Sıkıldım
Büyük cümlelerin altında püre edilmiş kalitesiz bir sebze gibi hissediyorum kendimi. Hormonlu olması muhtemel. Diğerlerinden daha ucuz ve bol olan türden bir sebze. Sağlığa zarar bir yan var sanki bende.
"Yazmanın en zor yanı, kelimeleri doğru sıraya dizmek değil, onları doğru zamanda susturmaktır." – Terry Pratchett"
"Yazmanın en zor yanı, kelimeleri doğru sıraya dizmek değil, onları doğru zamanda susturmaktır." – Terry Pratchett"
Oysa kaçınılmazmış gün tün eşitliği, hüzün sarıya boyayacakmış eylülü.Anlarda ayrı yörüngelerde akacakmış duygularımız meğer.Ve günberi, günöte yollara savrulacakmış muson rüzgarlarında.
Farkında olmadan da taktığım kelimeler, sözler, şarkılar. Kulağımda kıvamına eremeye çalıştığım caz, şarkım Telvin Trio’dan nefes...
Tası tarağı; Tasarım...
Bir Arka Bahçe yolu gitti.
Daha, arkaik yaşamı sırtlanacak...
Sakın bilme seni nasıl da sevdiğimi, benim ellerimde bile eskimesin ellerin. Kimse mükemmel değil evet sende değilsin...
kafam karışık, çekip gitmelerim üzerimde, küsüp yenilgiyi kabullenip senden vazgeçtiğim gibi herşeyden vazgeçmek için cesaret arıyor gözlerimi karartıyorum.ama nafile beni sevene bir ömrü seninle sırtlanırım diyene kıyamıyorum...oda benim seni beklediğim kadar beni bekleyecek...ama ben senin beni acıttığın gibi acıtmamalıyım sevenimi...dağılmışım toplanamıyorum...
Emekli olduğumdan bu yana, okulların açılması beni çok hüzünlendiriyor. Bugün okullar açıldı ama ben evdeyim. Sanki, çok yakınımın düğünü var ama ben o düğüne davetli değilim. Bir sını
Annemin, dünyanın adaletsizliğinin en büyük isbatı olan acılarını, içimde taşımaya gücüm yetmedi çoğu zaman. Ve kendimi adadığım 'acılarla' o acıyı gömmeye çalıştım. Yoksa boğulacaktım...
Her gün biraz daha uzaklaşıyor ve biraz daha yaklaşıyorsun kurtuluşa. Her gün biraz daha ayrılıyor ve biraz daha kavuşuyoruz aşkım. Unut ayrılığı, unut kayboluşu. Geçecek, de; geçmeli, de. Zaman, atın yelelerinde savrulup geçmeli hızla...
Sözleri bana bestesi sana ait bir şarkı bu. Geçmişle geleceğin aranjmanı. Veda edilen mutsuzlukların son notası. Seni çok seviyorum, var mı dahası ?
Çünkü; Dünyadan ahrete götüreceğim tek hazinem…
Çilekeş ve ceht içinde geçen günlerim zindan hatıralarımda saklı...
Ahirette bana şahitlik edebilecek tek sermayem…
Dünya’ya kapalı ama Ahirete açık huzurlu, mutlu günlerimdi Medrese-i Yusufiye…
Lakin bir şey var ki insanoğlu çabuk unutuyor.
Gök gözlerini arıyorum, sımsıcak bedenini, derin soluklarını. Gözlerimi açtığımda seni yanımda bulmalıyım. Üşüten gecelerde güneş gibi ısıtmalısın ruhumu. Oysa soğuğum. Güneşsiz kaldık sevgili… Sen soğuk gece vakitlerinde koğuştaki 22 kişiyle uyurke
Ölüm bizden uzak değil.
Ölüm hiç kimseden uzak değil.
Bir nefesçik canımız var hepimizin.
“Her canlı mutlaka ölümü tadacaktır” diyor, Yüce Yaradan.
Oyunlar oynadım kalemimle, şekiller çizdim sonra, planlar yaptım adeta bir ajan gibi; yine de yazmaktan çok, her nasılsa yazamamayı gerçekleştirdim.....
Saçların olabilirdi mesela, tel tel güneş ışıklarını süs gibi takınmış, rüzgârın o narin ve delice sevişme isteğine, davetkâr sallantılarla cevap veren.
Uyarı: Bu yazıyı okuyup da, vitamin haplarını çiçeklerine verenlerin yaşayacağı olası sağlık sorunlarından ben sorumlu değilim. Ne demiş atalarımız: “El ağzına bakan, sel ağzına yuva yapar. ” Ona göre. ”Demedi” demeyin.
Hayat üzerine abanır, çırpınmak ve onunla mücadele etmekten yorgun düşer bedenin:
Konuşulamadık ne çok kelime varsa geldi bir araya; “cümle” dedik adına. Paylaşılamayan ne kadar endişe varsa buluştu bir sayfada, “şiir” dedik adına/ Ve bunlar senin layık olduğundan çok daha başarısız itirafımın son satırlarıydı..
Bundan tam tamına 16 sene önce onu terk etmeye karar verdiğimde beni geri çevirmedi ama benden kefaret olarak masumiyetimi, iyi kalpliliğimi ve samimiyetimi istedi. Bir daha da asla geri vermedi.
Adalet Ağaoğlu