Sana Ait Bu Yazı Sen Bilmesende
İtirafım bu sana hiç bilmediğin için içimdekileri.. Hiç duymak istemediklerin. Sana ait bu yazı bir gün okursun nedenlerine sonuç olsun diye.
"Yazmak, bir hayaletle güreşmek gibidir; kazansanız bile, ellerinizden kayıp gitmiştir." – **Franz Kafka**"
"Yazmak, bir hayaletle güreşmek gibidir; kazansanız bile, ellerinizden kayıp gitmiştir." – **Franz Kafka**"
İtirafım bu sana hiç bilmediğin için içimdekileri.. Hiç duymak istemediklerin. Sana ait bu yazı bir gün okursun nedenlerine sonuç olsun diye.
Bu yaşıma gelmeden önce hürmetle içimde yetiştirdiklerim birer birer alındı elimden. Ben farketmeden. Kinime tutsak olmuş ben, fark etmeden.
İlgi: "Vitamin Haplarımı Çiçeklerime Verdim"
Keşke elim kırılaydı da vermez olaydım.
Acı bazen umutları yok eder ya;bir sevgiye ihtiyaç duyarız.Hiç yoktan bir sevgi sıkıca sarılmak ve sarmak isteriz. Gözyaşlarını kalbimize hapsederiz. kaldıramayacağını bildiğimiz halde bütün acıları kalbe yükleriz.
Ne günahı var..?
Düşe aşk düşerse eğer cinnettir, sitem duyuramaz sesini. Düşe kan düşerse keremdir. Akla ve cinnete karışmaz zaman, engel olmaz yaşlanmaya.
“Her sabah aynı adamla uyanmak nasıl bir duygu? Tek düze mi? Keyifli mi? Yoksa güvenli mi? Tek düzelikten de keyif alınabilir mi? “
Saçma zamanların dolaşıklığını çözen ben deli. Az sonra cinnet geçireceğim dört dörtlük. Cinnetimden kimse mesul değildir.
Finlandiya malı Nokia marka telefonum çalıyor.
Sahibi Lubnanlı olan Avea nın tarifeleriyle konuşuyorum.
Arkadaşım bana bir soru soruyor.
Körlerin dünyası diye bir şey varmı bilmiyorum . Hatta bizim karanlık dediğimiz rengi , bizim hayal ettiğimiz şekilde mi görüyorlar onu da bilmiyorum . Kör değilim çünkü.
Yine geç kalmışım...Hep böyle yaparım zaten...Vaktinde hazırlanamam hayata, hep yanlış zamanda yanlış yerde olurum.
Bu garipliğin bodrumunda gezinen mahlûkatların verdiği zehir misali fitneleri düşünün.
Oysa kaçınılmazmış gün tün eşitliği, hüzün sarıya boyayacakmış eylülü.Anlarda ayrı yörüngelerde akacakmış duygularımız meğer.Ve günberi, günöte yollara savrulacakmış muson rüzgarlarında.
Ercan Kesal