 • ÝzEdebiyat > Öykü > Aný |
1
|
|
|
|
Üzüntüsünden týrnaklarýný yiyor, burnundan soluyordu. Aynadaki resmine hüzünle baktý. Gözleri alnýnda oluþan çizgilerin arasýna dalýp dalýp çýkýyordu. Ve gittikçe aðaran saçlarýna içerleniyordu: |
|
2
|
|
|
|
Kitaplar Üstüne
Hastanede yatýyorum…ziyaretçisi gelmedi diye kýrgýn, gözleri dolu pek çok hastayla birlikte. Yalnýzlýk endiþesinden kývranan insanlar dolu çevremde.
Ben oldukça þanslýyým. Montaigne ile söyleþmek istiyorum bazen, bazen Edison’la . Kuluçkaya nasýl yattýðýný dinliyorum. Acaba Konfiçyüs çayý sever miydi. Evet onunla çay içebilirim. Tolstoy, Sivastapol Savaþýný yorumlar. Onu dinlerim dikkatle. Atatürk ile konuþabilirim. Tutkularýný, kavgasýný ve sevdasýný anlatýr. Ülkem ve dünya hakkýnda tartýþýrýz.
Biraz Hayyam’a takýlmak, Orhan Veli ile Ýstanbul’u dinlemek ve balýk olmak raký þisesinde…Ýbni Sina ile Pasteur’ü bir araya getiririm, söyleþiriz.
Elimi uzatýyorum, Sivastapol 1855… Tolstoy ile savaþý konuþuyoruz.
Evet, hepsi yanýbaþýmda. Dilediðim zaman söyleþiye geliyorlar benimle; hem de zaman engeli tanýmadan. Birlikte çay içiyor, birlikte düþünüyoruz.
Nasýl mý oluyor tüm bunlar. Hastaneye geldim diye beni terk etmedi ya kitaplar…22 Mart 1991
|
|
3
|
|
|
|
Anýlarýn fiþini çekemeyiz. |
|
4
|
|
|
|
Heduye, kaderin her turlu tokadini yemiþ bir insan. Doðumundan beri þansýzlýklar, talihsizlikler, kadetsizlikler onu hic yalniz býrakmadý. Hep onun yanýnda oldu... |
|
5
|
|
|
|
En kötü durumlarda bile kötü düþünmemeye çabalarým. Asansörde kalýþýma bile mizah kattým. Yoksa hayat çekilmez. |
|
6
|
|
|
|
Duydu mu Ceylan? Duymadý belli ki, duyduysa bile bunu belli edecek bir damlacýk mecali kalmamýþ. Araba yolun kývrýmýndan dönüp te kayboluncaya kadar saçlarý sulara salýnmýþ bir söðüt dalý gibi olduðu yerde kalakalýyor. Kulaklarýndaki ses sürekli kendini yenileyerek halka halka bütün yeryüzünü kuþatýyor sanki ‘Emir Allah’ýn’. |
|
7
|
|
|
|
Köyümüzde ilk radyoyu Rahmetli Babam satýn almýþtý.. Sonra çoðu zaten arkadaþlarým olan köyümüzün çocuklarý nefes nefese etrafýmý kuþatarak “ Baksana, senin baban köye küçük ve acayip bir sandýk getirdi, düðmelerine basýnca içindeki insanlar hem konuþuyor hem türkü söylüyorlar vallahi, inanmýyorsan git de bak..” |
|
8
|
|
|
|
Düþmek de sanatsal bir eylem.
|
|
9
|
|
|
|
Muhsin bu tüm olup bitenleri ayný aðýrbaþlý tavýrla izledi ve birden ‘’Çekilin’’ dedi. Sabahtan beri satamadýðý kemeri bir eline doladý ve kendinden beklenmeyecek bir hareketle Minas’ý bir hamlede ayaðý kaldýrdý. Minas’ýn þiþman karýn bölgesine elleri yetiþemediði için kemerle Heimlich manevrasý yapmaya baþladý. Birkaç denemenin ardýndan Minas boðazýný týkayan yiyeceði tükürdü ve ülkenin temiz havasýný pis ciðerlerine çekmeye baþladý. |
|
10
|
|
|
|
O'nun düþünü kurduðu minik bir leydi olmadým, içimde yaþayan ve her fýrsatta ortaya çýkardýðým anarþist ruhlu bir kýz ve gereksiz tüm kurallarý çiðnemeye her an hazýr bir kadýn oluverdim. |
|
11
|
|
|
|
çoðalýyordu. Ayaðýmýn üzeri küçük küçük noktalarla dolmuþtu. Zamanla bu noktalar birleþiyor ve kocaman bir yumru oluþturuyordu. Ne yapacaðýmý bilemiyordum. Yumru büyüdükçe, bot da ayaðýma dar gelmeye baþlýyordu.
Iskadro denilen bu siðillerin yakmakla geçtiðini biliyordum. “Erkekse geçer; yok diþi ise çoðalýr, artar.” denilmiþti. Benimkisi çoðalýp artan türdendi. |
|
12
|
|
|
|
Elime sýkýþtýrýlan ayakabýlarý rahmetli annem, -Bu ayakkabýlarý kavaflar aralýðýnda ki Ördek Ali diye bilinen ayakkabý tamircisi Ali amcaya götürüver. Tamir edilecek yerleri göster,kaç paraya yapacaðýnýda sormayý unutma dedi. O zaman kadar hiç gitmemiþsemde Ördek Ali lakaplý eski ayakkabý tamircisini ilçede tanýmýyan yoktu. |
|
13
|
|
|
|
Kendim ettim, kendim buldum. |
|
14
|
|
|
|
O gece, telefonum çaldý. Hiç tanýmadýðým, bilmediðim bir bayan: “Ben, Emel” dedi. Kostüm sorumlusuymuþ. Benden, bedenim, kilom, ayak numaram gibi bilgileri istedi. “Kostümlerinizi hazýrlayacaðým. Pazar günü görüþürüz” dedi. Heyecaným gittikçe artmaya baþlýyordu. Þaka gibi baþladýðým bir olay gerçek mi oluyordu? Yoksa rüyada mý idim?
Biraz sonra bir telefon daha: “Rejiden arýyorum. Size rollerinizi |
|
15
|
|
|
|
Dar sokaklardan ilerliyoruz. Minibüs, yolcu alýp indiriyor. Bu nedenle sýk sýk duruyor ve hareket ediyor. Yolcularýn büyük çoðunluðu yabancý. Minibüste genellikle hep Ýngilizce konuþuluyor. Türkçe konuþan yok denecek kadar az.
Þoföre:
- Ne kadar kaldý? diye soruyorum.
- Daha var, gelince ben size söylerim, cevabýný alýyorum.
Araç, devam ediyor. |
|
16
|
|
|
|
sevginin kanatlarýna yapýþýn..adýnýzýn eski bir piþmanlýk olmasýný istemiyorsanýz.. |
|
17
|
|
|
|
Bu gün de ayný þeyleri görmüyor muyuz? Yolsuzluklar, haksýz kazançlar, sahtekârlýklar, üçkâðýtçýlýklar, düzenbazlýk, tokatçýlýk, adam kayýrma, insan seçme…
Peki, bu durum nereye kadar sürüp gidecek? Bu insan, ne zaman deðiþecek? Ne zaman sadece kendini düþünmeyecek? Ne zaman kölesi olduðu paraya deðer vermeyecek? Onun kölesi olmayacak? Bu dünyayý ne zaman güzelleþtirecek? Ne zaman, insan, insaný insan olarak görecek?
|
|
18
|
|
|
|
Bahçede uðraþtýktan sonra epeyi yorulmuþtular. Vakit ikindiyi geçmesine raðmen hava hala bunaltýcý sýcaktý. |
|
19
|
|
|
|
Dolmuþtaydým; günün yorgunluðu vardý üzerimde. Hafta sonu olduðu için trafik aðýr ilerliyordu. ‘Ýnip yürüsem eve daha erken varýrým,’ diye düþünüyordum ama yürümeye takatim yoktu. |
|
20
|
|
|
|
Ekin ektim Guracý’ya
Yoldurmadým Deli Hacý’ya
Gel dedim de Haným Bacý
Niye gelmiyon |
|