..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsanýn en iyi tarafý ürperebilmesidir. -Andre Gide
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




24 Aðustos 2007
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika  
Ýlhan Berk’in þiirlerine, Sait Faik öykülerine vurgun bir gravür sanatçýsý. Adý Fatih Mika.

Seval Deniz Karahaliloðlu


‘‘Sinarit Baba’ öyküsünde balýkçýlar vardýr. Bir kayanýn olduðu yere demir atarlar ve Sait Faik onlara denizin altýndaki Sinarit Baba’nýn hikayesini anlatýr. ‘Sinarit Baba’ artýk çok yaþlanmýþtýr ve ölmek istemektedir. Sinarit Baba, ‘öyle bir balýkçýnýn elinde öleyim ki hem bu ölüm anlamlý olsun, hem de bu balýkçý beni hak etmiþ olsun’ der. Tek tek bütün balýkçýlarýn zokalarýný koklar, kusurlarýný bulur, kendisini yakalamayý hak etmedikleri kanýsýna varýr. Birdenbire, bu balýkçýlardan bir tanesini gözü tutar. Onun iyi taraflarýný görür. Ve o balýkçýnýn zokasýný bilerek yutar. Ve zokayý yutar yutmaz anlar ki bu adam da aslýnda onu hak etmemiþtir. Çünkü balýkçýnýn olumlu gibi gözükmesinin nedeni daha önce hiç ciddi bir sýnavdan geçmemiþ olmasýndandýr. Ben, ‘Sinarit Baba’ gravürünü deniz altýndaki maðaralarda deniz dibinde yaþayan ‘Sinarit Baba’nýn görsel, estetik deðerlerini ortaya çýkarmak için yaptým.”


:EEIC:
Ýlhan Berk’in Þiirleri ve Sait Faik’in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika

Seval Deniz Karahaliloðlu

Ýlhan Berk’in þiirlerine, Sait Faik öykülerine vurgun bir gravür sanatçýsý. Adý Fatih Mika. Osmanlý Laleleri, en son çalýþtýðý Karagöz ve Hacivat Serisi bir yana, Ýlhan Berk’in eskizleri ile koyun koyuna yatan þiirleri için ‘gravür yapmasaydým çok ayýp olurdu’ diyen, Sinarit Baba’nýn, Kýrlangýç Yuvasýnýn, Son Kuþlarýn ve Dülger Balýðýnýn hikayesinin izlerini gravürde süren bir sanatçý. Þiirle, öyküyle ‘el kapmaca oynayan’ gravürler yapan þiir ve öykü aþýklýsý Fatih Mika ile sohbete doðal olarak Ýlhan Berk ile baþlýyoruz.

“Söze, þair Ýlhan Berk’in þiiri ve eskizleriyle baþlamak istiyorum. Þiir ve gravür ayný potada nasýl birlikte eridi?” Hakikaten þiir gravürü nasýl bu kadar iyi besler acaba diye düþünmekten insan kendisini alamýyor. “1990’lý yýllarýn baþýnda, Hürriyet Gösteri Dergisinin bir sayýsýnda Ýlhan Berk’in, Fikret Otyam tarafýndan çekilmiþ bir fotoðrafý vardý. Ben bu fotoðrafý görünce çarpýldým. O yýllarda, ayný derginin çeþitli sayýlarýnda Ýlhan Berk eskizleriyle birlikte þiirleri de yayýnlanýyordu. Artýk bu o kadar yan yana gelmiþ iki estetik deðeri birleþtirmezsem kendime karþý çok ayýp etmiþ oldurdum. Ýlhan Berk’in ‘Adlandýrmak Ölümdür’ isimli þiiri beni çok etkiledi, Fikret Otyam’ýn çektiði fotoðrafla bir araya gelince tek kelime ile çarpýldým. Ve o gravürü mutlaka yapmak zorunda olduðumu hissettim. Anýmsadýðým kadarýyla þiir þöyleydi”

Anlatýyor Her Þey
Her þey, her þey ay gözleyen Babil'le baþladý.
Adlar onu izledi.
Adlandýrýnca, her þey sýkýcý oldu.
Sessizlik bozuldu.
Büyük sessizlik.
Diyorsun tarihte hayvan adlarýna hiç rastlanmaz.
Çiçek adlarýyla seslere de... Sesler ki... her þeydir.
Unutmam her þey dünyanýn bir ucundan tutuyordu.
Baktým zaman adýný alýnca tanýnmaz oldu.
Adýný bir türlü usunda tutamýyordu bir kuþ.
Sýra daðlara geldiðinde, adlarýný bilmiyordu hiçbiri.
Ne güzel.
Adlandýrmak ölümdür!
Nerden baksak kendini anlatýyor her þey.
Fatih, kýsa boyluydu.
Bir firavuninciri yetiþtiricisiydi Amos.
Farabi, esmerdi.
Ah, hiç tanýþmamalýydýk adlarla.
Adlarla gördüðümüz dünya, dünya deðildir.
Bu yüzden yeryüzünü görmeden göçüp gidiyoruz.
Aðýrlýðý olmayan yoktur.
Buradan baþlamalýydýk.
Çýlgýn zaman dýþarýda kaldý.
Bölündük.
Artýk ne yazarsak ölümü yazarýz, ölümü ve zamaný.
Neden bilmem ölümü artýk dikey okuyorum.
Siz de deneyin.
Deðer bu.
Burada kesiyorum.
Duydum bir ot konuþuyor kendince.
Hem kuþlarýn doðum gününde olacaðým.
Gece beni bekliyor.
Yolu biliyoruz.

Ýlhan Berk

Fatih Mika, ‘Adlandýrmak Ölümdür’ üzerine konuþmaya devam ediyor. “Ýlhan Berk, ‘Adlandýrmak Ölümdür’ þiirinde, adlandýrýlýnca her þeyin sýkýcý olduðundan bahsediyordu. Bana göre, bu çok doðru bir yaklaþým. Nesne isimlerden daha büyük bir þeydir. Bir emleye istediðiniz kadar sýfat ekleyin yine de onu layýkýyla tanýmlayamazsýnýz. Yine de, onun birçok özelliði dýþarýda kalacaktýr. Nesneyi adlandýrarak tanýmladýðýnýzý zannedersiniz ama sadece nesne hakkýnda ipuçlarý verirsiniz ki bu da nesneye karþý ‘haksýzlýk’ olur. Eðer verdiðiniz adýn nesnenin kendisi olduðunu iddia ederseniz isim gerçekten ‘sýkýcý’ olur. Bunu yine en iyi Ýlhan Berk’in kendisi Gösteri Dergisinin 1981 Nisan sayýsýnda yayýnlanan ‘Ým Ad Deðildi Daha’ isimli yazýsý anlatýyor. Ýlhan Berk, ‘Ým Ad Deðildi Daha’ isimli yazýsýnda þöyle diyor. ‘Bir zamanlar sözcüklerin bizim dýþýmýzda da yaþamlarý vardý, ama anlamlarý yoktu. (Anlam sýkýcýdýr. Bencildir. Günde üç kez aynada kendine bakar. Baðlar. Adlandýrýr. Adlandýrmak ölümdür.) Eskiden bir ustura, bir su kovasý, bir at yan yana geliyordu. Dünya anlaþýlmak için deðildir. Eskiden sözcüklerle bu denli yakýnlýðýmýz yoktu. Balkon ile tanýþmamýz yenidir. (Balkon çocukluðumuzdur.) Kýrmýzý sesti eskiden. Nergis kendi adýný bilmezdi, aklýna estiði gibi yaþardý. Ölüm sözcüðü eskiden de iki heceydi, evlere girer çýkar, yatak turlarý atar, aðaçlarla alay ederdi.’ Ýþte Ýlhan Berk’in iþte bu dizeleri ve eskizleri Fikret Otyam’ýn fotoðrafý ile birleþince artýk yapacak bir þey kalmamýþtý. Bana da onun gravürünü yapmak düþtü.

“Bu Ýlhan Berk þiirleri ve eskizleri tutkusu sonra bir dizi çalýþmaya neden oldu galiba öyle deðil mi?” Fatih Mika gülümsüyor. Hafif çenesini sývazlayarak konuþmaya devam ediyor.
“Ýlhan Berk’in 1962 yýlýnda yayýnlanmýþ olan ‘Mýsýrkalyoniðne’ isimli bir þiir kitabý elime geçtiðinde o kitaptaki þiirlerden de çok etkilendim. Ve bir ilhan Berk gravür serisi yapmaya karar verdim. ‘Mýsýrkalyoniðne’ isimli kitaptaki þiirlerden yola çýkarak 10 Gravürden oluþan bir Ýlhan Berk Serisi hazýrladým. Ýlhan Berk’in þiirlerinde, imgecilik olgusu görselliði ön plana çýkarýyor. Bu da bana çok büyük bir zenginlik saðlýyor ve bir gravür sanatçýsý olarak beni besliyor. O nedenle, Ýlhan Berk’in zengin imgelerle insaný çarpan þiirleri daima benim gravürlerime esin kaynaðý olmuþtur. Aslýnda neden bir Ýlhan Berk Gravür serisi yapmak isteðim sorusuna en doðru cevabý, yine Ýlhan Berk’in Mýsýrkalyoniðne kitabýndaki þiirlerde bulabilirsiniz.”

DELTA

deltaya indiler o eskiden saçlarý uzayan kadýnlar
kelt uzun egemenlikleri kuzeyuç egemenlikleri / uygarlýk
tecim gerisinde ve kayser gerisinde o denizlere, lu devletinden
bayan wen-ciang'ýn güzel uzaklýðýnýn mercurus göðüne/o benim
dediðim

göðün sarayý çarþýlara///en çok oralara, yahudiyeye xo kuþlarýn
çizili uçtuðu göðe, kuzeyuca/ çok geçmeden de bizim buralara
döndüler
bizim buralarda bir yaðmur býrakýrdým // o bir deniz gibi
duran þimdi bizim kayserimiz minos'a,
iyi dedim dýþardaki gökyüzü/
ay arabasý/
sonra büyük kargaþalýklar çýktý
durmuþ denizi ölçmüþtük
ve hâlâ oralarda adým güzeldi / durmadan bir ilkçað göðünü
ararlardý / annemin resimleri yalnýzlýðýna ve sessizliðine varýrdý
ve oradaydým ben bunluk günlerim sabahlara kadar beyaz
sabahlara kadar ben
kelt'in güneyinde büyük bir deniz vardýr
oturdum uzun uzun yukarý baktým

Mýsýrkalyoniðne- Ýlhan Berk

HAN YÜ YAZITI

Bir Çin erkeni yaþadýðým evin üstündeki gök.
Hey, sýkýntýnýn pencereleri! Beyazsakal. Sýðýnaklara girin!
Benim ülkemin güney sýnýrýna yakýn bir deniz sýk sýk kabarmakta.
Ölüyor musunuz, büyüyorum?
Sabahýn kuyruðunda sizi bekliyorum.
Ýyi dedim az sonra sevgiye girdik. Kýrmýzý, rüzgârýn elleri.
Çou dukasý beyaz.
Hey, yaðmur! Doða, hey! Girin sýðýnaklarýnýza!
Baskýyý yazacaðým.
Mýsýrkalyoniðne – Ýlhan Berk


“Gelelim Sait Faik öykülerine ve gravürde býraktýðý izlere? Sait Faik öyküleri neden sizin için bu kadar önemli?” Özellikle balýklar ve kuþlar. Eðer bir gün yolunuz Fatih Mika’nin sergisine düþerse, her balýk ve kuþ gravürünün özel bir öyküsü olduðunu unutmayýn. Fatih Mika Sait Faik öykülerine kuþlarý anlatmakla baþlýyor. ‘Sait Faik’in Abasýyanýk deyince, ilk aklýma gelen ‘Kýrlangýç Yuvasýndaki Kadýn’ isimli öyküsü. 1993 yýlýnda Ýstanbul’da bir sergi açmak istiyordum. Hiç beklemediðim þekilde, sergi teklifimi hemen kabul ettiler ve benim de sergiyi mümkün olduðu kadar çabuk hazýrlamam gerekiyordu. Atölyem Roma’da. Dar bir apartman boþluðuna bakan bir giriþi vardý. Bir gün baktým, kapýnýn önünde, yavru bir kýrlangýç yuvasýndan düþmüþ. Aralýk çok dar olduðu için yuvaya týrmanamamýþ. Ben, bunu avucumun içinde aldým ve elime desen olarak çizmeye baþladým. Hayvanýn üzerinde böceklerin dolaþtýðýný görünce hýzlý bir çizimle hayvanýn sol yarýsýný çalýþtým ve kýrlangýç yavrusunu hemen serbest býraktým. Simetrik bir hayvan olduðu için daha sonra atölyede kolaylýkla diðer sað yarýsýný da kendim tamamladým. Gravür üzerinde çalýþýrken aklýma, Sait Faik’in ‘Kýrlangýç Yuvasýndaki Kadýn’ isimli öyküsü geldi. Ýlk defa, bir hikaye sipariþ edilince Sait Faik’in eli ayaðýna dolanýr. Çünkü o güne kadar hiç parayla hikaye yazmamýþtýr. Gider bakkaldan bir kaðýt kalem alýr ve bir kahveye oturur. Bir þeyler yazmayý düþünür. Gözü kahvenin duvarýnda asýlý olan kýrlangýç yuvasý resmine dalar. Kahveci kadýn kýrlangýcýn hikayesini anlatmaya baþlar ve Sait Faik de oturup bu hikayeyi yazar. Benim yaþadýklarým da buna benzer bir hakiye oldu diye düþünüyorum. Kýrlangýcýn gravürünü dantelden yaptým. Kahveci kadýn hikaye anlatýyor ya, iþte yuvadaki kadýn imajý buradan geliyor. Kýrlangýç yuvasý da dantel gibidir zaten. Dantelin içine kýrlangýcý koydum.”

Sonra, gravürlerde dile gelen hüzünlü kuþlar var. Onlardaki bu hüznü hissetmemek adeta imkansýz. Nedenini öyküsel bir dille anlatýyor sanatçý. “Benim çok sevdiðim Sait Faik’in ‘Son Kuþlar’ isimli bir öyküsü var. Bu, hüzünlü bir öykü. Gayri Müslim bir vatandaþ, Burgaz Adasýna gidiyor ve orada saka, iskete, ispinoz ve florya gibi küçük kuþlarý avlayarak yiyor. Türk inanýþýna göre, býldýrcýndan küçük bir kuþun avlanmasý ve yenmesi uygun deðildir. Sait Faik, bu kiþinin Burgaz Adasýna vapurla yaptýðý bu yolculuklar sýrasýnda, güvertede kuþ sesleri çýkararak kuþlarý nasýl þaþýrttýðýný anlatýr. Ön diþi kýrýk adamýn çýkardýðý ýslýða benzer sesler öylesine gerçektir ki, vapurun çevresinde uçan kuþlar, bu sesleri gerçek zanneder ve diðer kuþu aramaya koyulurlar. Boþ yere arkadaþlarýný arayan kuþlarýn vapurun çevresinde attýðý umutsuz turlarý, denize dalýp çýkýþlarý ‘Son Kuþlar’ hikayesinde hüzünlü bir biçimde dile getirilir. Florya dikeni denen bir av tuzaðý vardýr. Üzerine kuþlar konduðu zaman üzerine að kapatýlýr. Yine, Sait Faik’e saygý duruþu olarak ‘Kuþ Tutma’ gravürünü, aðlý dikenli ve ölü kuþlar olan bir gravür olarak yaptým. Sait Faik’in tanýklýk ettiði olaylar sadece kuþlarla sýnýrlý deðil. Buna benzer bir de çim hadisesi var. O dönemlerde, Büyük Ada’da bir Hollandalý kalýyormuþ. Çocuklara para verip, adadaki çimleri söktürür ve sonra da adaya ait bu çimleri kendi bahçesine diktirirmiþ. Bunu gören Sait Faik çok kýzar ve çocuklara þöyle der. ‘Ben çimleri ve kuþlarý çok gördüm çocuklar ama korkarým sizler göremeyeceksiniz.’ Sait Faik’in doðaya ve insana karþý bu duyarlý yaklaþýmý beni çok etkilediði için bu öyküler benim için çok önemli.”

Kuþlarýn yaný sýra, Fatih Mika’nýn yaptýðý çok ilginç balýk gravürleri de görüyorsunuz. “Sait Faik’in denize ve balýða ait öyküleri de çok meþhur. Bunlardan belki de en çok sevilenlerinden biri de ‘Sinarit Baba’ öyküsüdür ve benim için çok özel. Çünkü ‘Sinarit Baba’, yaptýðým ilk Sait Faik hikayesi gravürüdür. Sonra, ‘Dülger Balýðýnýn Ölümü’ geliyor. Bu gravürleri yaparken desenler çalýþtým, balýklar aldým, buzluða koydum. Bu balýklarý ilk önce bir kartona çaktým. Sonra, kokmasýnlar diye buzluða koydum. Çalýþacaðým zaman kartona çakýlmýþ bu balýklarý buzluktan çýkarýp, iþim bitince tekrar buzluða koyuyordum.”

Gelelim þu meþhur ‘Sinarit Baba’ hikayesine. ‘‘Sinarit Baba’ öyküsünde balýkçýlar vardýr. Bir kayanýn olduðu yere demir atarlar ve Sait Faik onlara denizin altýndaki Sinarit Baba’nýn hikayesini anlatýr. ‘Sinarit Baba’ artýk çok yaþlanmýþtýr ve ölmek istemektedir. Sinarit Baba, ‘öyle bir balýkçýnýn elinde öleyim ki hem bu ölüm anlamlý olsun, hem de bu balýkçý beni hak etmiþ olsun’ der. Tek tek bütün balýkçýlarýn zokalarýný koklar, kusurlarýný bulur, kendisini yakalamayý hak etmedikleri kanýsýna varýr. Birdenbire, bu balýkçýlardan bir tanesini gözü tutar. Onun iyi taraflarýný görür. Ve o balýkçýnýn zokasýný bilerek yutar. Ve zokayý yutar yutmaz anlar ki bu adam da aslýnda onu hak etmemiþtir. Çünkü balýkçýnýn olumlu gibi gözükmesinin nedeni daha önce hiç ciddi bir sýnavdan geçmemiþ olmasýndandýr. Ben, ‘Sinarit Baba’ gravürünü deniz altýndaki maðaralarda deniz dibinde yaþayan ‘Sinarit Baba’nýn görsel, estetik deðerlerini ortaya çýkarmak için yaptým.”

Sinarit Babayý, görünüþüyle insaný hafiften ürküten bir balýk gravürü takip ediyor. Vahþi görünüþlü bu balýðýn yapýlýþ nedeni yine Sait Faik’in baþka bir öyküsüne dayanýyor. ‘‘Dülger Balýðý’ Sait Faik’in en çok bilinen hikayelerinden biri, benim de ikinci Sait Faik gravürüm. Dülger kelime olarak marangoz anlamýna geliyor. Dülger balýðýna baktýðýnýzda, balýðýn üzerinde öyle girintililer, çýkýntýlar var ki; bazen testere, bazen törpü, bazen de spatulayý anýmsatýyor. O yüzden balýðý yapmadan önce marangoz aletlerinin desenlerini çalýþtým. En sonunda bir tahta dokusunu, bir gravür kalýbýnýn üzerine taþýyarak gravürü bu dokunun üzerine oturttum. Dülger Balýðý ile marangozun malzemesi tahtayý birbirine uyarladým, yedirdim, biri birinin içinde erittim. Dülger Balýðý’nýn bu kadar meþhur olmasýnýn nedeni efsanevi bir balýk olmasýndan kaynaklanýyor. Ýtalyanca ismi, ‘St.Pietro Balýðý’, Rumca ise ‘Ýsa Balýðý’ olarak biliniyor. Çok yýrtýcý, kötü görünüþlü bir balýktýr. Efsaneye göre, canavar gibi bir balýk. Balýkçýlarýn avlanmasý için onlara hiç balýk býrakmýyor, hepsini yiyor. Balýkçýlar dayanamýyorlar, Ýsa’ya gidiyor ve yardým istiyorlar. Ýsa’da bu balýðý yanlarýndan iki parmaðýyla tutuyor. Ve iþte o iki parmaðýnýn izi Dülger Balýðýnýn iki yanýnda kalýyor. Ve balýk uysallaþýyor. Ama kötü görünümünü hala koruyor. Hatta bu parmak izleri, bugün balýðýn her iki yanýnda ‘tutma noktasý’ olarak da bilinir.”

Bu kadar Sait Faik öyküsü dinleyince dayanamayýp soruyorum. Bu Sait Faik Abasýyanýk tutkusu nereden kaynaklanýyor? “Sait Faik Abasýyanýk’ýn insan, doða, balýk, kuþlar ve Ýstanbul’a olan sevgisi benim duyduðum sevgilerle çok örtüþüyor. Türkiye ile ilgili olarak gravürler yapmaya baþladýðým zaman aklýma hemen Sait Faik’in öyküleri geliyor. Ben hiçbir zaman gravürlerimde, Sait Faik’in hikayelerini birebir olarak anlatmak istemedim. Onun hikayelerinden yola çýkarak, kendi gravürlerimi yaptým. Sait Faik’in anlattýðý hikayelerde, verdiði görsel ip uçlarý beni daima gravür yapmak için kýþkýrtýr.”

“Sizin bir de insanýn yüreðine dokunan bir incelikle ele aldýðýnýz Aliye Berger çalýþmanýz var deðil mi?” Fatih Mika’nýn gravüre gönül vermiþ ve bu sanatý ülkemizde ilk defa tanýtmak ve sevdirmek için çok uðraþ vermiþ bu sanatçýya çok büyük saygý duyduðunu bildiðim için Aliye Berger Gravürlerinin hikayesini özellikle öðrenmek istiyorum. “Aliye Berger’in garvürlerini ilk defa 2003 Eczacýbaþý Sanat Fuarýnda Eczacýbaþý Özel Koleksiyonunda gördüm. Emel Koç’un Aliye Berger’i anlattýðý Alyoþka isimli kitabý okuduðumda onun gravürünü yapmaya karar verdim. Aliye Berger’in gravürünü yaparken bu kitaptaki fotoðraftan yararlandým. Aliye Berger aslýnda çok iyi bir gravürcü deðil ama ilklerden olduðu için çok büyük bir önemi var. Yaþamý, renkli kiþiliði ve cesur tavrýný göz önüne aldýðýmda emeðe saygý olarak Aliye Berger gravürünü yaptým. Aliye Berger Ýstanbul’da, Tünelin karþýsýnda Narmanlýhan’da kaldýðý dönemde, güvercinler gelsinler de yesinler diye, camý açýk býrakýr ve mutfak masasýnýn üzerine ekmek kýrýntýlarý serpermiþ. Hatta güvercinlere Andre, John, Jack gibi etnik kökenli isimler vermiþ. Aile olarak çok kozmopolit bir yaþantýlarý olduðu için bu tip hoþluklarý var. Ölüm döþeðindeyken, artýk kurtulma þansý kalmadýðý anlaþýlýnca, onu hasta yattýðý klinikten alýp, Büyük Adaya götürecekler, motor tutmuþlar. Aliye Berger, motorda Ada’ya giderken martýlara görünce, aklýna güvercinleri geliyor. ‘Acaba onlara kim bakýyor’ diye güvercinleri için endiþeleniyor. Samimi olarak, gravür yapmaya ve kendisini bu yolla ifade etmeye çalýþtýðý için önemli bir sanatçý. Ama ciddi bir gravür kültürü yok. Öte yandan gravür onu dünyaya baðlayan önemli bir etken. Renkli kiþiliði gravürlerini de renklendiriyor. Sait Faik, ‘Sakarya Balýkçýsý’nda, ‘bazý balýklar vardýr ki, Ýstanbul’da bunlarýn yüzüne bakmazsýnýz, çok tatsýz tuzsuz balýklardýr. Fakat isimleri çok güzeldir. Bu balýklar, isimleriyle birlikte yendikleri için çok güzeldir’ diye anlatýr. Belki, Aliye Berger’in gravürlerine de öyküleriyle birlikte bakýldýklarý zaman çok güzel.”

Sonra, Türk Kültürünün ruhunu yansýtan ‘Karagöz ve Hacivat Gravürleri’ var. Karagöz ve Hacivat da nereden çýktý þimdi derken Fatih Mika gülmeye baþlýyor. “Füsun Akbay, Roma’da 1.5 yýl önce 2004 Noel tatilinde bize Karagöz oynattý. Bu gösteri beni çok etkiledi. Elimde, bir takým metin özellikli Karagöz tasvirleri vardý. Bu tasvirlerden, görsel estetik deðerler edinebileceðim duygusuna kapýldým. Geçen yýl, Ýstanbul Sanat Fuarý’na geldiðimde, Enis Batur ve Metin And’ýn birlikte hazýrladýklarý, Yapý Kredi Yayýnlarýndan çýkmýþ olan ‘Karagöz’ kitabýný aldým. O kitaptan, ‘Kanlý Nigar’ konusu çok ilgimi çekti ve ‘Kanlý Nigar’ý iþlemeye karar verdim. Detay yoktu, sadece bir iki figür vardý. Figürleri aldým, deforme ettim. ‘Salkým Ýnci’ adýný verdim. Kitaptan bir kadýn figürü aldým üzerinde oynadým. Besteci Önay Sözer ve yazar Cevdet Kudret, Helmut Richter’den alýntýlarý buldu.”

Yani, Karagöz ve Hacivat öykülerini Fatih Mika kendisi yaratýyor ve yeniden yazýyor. Öyküyle ve þiirler bu kadar uðraþýnca olacaðý buydu deyince kahkahayý basýyor. Ve Kanlý Nigar’ýn öyküsünü anlatmaya baþlýyor. “Kanlý Nigar hikayesi þöyle. Hercai Menekþe ya da diðer adýyla Çelebi, Kanlý Nigar’ý, Salkým Ýnciyle aldatýyor. Kanlý Nigar bu aldatmadan þüpheleniyor. Ýlk önce iki kadýn karakter Hercai Menekþe yüzünden birbirlerine giriyorlar ama diðer adýyla Çelebi’nin her ikisini birden ayný anda idare etmeye çalýþtýðýný anlayýnca eski rakipler sonradan müttefik oluyorlar. Ve bir araya gelerek, Çelebiye iyi bir ders vermeye karar veriyorlar. Burada þöyle bir sorun ortaya çýkýyor. Çelebi kime layýk? Bu öyküde altý tane ana karakter var. Çelebi yani Hercai Menekþe, Zeybek, Karagöz, Hacivat, Kanlý Nigar ve Salkým Ýnci ( ilk önce Kanlý Nigar’ýn rakibi, sonradan müttefiki).”

Sadece öyküsel olarak deðil ayný zamanda estetik olarak da Karagöz ve Hacivat serisinde insaný yakalayan çok özel bir duygu hakim. Acaba neden? “Estetik deðerleri çok basit, çok sade bir dille yansýtmaya çalýþtým. Bu anlayýþa uygun olarak, görsel ve estetik deðerleri gravürde yakaladýðýma inanýyorum. Bir þiirin çok güzel bir þarký sözü olmasý gibi Karagöz ve Hacivat’ýn da çok naif gravür çalýþmalarý olduðunu düþünüyorum.”

Bu kadar özel gravürler yapan bir adam herhalde çocukluðundan beri gravür hayali kuruyor olmalý öyle deðil mi? Fatih Mika söyleþiyi bir sürprizle sonlandýrýyor. “Hayýr, ben ‘kazara’ gravürcü oldum. Evet, gravürle tümüyle kaza sonucunda tanýþtým. Saraybosna Güzel Sanatlar Akademisine yazýldýðýmda, grafiker olacaðýmý sanmýþtým. Meðer doðu bloðunda, grafik denince gravür anlaþýlýrmýþ. Farkýnda olmadan gravür bölümüne yazýlmýþým ama sonradan gravürü çok sevdim. Ben çok hýzlý çalýþamam. Gravürün çok sabýrla, yavaþ yavaþ yapýlmasý lazým. Gravürde, küçük alanlarda çok þey anlatabilme olanaðý var. Çok demokratik bir sanat. Kendinden hiçbir þey kaybetmeden, ayný estetik deðerin birden fazla insana ulaþmasý olanaðý sunuyor. Özellikle, sanatýn yaygýnlaþmasýnda gravürün çok önemli bir rolü var. Gravür, resimle kardeþ sanatlar. Çünkü, kompozisyon, form, renk, açýsýndan resimle çok sýcak iliþkisi var. Kalýplarla metali iþlediðiniz için heykelle çok yakýn bir ilgisi var. Görsel sanatlarýn yayýlmasý bakýmýndan gravürün çok önemli bir iþlevi var ve çoðaltýlabildiði için göreceli olarak fiyatý diðer sanat eserlerine göre daha ucuz. O nedenle, orta sýnýfa ve geniþ kesimlere ulaþmasý daha mümkün görünüyor.”





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý
Tiyatro Soluyanlardan "Koca Bir Aþk Çýðlýðý"

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.