"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

İklim Ve Medeniyetlerin Çöküşü: Tarihsel Döngüler Üzerine Bir İnceleme

İslami bakış açısıyla felaketler karşısında toplumların verdiği tepkileri ve komplo teorilerini sorgulayan bu metin, olayların görünen ve görünmeyen boyutlarını inceliyor. Kur'an ayetlerinden referanslarla, doğal afetlerin ve felaketlerin ilahi kader çerçevesinde gerçekleştiğini hatırlatırken, insanın çevreye verdiği zararın da göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor.

yazı resim

İnsanlık tarihi boyunca büyük felaketler yaşandığında, toplumlar suçlu aramış, komplo teorileri üretmiş, görünürdeki aktörleri hedef taşına koymuş ve bu süreçte menfaat için birileri ortaya çıkmıştır. Ancak İslami perspektiften bakıldığında, olayların zahiri ve batıni iki boyutu bulunmaktadır. Zahirde olaylar insan etkisiyle, sebep-sonuç ilişkisi içinde gerçekleşirken, batında her şeyin yaratıcısı Allah'tır. Nisa Suresi'nde belirtildiği üzere: "Sana isabet eden iyilik Allah'tandır. Sana isabet eden kötülük kendindendir." Bu ayet her şeyin nihai olarak ilahi kader çerçevesinde gerçekleştiğini hatırlatır. Ne yağmurlar çalınır, ne depremler insan eliyle yapılır, ne de küresel salgınlar kasıtlı laboratuvar ürünleridir. Ancak bu, insanın ekolojik dengeler üzerindeki tahribatının gerçek olmadığı anlamına da gelmez.
Tarihsel Döngüler: Tekrar Eden Desenler
Bakara Suresi'nde "Yoksa sizden önce geçenlerin örneği başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?" ayeti, tarihin döngüsel yapısına işaret eder. Kıyamete kadar insanlar benzer imtihanlardan geçecek, benzer hataları tekrarlayacaktır. Ancak bu tekrar, birebir kopya değil, özsel bir tekrardır. Sebep aynı olabilir, biçim ve araçlar değişir, sonuçlar çağın şartlarına göre tezahür eder. Geçmişte yavaş gelişen ekolojik çöküşler, bugün ve gelecekte çok daha hızlı, zincirleme ve ani yaşanacaktır. Teknolojik gelişme, doğaya müdahale kapasitesini artırdığı için, tahribatın hızı da katlanmış durumdadır.
Gelecekte Bekleyen İklimsel Değişiklikler
Küresel Soğuma ve Buzullaşma Dönemleri
İklim tarihi, yalnızca sürekli ve tek yönlü bir ısınma sürecine işaret etmez. Jeolojik ve tarihsel kayıtlar, çok uzun zaman ölçeklerinde (binlerce ve on binlerce yıl boyunca) ısınma ve soğuma dönemlerinin döngüsel olarak yaşandığını göstermektedir. Bu bağlamda, gelecekte yalnızca küresel ısınma değil, uzun vadede küresel soğuma ve buzullaşma evrelerinin de tekrar etmesi mümkündür. Ancak bu tür buzullaşma süreçleri yakın dönemli değil, insan ömrünü aşan jeolojik zaman dilimlerine özgüdür. Buna karşılık, daha kısa zaman ölçeklerinde bölgesel ve geçici soğuma olayları, ani iklim anomalileri ve sert kışlar yaşanabilir. Volkanik patlamalar, okyanus akıntılarındaki değişimler ve atmosferik dolaşım bozulmaları, bazı dönemlerde sıcaklıkların beklenmedik biçimde düşmesine yol açabilir. Bu tür ani soğuma epizotları, tarım takvimlerini altüst edebilir; ekim ve hasat zamanlarını geciktirebilir, gıda üretimini olumsuz etkileyebilir. Okyanuslarda sıcaklık ve oksijen dengesindeki bozulmalar, deniz ekosistemleri üzerinde baskı oluşturacak; resif sistemleri ve hassas deniz canlıları bu dalgalanmalardan ciddi biçimde etkilenecektir. Deniz seviyeleri ise uzun vadeli iklim döngülerine bağlı olarak zaman zaman yükselecek, zaman zaman gerileyecektir. Bu değişimler, insan yerleşimleri, göç hareketleri ve tarımsal üretim üzerinde belirleyici sonuçlar doğuracaktır. Bu çerçevede iklim, lineer ve tek yönlü bir süreç değil, dalgalı ve çok katmanlı bir seyir izlemektedir. Geçmişte yavaş ilerleyen iklimsel ve ekolojik dönüşümler, insan faaliyetlerinin etkisiyle günümüzde daha hızlı ve daha karmaşık biçimlerde tezahür etmektedir. Volkanik patlamalar ve metan salınımı sonucu türlerin büyük kısmı kaybolacak, deniz seviyeleri değişecek ve bu değişim insan göçleri ile tarımı doğrudan etkileyecektir. Ani soğuma dönemleri tarım takvimlerini altüst edecek, ekim zamanları gecikmeli olarak başlayacak ve bu da gıda üretimine darbe vuracaktır. Sert kışlar gelecek, nehirler donacak, kıtlıklar ve bunlara bağlı sosyal isyanlar baş gösterecektir.
Sıcaklık Artışı ve Buzul Erimeleri
Ortalama sıcaklık artışları devam edecek, buzullar eriyecektir. Ancak bu süreç tek yönlü değildir—buzullar tekrar oluşacak, ardından yeniden eriyecektir. İklim, lineer değil dalgalı bir seyir izleyecektir.
Orman Tahribatı ve Döngüsel Değişimler
Ormanlar bazı dönemlerde artacak, ancak sonrasında tekrar yok edilecektir. Ormansızlaşma ve erozyon dönemleri yaşanacak, yalnız dünya üzerinden ormanlar tamamen ortadan kalkmayacaktır. Orman yangınları artacak, doğal rejenerasyon bozulacak, toprak tutma kapasitesi düşecektir.
Su Krizi ve Ekolojik Çöküş
Yeraltı Suları ve Çöküntü Oluşumları
Anadolu'da, özellikle Konya havzasında, yeraltı suyu seviyeleri dramatik şekilde düşecektir. Aşırı sulama ve aşırı çekim sonucu obruklar (sinkholes) oluşacak, sulu tarım yapılamaz hâle gelecektir. Buğday ve şeker pancarı üretimi düşecek, çiftçi üretimden çekilecek, gıda fiyatları kalıcı olarak artacaktır. Fakat nasıl ki geçmişte bu durum yaşanmış sonradan iyileşme olmuşsa iyileşme tekrar yaşanacaktır.
Göller, Sulak Alanlar ve Rezervuarlar
Göller ve sulak alanlar büyük ölçüde küçülecek ve kuruyacaktır. Sadece miktar değil, su kalitesi de bozulacak—kirlilik ve tuzluluk artışı kritik düzeylere ulaşacaktır. Barajlar hızla boşalacak, hidroelektrik kapasitesi düşecek, enerji maliyetleri yükselecektir.
Toprak Tuzlanması ve Tarım Çöküşü
Deniz suyu girişimi nedeniyle tarım toprakları tuzlanacak, pamuk, zeytin ve sebze üretimi düşecektir. Yeraltı suyu içilemez hale gelecek, ancak zamanla tekrar içilebilir duruma dönecektir. Bu döngüsel krizler, tarım ihracatını geriletecek ve bölgesel ekonomik daralmalara yol açacaktır.
Mevsimsel Kaos ve Tarım Takvimlerinin Bozulması
Aşırı sıcak dalgaları, ani donlar, mevsim kaymaları bir arada yaşanacaktır. Aynı yıl içinde hem sel hem kuraklık görülebilecek, tarım takvimleri tamamen bozulacaktır. Güneş ışığını engelleyen volkanik küller nedeniyle yaz aylarında bile don olayları yaşanabilecek, bu da büyük kıtlıklara yol açacaktır.
Demografik Dönüşümler: Göç, Kent ve Kır
Kuraklık ve tarımsal çöküş nedeniyle kırsaldan kentlere yoğun göç dalgaları olacaktır. Tarımsal istihdam çökecek, işsizlik ve sosyal gerilimler artacaktır. Şehir altyapıları ek yük hâline gelecek, konut ve hizmet talebinde patlama yaşanacaktır. İlginç olan, bu göçün tek yönlü olmamasıdır. Belirli dönemlerde kırsal alanlara geri dönüşler de gerçekleşecektir. Kentsel yaşamın zorluğu ve kırsal kaynakların yeniden canlanması, bu döngüsel hareketliliği besleyecektir.
Altyapı Çöküşleri: Limanlar, Nehirler ve Ticaret
Ormansızlaşmaya bağlı erozyon sonucu nehirler hızla alüvyon taşıyacak, liman kentleri denizden kopacaktır. Limanlar işlevsiz kalacak, ticaret gerileyecektir. Bu durum, deniz ticaretine bağımlı ekonomileri derinden sarsacak, bölgesel güç dengelerini değiştirecektir.
Siyasi ve Sosyal Çöküş: Ekolojiden Devlet Krizine
Kırılmalar önce tarımı, sonra toplumsal düzeni vuracaktır. Göç, isyan ve çöküşler ekolojik zeminde başlayacaktır. Ekoloji bozulduğunda devlet zayıflar, ahlak çözülür, toplum savrulur. Uzun süreli kuraklıklar, tahıl üretiminin çökmesi, tahıl depolarının boşalması, iç isyanları tetikleyecektir. Ülkelerin çöküşünde iklim kaynaklı gıda krizi belirleyici olacaktır. Göçebe-yerleşik çatışmaları artacak, vergi sistemleri çökecek, merkezi otorite zayıflayacaktır. Gıda fiyatları patladığında sosyal gerilim kaçınılmaz hâle gelir.
Yeni Hastalıklar: Gelecekteki Salgın Profilleri
Solunum Yolu Hastalıkları
Yeni solunum yolu hastalıkları ortaya çıkacaktır. Ateş, kuru veya balgamlı öksürük, nefes darlığı, tat ve koku bozukluğu, akciğerde yaygın inflamasyon ve bazı vakalarda pıhtılaşma bozuklukları görülecektir. Bu hastalıklar genellikle başta hafif, sonra kalıcı hasar bırakıcı olacaktır.
Nörolojik Hastalıklar
Virüslerin sinir dokusuna girdiği, kan-beyin bariyerini aşan varyantlar seçilim avantajı kazanacaktır. Şuur bulanıklığı, hafıza kaybı, davranış değişiklikleri, baş ağrısı, epileptik nöbetler ve psikiyatrik semptomlar (anksiyete, ajitasyon) gibi belirtiler ortaya çıkacaktır.
Bağışıklık Sistemi Hastalıkları
Mikroorganizmalar bağışıklık sistemini baskılamayı öğrenecektir. Uzun süren halsizlik, sık enfeksiyon geçirme, yaraların geç iyileşmesi, nedeni açıklanamayan ateş ve otoimmün benzeri tablolar görülecektir. Bu hastalıklar akut değil, sinsi ve kronik seyredecektir.
Antibiyotik ve Antifungal Dirençli Enfeksiyonlar
Çoklu ilaç dirençli bakteriler ve yeni insan uyumlu funguslar ortaya çıkacaktır. Normalde basit olması gereken enfeksiyonlar iyileşmeyecek, tedaviye yanıt vermeyen ateş, kan dolaşımı enfeksiyonları, ameliyat sonrası ağır komplikasyonlar yaşanacaktır. Sorun "yeni hastalık" değil, eski hastalıkların artık öldürücü hâle gelmesi olacaktır.
Vektör Kaynaklı Hastalıklar
İklim değişikliği ve yeni coğrafyalara yayılan vektörler nedeniyle, yüksek ateş, kas-eklem ağrıları, döküntü, kanama eğilimi, organ yetmezliği belirtileriyle seyreden hastalıklar artacaktır. Dengue, Zika benzeri hastalıklar yeni varyantlar şeklinde görülecektir.
Gelecekteki Hastalıkların Ortak Özellikleri
Gelecekteki yeni hastalıkların çoğu şu özellikleri taşıyacaktır:
- Başlangıçta hafif, ilk dönemde önemsiz sanılan
- Sonrasında uzun süreli etkiler bırakan
- Tek organa değil, çoklu sistemlere etki eden
- Sinsi ve kronik seyreden
İnsanın Doğayla İlişkisi: Sınırsız Kaynak İllüzyonu
İnsanlık, doğayı sınırsız bir kaynak olarak gördüğü her dönemde ağır bedeller ödeyecektir. İnsan kısa vadeli çıkarı, uzun vadeli dengeye tercih etmeye devam edecektir. Bu döngü kırılmadığı sürece, ekolojik bozulmalar daha kısa zamanda gerçekleşecek, geçmişte yavaş yaşanan felaketler ani ve zincirleme yaşanacaktır.
Karbon Döngüsü ve Büyük Toz Fırtınaları
Hava ve su kirliliği artacak, karbon döngüsü bozulacak, büyük toz fırtınaları oluşacaktır. Bu fırtınalar aşırı tarım ve kuraklığa yol açacak, toprak erozyonunu hızlandıracak, insanları göçe zorlayacaktır.
Depremler: Doğal Döngülerin Bir Parçası
Depremler de bu ekolojik ve iklimsel döngülerin bir parçası olarak varlığını sürdürecektir. Tektonik hareketler insanın kontrolü dışında, doğal süreçlerin devamı olarak gerçekleşecek, ancak etkileri iklimsel değişimlerle birleştiğinde yıkıcılığı daha da artacaktır.
Geçmişte yaşanan iklimsel ve ekolojik olayların benzerleri, aynı koşullar oluştuğunda tekrar yaşanacaktır. Medeniyetler çökecek, göçler ve savaşlar olacak, salgın hastalıklar yayılacak, inanç ve ahlak sistemlerinde değişiklik görülecek, siyasi, ekonomik ve ahlaki düzen çökecektir. Ancak bütün bunlar ne komploların sonucu ne de tamamen insanın kontrolü dışındadır. İslami perspektiften bakıldığında, bunlar kader çerçevesinde gerçekleşen, sebep-sonuç ilişkisi içinde tezahür eden imtihanlardır. İnsan hem sebeplere sarılmak hem de kadere teslim olmakla sorumludur. Bakara Suresi'nin hatırlattığı gibi: "İyi bilin ki şüphesiz Allah'ın yardımı yakındır." Bu, ne kadar zorluk yaşanırsa yaşansın, umudun tükenmeyeceği, doğru yolu tutanların nihayetinde kurtuluşa erebileceği mesajını taşır.
Biçim ve araçlar değişir, sonuçlar çağın şartlarına göre tezahür eder. İnsanlık bu gerçeği kavradığında, kısa vadeli çıkar yerine uzun vadeli dengeyi önemsediğinde, doğayla ilişkisini sorumluluk temelinde yeniden kurduğunda, belki bu döngülerin şiddeti azalabilir. Ancak tarih bize gösteriyor ki, bu ders her nesil tarafından yeniden, acı tecrübelerle öğrenilmek zorunda kalınıyor.

KİTAP İZLERİ

Nohut Oda

Melisa Kesmez

Melisa Kesmez’in ‘Nohut Oda’sı: Eşyaların Hafızası ve Kalanların Kırılgan Yuvası Melisa Kesmez, üçüncü öykü kitabı "Nohut Oda"nın başında, Gaston Bachelard'dan çarpıcı bir alıntıya yer veriyor:
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön