Ankara'da Eski Ramazanlar
Çağdaşlığın adı var, geçen yılların tadı var. Doğup büyüdüğüm, sokaklarına gözümü açtığım, caddelerinde boy gösterdiğim Ankara'nın eski Ramazanını anlatmak istemiştim.
Saygılarımla.
"Ben bugüne kadar doğru dürüst hiçbir şey başaramadım. Ama en azından, herkesin saçmalıklarını not ettim." - Mark Twain"
"Ben bugüne kadar doğru dürüst hiçbir şey başaramadım. Ama en azından, herkesin saçmalıklarını not ettim." - Mark Twain"
Çağdaşlığın adı var, geçen yılların tadı var. Doğup büyüdüğüm, sokaklarına gözümü açtığım, caddelerinde boy gösterdiğim Ankara'nın eski Ramazanını anlatmak istemiştim.
Saygılarımla.
"Sabahtan kalma hallerdeyim yine...Kalem sürçtü sanmayın; akşamdan kalma değil, sabahtan kalma haller mevcut bizim dümeni İlkyaz'ın elinde olan gemimizde..."
Gönlümü çaldılar yitik bir çocuk ağlar gözlerimde..Geleceğim kurtarılmamış..Düşün ki hayatın binbir hali var,benim halim yok..Ciddiyetim yavaş yavaş bozulmaya başlıyor gülüşlerim şımarık..
Trabzon’un küçük ve denizden ayrı düşmüş bir ilçesi olan Köprübaşı’nın Gündoğan Köyü’nde dünyaya geldim. Beş kardeşin en küçüğüyüm. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım köyümde geçti. İlkokulu Güneşli Köyü’nde, orta ve liseyi Köprübaşı Lisesi’nde okudum. Karadeniz coğrafyasının dik yamaçlarından ve fındıklıklardan yürüyerek sabah akşam gider gelirdik okula. Gidiş geliş
Ne zaman ıslansa deniz bizi ağlardık, ne zaman feryat figan haykırsa rüzgar biz vurulurduk.Zamana direnç iki gölge.Geceye inat iki ak alın.Eylüle isyan iki dik baş.
Ne zaman üşüse bir çocuk biz titriyorduk.Yaşanacak bir ulu sevda kuşanmıştık.Yar yüzüne yüz seremeden toprağa sürülü yüzler belirdi aynada / ızdıraplara
Insan dogasi geregi kole degildir ve gozleri ne kadar sacma sapan secimlerle uyusturulursa uyusturulsun illa ki birisi gelir ve bazi seylere kafa tutar... Sonu hos olmasa da... Yine de deger.
Kişi, çevresindeki insanların her birinin hoşnutluğu için ayrı çaba harcar. Değişik zevklere sahip insanlardaki uyumsuzluklar ve farklılıklar binlercedir. Kısacası, ‘insan için yaşayan’ kişi, aslında yüzlerce insan için yaşar.
Garip bir sevinç dalgası yükselip dururken içimde, hayatımdaki üç erkeğe de şükrediyorum.
"Bana kusursuz bir dil verin, sana büyük bir millet yaratayım." G. W. Leibniz
Ayak tırnaklarından, başın üstündeki saç teline, sende var olan her şey, hep aynı öyküyü anlatmalı sana; yarının sensin, bu günün de öyle...
Senden başka bir “sen” daha yok bunu bil!
Kar yağdığında, başını kaldırıp onlara bak! Hiçbir kar tanesi, diğeriyle aynı değildir. Hepsi diğerinden
Ölüm şimdi bir beyaz melek, gözümün görmediği diyarlarda uçan,
Sen, son bir kez bile martıların kanatlarında can bulamayacak olan…
İçimizde dopdolu bir yaşam özlemi, bir yanımızda hapsolmuş duygular, prangalı ayaklarımızla mutluluğa koşarız ecel kulağımıza hadi gidiyoruz diye fısıldayıncaya kadar…
Ey benim yavru kuşum, sarışın göçmen kuşum, çocukluğumun annesi, şimdi burada yapraklar düşecek yine, kuşlar terk edecek, yaz bitecek, ve her şey olduğu gibi yaşanacak beklemesen de. öperim gözlerinden, hoşçakal.
Şehirlerin de kapıları vardır, hanelerin de ,mahpushanelerin de . Kiminin yüzüne kapanır kapılar, kiminin üstüne. Yıllar geçer açılması için bir daha. Kapılar vardır eşikleri kutlu. O kapıdan içeriye adım atabilenlere ne mutlu…
Ne bulutlar, ne de kuytular engelleyemiyor, “gün başlıyor” diyerek doğudan yükselip, aydınlatmasını.
Şebnem İşigüzel