Umutlarým her zaman gerçekleþmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
“Önümüzdeki Pazar pikniðe gidelim. Perþembe akþamý sinemaya ne dersin? Beni Kültür Müdürlüðündeki sergiye götürür müsün? Belediye Konservatuarýnýn sanat müziði gecesi ne akþamdý? Ýki gün kala bana telefon et, kendimi ona göre planlayayým. Beni Bektaþaða Panayýrýna götürsene. Göl kýyýsýnda birlikte yürürüz. Görürsün bak sana kendimi nasýl af ettireceðim.” Götürürüm, gideriz, elbette olur, ama sen hiç gelmezsin. Son anda bir iþin çýkar, bir bahane ayaklarýna dolanýr. Hep gelemezsin ve hep ben öfkeden dileye dönerim. Duvarlarý yumruklarým, kendimi tutamam, salaklýðýma aðlarým. Sen her bahar bana tutmayacaðýn sözler verirsin. Aðzýma bir parmak bal çalýp beni yeni yalanlarýna inandýrýrsýn. Bütün yalanlarýný ezbere bilirim ama yine de inanýrým. Aldýðým kararlara uymadýðým için, verdiðim sözleri tutmadýðým için kendime kýzýyorum. Yolumu, yönümü senden uzaða çevirmediðim için basbayaðý deli olmalýyým. Benimle resmen alay ediyorsun. Nasýl bu kadar aptal olabildiðime ben bile þaþýyorum. Telefonu açtýðýmda artýk söyleyeceðin cümleleri, uyduracaðýn mazeretleri bile tahmin edebiliyorum. Bana kendini af ettirmek için özel bir þey söylemene gerek yok. Önümüzdeki günlerde söyleyeceðin yalanlardan birini ödünç alýp bu gün kullan. Artýk seni aramadan önce balkona çýkýp limana doðru bakýyorum. Gün doðrusu esiyorsa verdiðin sözü tutmayacaksýn demektir. Çünkü bu gün yine annenin romatizmadan ayaklarý aðrýyordur. Sen yine kadýncaðýzý o halde aðrýlar içinde býrakýp benimle gelemezsin. Korucuk üstünde bulutlar varsa yine gelemeyeceksin. Çünkü annenin kronik bronþiti azmýþtýr. Birazdan nefes alýrken hýrýldamaya baþlayacak ve sen onu öyle býrakamazsýn. Diyelim ki hava günlük güneþlik. Sen yine gelemezsin. Çünkü annenin saðlýk durumunda bir olaðan dýþýlýk yoktur. Hatta bu bir mucizedir. Nasýlsa köyden dayýnlar size misafirdir. Misafir öyle evde yüz üstü býrakýlmaz ki. Oturup hiç üþenmeden geçen yýl birlikte planladýðýmýz günlerin acý sonlarýný yazdým. Bizim seninle haftada bir ve yýlda sadece elli iki günü birlikte geçirme ihtimalimiz var. Geçen yýl 36 hafta sonu annen çok hastaydý. Beþ hafta sonu ise misafiriniz gelmiþti. Ýki hafta sonu ölen yakýnlarýnýzýn mevlitlerine katýldýn. Üç hafta sonu arkadaþlarýnýn düðünü vardý ve sen onlara yardým ettin. Bize kalan beþ günün birinde kavga ettik. Birinde göz açtýrmayan bir saðanak vardý ve saatlerce bir pastanede sýkýlarak oturduk. Üç hafta sonu ise hala düþlerimi süslüyor. Beni sana kul eden, beni telefonlara koþturan her þey iþte o üç günün içinde saklý. Sinemada seni öptüm, Yuvam’da denize girdik, kütüphane bahçesinde birbirimize aþk þarkýlarý mýrýldandýk. Sen her bahar bana tutmayacaðýn sözler verirsin. “Senin yanýnda çok mutluyum. Zamanýn nasýl geçtiðini bile anlamýyorum. Mutluluktan ayaklarým yerden kesiliyor. Baþým bulutlara deðiyor, yýldýzlarý tutuyorum. Seni boþuna bekletiyorum, en iyisi evlenelim, ”demiþtin. Sözlerinin üstünden iki bahar geçti ben hala bekliyorum. “Annem biraz daha iyileþsin, ben ucundan kenarýndan durumu çýtlatýrým,” diyorsun. Sen inatla anneni, ben sabýrla seni bekliyorum. Sabah yataðýmdan yeni bir pazara uyandým. Balkona koþup yine limana baktým. Hava, güneþ, rüzgar tam bize göreydi. Sesinin yakarma tonu telefondaki umutlarýmý yerle bir etti. Saksýlarýmý güneþe çýkardým, çiçeklerin topraðýný deðiþtirdim. Radyomun sesini açýp balkonda kahvaltý ettim. Bu saban annene hiç kýzmadým, sana öfkelenmedim. Sakýz sardunyama senin adýný verdim. Kaktüsüme de anneninkini... Gelmeyeceðini bayat gerekçelerle, hep bildik nedenlerle, yanýmda olmayacaðýný bile bile seni sevmek çok gülünç. Az aþk, az kuru, az pilav ve çok ekmek. Ödemesi kolay ve zaman bakýmýndan ekonomik. Örneðin iþten sonra sevebilirim seni. Yaðmurdan sonra, yada yorgun bir günün sonunda. Üç günde bir telefon etsem yeter. Bir yýlda üç gün sevebilirim seni. Kibrit kutusu, oyuncak bebek, pul yada telefon kartý koleksiyonu yapar gibi. Zamaným olunca, arada sýrada, çok caným sýkýldýðýnda ve yalnýzlýktan bunaldýðýmda... Nasýl söylesem aklým esince, uykum kaçýnca falan. Dertsiz - tasasýz, gamsýz-kedersiz, sorunsuz, sorumluksuz, özlemsiz ve özverisiz sevebilirim seni... Ne dersin? Seyfullah Nisan 2003
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |