Kazara
...çok erken kalkıyorsam hep bunu yaparım zaten; saatleri şaşırıveririm. Belki bunun nedeni öyle olduğu için değil, öyle olmasını istediğim içindir. Ama hayat her zaman insanın istediği gibi olmuyor...
"Hayatım boyunca kimseye yalan söylemedim. Bu yüzden kendimi hep yalnız hissettim." – Oscar Wilde (kurgusal)"
"Hayatım boyunca kimseye yalan söylemedim. Bu yüzden kendimi hep yalnız hissettim." – Oscar Wilde (kurgusal)"
...çok erken kalkıyorsam hep bunu yaparım zaten; saatleri şaşırıveririm. Belki bunun nedeni öyle olduğu için değil, öyle olmasını istediğim içindir. Ama hayat her zaman insanın istediği gibi olmuyor...
Makinistin, ayaklarının altında sarsılan demir levha, elindeki saplama arasında askıda kaldığı, ciğerlerinde uzun madencillik yıllarından arta kalmış ne varsa söküp atarmışcasına bağırdığı bu anlarda, gözleri şehvetle kısılır...
Bir çocuk geçiyor penceremin önünden. Baktığım gözlerinde sen oluyorsun bir kez daha, bir kez daha. Biliyor musun, her gün onlarca çocuk geçer penceremin önünden. Onlarca çocuk durur oynar her gün penceremin dibinde. Onlarca çocuk geçer, oynar onlarca çocuk, onlarca sen yüzlerinde.
İnce Mehmet tüfeğini genellikle cami önündeki meydana gelmeden önce doldurmuş olurdu. Bazen kırk elli kadar çocuk onun etrafını çevirip tüfeği patlatmasını beklerdik. Dolma tüfeğin namlusunu havaya diker, dipçiğini kemerine dayar cami avlusundan gelecek işareti beklerdi. Tüfeği kendi saatine göre değil cami avlusundan gelen işarete göre patlatırdı. Tüfek patlayınca
Sana ait değildi bendeki sen. En kuytuma sığınan bir sen vardı bende. Hicretindim senin.
Demir çerceveli pencerelerin ardında, Topkapı Sarayı, denizin üzerine serdiği incili yorgana baş aşağı uzanmış, yatıyor.
Güneşi kim buzla kapladı?Her kimse çıksın ortaya! Sıcak günlerin umudunu insanlara bahşeden sonra da hiç acımadan kalplerinin sıcaklığını çekip alan, insanları sarı günlerin altında tir tir titreten kimse hüküm giymeli!Hüküm giydirilmeli! Sizin hiç uyanm
Nurhak-Elbİstan yöresinde yaşanmış bir hikaye...
Yaşanmış bir olaydr.Elimizde olan herşeyi kaybettikten snra anlıyoruz.Ne de olsa çiğ süt içmiş insanoğlu...Davrnışlarımız farkına varmadan sergiiyoruz..Düşünmeden..daha sonra herkes kayboluyor aniden...İşte o zaman alıyoruz hatamızı ve iş işten çoktan geçmiş oluyor...
Öğretmenliğimin ilk yıllarına ait, unutamadığım bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
“ Can tene düşünce hayat buluyor,\*
Hayat bedene düşünce sevgi arıyor,
Bana ismimi sorma,
İsim toprağa düşünce mezar oluyor…”
Aylar geçti gidişimden sonra..Ölümü bile kavuşmak bilen Ayşe Teyzem oralarda ne yapıyor bilmiyorum ama hissettigim her ikindi vakti kara dutun altında oğluyla ve eşiyle konuşuyor, dertleşiyor. Ve sonra duasını edip onlara kavuşmanın vaktini bekliyor kara dutun gölgesinde..
Kendimizi çok güçlü sandığımız çağlar geride kalır birgün ve gözlüksüz gazete okuyamaz,soluklanmadan
merdiven çıkamaz hale geliriz.O zaman hayatta iseler,
anne-baba algımız,sevgimiz değişir.Gidilen meşakkatli yolun bir yerinde bir onlara,bir kendimize bakar,niçin yanıldığımızı sorgularız.İşte bu öykü böyle bir soluklanma ve sorgulama anında yazıldı.