışlardır. Doktor Bahattin Şakir Bey, Talat Bey’e gönderdiği telgrafta asıl amacının Ruslarla doğrudan savaşmak olduğunu belli etmiştir. Rıza Bey de kendi kuvvetleri ile Ruslara cepheden saldırarak onları çekilmeye zorlamış ve ilerlemeye başlamıştır. Bu tercih ise teşkilatın asıl istediği çete savaşına ters düşmektedir. Rıza Bey Ruslarla yaşadığı çatışmalar sonrasında İstanbul’dan personel ve cephane talep etmiştir. Süleyman Askeri Bey bu isteklere tepki göstererek onlardan beklenenin çete savaşı olduğunu, askeri birlik gibi cephe savaşı yapmamaları gerektiğini hatırlatmıştır. Süleyman Askeri Bey daha sonra bu tarz girişimleri destekleyecek miktarda malzemenin Teşkilat-ı Mahsusa’nın elinde bulunmadığını ifade etmiştir. Zaten yeterli miktarda malzeme olsaydı çete oluşturmak yerine asker ve mühimmat sayısının artırılmasına gidilirdi. Çeteler kurulmasının amacı az malzeme ile çok iş yaparak yüksek kazançlar elde etmektir. Teşkilat-ı Mahsusa’ya Sarıkamış Harekatı sırasında bir görev daha verilmiştir. Teşkilat bünyesinde oluşturulan süvari çetelerinin odrunun ikmal hatlarını korumasına ve cephe gerisinde düzeni sağlamasına karar verilmiştir. Doktor Bahattin Şakir Bey bunda sonra Ardahan’ı ele geçirmek için çalışmalara başlamıştır. Teşkilat-ı Mahsusa’ya gönderdiği telgraf ile kendisine kurmay subay gönderilmesini istemiştir. Halil Bey bu telgrafa cevap vererek İstanbul’dan herhangi bir subay gönderilemeyeceğini, eğer gerekirse 3.Ordu ile temas etmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Bu tarihlerde Almanya’nın Kafkas operasyonuna katılma isteği üzerine Alman Stange Bey komutasında da bir çete teşkil edilmiştir. Alman subay Stange Bey böylece Doktor Bahattin Şakir Bey ile birlikte savaşmaya başlamıştır. Ancak Stange Bey teşkilata üye değildir. Almanya, Rus kuvvetlerinin Kafkasya’ya daha fazla ağırlık vermesi için Osmanlı Devleti’nden askeri harekatta bulunmasını istemiştir. Bunun üzerine 22 Aralık 1914 tarihinde Enver Paşa’nın komutasındaki 3. Ordunun Sarıkamış Taarruzu başlamıştır. Ancak iklim şartları nedeniyle ordunun ilerleyişi ve malzeme nakli olumsuz etkilenmiştir. Ruslarla yaşanan çatışmalar sonrasında harekat başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Yaşanan gelişmelere rağmen bölgede çete faaliyetleri devam etmiştir. Teşkilat-ı Mahsusa süvarilerinden oluşan ve Kazım Bey kumandasında olan keşif kolları Rusların Ardahan’a doğru çekildiklerini ve kenti boşaltmaya hazırlandıklarını bildirmişlerdir. Bunun üzerine 28 Aralık günü Stange Bey’in kuvvetleri Ardahan’ı ele geçirmek üzere yola çıkmışlardır. Rıza Bey, Stange Bey’e gönderdiği telgrafta Rusların saldırıları karşısında eğer düzenli kuvvetler yardıma gelmezse bir iki gün içinde mağlup olacaklarını ifade etmiştir. Ardahan’a doğru ilerleyen Doktor Bahattin Şakir Bey’in kuvvetleri Ermeniler ile iş birliği yapan Ruslar tarafından pusuya düşürülerek kayıp vermişlerdir. Yine de Doktor Bahattin Şakir Bey ve Yakup Cemil Bey, Talat Bey’e gönderdikleri telgrafta 1 Ocak 1915 günü Ardahan’a girdiklerini ifade etmişlerdir. Stange Bey de İstanbul’a gönderdiği telgrafta Ardahan’ın ele geçirildiğini ancak çatışmalar sırasında kayıplar verildiğini ifade etmiştir. Ayrıca Rusların bölgede yığınak yapmakta olduklarını da eklemiştir. Aynı tarihte Rıza Bey de yaptığı bilgilendirme ile Ruslar karşısında zor durumda olduğunu, çok fazla kaybının bulunduğunu ve düzenli birliklerin yardıma gelmesi gerektiğini söylemiştir. Eğer yardım ulaşmazsa bölgenin tekrar Rusların eline geçeceği konusunda da uyarmıştır. Gerek kış aylarında bulunulmasıyla gerekse de ekipman ve mühimmat eksikliği sebebiyle çok sayıda firar olmuştur. Bu durum da oluşturulan çeteler için savaşı sürdürmenin zorlaşması demektir. 5 Ocak günü Doktor Bahattin Şakir Bey’e ve Yakup Cemil Bey’e bulundukları bölgeden geri çekilme emri verilmiştir. Yaşadığı kayıplar ve firarlar yüzünden Rıza Bey de sürekli geri çekilmek zorunda kalmıştır. Ayrıca yaşanan sıkıntılar yüzünden Stange Bey’in kuvvetleri de Ocak ayının ilk haftasında Ardahan’dan çekilmek zorunda kalmıştır.

Teşkilat-ı Mahsusa’nın Dağılışı

Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesi ve ateşkes istemesi üzerine İttihat ve Terakki’nin iktidarı sona ermiştir. İttihat ve Terakki liderlerinin ülkeden ayrılmaları sonrasında Teşkilat-ı Mahsusa kaldırılmıştır.

KİTAP İZLERİ

Küçük İşler Büyük Özgürlükler

Mert Başaran

Finansal Özgürlük Arayanlara Bir Dost Tavsiyesi Mert Başaran'ın "Küçük İşler Büyük Özgürlükler" adlı eseri, kişisel finansı karmaşık tablolardan ve anlaşılmaz jargonlardan arındırarak hayatın içinden bir
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön