Demir kapýlar arkasýna sakla beni zaman. Karanlýk kuyularý içime doldur. Bütün aðaçlarýmý kurtlar kemirmiþ, toprak sývalarým unufak. Son vaktinde bir baðdadiyim çöktü çökecek. Tabak taþlarý çizgi çizgi eðrilmiþ bir tepeden bozkýrý dinliyorum. Yazgým, bir rüzgarla son bulmak, bir rüzgarla yerle yeksan olmak. Sen hala yalan dokuyorsun gülerek nakýþ nakýþ. Kýrk yamalý yorgansýn iþte, kýrk umuttan arta kalan. Zaman, bütün ömürlerden daha kalleþsin sen. Bir yaðmurda çözülür bütün ilmeklerin, alacalanýr bir yaðmurda bütün renklerin. Hayata dair her þey yalan, sen kendin bile yalansýn zaman...
Sen her zaman haklýydýn. Ýnce eleyip sýk dokumadan, her cümleyi sözcük sözcük eþelemeden anlaþabilirdik. Zamaný geldiðinde susabilseydim, kendime “idare et iþte ne çýkar” diyebilseydim. Sabýr ekmek istemez, su istemez... Biraz sabýrlý olabilseydim koruklarý helva yapacaktý iklimi de sonbahar. Kim öðretti bu kadar cümleyi, kimden öðrendik bu alýþýlmýþ bilgiç tavýrlarý bilmiyorum. “O zaman ama ben kendim olamam ki” demeyi hangi þarkýdan ezberledik? “Çok ararsýn beni, benim kadar safýný bir daha bulamazsýn” demiþtin. Haklý olduðunu anlamak için çok geç kaldým. Biraz daha nazlanýrým, katlanýrsýn, dayanýrsýn sanmýþým. Köprünün altýndan akýp geçecek kadar su kalmamýþ. Çaylarým kurumuþ, derelerim susmuþ, söðütlerim öksüz þimdi.
Az sonra son kum tanesi de düþünce önceden belirlediðim gibi yerimden kalkacaðým. Kanepeye uzanýp aklýmdaki bütün düþüncelerin yerine rüzgarda salýnan geniþ çayýrlarý koyacaðým. Güneþin altýnda nazlý nazlý salýnan, içine sarý çiçekler serpiþtirdiðim çayýrlarý... Eðer sýkýlýrsam divanýmdan aþaðý süzülüp düþten çayýrýma uzanacaðým. Ot kokularý arasýndan göðün mavisi beni çaðýracak. Kardan beyaz, pamuktan daha yumuþak Mayýs bulutlarý geçireceðim üzerimden. Ýnsan yüzlerine, aðaçlara, arabalara, kuzulara, geyiklere, kuþlara benzeyecekler. Ardýndan ince, ýlýk bir yaðmur gelecek. Ýlk damlalar incecik yapraklarda titreyecek, ardýndan bütün çayýr irkilecek. Uzandýðým yerde yaðmuru karþýlayacaðým. Her damla yüzüm, ellerim ve çýplak ayaklarýmda mayýs, ben sýrýlsýklam sarhoþ olacaðým.
Çaresizim, seni kendimden uzak tutmayý baþaramýyorum. Beynimi, düþüncelerimi senden uzak tutabilmek için her yolu denedim. Elimde olsa bana seni anýmsatan her nesneyi, her biçimi, her rengi, bütün güzel kokularý çelik bir kasaya kilitleyeceðim. Yedi kat çelikten yapýlmýþ, yedi kat yer altý gibi bir kasaya...
Senden sonra, yazýn ardýndan her sabah fenere gittim. Sularýn dipsiz karanlýklarýndan sabahýn ilk ýþýklarýnda laciverde boyandýðý, mavilere boyandýðý zamanlarý bekledim. Güneþin yükselip denizi gümüþ tellerle süslediði, ýþýðýn dalgalarla oynaþtýðý saatlere kadar bekledim. Mavi kuþaklarý taptaze, beyazý martý gibi bir kayýkla gelmeni düþledim. Yorgun bir dalganýn önünde koþa koþa gelip feneri kucakla istedim, köpük köpüðe... Bütün umutlarý ardýndan süpürüp gitmene raðmen, inatla seni bekledim.
Gün doðmadan umutlar tükenmez diyen sözlere inanmak istedim. Kucaðýnda mucizeler getiren, mucizeleri emziren zamana sýðýndým. Meðer yeni doðan güneþin kollarýnda mayalansa bile, zaman yine de yalanmýþ. Badanasý yüz kat, her beyazý baþka fener duvarýna sýrtýmý yaslayýp oturdum. Sabah olmadan, tan yeri atmadan.
Ben hala bildiðin gibiyim. Uslanmadým, usanmadým, bildiðin gibi inatçýyým hala... Hala kýzdýðýmda birbiri ardýna sigara yakmayý sürdürüyorum. Sigarayý, býyýklarýmý kemirmeyi býrakacaðým diye sana verdiðim sözü tutamadým. Telefonla konuþmayý ve fotoðraf çektirmeyi yine sevmiyorum. Okuduðum kitabýn sayfalarýný hiçbir zaman aklýmda tutmayý baþaramadým. Yarým kitaplarýn arasýndan yine peçete parçalarý sarkýyor. Masamýn üstü her zamanki gibi karmakarýþýk. Kaðýtlarýn üzerine yazdýðým telefon numaralarýný ve önemli notlarý aradýðým zaman yine bulamýyorum. Bütün yanlýþlarýn suçunu kendime yüklemekten vazgeçtim. Artýk çalar saat ile uyanýp iþime yetiþebiliyorum. Hatalý olduðum, yanlýþ yaptýðým zamanlar senin de çok doðru davranmadýðýný yeni yeni anlýyorum. Yaþamým boyunca hep bir soruya yanýt arayacaðým. Senin aradýðýn kiþi gerçekten ben miydim?
Zaman, koþarak geç, dört nala geç istersen ömrümün üzerinden. Mevsimleri savur , istersen senelerini yýð yoluma. Sen elleri kan içinde bir katilsin... Hüzün kadar gerçek, aþk kadar yalansýn...
Seyfullah Ekim 2003
Deniz Fenerinin Güncesi