"En derin karanlık, en parlak yıldızları doğurur; yaratıcılığın ışığı da gecenin sessizliğinde parlar."

Nasıl Uyutulduk - 2 -

...Şimdi siz diyeceksiniz ki “bunları duyduğumuzda uyumaz,oynarız!..”Doğrudur!..

yazı resim

“Dandini dandini dasdana!” ile başlayan bu şarkı silsilesi ömrümüz boyunca uyutur bizi!...Sözleri öylesine uyduruk,öylesine anlam taşımayan şiirler bestelenir ki, duyduğumuzda apışıp kalırız...Alın işte Pala Remzi,Alın işte Horke! Ve daha niceleri...Şimdi siz diyeceksiniz ki “bunları duyduğumuzda uyumaz,oynarız!..”Doğrudur!..Zaten bizi oynatmak için bestelenmiştir bunlar!..Bize yapılanları unutalım, oynayalım türünden yani! Mesela işsizliği, parasızlığı, açlığı, savaşları, kan davalarını, terörü, toplumu çağdışına iten töreleri, uzayı, yıldızları, tatil yapma sevdamızı, insan haklarını, sosyal adalet fukaralığımızı vs..vs...unutalım diye, bu tür şarkılarla uyuturlar bizi...İyi de yaparlar hani!..Bu işsizlik ortamında, bari, göbek atarak geçiririz zamanımızı...Hem belimiz iyice incelir; hem de sevgilimizle karşılıklı kaşık şıklatırız!..”Estireyim mi, yavrum sana fistan kestireyim mi, üç o yandan, beş bu yandan...Hadi bir de Abant yaylasından...” der; kuzulara karışıp kuzu gütmeye gideriz...Ağzımızda hey hey!...prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /

Dizilerde uyutuluruz...Keşke dizilerde değil,dizler(de) uyutuluruz diyebilseydim! Kim istemez ki sevdiğinin dizine başını koyup uyumayı...Doğrusu ben çok isterdim!..”Alo!!!Şimdi hangi kanaldasın? ATV’ mi? Yok canım D’ yi aç! Orada ZERDA var. Yarın akşam da KINALI KAR; ertesi geceaynı saatte ASMALI KONAK!..Anladın mı şekerim!..”diyerek çalınan dost telefonlar, günlerde anlatılan sahneler... KRO AKTÖRLERİN yürek yakan bakışları... Olmak isteyip de bir türlü onlar gibi olamayan, ŞAHANE ARTİST’leriseyreden bu toplumun kadınları-erkeleri apaçık dizilerle uyutulur. Düşünde bir prens, bir prenses olarak görmeye başlar kendini yada bir ağa!..Dizi bittiğinde ise Bizim Fatma, Bizim Mehmet’ten başka biri olmadığını görecektir ama iş işten geçmiştir bir kere!..Olsun!..Uyumak gayet hoş gelir çünkü insanlarımıza...Hele işin içinde “boş ambarda buğday düşü görmek” varsa bir de!...Oysa “boş ambarda buğday görmek” istemek kadar doğal bir hakka sahip olduğumuzu bir türlü hatırlamayız!..Hani nerede bu dizilere saatlerce yer veren kanalların buğday yayınları?!..Yok!..Mesela şiir panelleri, roman tanıtımları, gerçek hayat hikayeleri, Güney Doğudan, Doğudan insan manzaraları...Yani düşünenlerin düşündükleri!..Yani acıların upuzun yürek yakan feryadı!..Ne yazık ki biz toplum olarak feryadı; sadece şarkılarda, dizilerde duyan kişileriz...Ah!!..Gözünü sevdiğim Tatlıses !..Özcan Deniz, Emrah, Yavuz Bingöl! Bizleri iyi uyuttunuz iyi!! Hadi bakalım kolaylı gelsin!

Şaşıracaksınız belki; en derin uykumuzu dualarla uyuruz!..Mevlitlerde, selalarda, ezanlarda huşu ile dolan ruhumuz; usul ısul akan bir nehre kapılmışçasına dalgalanmaya ve batmaya başlar...Sanki durmasını istemediğimiz salıncağa bineriz...Ne kadar hızlı sallanırsa sallansınsalıncak, umursamaz, korkuya kapılmayız...Aksine gözlerimizi kapatır, dünya ile bağlarımızı keseriz...Onları okuyan kişinin ses tını yükseldikçe daha bir dalarız uykuya...İlahilerin, tekbirlerin, hu’ların ruhumuzu alıp götüren havasına bir kapıldık mı komaya gireriz!..Tutup bir yerlerimizi kesseler haberimiz olmaz valla!..Duayı bilmediğimiz dilden okusa da okuyan;önemi yoktur!..Önemli olan şudur sadece: Cennetin kapısında kuyruğa girebilmek düşü görmek!..Aslında düşlerin gerçeğe dönüşme olasılığı hiç yoktur...Bunu anlamak işimize gelmez nedense!..Bizlere cennetin anahtarını vaat edenler ise cehennemlik işler peşinde olmuşlardır daima!..Tanrı ile kulun arasına girmekkadar daha büyük suç, cehennemlik bir şey olabilir mi dersiniz? İşte bu kişiler tanrı ile kulun arasına girip, tanrı tarafından affedilmeyecek günah işlemişlerdir bana kalırsa!..Hem de kulları kandırmak için en avazlı, en yanık, en duygulu seslerini kullanarak!..Dahası seslerini yükseltebilmek için mikrofonlardan yararlanmışlar; şeytan icadına tenezzül etmelerinden dolayı günahlarını ikiye katlamışlardır!..Ben böyle miyim ya!? Duamı konuştuğum dille yapar, hiç kimseyi de kandırmaya çalışmam!..Bilirim ki” her koyun kendi bacağından asılır!.”.İlahi İsmail abi!..(MUTE NİKAHI’nı hatırladınız mı?) Bu yazdıklarımı okusa: “Haşa!.. sen yüzde yüz cehennemliksin “der...Bana ne!..Ne derse desin! Bildiğim doğrulardan vaz mı geçeceğim yani onun hatırına!..

Mezarlarda uyutuluruz! Uyumanın en acı şeklidir bu!..Bir daha kalkmayalım diye üzerimize toprağın ağırlığını bindirirler...Öyle daracık yere koyarlar ki, bir taraftan bir tarafaasla dönemeyiz...Avaz avaz bağırsak bile; şehrin, köyün, kasabanın uzağında olduğu için mekanımız, bizi kimseler duymaz! Asırlık ağaçlara, baş ucumuzda dikilen taşlara konan kargalar “gag” deseler de, anlamazlar dilimizden...Garip olan yanımız kimse yokken bağırırız da, yanımıza birileri gelince susuveririz!...Geride kalanlar çok rahat sanırlar bizi bundan böyle!..Oysa gözlerimize dolan toprak, sırtımızı delen taşlar vardır...Dilimiz acıya pelesenk!...Çürüyüp toprağa katılırız sonunda...Artık yorulan yılanla uyur, rüzgarda kıpırdayan yaprakla hareket ederiz...Baharda açan

çiçeklerle can bulur, renklere boyarızyeryüzünü yeniden...Kimse bilmez cehennem ile cennet arasında gelip gitmelerimizi...”Bileti, kendi elimizdedir” desem, biliyorum kızacaklar bana! Kimler mi? Beni dualarla uyutmaya,, tanrı ile arama girmeye çalışanlar tabii!..

Uyanık durmak için gerekçesi olanlar, parmak kaldırsın!J)))

Yorumlar

Başa Dön