|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katýlýmý |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Genç Kýzlarýn Ýç Dünyasý ve Dýþardakiler
Ýsa Kantarcý
Öykü > Aþk ve Romantizm
BÝRÝNCÝ BÖLÜM
Aðustos sýcaðý yakarak sallýyordu her yeri, gizli köþelerde böcekler gelen geçenin sevinciyle köþelerinden çýkmýþtý, bir geyik, bir kurt, bir tilki geceye akýyordu. Gecenin üçüydü.
Ormandaki 8 bin dönüm araziye kurulu villanýn önüne kalýn tekerleri leoparý andýran yüksek bir motosiklet gelip yanaþtý, hayalet misali.
30 yaþýndaki Þeref, dizlikler, kask, siyah deri kýyafetiyle bir savaþçýya benziyordu, uzun çizmeler, çizmelerd
[DEVAMI]
|
|
|
• ÝzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
141
|
|
|
|
Her ne kadar evlenmemiþ olsalar da en büyük zevkleri olan þehir içinde ve þehir dýþýnda seyahat etmekten geri durmazlardý. Þimdilerde yaþlarý epey ilerlediði için eskisi gibi gezemeseler de, kýþ günü havalardan fýrsatýný buldukça baþkentin birçok semtini üþenmeden dolaþýrlardý. Birçok semti sokak sokak bilirlerdi. Bu deðiþik zamanlarda þehirde yaptýklarý geziler ruh saðlýklarýna ve beden saðlýklarýna da çok iyi geliyordu. Zaten yaz olduðu zamanda ucuz yollu turlarý takip ediyorlar ve ara ara onlara katýlýyorlardý. Kapadokya'dan Asos'a, Didim'den, Kuþ Adasý'na, Göreme'den Kafkasör'e kadar yurt içinde gitmedikleri köþe bucak kalmamýþtý. Az daha gezecek olsalar neredeyse Evliya Çelebi'nin ve Ýbn-i Batuta'nýn geçmiþte yol aldýklarý kadar yol yapacaklar, rekor kýracaklardý. |
|
142
|
|
|
|
Bunun için keskin bir burun kýlý makasý lazým. Uzadýkça gerçekten çok kötü bir görüntü oluþturuyor burnumuzun kýllarý. Burada Tarkan'ýn ''Kýl Oldum Abi'' diye de bir þarkýsýnýn olduðunu fakat bu þarkýnýn burun kýllarý ile de bir ilgisi olmadýðýný belirtelim... Kime kýl olduysa artýk Tarkan birader, onu da bilemiyoruz, bilmekte istemiyoruz. Bize ne? |
|
143
|
|
|
|
Ýsteklerimizin perde arkasýnda her zaman iyi niyetler yatmaz. Ve biz bunun farkýnda bile olmayabiliriz. |
|
144
|
|
|
|
Þimdi Azrail gelse yanýna... Sana dese ki?' Mirza senin canýný
mý alayým, karýnýn mý yoksa çocuklarýnýn mý?'' |
|
145
|
|
|
|
Karagöz’e Mýsýr’daki amcasýndan bir sandýk altýn miras kalýr. Bunun üzerine Karagöz yakýn arkadaþý Hacivat ile beraber bir ticaret gemisine binip Mýsýr’a giderler. Miras iþlemlerini hallettikten sonra yine bir ticaret gemisine binip geri dönerler. Ama Marmara Denizi’nde kürekçilerin isyaný sýrasýnda su alan gemiden yolcular kayýklara binerek kurtulurlar. |
|
146
|
|
|
|
- Yok abi, dibim uyuþtu da üzerine afiyet! Dipnot da nerden çýktý? |
|
147
|
|
|
|
Baba mesleði dedik ya, bayraðý babamýzdan devir aldýk, biz de çocuklarýmýza zamaný gelince, gayet mütevazý bir þekilde devredip köþemize çekilmeyi de biliriz evvel Allah. Demek ki neymiþ, bu bir bayrak yarýþý, bayraðý yere düþürmemeli...
|
|
148
|
|
|
|
Biraz sonra gözüm þoförün ön kýsmýnda bulunan dikiz aynasýnýn üzerine asýlmýþ bir kâðýda takýlýyor. Kaðýdýn üzerinde eski yazýlarla "Baðdat Hurmasý" yazýyordu. Tabii Osmanlýca okumayý bildiðim için bu yazýyý da kolayca okuyorum. Sanýyorum Arap ülkelerinden birinden alýnarak getirilen Hurma paketlerinin üzerindeki etiketlerden biri.
Þoföre "Hurma mý satýyorsun?" dedim. |
|
149
|
|
|
|
Bizim haným , zayýflamak için akapuntur
yaptýracakmýþ …
‘’ Aman dikkat et de , iðneler iþtahýný açmasýn ‘’ dedim .
|
|
150
|
|
|
|
Biz Türk Milleti olarak, acayip bir pratik zekâya sahibizdir. Ýddia ediyorum ki, pratik zekâ konusunda bizden teknolojik olarak çok ileride ülkeler bile, bizim ile bu konuda yarýþamaz, onu da geç elimize su bile dökemezler. Aþaðýda anlatacaðým olaylarda milletimiz fertlerinin pratik zekâ örneklerine tanýk olacaksýnýz... |
|
151
|
|
|
|
-Sayýn Baþbakaným, nerden baksanýz siz ve 12 bakan arkadaþýmýzla bu adada mahsur kalalý 3 sene oluyor. Bence artýk çoktan aramayý kesmiþlerdir ve yeni kabine kurulmuþtur. |
|
152
|
|
|
|
O simsiyah zeytinler benim hanýmýn kömür gözleri gibi, sofrada ''Beni ye beni ye'' diye bas bas baðýrýrlar hepimize, biz de kayýtsýz kalamayýz ''Hay hay'' diyerek giriþiriz zeytinlere... Bir tabak biter de sonra haným yine takviye kuvvet getirir buzdolabýndan. Ben biraz hýzlý yerim, çekirdeklerini de rastgele her yere koyarým. Tabi bu seferde hanýmda þalterler atar, ne dese haklý kadýn. ''A Kocam þu zeytinlerin çekirdeklerini tabaðýnýn kenarýna koysan da bana eziyet etmesen nasýl olur?'' Olmaya olur da huyum kurusun iþte... ''Tamam bir daha ki sefere söz tabaðýn içine atacaðým canýmýn içi.'' Haným bu hiç inanasý gelmez. ''Hiç zannetmiyorum ama çalýþýrsan baþarýrsýn gibi Ahmet.'' Tembellik mi, umursamazlýk mý yoksa, ne sayarsanýz sayýn... ''Ya hayatým ben koyuyorum tabaða zibidi çekirdekler oradan firar ediyor, özgürlüðüne düþkün çekirdekler bunlar herhalde. Sýçrayýp dýþarýya gidiyorlar.'' Kakara ve kikiri gülüþmeleri sonrasýnda... |
|
153
|
|
|
|
Yakýþýyor mu sana ? Bir de okumuþ adam olacaksýn. Sen böyle yaparsan okumamýþlar neler yapmaz ! |
|
154
|
|
|
|
Ýkide birde de baþkaným, diyor. Bunlar benim belediye baþkanlýðýna aday adayý olduðumu öðrenmiþ olmasýnlar! Öyle ya, felaket geliyorum, demez.
|
|
155
|
|
|
|
Ýþte böyle eve yorgun argýn geldiðim günlerden biriydi. Hemen ellerimi yýkayýp sofraya oturuverdim. Hanýmda bir güzel yemekler yapmýþ ki tam aðzýma layýk. Erkeðin kalbine giden yolun midesinden geçtiðini ta baþýndan beri tam tekmil bilir bizim hatun. Bir güzel biber dolmasý, öncesinde tabi ki çorbamýz mutlaka vardýr. Biraz salata yanýnda yoðurdu da çok severim, yemedim mi duramam, bizim sofranýn olmazsa olmazlarýndandýr, biz Türklerin yegâne icatlarýndan yoðurt. Bir de kötü huyum var çabuk yiyorum ve de hemen kalkýyorum sofradan, kurumaya da kurusun o huyum. Adým Hýdýr elimden gelen budur iþte ne yapalým... |
|
156
|
|
|
|
Himmeti sevdiði kýz terk edince biraz kendini içkiye verdi o zamanlar. Hala da içer para bulunca... Hoþ parasý olmasa da içer ya içmeye... Ama þimdilerde çok dertli... Biraz deþelim bakalým þunun yaralarýný. Eskiden ne hurmalar yemiþ de þimdi nerelerini týrmalýyor öðrenelim... |
|
157
|
|
|
|
Ben yýllardýr doðru düzgün aðzýma içki koymam. Geçmiþte içmiþimdir mutlaka belli ortamlarda. Geçmiþ dediðim de on beþ yirmi sene öncesi, otuzlu yaþlar diyelim. Bira belki, az miktar raký, az buçuk þarap, ha bir de likörlü çikolatalar var onlarý da atlamayalým, darýlýrlar sonra. Bir ortama girdiðiniz zaman, ortamda içki varsa ve arkadaþlarýnýz çok ýsrar ediyorsa, haliyle çok zor durumda kalýyorsunuz. ''Ben içki içmiyorum uzun zamandýr.'' dediðiniz zaman arkadaþlarýnýz ''Aaaa olur mu bir kadeh hatýrým için, hatýr için insan çið tavuk bile yer.'' cümlesini hemen önünüze salýyorlar. Ýþte bu durumda hemen o meþhuuuur kurtarýcý antibiyotik kardeþ devreye giriyor. Allah ondan razý olsun ki onu, yani antibiyotiði kim icat etti ise. Nasýl bir faydalý buluþ ki anlatamam.
|
|
158
|
|
|
|
En kýsa zamanda bu diyet olayýna kýyýsýndan köþesinden dalmalýyým. En önce þu haftada dört kere yediðim tatlýlarý, önce ikiye, sonra da bire indirip, daha sonra da tamamen kurtulmam lazým bu tatlý olayýndan. Her ne kadar baklavacýlar derneðinden her sene en iyi baklava tüketicisi ödülü alsam da, zayýflayana kadar, bir kaç sene de almayýz o ödülü... Dur hele dur, evvela, þu baklavayý bir götüreyim de kýsmetse yarýn baþlarým diyete, son baklava olsun bu mideme inen... Üzülür aðlar sonra baklava... Sitem eder bana ''Beni de yiyeydin de sonra baþlasaydýn diyete Ahmet Aðabey.'' diye... |
|
159
|
|
|
|
Çok zaman önce deðil, merak etmeyin. Bundan on beþ yirmi sene önce, nohut oda bakla sofa evlerimiz varken, biz komþularýmýzla balkondan balkona sohbet ederdik... Hem de ne sohbetler... Milleti, komþularý çekiþtirip dururduk...
|
|
160
|
|
|
|
Burada anlatýlan olay yaþanmýþ bir olaydýr. Yaklaþýk on beþ yýl yazacaðým diye niyetlendim, bir türlü olmadý, sonunda , Ýzmir Barosu'nun mizan dergisi Kantar için bir mizah yazýsý yazmam gerekti , tuttum zaten genel hatlarý aklýmda olan bu öyküyü yazýp gönderdim. Öykü yayýnlandý. Benim hayatta yazdýðým ilk öyküdür. |
|
|
|