"Sabah 05:00'te uyanıp yazmaya başlayanlar, muhtemelen hala kahveyi icat edememişlerdir." - Dorothy Parker (kurgusal)"

Emanet, Ehliyet ve Liyakat: Modern Toplumda Adaletin Yeniden İnşası

Bu yazı, medeniyetlerin kaderini belirleyen "emaneti ehline teslim etme" ilkesini ele alıyor. Kur'an'ın bu konudaki öğretisinin günümüz toplumlarında, özellikle dijital çağda nasıl ihlal edildiğini vurguluyor. Liyakat yerine sadakatin, ehliyet yerine görünürlüğün öne çıktığı modern dünyada, bu kadim ilkenin her zamankinden daha hayati olduğunu hatırlatıyor.

yazı resim

İnsanlık tarihi boyunca medeniyetlerin yükselişi ve çöküşü, tek bir ilkeyle yakından ilişkili olmuştur: Emaneti ehline teslim etmek. Kur'an-ı Kerim'in bu konudaki net emirleri, yalnızca dini bir öğreti değil, aynı zamanda toplumsal düzenin ve adaletin temel şartıdır. Ancak günümüz toplumlarında, özellikle Müslüman coğrafyalarda bu ilke ciddi şekilde ihlal edilmekte ve bunun sonuçları her alanda hissedilmektedir. Çünkü bugün, dijital çağın karmaşık yapısı, bilgi bolluğu içinde ehliyetin değil görünürlüğün, liyakatin değil sadakatin öne çıktığı bir döneme dönüştü. Bu durum, Kur’an’ın ‘emaneti ehline verin’ emrinin her zamankinden daha güncel olduğunu göstermektedir.
Kur'ani Perspektif: Ehliyet ve Tevazu
Emanet İlkesi
"Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Şüphesiz Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitendir, görendir." (Nisa 4:58)
Bu ayet, yönetim, görev dağılımı ve sorumluluk mekanizmalarının temelini oluşturur. Emanet kavramı geniş bir anlam yelpazesine sahiptir: devlet yönetimi, mesleki sorumluluklar, eğitim sistemleri ve hatta günlük işler bu emanet kapsamındadır.
Kibir: Şeytanın Düşüşü
"Hani meleklere Adem için secde edin demiştik. Hemen secde ettiler. İblis inkarcılardandı kibirlendi ve reddetti." (Bakara 2:34)
İblis'in düşüşü, kibrin ve kendini üstün görmenin sonucuydu. Bu olay, eğitim seviyesi, ırk, sosyal statü veya herhangi bir dış özellik nedeniyle kendini başkasından üstün görmenin tehlikesine işaret eder. Doktora yapmış bir akademisyen, pratik tecrübesiyle kendini geliştirmiş bir ustadan; beyaz bir insan, siyah bir insandan; zengin bir kişi, fakir bir kişiden otomatik olarak üstün değildir. Üstünlük, yalnızca takva ve ehliyet iledir.
Adalet ve Tarafsızlık
"Ey iman edenler! Kendinizin, anne-babanızın ve akrabalarınızın aleyhine dahi olsa adaleti ayakta tutun..." (Nisa 4:135)
Bu ayet, liyakat sisteminin nasıl işlemesi gerektiğinin en net ifadesidir. Adaleti sağlarken hiçbir yakınlık, akrabalık, parti sadakati veya çıkar ilişkisi dikkate alınmamalıdır. Bu ilke günümüz atama ve istihdam sistemlerinin temel sorununun kaynağını göstermektedir.
Modern Toplumda Ehliyet Krizinin Tezahürleri

  1. Hukuk Alanında Ehliyet Krizi
    Günümüzde hukuk alanında ciddi bir ehliyet sorunu yaşanmaktadır. Hukuk fakültesi mezunu avukatlar, siber güvenlik eğitimi almadıkları halde siber suçlarla ilgili davalarda savunma yapmaktadırlar. Siber güvenlik, kriptografi, ağ protokolleri, dijital delil toplama ve analiz etme gibi teknik konularda yetkin olmayan bir hukuk profesyonelinin, bu alanda adil bir savunma veya kovuşturma yapması neredeyse imkansızdır. Bu durum şu soruları gündeme getirmektedir:
    - Müvekkil, gerçekten hakkını alabiliyor mu?
    - Mahkemeler, teknik konularda doğru kararlar verebiliyor mu?
    - Adalet sistemi, çağın gereksinimlerine cevap verebiliyor mu?
  2. Eğitim Danışmanlığında Yetkinlik Sorunu
    Rehber öğretmenler, öğrencilerin üniversite tercihlerinde kritik bir rol oynamaktadır. Ancak rehber öğretmenler:
    - Veri bilimi ve analitiği eğitimi almamıştırlar
    - Nicel veri analizi yapamamaktadırlar
    - Fark tabanlı trend analizi gerçekleştirememektedirler
    - Üniversite bölümlerinin istihdam ve kariyer perspektiflerini bilimsel verilerle değerlendirememektedirler
    - Öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini göz ardı etmektedirler.
    Rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanının asıl görevi, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini keşfetmek ve geliştirmektir. Ancak tercih süreci, bu ilgi ve yetenekleri göz ardı eden, 1 yıl üzerinden oynanan bir kumara dönüşmüştür. Bu durumun sonucu şudur: Kendini tanıyan, ilgi ve yeteneklerini bilen bir öğrenci, tercih listesi hazırlama konusunda çoğu rehber öğretmenden daha ehildir. Bu, sistemin ne kadar çarpık işlediğinin somut bir göstergesidir.
  3. Kamu Yönetiminde Liyakat Erozyonu
    Günümüzde kamu atamalarında ciddi bir liyakat erozyonu yaşanmaktadır:
    Hakim ve Savcı Alımları: Objektif kriterler yerine siyasi veya ideolojik referanslar, cemaat-tarikat bağlantıları veya parti sadakati belirleyici olmaktadır.
    Avukatlık ve Noterlik: Mesleki yetkinlik yerine maddi güç, çevre ve tanıdık ilişkileri öne çıkmaktadır.
    Mühendislik ve İnşaat Projeleri: Nitelik yerine "yakınlık" ve "komisyon" ilişkileri belirleyicidir. Denetim mekanizmaları ya işlevsizdir ya da kasıtlı olarak devre dışı bırakılmaktadır. Bu durum, çevre felaketlerine, depremde çöken binalara, altyapı problemlerine ve devasa kaynak israfına yol açmaktadır. "Bizden olsun, iş bilmesin" anlayışı, kurumların DNA'sına işlemiş durumdadır. Bu, hem İslami ilkelerin hem de modern yönetim biliminin tam karşısında duran, toplumları çöküşe götüren bir zihniyettir.
    Eğitim Sistemi: Liyakatin Önündeki En Büyük Engel mi?
    Diplomasızlık Damgası
    Modern toplumlar, üniversite diplomasını bir "liyakat belgesi" olarak görmektedir. Ancak bu yaklaşım birçok sorunu beraberinde getirmektedir:
  4. Sınav Sistemi Engeli: Üniversite sınavlarında başarısız olan ancak pratik beceri ve yeteneğe sahip bireyler, sistematik olarak dışlanmaktadır.
  5. Teorik Ağırlık: Üniversite eğitimi teorik bilgi aktarımına odaklanmıştır. Oysa günümüzde teorik bilgi, YouTube, Coursera, Udemy, web siteleri, yapay zeka araçları ve kitaplar aracılığıyla kısa sürede edinilebilmektedir.
  6. Pratiğin Göz Ardı Edilmesi: Teorik eğitimin aksine, pratik tecrübe ve uygulamalı bilgi ancak "yaparak" edinilebilir. Ne kitaplar ne de videolar, gerçek iş deneyiminin yerini tutamaz.
    Önerilen Model: Yetkinlik Bazlı Değerlendirme
    Liyakat sisteminin yeniden inşası için şu adımlar atılabilir:
  7. Portfolyo ve Proje Bazlı Değerlendirme: Adaylar, yapmış oldukları projeler, aldıkları sertifikalar ve çalışma deneyimleriyle değerlendirilmelidir.
  8. Yetkinlik Sınavları: Diploma yerine, ilgili alanda yetkinliği ölçen standart sınavlar yapılmalıdır.
  9. Mentörlük ve Staj Sistemleri: Genç yetenekler, alanında uzman kişilerle çalışarak pratik tecrübe kazanmalıdır.
  10. Sürekli Öğrenme Kültürü: Diploma bir son değil, başlangıç olmalıdır. Profesyoneller, değişen dünyaya uyum sağlamak için sürekli kendilerini geliştirmelidir.
    Ehliyet İlkesinin Ekonomik ve Sosyal Sonuçları
    Ülkelerin Krize Girmesi
    Emanetlerin ehil olmayanlara teslim edilmesi, ülkelerin ekonomik, sosyal ve siyasi krizlere girmesinin temel nedenlerinden biridir:
    - Ekonomik Kayıplar: Yanlış kişilerin yanlış pozisyonlarda olması, verimsizliğe, kaynak israfına ve rekabet gücü kaybına yol açar.
    - Sosyal Huzursuzluk: İnsanlar, yaptıkları işlerden memnun olmadıklarında toplumsal mutsuzluk artar.
    - Güven Kaybı: Adalet sisteminin liyakatle çalışmaması, kurumsal güvenin erozyonuna neden olur.
    - Beyin Göçü: Yetenekli ve ehil bireyler, kendilerine değer verilen ülkelere göç ederler.
    Kur'ani İlkelere Dönüş: Bir Çözüm Önerisi
    Kur'an'ın emanet ve ehliyet konusundaki ilkelerine dönüş, yalnızca dini bir gereklilik değil, aynı zamanda pragmatik bir çözümdür:
  11. Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Her görevin şeffaf kriterlerle verilmesi ve hesap verilebilir olması.
  12. Tarafsızlık: Atama ve değerlendirmelerde akrabalık, parti bağlılığı veya maddi çıkarların devre dışı bırakılması.
  13. Adalet: Herkesin hakkının verilmesi, zulmün ortadan kaldırılması.
  14. Tevazu: Eğitim seviyesi, ırk veya statü farkı gözetilmeksizin herkesin değerli olduğunun kabul edilmesi.
    İnsanlık, tarih boyunca büyük medeniyetler kurmuş, ancak bu medeniyetler liyakat ilkesinden uzaklaştıklarında çökmüştür. Günümüzde yaşadığımız krizler, aslında emanetleri ehline teslim etmemekten kaynaklanmaktadır. Bir toplumun gelişmesi ve huzura ermesi için:
    - Okul okumuş olsun veya olmasın, ehil olan görev almalıdır.
    - Beyaz veya siyah, zengin veya fakir, herkes yetkinliğiyle değerlendirilmelidir.
    - Kimse, sahip olduğu unvan veya statü nedeniyle kendini başkasından üstün görmemelidir.
    - İşler, "bizden biri" olup olmadığına değil, kim daha ehilse ona verilmelidir.
    Kur'an-ı Kerim'in 1400 yıl önce koyduğu bu ilkeler, günümüzün sorunlarına en güncel çözümleri sunmaktadır. İblis'in kibirden düştüğü uçuruma düşmemek, adaleti tesis etmek ve toplumsal refahı sağlamak için bu ilkelere geri dönmek kaçınılmazdır.
    "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Ve elçiye ve sizden emir sahibine itaat edin." (Nisa 4:59)
    Emir sahipliği, liyakat ve ehliyet gerektiren bir pozisyondur. Bu pozisyona ehil olmayanlar getirildiğinde, itaat etmek değil, düzeltmek gerekir. Aksi takdirde toplumlar, adalet ve liyakati kaybederek kaçınılmaz bir çöküşe sürüklenirler. Kur’an’ın emanet, ehliyet ve liyakat ilkeleri sadece geçmiş medeniyetlerin değil, geleceğin adil toplumlarının da omurgasıdır. Teknolojik ilerleme, yapay zekâ veya dijitalleşme, bu ilkelerin yerini alamaz. Zira Allah’ın koyduğu ölçü (‘mîzan’), her çağda geçerlidir. Bu ölçüyü kaybeden toplumlar, modern araçlara sahip olsalar da ilahi dengeyi yitirdiklerinde kaçınılmaz bir çöküşe sürüklenirler.

KİTAP İZLERİ

Kendi Işığına Yürü

M. Kemal Sayar

Karanlığın Ortasında Bir Işık: Kemal Sayar'dan Toplumsal Travmaya Edebî Bir İlk Yardım Türkiye'nin kolektif bilincinin pandemi, ekonomik krizler ve depremlerin derin yaralarıyla gölgelendiği bir çağda,
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön