Türk Subayı İle Ermeni Kızın Aşk Öyküsü
Gerçekte Yaşanmiş Olan Anadoluda Yeti̇şmi̇ş Türk Subayi İle, Ermeni̇ Kizi Anuşka'nin Aşk Öyküsünü Konu Etmektedi̇r.
"Yazmak, bir hayaletle güreşmek gibidir; kazansanız bile, ellerinizden kayıp gitmiştir." – **Franz Kafka**"
"Yazmak, bir hayaletle güreşmek gibidir; kazansanız bile, ellerinizden kayıp gitmiştir." – **Franz Kafka**"
Gerçekte Yaşanmiş Olan Anadoluda Yeti̇şmi̇ş Türk Subayi İle, Ermeni̇ Kizi Anuşka'nin Aşk Öyküsünü Konu Etmektedi̇r.
EKSİLEN BEYAZLARIM
Mutfak penceresinden yansıyan ilk sabah ışıltıları gönlümdeki mahzenlere ve d tipi katlarına inemiyor.
Her sabah birbirine benzemeyen gri tonlarla uğraşıyorum.Şizofren artçıların kasıp kavurduğu kesif
sancı rüyalardan kalkmanın yorgunluğuyla kafeine tutunuyorum.
Beyazım eksildi.Boyayacağım günün sarı oklarını,kalın fırçamın halden anlamaz
Dilencilerin dejenere ederek kullandığı bir kelimenin aslında basit bir kullanım hatası olmadığını anlatan bir gezi yazısı...
Yer: İzmit. Tarih 17 Ağustos 1997. Saat 03.00 Omuzumda basın çantası varken ve dışarıda bulunduğum bir anda başladı sarsıntı. Depremin ilk fotoğrafı ve enkazda küçük bir kız çocuğu... Adı Merve... "Sesimi duyan var mı?" çığlıkları arasında kayboluverdi her şey...
Sakallı Saime derlerdi. Anneannemin bitişiğindeki evde otururdu. Çirkin, iri yarı, koca memeli bir kadındı. Kasığına kadar sarkıktı memeleri. Ah, ne zor taşırdı onları. Oynar dururdu erik gibi uçlarıyla.
Ne acımasız, ne şirret kadındı Sakallı Saime. Bir kenara atıverdiği kundaktaki bebeğinin ağlamalarına aldırmaz, ağza alınmadık, duyulmadık küfürler
Başlık Parası günümüzde de acı bir yara olan bir konu. Burada zaten evli olan Rüstem'in güzel bir kız almak için çıktığı yol ve bu yolda başına gelenler anlatılmaktadır.
Aşk karşılık bulmak el ele tutuşmak ya da birbirine ne kadar çok sevdiğini söylemek değilmiş
Bir bakışmış aşk… Anlayışmış okuduğun kitapta kendini ve onu bulmakmış
Alacaklısına Şahin; borçlusuna Kumru takliti yapan Mihverli Papagan'lar ve Çürük Portakal'lara ithaf edilir.
-Ne bişiriyon aba?
\- Mercimekli pilav...
-Aba sen de sanki başka birşey bilmiyon, her ikigünde bir aynı şeyi bişiriyon,
\- E get öte sıracalı, içine düşecan gazanın,
-Aba madem pilav bişiriyon, bari zamanında getirde sufruya, şöyle ağzımızın dadıynan bi yemek yiyek ısıcak,
Ilıkça bir rüzgar eserken vücudum ürperdi, kibirim beni terk ederken utancım yavaş yavaş beni ziyarete geliyordu...
Onların arasından, kendimize yıldız seçip, her akşam aynı yaprakların arasından yıldızımızın bize görünmesini beklerdik. Gelmeyince ya da gecikince "başka yaprakların arkasına mı saklandılar acaba" diyerek, bu kez, onları biz aramaya çıkardık bakışlarımızla...
bizi adeta büyülemişti sanırım odada tütsü niyetine kafa yapıcı bir şeyler yakılıyordu çünkü hoca yerde bu dumana mağruz kalmıyordu ve biz ayakta durduğumuz her saniye içimize çektiğimiz bu tütsü kokusuyla dumanı başımızı döndürüp dilimiz damağımız kuruyordu bizi biraz ayakta beklettikten sonra yere oturttu. Ben hiç konuşmuyordum arkadaşımla öyle
El eleydik birlikte olduğumuz her dakika da, her saniye de… Birbirimize dokunmak nefes almak gibi gerekliydi, zorunluydu adeta bizim için, hayat buluyorduk birbirimizin gözlerine derinlemesine bakmaktan, doyulmaz bir haz alıyorduk dudak dudağa konuşmaktan… Aşk-sevgi denilen şeyin ta kendisiydi yaşadığımız, hem de görenleri kıskandıran, nazarlara davetiye çıkaran türden bir
SİMSİYAH GÖZLERİYLE DÜNYAYA MASMAVİ BİR MAVİ BONCUK GİBİ BAKABİLEN BİR MAVİ BONCUĞUN IŞIĞINI TÜM İNSANLARA MUTLULUK ŞEKLİNDE YAYMAYI BAŞARAN TEK KADINA
Sonra o göründü kapıda gözleri gülerek geldi yanıma. Bana bir kutu uzattı. Kutuyu açtım ve gözlerim kamaştı. O kadar çok mavi boncuk vardı ki kutunun
”Geliyorum yaa..! Durduramazsınız beni. Takip ederim, peşinizden gelirim.”
“Bilemiyorum” diyor Atakan “Akşam geri dönemeyebilirsin ama”
Benim bakış açımdan ise her şey dönüyor. Yüzümü yıkamam gerek, kendime gelmeliyim.
Ayağa kalkıyorum ama üç-boyutlu mekan kavrayışımı yitirdiğimi fark ediyorum. Atakan koluma girip fısıldıyor;
Birkaç gün içinde gerekli hazırlıklarımı yapıp, evdekilerle vedalaşırken hüzünlendiğim tek şey, annemin göz yaşları olmuştu. O an içinde bulunduğum ruh hali gerçekten çok karmaşıktı. Hiç görmediğim, bilmediğim bir memlekete gidiyordum. Kim bilir nelerle karşılaşacak, neler yaşayacaktım? Otobüse binip Hakkariye doğru yol alırken derin düşüncelere dalmıştım. Yol boyunca neler
"yani tarzan ruhlu bir benliğe doğranmış selülozun yaşayanından daha değerli olduğunu anlatmak çok zordu, çünkü kitabın-kalemin hala fotosentez yaptığını ispatlamaları gerekiyordu"
Oooo pity pity karamela sepeti...Anlamlı anlamsız bir dostluğun hikayesi
Kerem Eksen