..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Paul'un Peter hakkýnda söyledikleri, Peter'den çok Paul'u tanýmamýzý saðlar -Spinoza
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




19 Aðustos 2007
Fotoðraf ile Edebiyatý Kaynaþtýran Adam : Tayfun Kocaman  
Fotoðraf ve þiir farklý ama birbiriyle beslenen iki sanat disiplini.

Seval Deniz Karahaliloðlu


Can Yücel þiirleriyle insaný ‘vurur’. Fotoðraf da öyledir. Ýyi fotoðrafýn insaný ‘zýnk’ diye yerinde ‘durdurma gücü ’ vardýr. O fotoðrafý gördüðünüz anda olduðunuz yerde ‘kalýrsýnýz’. Burada amaç, insanlarý ‘durdurmak’, ‘sarsmak’, ‘düþündürmek’, ‘bir þeyler anlatmaktýr’. Fotoðraf size düþündüklerini, ‘en kýsa’ ve ‘en çarpýcý’ yoldan anlatmaya çalýþýr. Öyle, fotoðrafýn karþýsýnda kala kalýrsýnýz. Ýþte, bu fotoðrafýn ‘vurucu’ gücüdür. Ayný ‘vurucu’ gücü, Can Yücel þiirlerinde görebilirsiniz. Ben bir yazar olsam düþüncelerimi anlatmak istediðim zaman 100 sayfalýk bir kitap da yazarým ama bunu fotoðrafta bunu tek bir kare ile anlatýyorsunuz. Þiir de ise çok kýsa bir dörtlükle de söylemek istediðinizi anlatabilirsiniz.


:BFAG:
Fotoðraf ile Edebiyatý Kaynaþtýran Adam : Tayfun Kocaman

Seval Deniz Karahaliloðlu

Son günlerde, muhtemelen internetten posta kutunuza bir þekilde fotoðraf gösterisiyle harmanlanmýþ þiirler ulaþmýþtýr. Can Yücel, Nazým Hikmet Ran, Özdemir Asaf, Atilla Ýlhan, Orhan Veli Kanýk gibi þairlerin þiirleri ile özdeþleþtirilmiþ doða resimleri eþliðinde hazýrlanan bu sunumlar, genelde çok þýk hazýrlanmýþ, ‘hayata kýsa bir mola’ vermemizi saðlayan, gündelik koþuþturma arasýnda soluklanma anlarýný oluþtururlar. Fotoðraf ve þiir farklý ama birbiriyle beslenen iki sanat disiplini. Onlarýn birlikteliðinden oluþan üretimler, bu kadar güzel ve etkileyici olunca, konuyu bir bilene fotoðraf sanatçýsý ve Ýzmir Fotoðraf Sanatý Derneði üyesi Tayfun Kocaman’a soralým dedik.

Söze, ‘Yunan Dosyasý’ isimli fotoðraf ve þiir albümüyle baþlýyoruz. Albümün yapraklarýný karýþtýrýrken, Tayfun Kocaman fotoðraflar ve þiirler hakkýnda bilgi veriyor. “Bu elinizde tuttuðunuz çalýþma, þair Ali Cengizkan’ýn, Constantine Manos’un fotoðraflarý için 1983 yýlýnda hazýrladýðý ve Yarýn Yayýnlarýndan çýkan bir kitap. Bu yýllar önce çýktýðýnda bizim için çok ilginç bir çalýþmaydý ve bu o zamanlar hep yapmak istediðimiz bir þeydi. O yýllarda fotoðrafýmýz çok güçlü deðildi ve sanki bu þiirlerle daha güçlü bir hale geliyor gibi bir hava yaratýyordu. Ama sonra zaman içinde bakýþ açýmýzda o kadar ilginç deðiþiklikler oldu ki dedik ki fotoðraf tek baþýna bir sanat dalýdýr. Ne anlatmak istiyorsa kiþi onu anlatmalýdýr. Bunun þiirle yazýyla desteklenmesi çok doðru ve saðlýklý bir þey deðil. Bir kere fotoðraf sanatýyla uðraþanlar bu bakýþ açýsýyla bakýyor olaya. Fotoðrafýn bir baþka sanat dalýyla desteklenmesine karþý çýkýyorlar.”

“Ama bir iliþkisi var. Öyle deðil mi?” Burada bizim ilgi alanýmýza giren konu, birbirlerinden nasýl beslendikleri konusu diyerek biraz üsteliyorum. “Doðru bir birlerinden etkileniyorlar, besliyorlar. Zaten fotoðraf sanatýyla uðraþan insanlarýn mutlaka bir konuyla beslenmesi gerekiyor. Estetik bir alt yapý oluþturabilmeniz için edebiyatla, resimle, þiirle ve müzikle mutlaka bir etkileþiminizin olmasý lazým. Ortaya koyduðunu fotoðrafýn bir tutarlý estetik bir tarafý olmasý için çeþitli kaynaklardan beslenmesi gerekiyor. Yoksa öbür türlü hiçbir anlamý olmuyor.”

“Þu an elimde tuttuðum Yunan Dosyasý baþlýðý altýnda çýkan bu albüme baktýðýmýzda sizin için neler ifade ediyor?” Kapaðý ve yapraklarý eskilikten sararmýþ albüme ilgiyle bakýyor.
“Tabii bir kere albüm çok ilginç. Her fotoðraf için bir þiir var. Kitaba baktýðýmýzda, önce fotoðraflarýn çekilmiþ sonra da fotoðraflara göre þiirlerin yazýlmýþ olduðunu görüyoruz. Aksi takdirde þiire göre fotoðraf çekilmesi çok zor. Önce fotoðraf çekilir sonra üzerine þiir yazýlýr. Genel olarak bu böyledir.”

“Bu albüme baktýðýnýzda yüreðinizi ýsýtan þiir hangisi?” Þiirler ve fotoðraflardan hazýrlanmýþ albüm naif yaklaþýmýyla insaný etkiliyor. “Buradaki þiirlerin hepsi birer dörtlük. Albümü açtýðýmýzda karþýmýza çýkan ilk sayfadaki fotoðrafta, yaþlý bir adamýn üzüntülü ve yorgun bir biçimde baþýný ellerinin arasýna almýþ bir görüntüsü var. Bu, beni çok etkiledi. Constantine Manos’un çektiði ve Ali Cengizkan’ýn þiirini yazdýðý fotoðrafýn altýndaki dörtlükte þöyle deniyor.”

Baþkalarý su gibi aktý denize
Araya daðlar girdi, aðardý saçlar,
Dut dalý baston iþe yaramasa da
Kayalýkta çýnlayan suyun sesi var.

Tayfun Kocaman söze devam ediyor. “Albümün biraz ilerisinde 55. sayfada baþka bir fotoðraf var. Ölümle ilgili bir fotoðraf bu. Cenazede gözü yaþlý, ölünün ardýndan yas tutan, aðlayan kadýnlarý gösteren bir fotoðraf. Kadýnlarýn yüzlerindeki acý ifadesini ve dramatik havayý çok çarpýcý bir biçimde veren bir fotoðraf. Fotoðrafýn altýnda yine Ali Cengizkan’ýn yazdýðý bir dörtlük var.”

Ölüm nereden ve nasýl gelirse geliyor
Kadýnlarý buluyor, öpülesi yüzlerini buluyor,
Saçlarýný, dudaklarýný, kaþlarýný, gözlerini buluyor,
Ölüm nereden gelirse gelsin, analarý aðlatýyor

“Bu fotoðraf beni çok etkiledi. Çünkü biliyorsunuz. ÝFOD’un her yýl yaptýðý geleneksel bir sergisi var. Geçen yýl serginin konusu ‘Siyah’ tý. Ben orada ölümü ve matem iþledim ve buradaki yaslý kadýnlarýn yüzlerindeki ifadeyi yakalamaya çalýþtým. Dolayýsýyla, ayný tarz bir çalýþmayý paylaþýyor olmak da, bu anlamda beni bu fotoðrafa yaklaþtýrýyor.”

“Sadece fotoðraf deðil, olaya þiir üzerinden baktýðýnýzda bu albümde sizi en çok etkileyen, sempatiyle baktýðýnýz sizi mutlu eden þiir ve fotoðraf hangisi oldu?” Sayfalarý karýþtýrýrken çocuk fotoðraflarýna rastlayýnca duruyor ve özellikle bir fotoðrafý iþaret ederek anlatmaya devam ediyor. “Tabii mutlaka bu albümde sadece ölüm yok ayný zamanda çocuklar da var. Çocuklar üzerine yazýlan þiirler çok hoþuma gidiyor. Albümün 11. sayfasýnda yer alan bir þiir ve fotoðraf var. Evin çatýsýnda kýz çocuklarýnýn seksek oynadýðý bir sahne görüntülenmiþ. Dörtlükte de þöyle deniyor.”

Toprak onun için ekilir, fabrika onun için
Taþlar onun için yontulur, evler onun için
Kýzlar onun için sevilir, erkekler onun için var
Çocuklar bu dünyada seksek oynasýnlar

“Çevrenizde hem fotoðraf ile hem de þiir ile uðraþan, her iki sanat dalýyla da ilgilenen sanatçýlar vardýr öyle deðil mi?” Bir anlamda bu her iki sanat dalýyla arasýndaki etkileþimi en güzel biçimde ifade eden bir durum diye düþünüyorum. Tayfun Kocaman da beni onaylýyor. “Evet, çok kýsa bir süre önce Trabzon’da tanýþtýðým bir sanatçý var. Trabzon - Maçka’yý fotoðraflayýp edebi bir dille anlatamaya çalýþan Akgün Akova isimli bir sanatçý. Gezi dergilerine yazýyor ve ayný zamanda fotoðraf çekiyor. Akgün Akova, her iki sanat dalýnda da maharetli bir insan. Yani, hem yazý yazabiliyor hem de fotoðraf çekebiliyor. Her ikisini de birleþtirerek çok hoþ zevkli ve farklý iþler yapýyor. Bu Allah vergisi bir yetenek. Akgün Akova’nýn bir ilaç firmasý için hazýrlamýþ olduðu tamamen çocuk konulu bir çalýþmasýný gördüm. Anadolu’nun çeþitli yörelerini dolaþarak çektiði çocuk fotoðraflarýna, her bir kareye özel bir yazý hazýrlamýþ ve bunu bir kitap haline getirmiþler. Mesela ben böyle yazý yazamýyorum ancak kendimi fotoðrafla ifade edebiliyorum. Ama diðer dergilerde dikkat ederseniz fotoðraflarý çekenlerle yazýlarý yazanlar farklýdýr. Her fotoðrafçý yazý yazamaz, her yazý yazan da fotoðraf çekemeyebilir. Ama baþta söylediðimiz gibi, sanatsal beslenme anlamýnda birbirlerinden etkilenirler.

“Bildiðim kadarýyla siz ÝFOD olarak da edebiyatla fotoðraf arasýndaki etkileþimi yýl içinde yürüttüðünüz etkinliklerde vurguluyorsunuz. Deðil mi?” Bununla, yýl içinde dernekte üyelere verilen seminerleri kast ediyorum ama Tayfun Kocaman bu konuya biraz farklý bir açýklama getiriyor. “1994 yýlýndan beri ÝFOD (Ýzmir Fotoðraf Sanatý Derneði) un yürüttüðü geleneksel konulu sergileri var. Konuyu bir sene önceden belirliyoruz. Ve o konu ile ilgili masa baþý çalýþmasý yapýyoruz. Bu masa baþý çalýþmalarýnda, belirlediðimiz o konuyu içerecek þekilde bir edebiyatçýyý derneðe çaðýrýyoruz. Bir edebiyatçý gelip konu hakkýnda bizimle iki üç saat boyunca söyleþi yapar. Genellikle, bu edebiyatçý arkadaþýmýz Ýzmirli Þair Asým Öztürk oluyor. Þair Asým Öztürk her yýl geleneksel sergiler için belirlediðimiz konular üzerinde araþtýrma yapar, derneðe gelir o konu hakkýnda edebi olarak düþüncelerini bizimle tartýþýr, sonra bu düþüncelerini bizim için yazar.

“Þair olarak, Asým Öztürk’ün beðendiðiniz, yüreðinizi ýsýtan þiirleri var mý?” Tayfun kocaman gülerek birden sorunca insanýn aklýna gelmiyor ama diyor. Biraz düþündükten sonra anlatmaya baþlýyor. “Asým Öztürk’ün yine sanatçý olarak beni fotoðraf olarak çok beslendiðine ve zenginleþtirdiðine inandýðým kitaplarý var. Mesela Asým Öztürk’ün Toplumsal Dönüþüm Yayýnlarýndan çýkmýþ olan ‘Taylar Ýçiyor Gölgemi’ isimli kitabýndan ‘Unuttuklarým’ isimli bir þiiri var. ‘Taylar Ýçiyor Gözlerimi’ isimli kitabýndan ‘Unuttuklarým’, insana kendi geçmiþini ve eskiyi çaðrýþtýrýyor. Bana eskiyi anýmsattýðý için olsa gerek bu þiiri seviyorum.”

Unuttuklarým Þiirinden bir dörtlük

Kendini býrakýp çýkardý düþüyle
sokaklara,
yaðmurlu günleri severdi
damlalar gibi
Direklere gerili tellerde durmayý,
Ne çok sevdiði þey vardý
Söylemek o kadar kolay mý?

Asým Öztürk – Taylar Ýçiyor Gözlerimi Kitabýndan

“Onun dýþýnda hangi þairler ve þiirler var?” Gülüyor ve ben yine Asým Öztürk’ten bahsedeceðim diyor. “ ‘Gecede Kaldý Zaman’ þiirini beni çok etkiliyor. Biliyorsunuz, fotoðrafta zaman kavramý çok önemlidir. Fotoðrafçýlar olarak bizim belirgin bir zaman problemimiz var her halde. O nedenle, bunlar bizim hep dikkatimizi çeken çalýþmalar oluyor.
Zaman öðesini çok zengin biçimde kullandýðý ve iþlediði için ilgimi çeken ‘Gecede Kaldý Zaman’ isimli þiiri, Bumerang Yayýnlarýndan çýkan ‘Yosun Tutmuyor Yaramý’ isimli kitabýndan alýnmýþtýr. Bu arada þiir kitaplarýnýn kapaklarýnda da hep fotoðraflar vardýr. Bu da etkileþim anlamýnda ilginç bir durumdur.”

Gecede Kaldý Zaman

Bir kentin kirlendiðini göremedin
Alevler sararken dudaklarýný
Ýþsizlik,
Yenilgi,
Umutsuzluk
Bir baþýnaydýn korkularýnla
Hiç sen özlemedin ki beni
Sevgisiz gecelerde kaldý zaman

Asým Öztürk - ‘Yosun Tutmuyor Yaramý’ Kitabýndan alýnmýþtýr.

“Gelelim, aný, gezi, öykü, inceleme gibi diðer türlere ve bunlarýn fotoðrafla olan etkileþimlerine” Aný gezi deyince belli ki Tayfun Kocaman hazýrlýklý hemen ‘Haluk Uygur’ diyor. “Benim gezi, aný deyince aklýma bir isim geliyor. ‘Haluk Uygur’ Adanalý bir doktor arkadaþýmýz. Bir fotoðraf ustasý diyelim. Onun çektiði mekanlarla ilgili yazdýðý edebi deðeri olan düz yazýlarý var. Çektiði mekanlarý, mesela ‘Akören Kiliseleri’ ni anlattýðý ‘Az Gittik Uz Gittik/Bir Gezginin Notlarý’ isimli kitabý var. Bu kitapta, gezdiði ve fotoðrafladýðý Akören Kiliselerini ayrýntýlý ve akýcý bir dille anlatýlýyor. Haluk Uygur birkaç sene boyunca dinlerle ilgili çalýþmalar yaptý. Camiler, kiliseler, havralar gibi dini mekanlarýn fotoðraflarýný çekti Geçen yýl inançlar konusunda yapmýþ olduðu bu fotoðraf çalýþmasýný, Ýzmir Canon Erkayalar Sanat Galerisinde, ‘Ýnançlar’ sergisi olarak açtý. Dinler gibi zengin konular, geniþ bir zamana yayýlan kültürü yansýttýðý için çok renkli bir malzeme oluþturuyor.”

“Peki, bunun dýþýnda kimleri okuyorsunuz?” Tayfun Kocaman bir an için duruyor ve sonra devam ediyor. “Bir ara Oruç Aruoba’ýn kitaplarýný deliler gibi okuduðumu anýmsýyorum. Onun Metis Yayýnlarýndan çýkan ‘Uzak’ ve yine Metis Yayýnlarýndan çýkan ‘Yakýn’ isimli iki kitabýný almýþtým. Bizimde o dönemde, ÝFOD olarak iþlediðimiz ‘Uzak ve Yakýn’ konulu bir çalýþmamýz vardý. Þu an yazarýný hatýrlayamadýðým ‘Öteki’ diye bir kitap bulmuþtum. Onu okuyordum. Ayný dönemde, bir yandan kitabý okurken ‘Öteki’ konulu serginin çalýþmasý için fotoðraf çekiyorduk. Yani, fotoðraf çalýþmalarý kitaplarla hep iç içe gidiyor”

“Sonra, son yýllarda fotoðraf konulu çok sayýda kitap piyasaya çýktý ama bunlar arasýnda fotoðrafý felsefi açýdan ele alan ve analiz eden kitaplarýn yeri özel olmalý diye düþünüyorum” deyince Tayfun Kocaman da beni destekliyor. Ayný fikirde olmalý ki ‘Mesela, Susan Sontang’ diyor’ ben kendi hesabýma Camera Lucida’sý ile ‘Roland Barthes’ý tercih ederim ama sonuçta ortak bir noktada buluþuyoruz. “Felsefe, yazý ve fotoðrafý bir arada harmanlayan, aralarýndaki iliþkiyi derinlemesine analiz eden düþünürlerden üç kiþi aklýma geliyor. Susan Sontang, Roland Barthes ve John Berger. Bunlardan görsel imgelemin zenginliði açýsýndan, daha derinlikli bir dünya yaratmasýyla Roland Barthes’ýn da felsefi yaklaþým içeren yazýlarýnýn özel bir yeri var. Roland Barthes, fotoðrafýn, görüntünün felsefesini yapýyor. Roland Barthes’ýn Metis Yayýnlarýndan çýkan ‘Yazýnýn Sýfýr Derecesi’ ve Altý Kýrk Beþ Yayýnlarýndan çýkan ‘Camera Lucida’ isimli eserleri en çok bilinenler ararsýnda yer alýyor. Susan Sontang ise fotoðraf üzerinden yazan bir düþünür, araþtýrmacý ve felsefeci. Hayatý fotoðraf üzerinden anlatan yazýlarýyla, hem hayatý hem de onun görüntüsü üzerinden fotoðrafý analiz ediyor. Susan Sontang’ýn, Altý Kýrk Beþ Yayýnlarýndan çýkan ‘Fotoðraf Üzerine’ ve Agora Yayýnlarýndan çýkan ‘Baþkasýnýn Acýsýna Bakmak’ isimli kitaplarý ilk akla gelenler. .John Berger ise bir gösterge bilim ustasý. Hayata akademik açýdan bakýyor. Gündelik hayatta göremediðimiz ayrýntýlarý yazýya dökerek bizlere çok zengin imgelemler vasýtasýyla aktarýyor. Zengin bir görme biçimi ve algýlamasý var. John Berger’in Metis Seçkiler Dizisinden çýkan ‘O Ana Adanmýþ’ isimli bir kitabý bulunuyor. Son olarak, bir baþý ucu kitabýndan ve fotoðraf konusunda yüzyýla damgasýný vurmuþ bir adamdan bahsetmeden geçmeyelim istiyorum. Henri Cartier-Bresson. Yazý Görüntü Ses Yayýnlarýndan çýkan ‘Karar Aný’ çok sayýda fotoðraf tutkununun baþ ucu olmuþ bir kitaptýr. Ýlker Maga tarafýndan yayýna hazýrlanan Henri Cartier Bresson’un bu kitabýnýn sunuþ yazýsýnda, ‘bu kitap, fotoðrafýn manifestosudur’ deniyor. Henri Cartier-Bresson, fotoðraf yoluyla hayattan kýsa öyküler anlatan bir sanatçýydý. Ýnsanla bire bir sýcak iletiþim kuran fotoðraflarý ve ‘aný yakalamadaki’ ustalýðýyla fotoðrafýn en büyük ustalarýndan biri oldu. Yazma yeteneði öldükten sonra ortaya çýkan bir fotoðraf ustasýydý. ”

“Fotoðraf ve düþünce içerikli yazýlar sadece yabancýlarýn kaleminden çýkýyormuþ gibi yanlýþ bir izlenim var. Türkiye’de bu tarz yazanlar var mý?” Tayfun Kocaman bu düþüncemi destekliyor, ‘olmaz olur mu? Çok sayýda saygýn isim var. Türkiye’de yazan sanatçýlarý atlamayalým, onlarýnda adlarýný yazalým’ diyor. “ Türkiye’de bu tarz yazan çok sayýda önemli yazarýmýz var. Aklýmýza ilk gelenlerden bir iki isim verelim. Baþta fotoðraf sanatçýsý Nazif Topçuoðlu var. Yapý Kredi Yayýnlarýndan çýkmýþ olan üç kitabýný hatýrlamakta fayda var. ‘Fotoðraf Gösterir Ama…’, ‘Fotoðraf Ölmedi Ama Tuhaf Kokuyor’, ‘Ýyi Fotoðraf Nasýl Oluyor Yani’ isimli kitaplarý fotoðraf sanatýna incelikli bir bakýþ açýsýyla yaklaþan eserler.
Nazif Topçuoðlu’nun ‘Fotoðraf Ölmedi Ama Tuhaf Kokuyor’ kitabýnýn arka kapak yazýsý, hem yaþadýðýmýz çaða ýþýk tutarken hem de insanýn hayata fotoðraf üzerinden nasýl tutunmaya çalýþtýðýný göstermesi bakýmýndan ilginç. ‘Bollaþan endüstri ürünlerinin gündelik hayatta yarattýðý deðiþime karþý bir reaksiyon olarak ortaya çýkan romantik ideolojiye göre, çocuklarýn doðanýn elçileri olarak saf ve bozulmamýþ bir masumiyete sahip olduklarýna inanýlýrdý. Çürümekte olan maddeci toplum düzeni içinde onlarýn büyüdükçe bu deðerlerini yitirdikleri varsayýlýrdý. Çocukluk "iyi" bir þeydi, fakat ne yazýk ki büyüyünce bitiyordu. Peter Pan hikayesindeki gibi 'zamaný durdurup hep çocuk kalmak' biçiminde özetlenebilecek olan bu romantik hevesin ideal enstrümaný olarak fotoðrafçýlýk ortaya çýkmýþtý. Çünkü fotoðraflar zamaný durdurmaktaydý, her fotoðraf bir anýn ölümünü göstermekteydi. Negatif açýdan da, çocukluðun büyümeyle deðil, ölüm ile sona erebileceði gerçeði ve bunun (da) fotoðraflanmasý söz konusu oluyordu. Ölüm, zamaný durdurmanýn radikal bir yoluydu (!)’(Arka Kapak)”

“Öte yandan, Ankara’dan Tuðrul Çakar var. Tuðrul Çakar hem fotoðraf hem yazý üzerine çok güzel derinlikli çalýþmalarý olan atlanmamasý gereken isimlerden biri. Mesela, ‘Türk Fotoðrafçýlarý Kütüphanesi 9’ Antartist Yayýnlarýndan, ‘Akþamüstü Yine Hüzün’ Ýmge Yayýnlarýndan ve ‘Ýki Hayat Çek Usta’ Komer Yayýnlarýndan çýktý. ‘Ýki Hayat Çek Usta’ bir öykü kitabý. ‘Bir Buçuk Bol Acýlý Negatif’ alt baþlýðý ile yayýnlanan kitapta, Tuðrul Çakar’ýn fotoðraf çekmek için çýktýðý Doðu Anadolu gezisi sýrasýnda konakladýðý bir köyde gördüðü ve yaþadýklarýndan oluþuyor. Yazar, tanýklýk ettiði olaylarý öyküsel bir dille anlatýyor.”

“Yine, Tuðrul Çakar’ýn özellikle üzerinde durulmasý gereken bir baþka kitabý ise ‘Akþamüstü Yine Hüzün’. Kitabýn arka kapaðýnda, yazar Oruç Aruoba’nýn kitap hakkýnda yazdýklarý, Tuðrul Çakar’ýn fotoðrafa ve hayata bakýþýný göstermesi bakýmýndan önemli. Oruç Aruoba, Tuðrul Çakar’ýn kaleme aldýðý ‘Akþamüstü Yine Hüzün’ için þöyle diyor. ‘Göz ile sözün bir araya getirilmesi zordur. Görülmüþ ya da görüntülenmiþ bir þeyin anlamýnýn sözelleþtirilmesi, yazýya aktarýlmasý, anlatý haline getirilmesi, çok özel anlam dönüþtürülmelerini gerektirir. Tuðrul Çakar, fotoðrafçý olarak, yazar olmanýn da bir yolunu bulmuþ, anlaþýlan kameranýn arkasýna geçiþindeki rahatlýkla kalemini eline almýþ ve gözünün gösterdiklerini söylediði söze aktarmýþ. O zaman okura da özel bir iþ düþüyor; sözün anlamýný kavrayýp, geriye, gözün anlamýna çevirmek…Bu da zor bir iþ.’ (Oruç Aruoba)”

“Yine Ankaralý olup Ýstanbul’da yaþayan Çerkes Karadað var. O da fotoðraf ve yazýyla ilgilenen kýymetli isimlerden biridir. Son yýllarda, edebiyat dünyasýyla ilgili ayrýntýlý çalýþmalar yapýyor. Doruk Yayýnlarýndan çýkan ‘Öteki Yüz’ ve ‘Fotoðrafçýyla Diyaloglar’, Ýmge Yayýnevinden çýkan ‘Sözde Fotoðraf’ ve Dost Yayýnlarýndan yayýnlanan ‘Nüans’ kitaplarýndan bazýlarý. Çerkes Karadað’ýn ‘Sözde Fotoðraf’ isimli kitabýnýn arka kapaðýndaki sunuþ yazýsý, sanatçýnýn hem fotoðraf hem de yazýyý nasýl ustalýkla ele aldýðýný anlatýr.‘‘Sözde Fotoðraf’, görüntülerin büyüsünü ve gizemini yaþayan bir fotoðrafçýnýn düþünce ve deneyimlerini kapsayan bir çalýþma. ‘Sözde Fotoðrafta’ güdülen amaç, görme biçimini, görüntülerin taþýdýðý anlamlarý ele alarak görüntülerle kuþatýlmýþ okuyucularýn düþünsel bir tartýþma ortamýna kavuþturulmasýna katkýda bulunmak; görünümlerden görüntülere uzanan süreçte fotoðrafýn varlýk nedenlerini, imgesel yanýlsamalarý ve fotoðrafý doðru anlamanýn ve algýlamanýn ipuçlarýný vermek. Çerkes Karadað bu kitapta, yer alan deyiþlerinde, paylaþýma sunulan ve dolaþýmda olan tüm fotoðraf görüntülerinde gerçeklikle kurmacayý, doðayla doðanýn bir parçasý olan insaný, insan yüzlerini, kamerayý ve fotoðrafik görüþü irdeliyor; fotoðrafý fotoðraf yapan dinamikleri sunarak okuyucunun görüntü olgusunu farklý boyutlarýyla kavramasýna önemli, katkýda bulunuyor. Her iki isimde düz yazýyla ilgilenen sanatçýlar. Son dönemde, Çerkes Karadað’ýn fotoðraf olgusunu irdeleyen çok sayýda kitabý çýktý. Tuðrul Çakar’ýn ise duyduklarýný, gördüklerini, yaþadýklarýný, tanýklýk ettiklerini konu alan denemeler biçimde yazýlarý ve kitaplarý var.’”

“Fotoðrafýn bir de belgeci yönü var deðil mi?” sorusuna, Tayfun Kocaman ‘kesinlikle’ diyor. “ 1970 yýlýnda, fotoðrafa ilk baþladýðým yýllarda benim de amacým ‘yaþadýðým çaðý kaydetmekti’. Benden sonra gelecek olan kuþaklara, bir ‘belge’ býrakmaktý. 1970’li yýllarda, bugünkü gibi iletiþim çok fazla deðildi. Fotoðraf çok yaygýn deðildi. 1980’li yýllarýn ikinci yarýsýndan itibaren ben bu fikrimden vazgeçmeye baþladým. Baktým ki, belgeleme olayý çok hýzlý bir þekilde bizim dýþýmýzda profesyonel medya tarafýndan yapýlýyor. Haber yapýlýyor. Her dakika her yerde bir kameran ve bir fotoðrafçý görebilmek mümkün. SÝPA ve MAGNUM gibi çok ünlü ajanslar var. O zaman, bana bir þey kalmýyor diye düþünmeye baþladým. Hele son beþ yýldýr, dijital fotoðrafçýlýk ve uydudan haberleþme çýktý çýkalý iletiþim çok hýzlandý. Artýk herkes elindeki cep telefonlarýyla bile rahatlýkla fotoðraf çekebiliyor. Bizim belgeselci bir yaklaþýmýn artýk çok anlamý kalmadý diye düþünüyorum.”

Belgesel fotoðrafçýlýk deyince, Anadolu’yu ilk görüntüleyenler aklýmýza geliyor ve söyleþi kurallarýný bir yana býrakýp hep bir aðýzdan konuþmaya baþlýyoruz. Ben hemen ‘Fikret Otyam’ diyorum, Tayfun Kocaman ‘Yaþar Kemal’ diyor ve anlatamaya baþlýyor. “Mesela, Çukurova deyince benim aklýma ilk olarak ‘Yaþar Kemal’ geliyor. O, yazýlarýnda Çukurova’yý konu eder ve toplumsal sorunlarý iþler ve bu yolla toplumun sözel bir fotoðrafýný çeker. Öte yandan, bildiðim kadarýyla Fikret Otyam Anadolu’yu ilk defa köy köy dolaþýp fotoðraf çeken ve çektiði fotoðraflarý yazan ilk gazetecidir, ilk yazardýr. Belgesel fotoðraf, toplumsal konulardan oluþan karelerdir. Özellikle, 1980 öncesi belgesel fotoðrafçýlarý, Anadolu köylerini tek tek dolaþarak belge fotoðrafý çekmiþlerdir. Fikret Otyam, Yörükleri, Alevileri, Güney Doðu Anadolu Köylerini tek tek dolaþarak, oradaki yaþamý belgelemiþ. Daha sonra oturup buradaki hayatý anlatmýþtýr. Bizim bilmediðimiz, ufak tefek, saðda solda çalýþmalar olmuþtur ama geniþ çaplý olarak ilk defa böyle bir çalýþmayý Fikret Otyam yapmýþtýr. Anadolu insanýný çok iyi anlatan, incelikli anlatan yazar Orhan Kemal’dir. Kýsa bir süre önce, Nuri Bilge Ceylan’ýn fotoðraflarý internette yayýnlandý. O fotoðraflarda, Orhan Kemal’in romanlarýnda, Fikret Otyam’ýn yazýlarýnda anlattýðý insanlarý görebilmek mümkün.”

“Siyah beyaz fotoðraf þiire neden yakýndýr?” Öylesine damdan düþer gibi pat diye soruyorum ki Tayfun Kocaman bir an yüzüme baka kalýyor. Sonra kendini toparlayýp soruya yanýtlýyor. “O neden yakýn olabilir? Düþündüðümde, sanki þiir daha soyut bir yazý stili. Yani, þiir düz yazýya nazaran çok zengin imgelemlerle donatýlmýþ, daha soyut bir anlatým þekli olarak tanýmlanabilir. Siyah - Beyaz fotoðrafýn normal bir fotoðrafa nazaran çok soyut bir anlatým olduðunu düþünürüm. Siyah -Beyaz fotoðrafta çok zengin bir alt okuma vardýr. Anlatmak istediðiniz konuyu, ön plana çýkartacak þekilde renkleri kullanýyorsunuz. Burada renkleri kullanýyorsunuz derken, en siyahtan en beyaza doðru 10 tane renk kast ediliyor. Yani, tonlarý kullanarak anlatmak istediðinizi ortaya çýkartýyorsunuz. Biz bütün dünyayý renkli ve çok cazip görüyoruz. Fotoðrafý renklerden soyutladýðýnýz, siyah - beyaza indirgediðiniz zaman farklý bir dünyaya gitmiþ oluyorsunuz. Ýþte, o farklý dünyada fotoðraf ve þiirle daha iyi örtüþüyor.”

“Bu arada, internetten hep þiir ve fotoðraf gösterileri elimize geçer. Mesela en çok eserlerinden yararlanýlan þairler arasýnda baþta Can Yücel, Nazým Hikmet, Orhan Veli Kanýk, Özdemir Asaf gibi çok sevilen þairler gelir. Bir fotoðraf sanatçýsý olarak sizin bu þairlerle aranýz nasýl?” Daha soruyu sorarken, cümlemi tamamlamaya fýrsat kalmadan hemen ‘Ben bir kere Can Yücel’i çok severim diyor’ ve devam ediyor. “Can Yücel’i hakikaten çok severim çünkü söylemek istediði þeyi ‘pat’ diye söyleyen bir þairdir. Lafý hiç dolandýrmadan ne demek istiyorsa, tüm çýplaklýðýyla hiç sakýnmadan söylediði sözlerle, þiirleriyle insaný vurur. Evet, Can Yücel þiirleriyle insaný ‘vurur’. Fotoðraf da öyledir. Ýyi fotoðrafýn insaný ‘zýnk’ diye yerinde ‘durdurma gücü ’ vardýr. O fotoðrafý gördüðünüz anda olduðunuz yerde ‘kalýrsýnýz’. Burada amaç, insanlarý ‘durdurmak’, ‘sarsmak’, ‘düþündürmek’, ‘bir þeyler anlatmaktýr’. Fotoðraf size düþündüklerini, ‘en kýsa’ ve ‘en çarpýcý’ yoldan anlatmaya çalýþýr. Öyle, fotoðrafýn karþýsýnda kala kalýrsýnýz. Ýþte, bu fotoðrafýn ‘vurucu’ gücüdür. Ayný ‘vurucu’ gücü, Can Yücel þiirlerinde görebilirsiniz. Ben bir yazar olsam düþüncelerimi anlatmak istediðim zaman 100 sayfalýk bir kitap da yazarým ama bunu fotoðrafta bunu tek bir kare ile anlatýyorsunuz. Þiir de ise çok kýsa bir dörtlükle de söylemek istediðinizi anlatabilirsiniz. Þiirin düz yazýya göre, anlatmak istediðini çok kýsa, öz, vurucu ve zengin bir þekilde anlatabilme özelliði var. Bence, fotoðraf ve þiir mümkün ve en kýsa yoldan anlatmak istediðini anlatma yoludur. Sonra, Ece Ayhan, Orhan Veli ve Özdemir Asaf çok sevdiklerimin arasýnda yer alýyor.”

“Bu saydýðýnýz þairler arasýnda hangisi fotoðrafa daha yatkýn?” Tek kelime çýkýyor aðzýndan ‘Özdemir Asaf’ diyor. “ ÝFOD’un ‘Siyah’ konulu son geleneksel sergisinde, bir fotoðraf sanatçýsý arkadaþýmýz Yusuf Tuvi, þair Özdemir Asaf’ýn bir dizesinden yola çýkarak bir çalýþma yapmýþtý. Fotoðrafýn üzerinde ‘ Bütün renkler hýzla kirleniyordu birinciliði beyaza verdiler’ dizesi kullanýldý. Bu dizenin altýnda da Yusuf Tuvi’nin kendi eklediði ‘Bütün renkler artýk siyah’ isimli yazý yer alýyordu. Fotoðraf beyazdan siyaha giden bir renk skalasý þeklinde bir çalýþmaydý. Önce beyaz vardý. Sonra bütün renklerin yavaþ yavaþ siyaha döndüðü ve kirlendi þeklinde bir anlam çýkýyordu. ”

“Can Yücel’i çok seviyorum demiþtiniz. Can Yücel’in hangi þiiri yüreðinizi ýsýtýyor?” Kýsaca ‘Tersten Yaþamak’ diyor ve þiiri bizimle paylaþarak söyleþiyi bitiriyor.

Tersten Yaþamak

Yaþamýn en tatsýz tarafý sona eriþ þeklidir..
Þüphesiz ki yaþamý tersten yaþamak
Daha güzel,
hatta mükemmel olurdu.
Nasýl mý ?

Camide, musalla taþýnda uyanýyorsunuz.
Bir tahta sandýk içersinde,
Herkes karþýnýzda saf durmuþ,
iyiliðinize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmiþ vaziyette.
Tabuttan doðruluyorsunuz, yaþlý, olgun ve
aðýrbaþlý olarak.

Herkes etrafýnýzda,
büyük bir itibar, iltifatlar,
çocuklar torunlar hepsi hazýr.
Arabanýza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doðar doðmaz devlet size maaþ baðlýyor,

aylýk veya üç ayda bir maaþýnýzý alýyorsunuz.
Ne güzel, hazýr maaþ, hazýr ev....
Altmýþlý yaþlara kadar her
þey garanti,
huzur içinde yaþýyorsunuz.

Saðlýðýnýz gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor,
kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalýþmak istiyorsunuz ve iþe ilk
baþladýðýnýz gün size hoþ geldin
hediyesi olarak bir plaket ve altýn kol
saati veriyor patronunuz..
Genel Müdürlük veya bunun gibi yüksek bir
makamdan tecrübeli bir insan
olarak iþe baþlýyorsunuz.
Herkes karþýnýzda el pençe divan...
Vücudunuzda da bazý hoþa giden
diriliþler de baþlýyor.

Gittikçe zayýflýyor forma giriyorsunuz.
Diðer hormonsal aktiviteler
artýyor, fevkalade....
Aman ne güzel günler baþlýyor...
Derken bir gün
patron size artýk üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor.
Bu arada babanýz ortaya çýkmýþ, "fazla çalýþtýn" diyor,
"artýk eve dön, iþi býrak,
okumaya baþla, harçlýðýn benden olsun..."
Keyfe bakar mýsýnýz ?
Okuduðunuz dersler gittikçe kolaylaþýyor.
Ekmek elden, su gölden bir dönem baþlýyor.

Partiler, diskotekler, kýzlarýn sayýsý artýyor.
Derken, anne ve babanýz sizi götürüp
getirmeye baþlýyor,
araba kullanma derdi de yok artýk....
Günün birinde sizi okuldan da alýyorlar,
"evde otur, keyfine bak,
oyuncaklarýnla oyna"
diyorlar..
Mamanýz aðzýnýza veriliyor,
zaman zaman altýnýzý bile temizliyorlar,
hatta bu durum alýþkanlýk yaratýyor ve
hiç tuvalet kullanmamaya baþlýyorsunuz.
Derken
anneniz bir gün size süt verme kararýný
alýyor ve
baþka bir keyifli dönem baþlýyor.
Mama artýk her yerde,
her an ve
en taze þeklinde hazýr.
Bir gün

karanlýk fakat güvenli ve ýlýk bir ortama
giriyorsunuz.
Beslenmek için
aðzýnýzý açmaya dahi gerek yok;
Bir kordondan besleniyor,
sýcacýk,
yumuþacýk,
gürültü ve patýrtýsýz bir
ortamda döne döne yaþýyorsunuz.
Sonra küçülüyor, küçülüyor,
ufacýk bir
hücre halini
alýyorsunuz.
Ve günün
birinde
hayatýnýz bitiyor...

Can Yücel.









Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.