İstanbul kokuyor baharda tenin, / İstanbul kadar nemli... / Ve

ey dost! dostlukta sana çok yakınız. o kadar ki, nereye ayağını bassan o yerin toprağı oluruz.

YÜREK ACIYOR / Bugün hava kapalı, bahtım gibi, / Sevdiğimden

MERCAN TESBİH / Sana akan gözyaşımdan, / Mercan rengi tesbih

HÜZÜNLÜ AKŞAMLAR / Gün bitti...Ve yalnızlık... / Yaşananlar...Yorgunluk...

HADİ GEL / Gözlerim konuşurken duyuyor musun? / Sözlerle bakışırken

AŞKI BULDUN SANMIŞTIN / Aşkı buldun sanmıştın / Halbuki yanılmıştın

“Zaman aslında bir sürekliliktir...Ceram’ın dediği gibi binlerce yıl tek bir gün gibidir...
Zamanı dilimleyip parça parça eden biziz...”Asır”mış, “yıl”mış, “ay” mış; hafta, gün, saat, dakika, saniye, salise, vesaire, vesaire...Zamanı dilim dilim, parça parça etmenin ne anlamı var? Zaman sürekliliği olan bir olgudur...”Geçmiş” dediğimiz şeyler de, aslında

İlham denilen ve gökten gelen o yüce duygu, ifadeye dönüşüp beyinde depolanan kelimeleri şifrelendirdiğinde; okunan bir yazarın, daha doğrusu beğenilen bir yazarın kelimelerin imparatoru olduğunu düşünürüm ...

Yönlendirilmiş haber programları ,dedikoduyu teşvik eden ve fuhuşu parlak gösteren programları, eğlence ve gayri ahlaki yarışma programları, hayal ürünü ancak aileyi çökertecek dizi filmleri, insanların göz kırpmadan öldürüldüğü ve değer verilmediği, ellerinde silah soğukkanlı bir şekilde onlarca adamı öldürüp sonra normal hayatına devam eden canileri yücelten sinema filmleri...

Aslında ömür bitmeden, hesaba varan sayılı günler tükenmeden, hesaba çekmeliyiz kendimizi...
Ve bir anda yolumuzu ve istikametimizi yüce amaçlara çevirmeliyiz.
Çünkü bekleyecek ve düşünecek olursak, vesveseler tüketebilir enerjimizi...
Niyet edip harekete geçmek gerek...Gerisi bize Allah’tan yardım olarak sebepler halinde gelecektir...

İnsanların sırlarını değil, bigeliğini araştıracaksınız.
Dedikodularını yapmayacaksınız, yaptıkları iyilikleri anlatacaksınız.
Eğer yanlış bilgilerle çıkmaz bir yola girmişlerse, kınamak yerine, yapıcı eleştirilerinizle onları, yanlışlarından döndüreceksiniz.