Ağlarsın Dinmez Acın
artık ağlamazsın, son iki damla kalır göz pınarlarında. koca bir okyanusa açılır yüreğin. sadece kendine güveneceğine çıkar nemli sevgin
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
artık ağlamazsın, son iki damla kalır göz pınarlarında. koca bir okyanusa açılır yüreğin. sadece kendine güveneceğine çıkar nemli sevgin
Ağlamıyorum, sen bana aldırma...
Senden çok uzak bir kentin, kocaman yüksek binalarının renksiz camlarının ardında,
karlarla çizilmiş soluk dünyamda
inan ben de mutluyum kendi kalabalığımla.....
Bir an kendimizi, hiç, ama hiçbir şeyle (kişiler- kurumlar ) kıyaslamadığımız bir günde yaşadığımızı hayal edelim. Üzerimizden tonlarca yükün kalktığını, adeta kuş gibi hafiflediğimizi hissedeceğiz. İşte o zaman gerçek özgürlüğü tadacağız
Ben bugün de uyuyacağım. Bugün de hiç bilmediğim ve yaşamadığım bir hayatı yaşayacağım. Bugün de her zamanki gibi hayallerimin ötesinde bir oyuncu olacağım…
Soğuk yağmurlu havalarda,
Islak bir sokak kedisi gibi eve girdiğimizde,
Burnumuzda tüten,
Çayı.
Tek hissettiğim minicik yüreğin isyan atışlarıydı.
Arada anlamaya çalışan kırpma nöbetleri sadece hüznün kuruttuğu gözlerinde, derin iç geçirme sarsıntıları yapılanmayı henüz tamamlayamamış bedeninde, ruhu çoktan çökmüştü bile..
Oyuncağını başkasına kaptıran yumurcağın huysuzluğu,
Giderek, kendisinden yüksek not alana karşı yeni yetmenin öfkesine,
Ve sonraları, iş hayatında kaçırdığı fırsatı rakibi tarafından değerlendirildiğini gören adamın bilenmiş hırsına dönüşür.
Şöyle bir bakın, sadece bakın onlara…
Hesapsızlıklarına, çıkarsızlıklarına ve yüreklerinde göstermeye, vermeye hazır oldukları ürkek sevgilerine…
Griler, hatta karalar çoğunlukta etrafımda...
Vazgeçtim pembe menekşe gözlerden.....
Bu kez yaşam yitmemiş umutlarımla
bir kovalamaca oyunu oldu bulmak için maviyi.....
Kör, topal biri nasıl görecek, nasıl yakalayacak asıl maviyi, değil mi? ? ? ?
Gelişen olaylar karşısında bazen nefesimin daraldığını hissediyordum.
Kimseye söyleyemezdim.
Bunu sızısıyla sıkıca yaşamaya çalışıyordum.
Gün sonunda, yorgun evlerine dönen işçiler, son seferlerini yapan kamyonlar.
Buranın gerçek sahipleri aslında martılar, tehditkar tavırlı köpekler ve kendi küçük dünyalarında mutlu çocuklar.
Dönmek yoktu yaşam denen bu yoldan. Mola vermek, dinlenmekte yoktu. İlle yürünecekti. Yüründükçe acıtan bir yol... Acıttıkça yürünen, yüründükçe acıtan bir yol.
Kemal Tahir