Þahin bakýþlý, ahu gözlü, þirin davranýþlý ve tatlý sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Bahaneler, yalanlar, atlatmacalar, kandýrmacalar, köþe kapmacalar, idare etmeler, basit cümlelerden inþa edilmiþ ince duyarlýklar, nezaket ve saygý giydirilmiþ çýplak vurdumduymazlýklar… “Seninle ne zamandýr görüþemedik. Ay, yüzünü gören cennetlik ayol. Sýcak sohbetlerini özledim vallahi. Kütüphane bahçesine gelsene akþamlarý, laflarýz iþte ne güzel…” “Sen öyle diyorsan madem, öyledir. Sana ayak uydurmaya çalýþýrým en azýndan. Her þey bir yana dostun kalabilmeyi çok isterim aslýnda… Böyle söylersen, kýrýlýyorum ama bilesin. Ne gerek var þimdi bunlara. Bu yaz görüþelim, laf olsun diye söylemiyorum inan. Çok deðil birkaç gün de yeter. Bunu düþün ama benim için ne olur? Ne zaman dersen, ben hazýrým. Yeter ki telefon et, çaðýr sen, gelmezsem Arap olayým?” Sýradan rüzgârlar iþte, biraz toz savurur, birkaç kuru yapraðý ya da gazete parçalarýný havalandýrýr. Ciddiye alsam, neler oluyor yahu desem gerçek olurlar. Her þey artýk iyice zývanadan çýkmýþ. Biber dolmasýnýn içenden pirinç yerine konserve fasulye çýkýyor. Ben aþçýya bakýyorum. Aþçý da bana “Sen daha önce bunu hiç yemedin mi?” diye soruyor. Yemedim ve bilmiyorum diyemiyorum. Yaþýldýklarýmý beynimde ayýklamaya yetiþemiyorum. Ýyice kendi kabuðuma çekiliyorum. Susuyorum, duvarlarda asýlý resimler konuþuyor ama ben sürekli susuyorum. Adam akýllý caným yansýn istiyorum. Adam akýllý üzüleyim veya sevineyim… Biraz ondan, biraz bundan, kýyýsýndan, ucundan yaþamaktan iyice yoruluyorum. Yaz gelmesine raðmen sahile inmek, kalabalýða karýþmak, deniz kýyýsýndaki çay bahçelerinde akþam keyfi bile yapmak istemiyorum. Arkadaþlarýn yanýna uðramaktan, eskiden deli gibi sevdiðim sohbetlerden kaçýyorum. Siz anlamýyorsunuz ama ben çok yorgunum. Mehtap, “Bahçedeki güller ne güzel açmýþlar deðimli? Ýnsan bunlardan gözünü alamýyor.”diyor. Hiçbir þey söylemiyorum. Güller her yaz baþýnda zaten güzel açarlar. Bu da þimdi laf mý yani, kelimeleri ucuz bir sohbete zorlamanýn, iþkence etmenin ne anlamý var.”diye düþünüyorum. Belki beni anlýyor. Bir daha güllere iliþkin birdik þeyler söylemekten uzak duruyor. Kendime basit bir akþam yemeði hazýrlýyorum. Tavaya iki yumurta kýrýyorum ve biraz katýlaþtýktan sonra ateþten alýp üzerine birkaç kaþýk yoðurt ilave ediyorum. Biraz da tuz ve pul biber… Buna yemek demek bile mümkün deðil. Oturuyorum ve bana ne olduðunu anlamaya çalýþýyorum. Akþamlarý çay demlemekten bile vazgeçtim. Sýcak suya dökülen kahveli karýþýmlardan içip televizyon karþýsýnda ömrümün geri kalanýný çürütüyorum. Kalkýp yarýn bir doktora gitsem garanti depresyondasýn deyip iþin içinden çýkacak. Ýstesem bile “Doktor, sende görüyorsun her þey yalan iþte, her þey plastik ve yapmacýk, baksana.”desem “Oðlum sen iyice sýyýrmýþsýn. Senin baþkalarýndan ne farkýn var? Neden her þeyin dibine darý ekiyorsun? Sende kendince bir yol tutup yaþamaya baksana.” diyecek ve caným sýkýlacak. Sen var ya, sen bir tanesin. Herkesin senin gibi birine ihtiyacý var. Abartýyorsam Allah canýmý alsýn. Seni tanýdýðým için kendimi çok þanslý hissediyorum, inan… Bir akþam bana gel. Nefis bir Rus Kefali yaparým sana, parmaklarýný yersin. Þöyle sebzeli falan, papaz yahnisi gibi… Bir de þarap açtýk mý yanýna tam olur. Senle konuþmaya ihtiyacým var. Ama mutlaka gel olur mu? Bak laf olsun diye demiyorum, inan… Sevmediðim insanlarý asla evime davet etmem ben. Balýk sevmiyorsan, açýk söyle. Baþka bir þeyler düþünürüm. Ne olacak? Yarýn akþam mý diyorsun? Arkadaþa davetliyim ben ama… Bir saate kadar arayýp sana kesin bir þey söylerim. Kýrýlýrlar þimdi gelmiyorum desem. Sen beni anlarsýn ama onlar anlamaz. Tamam, kapat sen telefonu, ben seni arayacaðým. Evde çok daðýnýk ama olsun. Sen zaten benim kusuruma bakmazsýn dimi. Tamam, tamam sen kapat… Telefonun mu kapalýydý. Birkaç defa aradým ama sana ulaþamadým. Belki de hatlar çok doluydu. Evet, sana karþý çok mahcubum. O akþam arkadaþlara gitmek zorunda kaldým. Sana telefonla ulaþamayýnca da durumu anlarsýn diye düþündüm. Beni zaten bir tek sen anlarsýn, kýrýlmadýn bana deðil mi? Ben kabullenmekte zorlansam bile bir süre sonra insan her þeye alýþýyor. Her þey yeniden baþa dönüyor. Yine “Sen bir tanesin, özledim seni, geçen gün konuþurken arkadaþlara bile söyledim. O çok iyi biri dedim. Adýný anmadan edemedim.”yalanlarýna devam ediliyor. Þimdi durum eskisinden daha açýk, en azýndan o yalan söylediðini ve benim inanmadýðýmý biliyor. Ben de süslü cümlelerle yapýlan yemek davetlerini zamaným olmadýðý bahaneleriyle savuþturabiliyorum. Sokaklar çok dar ve bu kasaba herkesi birbirine yüz göz ediyor. Karþýlaþmaktan bir türlü kaçamýyorum. “Evet, belki baþka bir zaman, önümüzdeki hafta sonuna doðru görüþebilirsek kesin kararýmý sana bildiririm diyorum.” Böylece bu küçük oyunlarýn istemeden bir parçasý oluyorum. Seyfullah Haziran 2006
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |