Babamın Kararları
Babam, elinde benim tasdiknamem ile ablamın Eskişehir Doğumevi Hastanesine tayin olunduğuna dair bir yazıyla, Ankaradan doğruca Seyitgaziye gelmişti.
"Yazmak, varoluşun en pahalı hobisidir; çünkü mürekkebin bedelini ruhunuzla ödersiniz." – Virginia Woolf (kurgusal)"
"Yazmak, varoluşun en pahalı hobisidir; çünkü mürekkebin bedelini ruhunuzla ödersiniz." – Virginia Woolf (kurgusal)"
Babam, elinde benim tasdiknamem ile ablamın Eskişehir Doğumevi Hastanesine tayin olunduğuna dair bir yazıyla, Ankaradan doğruca Seyitgaziye gelmişti.
Akça pakça pirupak kızımız melek oldu/
Vedasıyla gönlümüz lebalep hüzün doldu.
07.03.2017 İbrahim Kilik
Her sene yılbaşlarında hindiler, tavuklar kesiliyor. Bu hindiler, tavuklar hayvan değil mi? İspanyada matadorların katlettiği boğalar ve kafası çekiçlerle patlatılarak avlanan fok balıkları, Çinde kesilen köpekler hayvan değil mi?
İnsanlık tarihi boyunca hemen bütün dinlerde kurban uygulaması mevcut olmuştur. Aralarında biraz farklılıklar bulunmaktadır ama yine de
Tren garından biletimi alarak trene bindiğim ana kadar hiç kimsenin şüphelenmeyeceği biri iken, illa da üzerime şüphe çekebilmek için her şeyi yapıyordum. Birinin bana dik dik baktığı anda, aşırı bir korkaklıkla sığınacak bir kuytuluk bulana kadar arkamı dönüp hızla uzaklaşıyordum ve baktığını sandığım kişi, asıl ondan sonra dik
Binlerce ev, iş yerleri, sokaklar, binlerce asker tarafından basılıyordu. Ahşap binaların kapıları dipçiklerle kırılıyordu.Yine kadınların, çocukların feryatları arasında erkekler pijamasıyla sürüklenerek sokağa fırlatılıyordu. On beş yaş üzeri bütün erkekler gruplar halinde toplanıyordu. Yerde tekmelenenler, postallarla, joplarla, dipçiklerle, dövülen insanlar eller havada olduğu halde yürütülüyordu. Kimse ne oluyor diyemiyordu.
Karıncaezmez, babanı benim kadar seven bir dostuyla tanıştıracağım seni, dediği zaman kafam karıştı. Onun asıl adı Tahir; ama sen onu Fakir Baykurt olarak tanıyorsundur.
Fakir Baykurt mu? Şu meşhur yazar mı?
Aslında öğretmenler odasında biraz dinlenmek istiyordum ama ne yapalım, okula yeni gelmiştim ve öğrencilerimi yakından tanıyabilmek için onlara zaman ayırmalıydım.
aleköy sahilindeki askeri kampın gerisinde karadut ağaçları vardı. Denizden çıkıp karadut ağaçlarına tırmanıp bol bol dut yedik. Karadutun tadını bilenler ağaca çıkan kişinin temiz kalmasının mümkün olmadığını da bilirler. Önce korunmaya çalıştık. Ama olmadı, baktık hepimizin bir yerleri boyanmış. İlerleyen dakikalarda işin çivisi kendiliğinden çıktı. Baktık ki temiz
Yüreğimden bir çığlık kopmuştu adeta.
Hızla ikinci kez yanımdan geçerken, o açık pembe şişkin meme uçlarından kan, fiskiye gibi sütle birlikte fışkırmaktaydı.
Çocuklar bizim geleceğimizin küçük birer kandilidir.Yolumuzun aydınlık olması için onlara iyi bakalım.
Yaşlı amca, markete girdi. Ben de arabada radyoyu açıp müzik dinlemeye başladım. Kendi kendime gülüyordum. Aldın mı başına belayı? diyordum.
On dakikadan biraz fazla zaman geçmişti. Yaşlı amca hala görünürde yoktu. Kendi kendime Söz verdin, çaresiz bekleyeceksin diyordum.
O yıllarda neredeyse bütün çocuklar yoksuldu. Aramızda varsıllar olmadığından belki bizler deryadaki balık misali yoksul olduğumuzu bilmezdik. Yoksul olmanın en kötü tarafı elbiselerinizin eski ve yamalı olması, sofranızda lezzetli yemeklerin bulunmaması değildir. Yoksulların anne babaları çok sinirli olur. Ve onların çocuklarının payına ekmekten çok dayak düşer.
“ Benlik düzeyimiz yaşamımızı kendisine çeker. Ve her şey senden kaynaklanır. Gördüğün ve dokunduğun her şey senin varlığının, noksanlığının ve içindeki boşluğun dışa yansıyan görüntüsüdür. Yaşamda boşluklar yoktur. Eğer sen, kendini yeni bir biçimde düşünmeye ve davranmaya zorlayarak bunları doldurmazsan,bunu senin adına tüm zalimliğiyle o yapacaktır.” Tanrılar Okulu/
1 Kasım. Cuma. Yıl 1985. Bursa E Tipi den cezası on iki ayın altına düşen Siyasi Tutsakların, tarihinde ilk kez yarı açık bir cezaevine gönderilmeleri
Mudanya. Sıcacık bir sonbahar güneşi, parıldayan denizin yüzünü yalayarak geminin güvertesine çıkıyor, selam duruyor, gülümsüyor yüzümüze.
Dağın eteklerinde tipi gibi yola yağan araçların arasında olduğu yerde erimeden kalakalmış beyaz bir kar tanesi kadar yalnızdılar.
Bir mahkûma nasıl hapse düştün diye sormamalısınız. Dinledikleriniz genellikle içinizi acıtır. Ve gözbebekliniz yerde çaresizlik içinde gezinirken siz teselli olabilecek cümleler arar durursunuz. Halil köy kahvesinde çıkan bir kavgada adam yaralamaktan içire düşmüş. Daha on altı yaşındaymış. “Kavgadan sonra olay siyasi bir boyut kazandı. CHP ve AP davasına
Bizim çevremizde ise kurduğumuz o küçük kumar dünyasında hayatı dağılan insanlar yığılırken, bu yolda heba olurken aramızdan sadece kardeşim bu yolculuğu başarıyordu.Kardeşim insanları bir kitap gibi okuyordu.Yeter ki onu bir kez görsün...Ertesi gün o kişi onun gözünde artık klasik bir eserdi.
Yine eşim Kemoterapi den çıkmış dinlendikten sonra hastaneden çıkmadan fakültenin acil giriş katındaki kafeteryada hem dinlenip hemde bir şeyler atıştırmak istedik.
Güneş yavaş yavaş bulutların arasından yükselmeye başlarken penceremden içeri sızan enerji ışınlarını yüzümde hissedebiliyorum. Ama nedense hiç uyanasım yok bu sabah. Yine de Hasan Dedenin yatağının altındaki delik benim yerimde durmamama neden oluyordu. Yüzümü yıkamak için odamdan çıkarak banyoya doğru yürürken salonun penceresinden dışarıdaki kalabalığı fark ettim. Polis