Bir takým þeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsýnýz. Ben ise bir takým þeyler düþlerim ve "Niye olmasýn?" diye sorarým. -George Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Kitap; lirik fragmanlar, þiirler ve yer yer “düþüncenin lirizmi” denilebilecek metinleri barýndýrýyor içinde… Halil Cibran hakkýnda çok þey okudum. Sizler de çok þeyler duymuþ olabilirsiniz. Cibran; gerek eðitim hayatý, gerek eðitim hayatý için Siyonist aileler tarafýndan finanse edilmesi yüzünden kendi döneminde bu coðrafyada çok fazla deðer görmemiþ sürgün yazarlar arasýnda yer alýyor. Özellikle Jön Türk Devrimi’nden sonra Osmanlý Ýmparatorluðu’nda isyaný destekleyen Suriyeli siyasi düþünürlerle tanýþmasýndan sonra Cibran’ýn da ayný fikirleri destekleyip “antiklerikalizm”i (kamusal ve politik yaþam veya bir kiþinin günlük hayatý üzerindeki kurumsal dini güçlere ve etkilere karþýt olan tarihi hareket.) dile getiren yazýlarý yüzünden Osmanlý döneminde yasaklanmýþ yazarlar arasýnda yer aldý… Ancak yazarýn farklý bir ruh haline sahip olduðunu da söylemem gerek. Zira onun eserlerini okuduðumda aklýma bir soru takýlýp durur. Yani, kalýcý olaný þiirle kurmaya çalýþan bir þair mi yoksa þiir vasýtasýyla felsefe yapmaya çalýþan bir filozof mu Cibran? Ya da Heidegger nasýl tanýmlardý Cibran’ý? Veyahut Rodin’in rahle-i tedrisinden geçmiþ olmak bakýmýndan ayný yazgýyý paylaþtýðý Rilke onun hakkýnda ne söylerdi onun için? Cibran kendini, “Ben ne bir sanatçý, ne de bir þairim. Ben bir sisim; her þeyi örten, ancak hiçbir zaman bir araya getirmeyen bir sis.” cümleleriyle tanýmlar. Eserlerinde 20. asrýn hem felsefe hem de þiir geleneðine eklemlenebilecek bir yapýyla karþýmýza çýkan yazar, deyim yerindeyse kavramýn ve imgenin sýnýrlarýný ihlâl ediyor, zorluyor, bazen de keskinleþtiriyor… Sonsuz bir metnin kýyýsýnda dolaþtýrýyor okuru; insanýn evrensel yazgýsýnýn türküsünü çaðýrýyor. Buda’dan, Ýncil’den, Kur’an’dan, Tevrat’tan, kadim metinlerden, Nietzsche’den, Blake’ten esintilerle dolduruyor belleði. Þark’ýn yakýcý nefesi Her ne kadar hayatýnýn büyük bir kýsmýný doðduðu topraklardan uzakta, sürgünde geçirdiyse de þiir ya da aforizma, adýna ne dersek diyelim, metinlerinde Þark’ýn o derûnî ve yakýcý nefesini hissedebiliyorsunuz Cibran’ýn eserlerinde… Bir çeþit denizden çöle esen rüzgârýn ferahlýðý gibi yani. Sýrlarla dolu ve yer yer içinde uðultuyu barýndýran bir fýsýltýlarý duyumsayabiliyorsunuz… Hayatýn çöle dönen yüzüne karþý köpüðü, kumu ve rüzgârý sýrtlanmýþ kelimelerin tesellisi var bu kitapta. Denilebilir ki, Cibran dil’i yurt tutmuþ bir yazar olarak okuyorsunuz… Sürgünlük onda þiir olarak sürgün vermiþ gibi adeta… Özellikle; Mevlana, Tagore, Hesse ve Cibran… Bu isimlerin ortak özelliðine baktýðýmýzda, insana kaybetmiþ olduðu hakikatleri fýsýldýyor gibi geliyor bana. Eserlerini okuduðunuz vakit yitik cenneti arayýþýna tanýklýk ediyorsunuz. Bu yüzden saydýðým dört ismin eserleri dünya genelinde kült eserler olmuþtur. Sadece “Gözyaþlarýmýzýn en kutsalý akmaya göz aramazlar.” ya da “Kalemlerini kalbimize batýrýrlar ve esin aldýklarýný söylerler size.” aforizmalarý bile insanlýðýn geçtiðimiz yüzyýldaki trajedisi için can yakýcý imâlarý barýndýrýyor.. Evet, Þark’ýn bilge þairi Halil Cibran’ýn Kum ve Köpük isimli kitabý lirik fragmanlarla, þiirlerle ve yer yer düþüncenin lirizmi denilebilecek metinlerle dolu. Kitapta kumdan ve köpükten bir barýnak inþa ediyor Cibran; -her daim yýkýlan ve yeniden yapýlan. O barýnakta bir rüya üretimi var; -gerçeðin rüyasý. Yeryüzünde þairce konaklayanlardan bir yerli olan Cibran, hayatýn ve insanýn hemen her haline iliþkin deðerlendirmelerde bulunuyor. Hakikatin peçesini aralýyor hem Doðu’nun hem Batý’nýn çöllerinde dolaþtýrýyor sizi. Ve elbette insan ruhunun dehlizlerinde… Her þeyin baþ döndürücü bir hýzla deðiþtiði ya da bir çöle döndüðü zamanlarda Cibran okumak insanýn ruhuna iyi gelebilecek bir antideprasan gibi… Çünkü o, deðiþmeyen öze davet eder insaný; teselli ya da hatýra zevki vaat ederek… Bir aðacýn meyveye duruþu ile bir kavramýn içerdiði düþüncenin eda haline geliþine ayný anda þahit olabiliyorsunuz. Dil ve doða bu yüzden birlikte yer alýr Cibran’ýn metinlerinde. Hem dilin hem doðanýn topraðýna basar ve orada býrakýrsýnýz negatif tüm enerjinizi. Berrak bir suya bakar, sonra suyun felsefesini yaparsýnýz. Her þeyin bir olaðanüstülük taþýdýðý manasýna mý gelir bu? Cibran bunu mu imâ eder? Belki. Ama gerçek olan þu ki Þark’ýn hikmeti lirik biçimde sunma geleneðinin süzülmüþ, rafine, damýtýlmýþ bir örneðidir yazýp çizdikleri… Kadim duyarlýða ki bu duyarlýk Þark’tan evrensele doðru açýlýr, modern bir anlatým dili bulmuþ yazarýmýz. Evet, modern insanýn neye ihtiyacý olduðunun gayet farkýnda olan bir þair, yazar… ‘Doðadan ebediyete doðru bir adým’ Ýþte Kum ve Köpük’ten birkaç esinti: “Yalnýzca kovalandýðýnýz zaman en yüksek hýzýnýza ulaþabilirsiniz.” O yüzden kalbinden sürgün olduðu yere, yeni bir kalp hediye ediyor Cibran. “Belki de bir deniz kabuðunun deniz dediði þey, incidir.” Belki de Cibran’ýn inci dediði þey, þiirdir. “Tanýk ve noter olarak sözlüðün huzurunda, neþve, acý ve merak arasýnda yapýlan bir sözleþmedir, Þiir.” Cibran, o yüzden bâkir olarak iade eder kelimeleri lügate. “Ýçimi senin bildiklerinle dolduracak olsaydým, yer kalýr mýydý orada benim bilmediklerime?” Ýþte kendini ‘bilen’ bir bilge… “Bir gezginim ben, bir denizci, her gün kendi içinde yeni bir yöre, yeni bir ada, yeni bir kýta keþfeden.” Kendini taný, kendini bil, kendin ol diyen bir keþiþ, derviþ ya da çýrak Cibran. “Yalnýzca, içlerinde esrar olanlar bizim de yüreklerimize indirebilirler varlýðýn sýrlarýný.” Cibran, varoluþun karanlýðýný mý aydýnlatmak istiyor acaba? “Sanat, doðadan ebediyete doðru atýlan bir adýmdýr.” diyerek can hümâsýnýn kanatlarýnda sonsuza doðru bir yolda olduðunu mu faþ eder biz okur severlere, bilemem… Þimdi kanepemin üstünde “Kum ve Köpük” yalýnayak yürüyorum kýzgýn kumlarýn üzerinde ve hissediyorum hakikatin köpüðünü… Ýnanýn bir yaz ikindisinin dinginliði gibi… Bu kitabý mutlaka okumalýsýnýz… Kalýn saðlýcakla.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |