Bir önyargýyý yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein |
|
||||||||||
|
GELENEKSEL MÜZÝK VE DEVRÝM Aslýnda “Osmanlý Müziði” terimini kullanmak pek doðru deðildir. Onun yerine “Osmanlý Sanat Müziði” veya “Saray (Divan) Müziði” demek daha doðru olur sanýrým. Osmanlý dönemindeki müziði sanat, askeri, halk (türküler, zeybek, folklor vs.) ve tekke müziði (Mevlevi müziði vs.) olarak sýnýflandýrmak mümkündür. Osmanlý Sanat veya Saray (Divan) Müziði dediðimiz geleneksel müzik “Bizans Kilise Müziði”nin neredeyse týpkýsýnýn aynýsý, daha doðrusu, devamýndan baþka bir þey deðildir. Benzerlik þaþýrtýcý boyuttadýr. Taklit diyemiyorum, çünkü aynýdýr. Osmanlý 1453te Bizans mülküne konarken, Bizans kültür ve müziðini de sahiplenmiþtir. Doðu Roma/Bizans etkisi geleneksel saray müziðinde olduðu gibi mimariye de yansýmýþtýr. Ayasofya Kilisesi camiye dönüþtürüldükten sonra inþa edilen tüm camiler bu yapýnýn deðiþik kopyalarý olmaktan öteye gidememiþtir. 1923te Cumhuriyet Devrimleri ile yeni bir toplum ve sosyo-ekonomik sistem kurulurken konusu salt aþk, meþk, içki, zevk ve eðlence olan geleneksel müzikten de kurtulmak, dirimsel, onurlu ve ulusal/milli bir müzik oluþturmak haliyle gerekiyordu. Osmanlý sanat/saray/divan müziði – ne derseniz deyin- oluþmakta olan devrimci ruha uygun ciddi, ahlaki ve aydýn bir yapýya sahip deðildi. Bizans ve Lale Devri’nin sefahat hayatýný yansýtan, saray çevresi ve zenginlere yönelik bu müzik halktan da kopuktu. Divan þiirinde görüldüðü gibi birçok þarký erotizm, hatta müstehcenlik bile içeriyordu. Ulusal müzik oluþturmak için baþvurulacak kaynak mehteran veya tekke müziði de olamazdý. Ama kaynak halk müziði, folklor ve türküler olabilirdi. Bu nedenle cumhuriyet dönemi bestecilerinden Adnan Saygun, Osmanlý müziðinin (!) Türkiye Cumhuriyeti’ndeki devrimleri yansýtacak güçte olmadýðýna vurgu yaparak özünü halk ozanlarýndan ve halk müziðinden alan çok sesli yeni ve ulusal bir müziðin oluþturulmasýný savunmuþ ve bu yola gidilmiþtir. Bu yol ve yöntem radikal olmasýna raðmen doðruydu. Bu baðlamda Saygun’un ulusal müzik söylemine katýlýyorum. Fakat her türkü, her þarký illa çok sesli olacak diye bir kural ve ön koþul da koyamazsýnýz. Sonra her ezgi çok sesli yapýlamaz. Nota dizilimi, kromatik ve akromatik yapýlar uygunsa yapýlýr. Aksi takdirde, ezgiyi ve tonaliteyi deforme edersiniz, berbat bir uðultuya dönüþür müzik. TÜRK BEÞLERÝ Türk Beþleri arasýnda sayýlan Adnan Saygun ve diðerleri beðendiðim besteciler deðildir. Ama, öðretmen, eðitimci, öncüydüler. Minicik ülkelerin bile dünya çapýnda üne kavuþmuþ bestecileri varken bizimkiler bu alanda çok gerilerde kalmýþ, bir iki eser dýþýnda çaðdaþ Türk müziði istenilen seviyeye hala gelememiþtir. Açýkça söylemek gerekirse bizim bestecilerin bazý eserlerini konserlerde dinlerken koskoca bir senfonik orkestradan bu kadar cýlýz, cýrlak, uyumsuz, kulak týrmalayan, insanýn ruhunu tüketen seslerin nasýl çýktýðýný hep merak etmiþimdir. Yani mirim, siz hiç mi bir Bach, Chopin, Mendelssohn, Schuman dinlemediniz? Ýte kaka, emirle insanlar besteci yapýlmaz ki. HALKIMIZIN MÜZÝK TUTKUSU Araçlarda, lokantalarda, konaklama yerlerinde, sokaklarda, evlerde, cep telefonlarýyla bangýr bangýr müzik (!) dinlemeyi çok seven bir toplum olduðumuz gerçektir. Bir inþaatýn önünden geçerken bir ýslýk sesi veya bir türkü mutlaka duyarsýnýz. Minarelere, elektrik direklerine bile hoparlör taktýk. Arabesk þarkýcýlarý, türkücüleri zengin eden bu yoksul halk deðil mi? Bir de düþünün ya müziði sevmeseydik nicolurdu halimiz? Bizim milletin müziðe kadar yatkýn olduðunu gözlemlemek için “Tek Rumeli TV” kanalýný izlemeniz yeterlidir: kendi yörelerine özgü türküleri bile doðru dürüst söylemeyi beceremiyor, hep bir aðýzdan çürük diþlerini göstere göstere baðrýþýyorlar ! Yine de halkýmýzýn yeteneksiz ve cahil olmasýna kýzamýyorum ve onlarý kýnamýyorum. Buna kesinlikle hakkýmýz yok. Onlarýn her tür kültür, bilgi, insancýl ahlak, yaþamdan zevk ve keyif alma yeteneðinden yoksun kalmalarýnýn en büyük nedeni Osmanlý yönetimi ve taassuptur. Açlýk, fakirlik, ezilmiþlik, hastalýk ve bir lokma bir hýrka aldatmacasýyla dinin zifiri karanlýðý içinde yüzyýllarca Osmanlý zindanýnda þükrederek yaþamýþ bu donuk ruhlu insanlardan ne bekleyebiliriz? Bu nedenle, köy müziðinin kaval seviyesinde kalmasýna þaþmamak gerekir. Bu baðlamda Yakup Kadri’nin “Yaban” isimli belgesel romaný çok önemli bir ders ve kaynak kitaptýr. Tüm bunlara raðmen bu saf ve çocuksu halk Mustafa Kemal’i izlemiþ, düþmaný yenmiþ ve düþmanla iþbirliði yapan Osmanlý’yý bu topraklardan kovmuþtur. Atatürk ve yol arkadaþlarýnýn gerçekleþtirdikleri “Büyük Türk Devrimi” tarihteki en inanýlmaz olaylardan biridir. Pireyi deve yaparak, yanlýþlarý abartarak Atatürk devrimlerini karalamaya kalkýþmak vatanseverlik ve ülkenin ulusal çýkarlarýyla baðdaþmaz. Hatalar tabi ki olmuþtur. Ama bunlarýn telafisi olanaksýz deðildir. Telafisi olanaksýz hata Alman denizaltýlarý ve Ýngiliz savaþ gemileriyle bu topraklarý terk etmektir. Efendiler binecek baþka araç mý bulamadýlar? Bugünlerde medyadan ibretle izlediðimiz ülkelerinden kaçan Arap diktatörlerden Osmanlý’nýn ne farký vardý? Tarihsel realite iþte budur.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |