Hala çevrende bulabileceðin güzellikleri bir düþün ve mutlu ol. -Anne Frank |
|
||||||||||
|
Her neyse. Anlatmak istediðim bu deðil. Beni asýl etkileyen, bu ikilinin sarfettikleri cümleler ve verdikleri mesajlar oldu. Onlarý deyimiyle “ Beyoðlu artýk bozulmuþtu. Eski Beyoðlu deðildi. Güzelliklerin yerini çirkinlikler almýþtý. Akþam saatlerinde bir bayanýn rahatça yürüyebileceði bir yer olmaktan çýkmýþtý. Aklýnýza gelebilecek her türlü çirkinlikler artýk olaðan olmuþtu. Keþke Anadolu’dan gelip, Beyoðlu’nun þimdiki halini hiç görmeselerdi. Beyoðlu, anýlarýndaki eski Beyoðlu olarak kalsaydý. ” Ýþte bu cümleler bana çok dokundu. Beyoðlu’nun eski halini hiç, þimdiki halini de pek bilmediðim için izlediklerim , bana yaþadýðým çevrenin eski yýllardaki halini çaðrýþtýrdý. Beni uzun uzun düþündürdü. “Yalnýz Beyoðlu mu deðiþen? Yalnýz; Anadolu’dan Ýstanbul’a gelmiþ saf Anadolu çocuðu mu ? “ diye mýrýldandým. Onlarýn eski Beyoðlu’nu özledikleri gibi; benim de eski Mudurnu’yu özlediðimi farkettim. Müzikaldeki o usta iki oyuncu gibi derinden bir “Ah! “ geçirdim. Sizin anlayacaðýnýz deðiþen birçok þeyden ben de memnun deðildim. Eski Mudurnu’yu, çocukluðumdaki Mudurnu’yu özlemiþtim. Hem de o zamanki zor yaþam koþullarýna, bugünden çok geride olan olanaklarýna raðmen. Oysa, deðiþen Mudurnu deðildi, insanlardý.... Hadi gelin, sizi Mudurnu’nun otuz-otuzbeþ yýl öncesine götüreyim. Mudurnu’nun eski halini özlemekte haklý mýyým, deðil miyim?Buna siz karar verin. Çocukluðumdaki Mudurnu’da þimdiki olanaklarýn birçoðundan habersiz yaþadýk yýllarca. Ne televizyon, ne bilgisayar yoktu evlerimizde. Hatta uzun yýllar telefonumuz bile yoktu .Ýþte bu yokluklar insanlarý birbirleriyle kaynaþmaya, birlikte hareket etmeye zorluyordu. Güzel komþuluk iliþkilerimiz vardý. Baþkalarýyla birlikte üzülme, baþkalarýyla birlikte mutlu olma özelliklerimiz vardý. Komþuluklar, arkadaþlýklar güvenilirdi. Annemin komþularýyla iliþkileri çok sýcaktý. Evimizde bazý zamanlarda bulamadýðýmýz yað, þeker, tuz gibi þeyleri , hemen en yakýn komþumuza gidip isteyebilme ayrýcalýðýmýz vardý. Ben þimdi çocukluðumdaki gibi komþular bulamýyorum, bulamadým. Ýþin kötüsü, kendim de öyle komþu olamadým. Bakýyorum çevreme: Herkes ayný. Eskiden “Çat kapý” deyip kapýsýný çalabileceðimiz komþular; ya da “Evde misiniz? Biz geldik.” diyen komþularýmýz yok artýk. Samimiyetimizi, birbirimize olan güvenimizi kaybettik. Bir de sinema vardý eskiden .Çarþamba ve Cumartesi günleri bayanlaraydý. Görevlendirilen bir çocuk, elinde boru veya borazana benzeyen bir þeyle avaz avaz baðýrýrdý. Mudurnu’nun bütün sokaklarýný dolaþýrdý. “Dikkat! Dikkat! Bugün saat ikide, falanla filanýn baþrolde oynadýðý, falan filan isimli film oynayacaktýr. Sayýn halkýmýza duyrulur.” diye filmi bizlere duyururdu. Pencerelerin camlarý açýlýr, ilkel bir yöntemle yapýlan duyuruya dikkatle kulak verilirdi. Baðýran çocuðun yanýnda biri daha olurdu. Onun elinde de o gün oynayacak filmin afiþi bulunurdu. Biz de annemizle, kardeþlerimizle , komþularýmýzla beraber sinemaya giderdik. Aman Allahým, o ne büyük zevkti! Ýki hafta üstüste sinemaya gitmek, anneme göre savurganlýktý. Bunu istediðimizde annem ,”Kýzým daha geçen hafta gittiniz. Her hafta her hafta ne bu?” diye çýkýþýrdý. Ýþte o zamanki sinemalarýn güzelliði belki de bu kýsýtlamadan geliyordu. Hep tadý damaðýmýzda kalýyordu. Doyasýya ya da býkýncaya kadar film izlemiyorduk. Annemin bizi her hafta sinemaya göndermemesi, her seferinde filmleri daha büyük zevkle izlememize sebep oluyordu. Demek ki annem, çok kolay elde edilen þeylerin bizi fazla mutlu etmeyeceðini biliyordu. O nedenle bizi her hafta sinemaya göndermiyordu. Eðer her hafta gitseydik sinemaya, eminim fazla keyif alamazdýk. Acýklý filmlere bayýlýyorduk. Sinemaya giderken mendillerimizi hazýrlardýk. Sanki aðlamak için giderdik sinemaya. Bizim için güzel olan film, acýklý olandý. Acýklý filmlere gidip aðlamaktan bile zevk alýrdýk. Annelerimiz film arasýnda verilen arada yapmak için eliþlerini bile götürürlerdi. Biz çocuklar da o arada gazozlarýmýzý içerdik. Filmin gerisinin nasýl geleceðini tahmin etmeye çalýþýrdýk. Türk filmleri bizim için vazgeçilmezdi . Bu filmlerin konularýnýn hiç yabancýsý deðildik. Bizim yaþantýmýza, çevredeki insanlarýn yaþantýsýna benziyordu. Bayrama, düðüne, Lunaparka gider gibi mutlu gidiyorduk sinemaya. Türkan Þoray, Hülya Koçyiðit, Filiz Akýn, Fatma Girik, Cüneyt Arkýn, Ediz Hun; biz çocuklarýn rüyalarýný süslüyordu. Peki ya þimdi.....Televizyonda akþama kadar birçok film veriliyor. Seyreden kim? Çocukluðumdaki ya da gençliðimdeki o heyecaný, o mutluluðu duymam, o yýllardaki zevki almam mümkün deðil. Deðiþen nedir dersiniz? Eski günlerden bahsederken dini bayramlardan söz etmemek mümkün mü?Bayramlarda ailemizin alabildiði giysiler günlerce önceden alýnýrdý. Ya da en yeni giysilerimiz bayram için yýkanýr, ütülenirdi. Biz çocuklar sabýrsýzlýkla beklerdik bayramýn gelmesini. Günler geçmek bilmezdi bir türlü. Hele o arife günleri uzardý da uzardý....Bayram sabahý babamýn camiden gelmesine özenle giyindiðimizi,babamýn elini öptükten sonra onun bize vereceði bayram harçlýðý için elini cebine götürmesini nasýl gözlediðimizi hiç unutmam. Babamýn cebinden çýkardýðý bir lira bizi sonsuz mutlu ederdi. Küçük þeylerden mutlu olmaya alýþtýrýlmýþtýk. Bayramda,uzun zamandýr göremediðimiz uzaktaki akrabalarýmýzla görüþürdük. Ailenin en büyüðünün evinde toplanýlýrdý. Akrabalýklar,dostluklar, bayram sayesinde güçlenirdi. O zamanlar dini bayramlarda herkes evinde olurdu. Þimdiki gibi tatile çýkýlmazdý bayramda. Böyle bir þey kimsenin de aklýna gelmezdi. Bayramda evin kapýsý kapatýlmazdý. Eþ,dost ve akrabalara karþý ayýp olurdu. Bayramlar “tatil” olarak deðerlendirilmezdi. Neden bu duruma geldik dersiniz? Çocuklarýn oyunlarý da farklýydý eskiden. Þimdiki çocuklar gibi çeþit çeþit oyuncaklarýmýz yoktu. Ama annemizin diktiði bezden bebeklerle,karpuz kabuðundan yaptýðýmýz arabalarla, söðüt dalýndan yaptýðýmýz düdüklerle mutlu olurduk. Topraktan fýrýn yapar,içinde ateþ yakardýk. Yabani gülleri bir þiþenin içine koyar, üstüne su doldurur, þiþenin içine soktuðumuz ince bir dal parçasýyla gül yapraklarýný ezerdik. Gül yapraklarý iyice ezilince, bunu tülbentten süzer, kolonya yapardýk. Çam sakýzýný çam yapraklarýnýn üstüne koyar, altýndan kibritle tutuþturur, yapraklarýn arasýndan süzülen çam sakýzýný zevkle çiðnerdik. Mis gibi kokardý. Oyunlarýmýzda bir yaratýcýlýk vardý. Oyuncaklarýmýzýn bir çoðu, ya annemizin ya da kendimizin eseri olurdu. Çam kabuklarýný yontarak bebek yapardýk. Peki ya bugün? Bugün çocuklarýmýza çeþit çeþit oyuncak alýyoruz. Fakat bizim çocukluðumuzda yaþadýðýmýz mutluluðu onlara yaþatamýyoruz. Onlarda bir doyumsuzluk var. Eksik olan nedir dersiniz? Eskiden Mudurnu’da panayýr kurulurdu. Biz çocuklarýn en büyük eðlencesiydi panayýrlar. Panayýr, bir borç ödeme, satýlan þeyin parasýný alma günüydü. Alýnan borçlar panayýrda ödenir, alacaklarýmýz panayýrda alýnýrdý. Bir para alýþ-veriþ zamanýydý. Çocuklarýn ihtiyaçlarýnýn alýndýðý gündü. Neredeyse þimdiki Mudurnu Pazarýndaki kadar satýcýlar gelirdi ancak. O zamanlar , bu satýcýlarýn bir arada bulunmasý bizim için özel bir durumdu. Buna bir de dönme dolaplarý, atlý karýncalarý, salýncaklarý ilâve ederseniz; biz çocuklarýn panayýrda nasýl eðlendiðimizi tahmin edebilirsiniz. Üç günlük panayýrda yaþadýklarýmýzýn anýsý biz çocuklara aylarca yeterdi. Bir de hayal meyal hatýrladýðým cambazlar vardý eskiden. Palyaço görünümde biri, uzun sopalarýn üzerinde yürürdü. Bu sopalarla sanýrým iki metreden fazla boyu olurdu. Beþkavak Meydanýnda gösteriler yaparlardý cambazlar. Gerdirilmiþ , yerden yüksekliði birkaç metre olan ip üzerinde bisiklete binen kýzý hayranlýkla ve düþecek diye korkuyla izlerdik. Daha baþka gösteriler de yaparlardý. Gösteri bitince, elindeki þapkayý ters çeviren biri izleyicilerin arasýnda dolaþýr, para toplardý. Bir yandan da ;”Ayþe Haným, Fatma Haným, Kadriye Haným, Bedriye Haným diye baþlayan güzel sözler ederdi. Ýþte bu cambazlar günlük yaþantýmýza bir renk getirirlerdi. Ýnsanlarýn birbirine yaklaþýmý þimdikinden farklýydý. Komþuluklar, arkadaþlýklar, dostluklar þimdikinden daha sýcaktý. Ýnsanlara olan güvenimiz daha fazlaydý. Aile ziyaretlerinde , birbirimize gidiþ geliþlerde teklifsizdik. Þimdiki gibi günlerce önceden telefon ederek randevu(!) alma gereði duymazdýk. Eve gelen konuklarýmýza ikramýmýzda mütevaziydik. Çocuklarýn, gençlerin büyüklere saygýsý daha yoðundu. Mânevi deðerlere verdiðimiz önem, þimdikinden çok fazlaydý. Þimdikinden daha mutluyduk. Kýsacasý eski Mudurnu’daki dostluklar, arkadaþlýklar, komþuluklar þimdikinden daha sýcaktý. Yaþam koþullarýnýn aðýrlaþmasý, insanlýk iliþkilerimizi zayýflatmakta en büyük rolü oynadý sanýyorum. Ýkinci etken ise, bana göre televizyon. Televizyon her þeyi evimize kadar getirdi. Bizi evimize kapattý. Baþkalarýnda aradýðýmýz mutluluklarý, teselliyi bize televizyon sundu. Bir dost muhabbetine bile ihtiyaç duymaz olduk. Sanki dünyamýz daraldý. Sosyal iliþkiler unutuldu. Ýnsanlarýn birbirine pek ihtiyacý kalmadý. Daha doðrusu televizyon, bizde bu hissi uyandýrdý. Evlerimize kapanýp kalýnca da, birbirimizi unuttuk. Kendi dünyamýza daldýk. Bunun sonucunda da, eski mutluluklarý ve güzellikleri yaþayamaz olduk. Ama bir þeylerin eksikliðini hep hissettik. Hissettiðimiz bu eksiklikler , yaþadýðýmýz o eski anýlarýmýzda saklý. Bugün unuttuðumuz, geçmiþte sýký sýký sarýldýðýmýz deðerlerde saklý. Ýþte eski Mudurnu ’da yaþananlar...Özlenmeyecek, aranmayacak gibi mi? Eskisi gibi insanlarýn birbirine daha yakýn olmasýný, dostluklarýn daha güçlü olmasýný, mutluluklarýn eskisi gibi daha kolay elde edilmesini istiyorum ben. Bu konuda ümidimi tamamen yitirmek istemiyorum. Eðer herkes birbirine saygý, sevgi ve güven duyarsa, mânevi deðerlere gereken önemi verirse; daha da önemlisi insanlar birbirine yaklaþýrsa, inanýn mutlu olmak daha kolay. Ve eskiye özenmek de asla olasý deðil.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |