"Yazmak, aslında, 'Bunu ben de yazabilirdim!' diyenlerin yazamadığı şeydir." - Franz Kafka"

Şarkici Güllü’nün Ölümü

Şarkıcı Güllü'nün ölümü

yazı resim

Bazı şeyler insanı mıknatıs gibi çeker. Onunla ilgilenmeden duramazsınız. Şarkıcı Güllü’nün ölümü bunlardan biridir. Çünkü bir sır perdesi var ortada. Birçok tv kanalı olayı ekranlarına taşıdı. Sürekli haber okuyan biri olarak, Güllü haberini okudum ve bir kanala tıkladım, meşhur video yayınlı kanal çıktı ve orada bir psikolog olan yeni tv işlerine giren kadının programını izledim ve günler öncesinde yapılan yayınları izlemeden duramadım, Güllü olayını nasıl işlediler, ne anlattılar hepsini zihnim kaydetti.
Sunucu işi güzel ele alıyordu.
Hemen bir tespit yapalım; Güllü’nün şarkılarını dinleyince ne geçer size. Çok dokunaklı bir ses bu, yürekten, çok derinlerden geliyor, su gibi akıyor, pırıl pırıl, çok içli söylüyor şarkıyı. Yani insanı yakalıyor ve çarpıyor. Sizi büyüleyici bir ışık buketi gibi içine, tam merkezine çekiyor. Tabi birileri kendilerini yüksekte görüp onun şarkılarını ya da yaşam tarzını hor görebilir.
Kendi bencil ve kör tapınaklarından hayatı çok farkında algıladıklarını sanan kof tiplerdir bunlar. Güllü şarkısı dinleyen biri değilim; ama bu sanatçının bir tılsım taşıdığı çok net. Başka tür müzikler dinlerim, geçelim efendim. Klasik film müzikleri.
Tüm dünyada uygulandığı gibi, biri öldürülmüşse… polis, cinayet masası vs. diğer birimler… cinayet işleyenlerin motivasyon kaynağının olup olmadığını irdeler. Bütün şüpheliler titizlikle araştırılır, hangisinin cinayet işlemeye itecek moral gücü, itici gücü olup olmadığı araştırılır, yani bu işten kim kazançlı çıkar? Evet, tv kanalları bunu parça parça çok güzel işliyor. Ortadaki gizem, sırt perdesi herkese dert oldu, tanıkların vurdumduymaz kısır, küçük, yavan sözleri. Halk burada bir sinsilik, bir çakallık sezdi, nerdeyse Güllü’nün ölümü kaza denilip geçiştirilecekti.
Uyuşturucu belası
Uyuşturucu çağın vebasıdır. Bir kez bulaşan kurtulamaz. Eski bağımlıların birçok videosunu izledim. Eski bağımlı, uyuşturucuyla mücadelenin ölene dek süreceğini vurguladı. Yani biri uyuşturucuyu bırakmış olsa dahi yeniden başlama olasılığı çok yüksek. Yani madde bağımlılığına bir kez bulaşmak demek, o karanlık dünyaya, cehenneme adımını atmak demektir, çıkmak imkansız, ha, elbette kurtulanlar da vardır.
Bağımlı tipler nasıl insanlardır? Her gün ülkede yüzlerce kişi madde kullanmak ya da satmaktan tutuklanır.
Kimi bağımlı tipler çok gaddardır, bencildir, zihin dengelerini yitirmiştir. Kafaları yerinde değildir. Madde zihni eritip yok ediyor çünkü. Bu zehir kimyasaldır.

Ülkenin geçmişine dönelim. Ben neden maddeye bir kez başlayanlarının kurtulması imkansızdır dedim: Ülkenin geçmişine dönelim: İstanbul’a doktor okumak için gelen genç kız üniversite okurken madde bağımlısı olur, sonra bırakır, romanını yazar, tv’lere çıkar, ‘kurtuldum’ türünden açıklamalar yapar; mücadelesini, çektiklerini anlatır. Sonra. Zaman geçer. Mücadelesiyle örnek diye sunulan genç kadın bir tuvalette yüksek dozdan ölü bulunur. Benzer bir durumu daha anlatayım. Aslan yeleli saçlı kot pantolonlu ilginç laflar eden bir genç adam tv programlarına konuk olur. Hayat hikayesini anlatır, çok da ilginçtir, birçok sinema filminde ufak rollerde oynar; ama dikkat çeker. Roman yazmaya başlar. Altı yedi adet “yeraltı edebiyatı” çizgisinde roman yazar, dergilere röportajlar verir, sonra. Bu adam da ‘başardım’ türünden sözler eder. Başardı elbette. Sonra. Zaman geçer. Yüksek doz madde kullanımından ölür. Abiciğim hani sen madde bağımlısıydın, bıraktın, mücadele ettin, azmettin, seni filmlerde bile oynattılar. Ki sende kesin bir ışık vardı. Ne oldu da tekrar maddeye başlayıp hayatına bununla son verdin? “Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli?” deyimi gibisi yoktur. Konumuza gelelim: Güllü’nün kızı T. Diyelim, ekranlarda konuya vakıf olanlar ne düşünür, hisseder acaba onun hakkında? Üstelik annesi ölmüş ve bunu yorumlaması, “çok içmişti, ayağı kaydı düştü, zaten sürekli temizlik yapardı.” Kaba taslak anlatması, üstelik görmedim düşerken demesi herkesi rahatsız etti. Yani bazı insanlardan laf almak için kerpeten kullanmak şarttır. Olay üstündeki sır perdesini aralamak yerine olayın nasıl gerçekleştiğini anlatmayıp cümle alemi istediği tarafa yönlendiriyor, ona göre, çok içmişti, oyun oynarken ayağı kayıp düştü. Herkesin buna inanmasını bekliyor. Ne tuhaftır ki annesinin cenazesi yanında fergat basarken de arkadaşlarının ismini haykırıyor? Osman diyor mesela. Çok merak ettim, kim bu erkek arkadaşı osman. Osman gelip onu kurtarabilecek mi? Baba diyor, baika isim sayıyor ama aşık olduğu, evlenmek istediği k adlı evli adamın ismi yok dilinde, saydın bazı isimler peki onunla evlenmek için delice çırğındığın adamın ismi neden yok haykırışlarında. Bu feryat neden, bütün analizler güllünün ölümünün kaza olmadığını, cinayet masasına devredildiğini biliyor, pek Kızının feryatları neden? Benim sezdiğim kızının gaddar bir yönü olduğu. O feryat şundanv muı acaba? Etraf kan içinde, anne dediği kan kan gölü içinde. Kan akmaya devam ediyor, kemikleri kırılmış, yüzü parçalanmış. En gaddar biri bile böyle bir sahneye maruz kaldığında şoka girer ve eğer bu planlı cinayetse; ya ben ne yaptım, keşke yapmasaydım diye hisseder. Allak bullak olur. İnsan doğası böyledir. Kusar. Bu binlerce filmde işlenir. Bu sahne hazmedilecek sahne değildir. Yolda kedi ölünü görünce bile kötü olan insanlar var, kirpi ölüsü. Az önce kanlı canlı olan kadını beton zeminde dağılmış suratını görürseniz? Onun ölümünde parmağınız varsa pişmanlık hissedersiniz. Ama bu karanlık yola bir kere girdiğiniz için çıkamazsınız. Annesi ölmüş ve evli olan bay k ile nişanlanmış. Kısa keseyim. Ömrüm çalışmakla geçti diyen birisi bu kadın. Bir gazeteye verdiği röportaj var. Demesine göre sigortasız çalışmış. Hiçbir hastanede sigortasız çalışamaz temizlikçi bile. Tanıkların, bilgi sahibi olanların dediklerine bakacak olursak, bu kadın dibi boylamış, kendini yukarı çıkarmak için çaba içinde. Kendini kurtarmak için kötücül şeyler yapmayı kafasına koymuş, tanıklar bunu diyor. Hatta konsomatrislik yapmaya bir şehre gitmiş. Ulaşmak, kavuşmak istediği bir adam var; ama annesi bu ilişkiye karşı. Bu kadın sürekli siyah giyiyor. Sürekli siyah giyen birileri ne hissettirir size? Yatağı siyah, yorganı siyah, yorganda leopar kafası var. Leopar güç simgesidir, karanlıkta dolaşır, geceleri avlanır. Hey yerinde olmayan bir zihin fark ediliyor burada. Bir ton delilik, arıza. Travma. Anne kız ilişkisi rayından çıkmış. Temizlik hastası anne asla girmiyor kızının odasına. Ya Allah aşkına, anneniz izin atmadan durabilir mi odanıza? Ovarmak derler bizde, düzeltmek, silmek. Anne ruhunu bırakır zemine, duvarlara. Evladının odasını temizlemeden canı rahat etmez. Haaa, ne anlıyoruz, anne kız enerjisi birbirini çekmiyor, aralarında bir mesafe var, oysa kızı annemle arkadaş gibiyim, ona her şeyimi anlatırım diyor. Bu tamamen onun saptırması. Annesiyle kankaymış gibi anlatıyor, oysa tanık ifadeleri tam tersini gösteriyor. Siyah giyenler…siyahtan hiç hoşlanmam, siyah giyenlerden kaçarım ve onların dediklerine inanmam, bana göre sürekli siyah giyenlerde kesin bir arıza vardır. Çünkü siyah boğar insanı. Sürekli siyah giyen kişiler farkında olmadan şu mesajı verir: “Kafam yerinde değil, psikolojim bozuk… ben deliyim, ben psikopatım….Bir türlü çözemedim hayatı, bana sakın bulaşma, ne yapacağımı bilmiyorum hayatta, çok yalnızım… Delice her şeye açığım…” Sürekli siyah giyilmediği gibi, sürekli kuru fasulye yenmez, ishal olursun, sürekli siyah giymek karartır ruhu. Çakralar konusunda uzman olanlar size siyahın enerjimizi ve çakralarımızı beslemediğini söyler. Siyah kendine güvensizliğin dışarı vurumudur. Çakralarımızın (Enerji merkezlerimiz) renkleri vardır, renkler ise çakralarımızı besler, çakralarımız ise zihinsel ve ruhsal dengemizi, gücümüzü belirler. Renk skalamızda siyah renk yoktur. Yani sürekli siyah giyen birinin kafasının yerinde olması imkansızdır. Kördür diyebiliriz, gözü, kulağı, kalbi, enerjisi kördür. Filmlerde haberlerde her yerde suç işleyen ve sürekli olarak kendini melek gibi göstermeye çalışan insan tipleri vardır. Berbat durumdadırlar, bu berbat durumu kendi lehine çevirmek, kendini aklamak için mücadele içine girer. Onun kör zihni böyle yaparak kurtulabileceğini söyler ona. Tanık ifadelerine bakarsak; Güll’nün kızının olay aydınlansın diye çabalamak yerine, tam tersi için azimle çabaladığını görüyoruz. Çünkü konuşmuyor, ser veriyor sır vermiyor. Yani bütün derdi: ‘Annem üç şişe içti, oyun oynuyordu, ayağı kayıp düştü’ öldü. Türkiye buna insansın istiyor. Düşme anını görmedi, odadaki kankası kız S de görmedi düşüşü? Yani buna deve gibi başını kuma gömmek derler. İnsanları ne deli eder? Bir büyük kötülük yapıp zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışmak, birileri böyle yaparsa kimse kayıtsız kalamaz buna. Herkes maktulden yani hayatını şüpheli şekilde kaybedenden yanadır. Olayın üstünü kapatmaya çalışanlardan nefret eder. Ya yakalayın kimse, cezasını çeksin atılsın hapse. Suçlu olduğu halde gezip tozan biri var sanki ortalıkta. Bilmiyoruz. Deliller ortaya çıksın. Kızı ‘düşme’ dedi, ama düşme olması imkansız dendi. Kızın kankası da düştü dedi. Kim suçlu? Benim bildiğim içine kötülük işlemiş olanlar asla pes etmez, kurtulmak için delice mücadele ederler. Bütün dünya üstlerine gelse, “yine suçsuzum” derler, son noktaya kadar direniş gösterirler. Ama gerçekler ortaya çıkınca, bu değerlendirilme sonucu hapse atıldıklarında berbat hissederler. Kripto para dolandırıcısı genç intihar ederek öldü. İntihar notu var: “Kuş Rüyası. “ Bakınız hapse girdiğinizde bambaşka bir aleme adım atmış olursunuz. Hapse girenler bunu iyi bilir. Cehenneme düşmüş gibi hissedersiniz. Bu işte parmağı olan varsa…ki var…gerçekleri söylemek zorunda kalacaklar… Her şeye rağmen kötülüğe bulaşmış kim varsa şefkatle bakmalıyız Bu olay içerisinde, samimi tanıklar, olayı aydınlatmak için çabalayanlar dışında, Güllü dışında herkes kötücül, inanılmaz bütün berbat ve kötüler bu hikaye içinde, bay F. Buna benzer bir cümle kurdu. Şu araçtaki dört kadın –biri hariç) ve yatalak kocasına bakan G. Abla büyüleciydi…

Geleyim Güllü’nün kızının kadın avukatına. Saçma sapan laflar edip olayın üstünü kapatmaya çalışması komik ve acınasıdır. Güllü’nün ölümünü işleyen kanalın birine telefonla katılıp gerçek dışı sözler edip durdu. Anne kız ilişkisinin harika olduğunun kanıtı sandığı birkaç fotoğraf gönderdi. Gerçekleri saptırmak için çok azimliydi. Böyle nasıl avukat olur; şaşıyor insan. Avukatlıktan hiç anlamadığı ortada. Yani göz önünde olan davayı almakla müthiş bir iş yaptığını sanıyor, ona şöhret kapıları açılacak, kariyeri için iyi olacak diye sanıyor. Avukat bu davayla sesini duyurmak için çabalıyor, bence kendi egosu için, tanınmak için müthiş bir fırsat elde etti ya. Savunduğu şahsı daha çok batırıyor. Aklı başında avukat öyle laflar etmez. Konuyu çarpıtmak, lehine çevirmek için bağırmak da boştur. Diyelim ki; kadın t. Annesinin ölümünde parmağı var, insanlar suça bulaşır, kötülük, şeytan ya da benlik….bunu anlarız da…yıllarca kalın kitaplar okuyan avukatın müvekkilini abuk subuk savunmasını, savcıya övgüler dizip arada onun görevini iyi yapmadığını ima etmesi. Bakın, bile isteye suç işleyenlerin avukata ihtiyacı var ve az ceza almak isterker, avukat savunduğu kişiye az ceza aldırmak için teknik olarak mücadele eder ama yalan söylemesi ahlak dışıdır. Ha, söyleyebilir, anlarım, işini yapar, sadece teknik olarak bakabilir; anlarım. Ama olaya ‘kalbi olarak bakıyorum, ona inanıyorum suçsuz’ demesi sahtekarca bence.

Ortada olayla ilgili metafizik bir şey yok; ama tv’ye metafizik uzmanı diye birini çıkardılar. Tam bir saçmalıktı. Şunu diyeyim. Biri size kötülük yapacaksa bunu ruhunuz bilir, yıllar önceden. Ruhunuz size bu kötü duruma maruz kalmamanız için bir şeyler söyler ve sizin içinize bir şeyler doğar, ruhunuzun sesini duyabiliyorsanız. Ruhunuza dönük yaşıyorsanız, saflığınız bozulmadıysa, vicdanınız canlıysa. Güllü, ölümünden önce neden kamera taktırdı? Kızı yüzünden mi? Birinin onu öldüreceğini seziyordu. Patronuna demiştir: “Bana bir şey olursa kızım yapmıştır.” Kendisine kötü bir şey olacağını seziyordu, çok güçlü biçimde, üstelik oğlundan şiddet görmüş, ve iki kere Kades uygulamasına basmış, bakanlık bunu doğruladı. Kades nedir, bilmeyenleri için, cep telefonu uygulaması, öldürülme riski taşıyorsanız, şiddet görüyorsanız… bir yere basınca adresinize polis ekipleri yollanır acilen. Evet, günün birinde başına kötü bir şey geleceğini bilen Güllü. Yanılmıyorsam evine iki gün önce kamera taktıran kadın…her odada kamera var ve sadece şüpheli ölümün gerçekleştiği odada kamera yok. Ruhu her şeyi biliyordu; çünkü ruh bilir her şeyi. Ne olacak vs. Ve içinde öyle yoğun bir istek oldu ki; evine kamera taktırdı. Ve siz herkes bu kamera…ses kayıtları üstünden bir sonuca varacak…delil…. Bilirsiniz…arkanızda birisi vardır…kötücüldür…mesela…karanlıkta…siz onu göremezsiniz; ama sizi bir dürtü başınızı çevirip arkaya bakmaya yönlendirir…işte bu yönlendiren ruhudur insanı… bazen farkında olmadan başınız arkaya gider. Siz bilinçli olarak başınızı arkaya çevirmezsiniz, başı mıknatıs gibi arkaya çeviren güç ruhunuzdur. “Hey, hemen arkana bak, orada fark etmen gereken bir şey var, bir tehlike var.” Der size. Ruhun gücü iyileştirir insanı. Şifacı Yogi kazım bunu söyler. Trafik kazasında felç kalmış ve yoga yaparak kendini iyileştirmiştir. Bazı omurları yok olduğu halde yürümeyi başarmıştır. Doktorun “yürümen imkansız” dediği.

Yıllar önce bir kitapta doktorun bir hipnotizma deneyini okudum. Doktor hipnoza soktuğu öğrencisini yaşadığı köye, binlerce kilometre öteye, evine yolladı. Ona “köyüne git ve bize orada ne olup bittiğini anlat” dedi. Denek gördüklerini anlatmaya başladı. Hipnoz bir uyku hali gibidir; ama bilinç açıktır. Deney sonunda denek annesini aramış ve deney sırasında gördüklerinin gerçek olup olmadığı araştırılmış ve hepsi doğrulanmıştır. Güllü olayına dönelim. Güllü’nün kızının kankası var, S. tek başına hiçbir yere salınmıyor… Herkes onu merak ediyor, kimseye açıklama yapmıyor. Güllü gidecek yeri olmayan bu kıza sahip çıktı, S, trafik kazası geçirmiş, onu kızı deyince evine almış ekmek vermiş. Ona da kızı gibi bakıyor ve Güllü’nün ölümünü aydınlatmak için hiçbir azmi yok.

Son bir aydır neden o evde…kalacak yeri mi yok? Şöyle bakalım olaya, eğer bu planlı bir cinayetse? Aklımıza ne gelir? Aynı evde olurlarsa bütün sırlar ortaya dökülecek; ama sadece ikisi bilecek. Konuşup duracaklar, bütün karanlık planlar yapılabilecek, S. uzakta olsaydı bütün planı telefon üstünden yaparlar mıydı? Yaparlarsa polisin bunu bulacağını hesap mı ettiler? Kanka S. neden Güllü’nün evinde son bir aydır? Pasifize edilmiş biri mi; sevgilisine kavuşmak için gözü kararmış T’ nin oyuncağı mı? Şeytan mı melek mi? Anlaşılan kanka S. kalacak yeri yok, parası yok, ailesi yok; besleme gibi bir şey evde. O da dipte olduğu için…T, onu sevmiş ve dost edinmiş onu.

zaten kaza geçirmiş S, manipüle edilmesi kolay mı?, T. ona yemek yer vermiş, elbette ona yardım eder diye bakarsak olaya; başka çaresi yok; T istediği için istemeden de olsa ona annesinin ölümü için yardım mı etti? Bakınız T. nerdeyse bütün dünyaya duyurmuş planını, annesini öldüreceğini, kimse “tamam cancağızım, halledelim” diye arka çıkmamış ona. T. bula bula S. diye zor durumda bir kızı mı bulmuş, trafik kazasından şans eseri kurtulmuş bir arkadaşı ölmüş. T. ve S. ilişkisi nedir? Görünen o ki s, t’nin kapatması olmuş gibi görünüyor, yani dostluklta ilder t, baskın olan t, s ise mazlum gibi görünüyor, ilişkiyi belirleyen t gibi görünüyor. S ise kendi başına hareket edemeyen biri gibi görünüyor. Biri birinin ’kapatması’ olması deyiminin anlamını bilirsiniz. Yemek, yer, yürek vermiş ona, vicdanları hayalleri birleşmiş, T, annesini öldürecekse eğer… bunu paylaştı herkesle.. elbette S ile de paylaşmıştır, geceler boyu ellerine ne geçecek anlatmıştır belki de ya da anlatmamıştır o gece t, yıllardır yapmayı düşündüğü şeyi yapmak için fırsat olduğunu hissetmiştir. S böyle bir hipnoza girecek zayıflıkta mı…Cinayet şüphelisi olarak göz altına alındıklarında ötmeye başlar S,. Kıçını kurtarmak için. Kaza geçirmiş, parasız…İstanbul gibi yerde nerde yaşar? Yeri yok. Ölümden dönmüş… Cidden seveni yok, T, annesine yalvarıp onu evine aldırmış, sevmiş, S canında can bulmuş, adeta aşık olmuşlar birbirine. Kanka S ile ilgi tanıklar yok ortada. Kim bu kız? Geçmişini, ailesi, tanıkların dediğine göre onun da ailesinin suç profili yüksek gözüküyor, tehdit telefonlarını onun yurt dışında olan akrabaları yaptırıyor belki de. Birçok dava var, ciddi delil olmasa bile..cinayet işleyenlerin tavırları, topluma karşı tavırları onların suçlu olup olmamasını belirliyor ülkemizde. Narin, olayında aile üyelerinin birçoğu hapse girdi. Annesi bile hapis cezası aldı. Ortada ciddi bir delil yok bence. Bir tanık var, onun söyledikleri üstünden bakıldı olaya. Nevzat Bahtiyar doğru mu söylüyor? Belki de yalan söyledi, kısa keseyim; aile üyelerinin Narin’i öldürmesi… delilsiz biçimde mi? Cinayeti aile üyelerinde biri yapmış olabilir. hapisteler… Baz istasyonu incelemesi kayıtları delil sayıldı. Delil demek maktulün nasıl öldürüldüğünü fiziki olarak göstermek demek. Oysa ‘olay anında hepsi aynı evdelerdi’ diye bir bakış açısıyla hepsi hapsi atıldı. Aile üyelerinin tavır ve eylemleri de bunu güçlendirdi, Narin’in cinayetini aydınlığa kavuşturmak yerine, cinayetin üstü kapansın diye uğraştıkları için sonuç bu oldu. Narin’in Nevzat Bahtiyar mı öldürdü, bu olasılığın tekrar güçlü biçimde incelenmesi şart.

Olay planlı cinayetse eğer…motivasyon nedir? Güllü’nün ölümünden kim karlı çıkar? O gece olanlar…aylar önce olanlar.. ve o gece olanlar… T’nin sevgilisinin düğüne tek gitmesi ve t’nin onunla kavgası telefonda, kıskançlık hissetmesinden… bir kadın o durumda çılgınca sinirlenir…onu sevdiğinden ayıran kişiyi (bu işe karşı çıkan annesi) ortadan kaldırmak için her şeyi yapar….,madde bağımlısı olduğu söyleniyor, Kumar bağımlısı olduğu söyleniyor. Telefon trafiği incelenirse hepsi açığa çıkar. Çok mühim bir şey var: Kanka S. Saf, mazlum, yardıma muhtaç, trafik kazasında şans eseri olarak kurtulan kızcağız mı, t eğer denildiği gibi gaddar ise, amaçlarına ulaşmasını engelleyen herkese düşman ise…diyelim ki simsiyah olmuşsa kalbi ruhu….kankası s ondan daha siyah biri. Cehennem. Neden? Bakınız. Size anne şefkatiyle sahip çıkan bir kadınının evindesiniz, diyelim ki ayağı kayıp düşmüş, onlar öyle diyor, o esnada hemen apartman merdivenleri yöneliyorsunuz aşağıya inip ona bakmaya. Çantanızı bir omzunuza asıp mi inersiniz? Olayı işleyen tv proğramında biri söyledi çantasını aldığını aşağı inerken, sunucu bir türlü göremedi çantayı. İnanılmaz bir şey, siz olsanız çantanızı alır mısınız? Şoka girmekten çanta mı alınırmış. Ha, demek ki içten pazarlıklı, sinsi, saman altından su yürüten bir karakte, yağı var ortada. Feryadı yok, ağlaması yok. Sesi soluğu yok. Kayıtlarda yok. T annesinin başında feryat ederken kanka s ortalıkta yok, hayerlet olmuş adeta. Bakınız, sevdiğinizle kavga ediyorsunuz, bu işe karşı anneniz, annenizden nefret edersiniz, onunla yaşamazsınız, onunla yaşıyorsanız bir amacınız vardır, onu ortadan kaldırmak gibi bir düşünce geçer mi kafanızdan? Nedir, sürekli çatışma anneyle, kedi köpek gibiler, burada güllü anne dürtüleriyle kızını korumak isterken kızı onu düşman olarak algılıyor, kızı akılsızca hareket ediyor, güllü okulu bırakıp gazinolarda şarkı söylemeye başlamış, çok sıkıntı görmüş, neyin ne olacağını bilen bir kurt. Kızı ise şuyum olsun buyum olsun gayretiyle gafilce hareket ediyor. Zeki, akıllı, ne yaptığını bilen biri yok ortada. Anne üstünden var olmak peşinde. Hayatım boyunca çalıştım diyorsun da ortada hiçbir şey yok, kocan cezaevinde, annesinin evine sığınmış. Ortada bir çocuk var bakması gereken. Yani anne parasına ve evine mahkum aslında. Üstelik kumar oynayıp dururmuş, hiç kumarbaz arkadaşınız oldu mu? Böyle tanıdığım insanlar var, bunlar madde bağımlısı gibidir. Her şeylerini kaybederler. Aç kalana, intihar edene dek devam ederler. Tanıkların ifadesi doğruysa eğer; çalışıp emek verip toplumda kendine bir yer edinmek yerine…paralı adam bulup onu sömürmeyi seçen biri mi T, ayrıca evli çocuklu adamla kim evlenmek ister. Ki resmi nikah olmayacak bu iş. Çalgılı bir düğün, imam nikahı. T hiçbir güvenceye sahip olmayacak. Komik bu ya, sevdiği adam gafil bir yabancı. Türkçe zor konuşuyor, komik bu…Bir zehre bulaşmış adam, ama o da yasa dışı işler yaparmış, yalancının teki ayrıca. Ya işleyin deyin, bu t, ne iş yapar, hemşire dediniz de, kaç gün sigortalı çalışmış, araştırın. İş güç yok, para yok, anne verirse alır kumar oynar, içer mi, anneye alkolik diyor peki kendisi, kendisi ak pak hiç içmiyor? Annesi yıllardır o evde yaşıyor içiyor ve aşağı düşmüyor da, sen sevgilinle kavga ettiğin gece mi düşüp ölüyor? Zemin kaygan değil, resmi rapor açıklandı, o halde sen yalan söylüyorsun.

Birisi sürekli birilerine “annemi öldüreceğim” diyorsa bu mıknatıs gibi çekim gücü, karanlık bir gücü, motivasyon ortaya çıkarır. Düşünce, beyin gücü…bir şeye inanma gücü olacak olanı belirler…

Şunu anlatın, yükseklik korkusu olan Güllü…pencere kenarına yaklaşmaya kadın…. Cam silen kadını uyarak kadın…pencere kenarına nasıl gider de oynar…düşer…Düşme yok… T ve kankası ikisi birlikte ittiler belki de Güllü’yü. Nedir, güçlü anlık bir itiş. İki elle…çat şut sesleri bir ton küsür derecesinde güçlü, birine araba çarpma sesi kadar güçlü diyor uzman. Pencere önüne getirildi belki de. Oyun oynar gibi yaptılar, biri ya da ikisi yaptı bunu. çığlık atmaya bile fırsatı olmuyor… peki neden düşen insan bağırmaz, kafama takıldı, çığlık atmaz, orda donmuş gibi, şokta, ses soluk yok, çığlık yok, ses vermiyor imdat yok; çünkü ansızın geliyor itiş. Hiç beklemiyor. Bir anda atılıyor aşağı. Şok, fırsat bulamıyor ses vermeye. Ama ses kaydı analizinde her şey ortaya çıkar. Kafasına vurulduysa…o zaman bayılır gibi olduysa aşağı çuval gibi atılması çok kolay. Başına bir şeyle mi vurdular, başını duvara mı çarptılar, başa alınan darbe sersemlemesine ve direniş göstermesine engel olur. Hafif kaldır ve at. Bunu tek başına T neden yapsın? Yaparsa da ortada neden tanık bıraksın? Bilir ki tanık varsa beni ele verir. Ama kanka oldular, beni ele vermez diye düşünür. Diyelim ki T şeytani biri olmuş hırs yapmış amaçlarını. Şeytani kızlar en saf ve temizi kızları bulup onları amaçlarına alet ederler. S böyle biri mi? T’ nin imkanlarından faydalanmak ve kimsenin onu sevmediği ortamda…T.nin sevgisiyle…karanlık plana ortak olacak biri mi ve o kadar saf biri mi? T ve S birbirlerinden mi cesaret aldı, insanlar birbirine olan (adeta aşk) sevgiyle en kötü şeyleri bile göze alır. Bu dayanışmadır. Birbirlerini kollarlar. İkisi de görmedik demeleri…biri evsiz. Öteki ise annesiyle sürekli kavgalı kız…kafadar olmuşlar…şunu söyleyin…T o evde tek olsaydı, yani S diye biri olmasaydı Güllü yaşıyor olur muydu? Yaşıyor olurdu. T, çevresine hep annesini öldüreceğim deyip durur filan da neden yapmaz bunu bir türlü. Çünkü o cesareti yok, o güç yok, anne yüreği, ruhu…çok güçlüdür. T bunu yapacak olsa çoktan yapardı belki de, kavga ediyor gidiyor ağlıyor, birilerine içini döküyor, yolda araçta komşulara… görüldüğü üzere bir dayanışma içine giriyor S ile,

(BELKİ DE KENDİLERİNE OLAN GÜVENLERİ ZİRVE YAPIYOR AYNI EVDE OLUNCA. BELKİ DE NORMALDE BUNLAR BOKBOK HİSSEDİYOLRLARDI KENDİLERİNİ HAYATTA YAPAYALNIZ (. ortak amaçları var, ikisi de evsiz, parasız, gelecekleri belirsiz ve tek sevdikleri birbirleri. Zihinleri sağlıklı işlemiyor. Kalpleri de. Biri uçurumdan düşse öteki de onu tutmaya çalışacak ve ikisi de uçuruma düşecek, olay buna benziyor. Birbirlerine destek ve bağlılıkları çok güçlü. Evinizde sürekli kalan bir dostunuz varsa siz simsiyahsanız onu da simsiyaha çevirirsiniz. Evde iki şeytan yani iki adet cehennem olur ve alevler evi saracaktır, en kötü şeyler olacaktır, çünkü ateş ateşi besler, cesaret bulamayan yanında destek bulursa kendini aslan zanneder.

Evde konuşur eder bütün delilikleri açığa çıkarırslar. Kızlar ve erkeler böyledir kanka olunca. Normalde en kötü bir annenin bile ruhani gücü vardır. Yürek gücü. Yani evladını sürekli dövse bile…o evlat günün birinde onu öldürmeyi planlasa bile bu işe eli gitmez gidemez. Cinayet işleyebilmek için buna hazır olmak, hazır hissetmek, bütün şartların yerine getirilmesi lazım, plan şart…burada bir plan program var sanki. Müzik sesi açılıyor, tuzak kuruluyor… annesine müziği kapat diyor öncesinde…müzik açıyor…ayrıca sevgilisiyle kavga eden kız oyun oynamaz, müzik açmaz…kriz geçirir saatlerce…ağlar…depresyona girer…anneyle oyun oynamaz… …sevgilinizle kavga ediyorsunuz… sonra müzik açıp göbek atıyorsunuz odada…yatma vakti…annem düştü…çok içmişti…ayağı kaymışmış….falan filan…. Şu güneş gözlüğü takmalar nedir, Amerikan filmlerinde görürüz cenazelerde simsiyah giymeler ve kara güneş gözlüğü takanları. Mafya filmlerinde. T, cenazete anne başında ağlarken bana bak bana bak diyor birine, biri onun karşısında, ya kardeşim, güneş gözlüğü takmışsın, güneş yok orada, bana bak diyorsun da kara gözlük camı var, senin neyine baksın ki? Annesinin ölümündn perişan acı hisseden kara güneş gözlüğü mü takar cenazede, ağlarken, annesi ölen biri neden kara güneş gözlüğü takar cenazede ve basın açıklaması yaparken kameralar önünde? Sakladığı bir şeyler var! ve kimileri onun sahte gözyaşları döktüğünü düşünür. T eve aldığı zor durumdaki kankası s yi paralize etti, felç gibi, onu kullandı, mI?......ha, S belki de ben yapamam, karışmam dedi vicdanı el vermediği için, o sırada yüreği dayanamadığı için arkasını döndü belki de, yarasına bakıyordu ve gözü kararmış T onu itti mi. S, nasıl bir kız, vahşi mi, gaza geliri mi, manipüle edilmesi kolay mı,

Faklı açılar deneyin….bu size ve olayın aydınlanmasına çok yardım eder. Çok çeşitli düşünceler….olayı gazeteyi programı da sattırır Ben bunu deniyorum hayatımda… Güçlü içiyorda olsa.. bunu anlatıp durmak…çok içti düştü öldü demek alçaklık bence…. O bir anne ve kendi için değil…çocukları için uğraşan biri… Hayatta yapayalnız biri Gül.…tek başına mücadele eden biri…Olay nedir, gerçekler ne? Nasıl öldü? En aptal hakim, savcı, polis bile bu olayda birilerinin parmağı olduğunu.

Binlerce cinayet haberi…gazetelere yansır…siz asla okumazsınız…ben okurum okudum…birçok gazete…çünkü adli şeyler…polis.ye suç romanlarımda vardır…bu Güllü’nün olayındaki gibi kişiler vardır romanlarımda. Yüksekten düşmek korkunçtur. Ben onun yaşadığı o berbat hissi biliyorum, o an çığlık atamazsınız, az sonra öleceğinizi biliyorsunuz ve muazzam üzgünsünüz. Bambaşka bir şok. Bunu yapan odadakilerden biri ya da ikisi belki de.

Bana kimse inanmıyor yolumda; ama ben ruhumun gücünü keşfettim. Onunla kendini bulursun, dağları taşları yerinden oynatabilirsin. Bu akıl almaz bir mıknatıs güçtür. Güllü. Onun sesi ruhundan geliyordu şarkı söylerken, o sesteki büyü ve buğu. Anne olarak değer görseydi! Ona yapılanlar…kim yapmışsa bedelini fazlasıyla öder ve ödetir devlet! Ve ilahi adalet!

İsa Kantarcı

KİTAP İZLERİ

Sırça Köşk

Sabahattin Ali

Sırça Köşk: Yıkılmaya Mahkûm Bir Düzenin Alegorisi Sabahattin Ali, son eseriyle sadece bir öykü kitabı değil, aynı zamanda cesur bir veda ve sarsılmaz bir ithamname
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön