"13 Ekim 2025'te uyandım, dünya hala dönüyordu. Sanırım en büyük hayal kırıklığım bu." - Albert Camus (kurgusal)"

KİTAP İZLERİ

Nasipse Adayız

Ercan Kesal

Cover Image

Yayınevi: İletişim

Yayın Yeri: İstanbul

Yayın Tarihi: 01 January 2015

Ercan Kesal’ın Trajikomik İktidar Oyunu: "Nasipse Adayız"

Her siyasi kampanya bir absürtlükler tiyatrosudur, ancak Ercan Kesal, "Nasipse Adayız" ile bu dramanın Türkiye'ye özgü sahnesinin perdesini aralıyor. Hekim, oyuncu ve senarist olarak tanıdığımız Kesal, bu trajikomik novellasında, yerel siyasetin kılcal damarlarına inerek iktidar arayışının hem gülünç hem de acı dolu bir portresini çiziyor. Kesal'ın alametifarikası olan o sahici ve sıcak üslubuyla, okuru İstanbul'un bir ilçesindeki belediye başkanlığı aday adaylığı sürecinin tam ortasına bırakıyor.

Kitabın anlatıcısı ve başkahramanı olan Doktor Kemal Güner, başarılı bir hastane sahibi iken kendini bir anda siyasetin çetrefilli koridorlarında bulur. Bir radyo programcısının fitillediği adaylık fikri, Güner'i pazarlıkların, imaj operasyonlarının, anket dümenlerinin ve sonu gelmez "yukarıya" ulaşma çabalarının içine çeker. Kesal, bu süreci doğrusal bir olay örgüsü yerine, her biri siyaset arenasının bir başka yüzünü gösteren kesitler halinde sunuyor. Partinin gediklisi "Başgan" ile Belgrad Ormanı'nda yapılan gizemli yürüyüşler, muhtarlarla düzenlenen ve samimiyetin performans sanatına dönüştüğü yemekler, adayın her adımını hesaplayan profesyonel kampanya ekibiyle yapılan toplantılar... Tüm bu sahneler, siyasetin nasıl bir ikbal ve çıkar mekanizması üzerine kurulu olduğunu gözler önüne seriyor.

Kesal'ın en büyük gücü, sinemacılığından ve hekimliğinden gelen keskin gözlem yeteneğini edebiyata taşımasıdır. Anlatı, birinci tekil şahsın ağzından, neredeyse bir itirafname tonunda ilerler. Doktor Güner'in iç sesi, yaşadığı olaylara karşı hem alaycı hem de giderek artan bir bezginlikle doludur. Kendi hırsları ile siyasetin kirli gerçekliği arasında sıkışan karakterin yaşadığı yabancılaşmayı okur da derinden hisseder. Kesal, "yazarak, bende birikenleri yeniden icat ediyorum" derken, bu eserin otobiyografik köklerine de işaret ediyor; bu da anlatıya sarsıcı bir dürüstlük katıyor.

"Nasipse Adayız", sadece siyasi bir hiciv değil, aynı zamanda modern Türkiye toplumunun da bir mikrokozmosunu sunar. Adayın etrafında kümelenen karakterler – her duruma uygun bir lafı olan şoför Naci, hırslı ve idealist kampanya danışmanı Arzu, yıllardır aynı oylarla seçime girip kaybeden rakip aday Ahit Güleryüz – hepsi bu ekosistemin canlı ve tanıdık arketipleridir. Kesal, bu karakterleri ne karikatürize eder ne de yargılar; onları tüm insani zaafları ve beklentileriyle, adeta bir sosyolog titizliğiyle resmeder.

Kitabın dili, sokağın ve gündelik hayatın içinden gelen, yapmacıksız bir dildir. Kesal, süslü edebi oyunlardan kaçınarak, anlattığı hikâyenin özüne odaklanır. Bu yalınlık, eserin trajikomik etkisini daha da güçlendirir. Siyasetin büyük vaatleri ile bireyin küçük hesapları arasındaki tezat, bu sade dilde daha net bir şekilde ortaya çıkar. Anlatıcının, "Biz siyasete almaya değil, vermeye geldik," düsturunu duyduktan hemen sonra, pragmatik bir hamleyle kesenin ağzını açtığı anlar, bu çelişkinin en vurucu örneklerindendir.

Kısa ve yoğun bir novella olan "Nasipse Adayız", siyasetin sadece bir güç oyunu olmadığını, aynı zamanda insanın kendini ve ideallerini yavaş yavaş kaybettiği bir kimlik erozyonu süreci olduğunu da gösteriyor. Ercan Kesal, okura acı bir gerçeği fısıldıyor: İktidar yolunda atılan her adım, kişinin kendinden bir parça daha uzaklaşmasıdır. Bu eser, Türkiye'de siyasetin iç yüzüne dair yazılmış en keskin ve en insani metinlerden biri olarak öne çıkıyor.

Kümeler: Tarih Siyasi Roman
Başa Dön