"Yazmak, aslında varoluşsal bir bunalımın, kağıt üzerinde estetik bir intikamıdır." — Franz Kafka"

Bu bir “Çapanoğlu” haberidir!

Bu metin, Türk deyim hazinesinde yer alan "Her taşın altından bir Çapanoğlu çıkar" sözünün ardındaki gerçek hikâyeyi anlatıyor. Anadolu'nun önemli beyliklerinden olan Çapanoğulları'nın 1920'deki isyanla "vatan haini" olarak damgalanmasının yarattığı tarihsel adaletsizliği sorgulayan içerik, resmi tarih anlatısının dışında kalan kişisel hikâyelere ışık tutuyor. Yozgat'ın kimliğini şekillendiren bu ailenin mirasını ve tarihin çok yönlü okunması gerektiğini vurguluyor.

yazı resim

“Her taşın altından bir Çapanoğlu çıkar” deyimi, Türk kültüründe gizemli bir yankı uyandırır. Ancak bu sözün sahibi Çapanoğlu ailesi, bir isyanın gölgesinde kalarak tarihe damgasını vurmuş bir beyliğin temsilcileridir. Anadolu’nun çalkantılı bir dönemine ışık tutan bu hikâye, yalnızca bir ailenin değil, bir şehrin ve bir çağın ruhunu yansıtır.

Çapanoğulları’nın torunları, 1920’deki isyanın Millî Mücadele’nin kaotik ortamında yanlış anlaşılmasından ve resmî tarihin ‘vatan haini’ damgasıyla anmasından rahatsızdır. Yozgat, bu isyanın gölgesinde Millî Mücadele’ye karşıymış gibi anılmaktan yorulmuştur. Aile, o dönemin kaosu, sefalet ve kişisel çekişmelerin göz ardı edilmeden değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Resmî tarih, kişisel hikâyeleri silip süpürerek gerçeğin yalnızca bir yüzünü sunmuştur. Çapanoğulları’nın mirası, Yozgat’ın taşında, toprağında, camilerinde ve kültürel dokusunda hâlâ yaşamaktadır. Peki, bir köyü şehre dönüştüren, Halep’e kadar uzanan bir coğrafyada huzuru sağlayan bu beylik, nasıl oldu da bir isyanın gölgesinde kaldı? Bu anlatı, Yozgat’ın köklü ailelerinden gelen bilgilerle, aile şeceresini ve 1920’nin kördüğümünü çözerek, Anadolu’nun çalkantılı bir dönemine ayna tutan bir kültür hikâyesidir.

Çapanoğulları Türk boyu Bozok’un kültürel mimarıdır

Çapanoğulları, Osmanlı’nın Bozok bölgesinde asayişi sağlamak ve vergileri toplamakla görevlendirdiği bir ayan ailesiydi. Hikâyeleri, Koca Ömer Ağa ile başlar; ancak beyliğin temelleri oğlu Ahmet Ağa ile atılmıştır. 1730’larda, bölgeyi bir yıllığına kiralayan Ahmet Ağa, asayişi sağlayıp vergileri toplayarak devletin güvenini kazandı. Yozgat, onun döneminde bir köyden kasabaya dönüştü. Camiler, dükkânlar ve düzenle şekillenen bu süreçte, Ahmet Ağa’nın sert yönetimi de biliniyordu. İstanbul’dan paşalık unvanıyla Sivas valiliğine atandığında bu ceberrut tarzı sürdü. Ancak bir idam fermanıyla kellesi, bal dolu bir kâsede İstanbul’a gönderildi. Bozok yeniden karıştı, ta ki oğlu Mustafa Bey sahneye çıkana dek.

Yozgat’ın Muhteşem Süleyman’ı

Mustafa Bey döneminde Yozgat, kasabadan şehre evrildi. 1779’da inşa ettirdiği Çapanoğlu Camii, bugün hâlâ Anadolu’nun en zarif mimari yapılarından biridir. Ancak babasının sert mirasını devralan Mustafa Bey, halka karşı zalimliğiyle anıldı. Hacca gidip pişmanlıkla camiyi yaptırdığı söylenir; ne var ki, güvendiği adamları tarafından vuruldu. Yerine geçen kardeşi Süleyman Bey, Yozgat’ın altın çağını başlattı.

1794’te ağabeyinin camisine ek yaptıran Süleyman Bey, görkemli bir saray inşa ettirdi. Bu sarayda her gün 300 kişiye yemek dağıtılır, hayır işleri çoğalırdı. Yozgat, Arnavut kaldırımlı yolları, büyük bahçeleri ve konaklarıyla bir kültür merkezi oldu. Kayseri’den getirilen Ermeni ve Rum ustalar, kuyumculuk ve mimaride iz bıraktı. Halkına müşfik, âlimlere ve sanatkârlara cömert olan Süleyman Bey, Halveti tarikatına mensup bir hattattı. Şair Akif Paşa, onun kâtibiyken vezirliğe yükseldi; Osmanlı’nın ilk hariciye nazırı Yusuf Agâh Efendi de bir Çapanoğluydu. ‘Her taşın altından bir Çapanoğlu çıkar’ sözü, Süleyman Bey’in Anadolu’dan saraya uzanan etkisini yansıtır. Ancak bu güç, Osmanlı’yı rahatsız etti. Aile, İstanbul’a çağrıldı ve Yozgat’taki ihtişamlı dönem, Mehmet Celalettin Paşa’dan sonra sona erdi.

İsyancı Beylere doğru

1920’ye yaklaşırken Çapanoğulları’nın hikâyesi karanlık bir dönemece girer. Hacı Osman Bey’in oğulları Edip, Celal, Salih ve Halit Beyler sahneye çıkar. Edip ve Celal emekli valiler, Salih Kırşehir Ağır Ceza Reisi, Halit ise çiftlikte yaşayan bir beydir. Edip, zarif ve edip; Celal, celalli mizacıyla öne çıkar. Millî Mücadele’nin çalkantılı yıllarında, Yozgat eşrafı ve uleması kurtuluş mücadelesini desteklese de Vali Necip Bey’in Kuvayi Milliye aleyhindeki propagandaları, Edip ve Celal’in tereddütleri ve şehirdeki benlik kavgaları gerilimi artırır.

Müftü Hulusi Efendi’nin Çapanoğlu Camii’nde beyler aleyhine konuşması bardağı taşırır. Kılıç Ali’nin konakları kuşatması, ağır hakaretleri ve yüklü para talebi, fitili ateşler. Yozgatlı bir tarihçi, “Çapanoğulları isyan etti mi, ettirildi mi?” sorusunu sorar. Beylerin bir tuzağa sürüklendiği düşünülür. Mustafa Kemal’in Çapanoğulları’na mektup yazdığı, ancak Ankara’ya gitmelerinin engellendiği rivayetleri vardır. Sonunda Celal Bey, meclisin meşru olmadığına dair bir fetva okutup halife adına bayrak açar. Yozgat, kaosa sürüklenir.

Çerkez Ethem Yozgat’ı yağmalamasaydı

İsyanı bastırmak için Çerkez Ethem, büyük bir kuvvetle Yozgat’a girer. Çoğu Çapanoğlu ve Yozgatlı, isyanın dışındaydı. Ancak Ethem, masum köylüleri vurdu, konakları yaktı, sürüleri yağmaladı. “Yozgat, altın dolu bir vadiymiş,” dediği rivayet edilir; götürdüğü mallar aylarca Ankara’da satıldı. Halit Bey, saklandığı yerden alınıp asıldı; cenazesi kayıptır. Ailesi perişan oldu; eşi veremden öldü, çocukları yoksul kaldı. Yozgatlılar, Çapanoğulları’nı hâlâ sever ve bey gibi karşılar.

Her taşın altından bir Çapanoğlu çıkar

II Mahmud’un bu sözü, Çapanoğulları’nın saraydaki gücünü hicveder. Ancak zamanla dalavere ve esrarla anılır oldu. Bir zamanlar Anadolu’nun kültür merkezi olan aile, talihsiz bir isyanla tarihe geçti. Oysa Yozgat’ın taşında, toprağında onların izi vardır.

Bu Kitap Çapanoğulları’nın İade-i İtibar Vesikası Olacaktır

Merhum Dr. Ali Şakir Ergin, Çapanoğulları’nın damadı Abdülkadir Bey’in hatıralarını gün yüzüne çıkarmıştı aslında. Her ne kadar döneme ait vesikalar yok edilse de kalanlar resmî tarihi yeniden yazdırmalıdır demişti. “Yozgat’ın temelini Çapanoğulları attı,” diyen Ergin bu herhalde haksız da sayılmaz. Zira birkaç kişinin hatası, bir aileyi ya da şehri suçlu kılamaz. Yaşanan tarih başkadır, yazılan tarih ise maalesef bambaşka.

Çapanoğulları’nın hikâyesi, bir isyanın ötesinde, Anadolu’nun kültürel mirasıdır.

Yorumlar

Başa Dön