..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasýndaki ayrým, kurgunun mantýklý olmak zorunda olmasý. -Tom Clancy
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Tarihsel Roman > Tuna M. Yaþar




27 Mart 2019
Çok Eskiden 4  
Ana Tanrýçanýn Ýnsanlarý

Tuna M. Yaþar


1. “Çok Eskiden” adlý kitabýn konusu: Çatalhöyük’ün neolitik çaðýnda yaþayanlarýþahýslar ve konuþmalarý ve olaylar ile anlatýlýyor. Ýnsanoðlunun yeryüzünde evi icat etmesi tesadüflere baðlý deðildi. Abraka araþtýrmalarýnýn sonucunda killi topraðý buluyor ve deneme yanýlma yöntemi ile kili güneþte kurutarak saðlam bir tuðla elde ediyor. Tuðlalarla evini yapýnca sorunlar peþ peþe geliyor. Bölgede yaþayan diðer bir kabile ile çýkan savaþta Abraka ve mahiyeti üstün geliyor. Abraka ve mahiyeti ruhlarýnda, akýllýca þeylere açýk olduklarý için maceralar onlarý bekliyor. Roman Neolitik çaðda Çatalhöyük halkýnýn yaþadýklarýný ve olaylarýný anlatýyor. 2. “Çok Eskiden” isimli eserim arkeoloji sevenlere ve gençlere hitap ediyor. 3. Bu tarzada hiç basýlmýþ kitap yok.


:ADGB:

Abraka, ayýlarýn ýrmaðýn içinde balýk avladýklarýný görünce "Pekala onlarý kovabilir, yerine bizler geçebiliriz." Diye düþündü.

Irmaðýn içinde altý ayý vardý. Her biri iri yapýdaydý. Abraka'nýýn diþine göre deðildi. Düþündüler önce. Aylara taþ atmayý denediler. Ýþe yaramadý.

Akilan "Bu böyle olmayacak. Kýsa zamanda bir balýk aðý örelim." Diye söylendi.

Abraka ayýlara taþ atmayý sürdürdü. Yavrusu olan bir ayý sinirlendi. Irmaðýn kenarýnda avcýlarý süzdü. Sonra hýzla taþ atanlara doru saldýrýya geçti. Abraka kaçmaya baþladý. Peþinden iki kardeþi de. Hemen denize girdiler. Saldýrgan ayý kumsalda olduðu yerde durdu. Bir süre denizdekilere baktý. Sonra çekip gitti.

Abraka gülmeye baþladý. "Tanrýça Fagým adýna. Bu ayýlardan çekeceðimiz var." Dedi.

Akilan "Balýk yemek için ayýlarý korkutmak kötü bir fikirdi. Her þeye raðmen yine balýk yemek istiyorsak mýzraklarýmýzý kullanacaðýz. Deðilse ayýlarýn artýklarýna muhtacýz."

Bansan Akilan'a doðru "Senin að örme giriþimin hiç yabana atýlýr gibi deðil. Gelin karaya çýkalým. Þu balýk aðýný örelim." Dedi.

Abraka "Biz avcýlar et yemeye alýþýðýz. Sebze de yiyoruz ama ben uzun süre et yemedim mi krize girerim. Rahatsýzlanýrým. Güçsüzleþirim. Domuz eti nefis bir yiyecek ama ben geyik etini seviyorum hala. Þimdiye kadar ne kentte ne baþka yerde balýk eti yemedim. Çocukluðumda yemiþtim. Ben derim ki ayýlara saldýrmadan bizde bir kayaya çýkalým. Balýklarý ellerimizle avlayalým. Dedi.

Akilan "Önce elimizdeki mýzraklarý ayýlara göstermeyelim. Deðilse ayýlar bizden tehdit algýlar. Balýk avlarken de kesinlikle konuþmayalým. Onlarda konuþmuyor ya da kükremiyor. Demem o ki ürkmeden ve ürkütmeden avlanmalýyýz."

Abraka "Deniz de güzelmiþ. Gelin hep beraber ateþ yaktýðýmýz yere kadar yüzelim. Bir fikrim var." Dedi. Kulaç atmaya baþladýlar. Abraka çocuklar gibi çýðlýk atýyordu. Babalarý Meþtaka'nýn hayallerine kavuþmuþtu.

Abraka yüzerken bir ara "Babamýzýn denizin kenarýnda kurulu bir barýnaðý varmýþ. O barýnak buraya uzak mý yakýn mý bilmiyorum. Ama bana geniþ bir körfezin içinde olduðunu söyledi. Bence o barýnaða uzak deðiliz. Baksanýza þu kocaman körfeze. Babam buraya 'Antalya' ismini vermiþ."

Akilan "Ben o barýnaðý bulalým derim. Babam Meþtaka'dan ben de duymuþtum. O barýnaðýn içinde taþa çizilmiþ. Tanrýça Fagým'ýn þekli varmýþ."

Tekrar yüzmeye baþladýlar. Ateþ yaktýklarý yere geldiklerinde Abraka torbasýndan üç adet düðmeli býçak çýkardý. "Bunu hep yanýnýzda taþýyýn. Þimdii ayýlarý yanýna tekrar gidelim. Saldýrýrlarsa hamleniz boðazlarýna olsun. Korkmadan býçaðý ayýnýn boðazýna çalarsýnýz."

Akilan "Senden korkulur. Fakat neden býçak alýyoruz. Ayýlar elimizdeki býçaðý görmez ki. Ayý sadece saldýrýr. Býçaða dikkat bile etmez."

Abraka "Elinizi ileri doðru ayýnýn gözüne sokarcasýna uzatýn. Ve baðýrmaya baþlayýn. Ayý elinizdeki býçaðý sizin yýrtýcý pençeniz zannedecektir."

Býçaklarý ellerine aldýlar. Diðer ellerinde mýzrak, omuzlarýnda torba, oradan ayrýldýlar.

Ayýlar avcý insanlara ilgisiz davranýyordu. Ürkmüyorlardý. Anne ayý ise yavrusunu korumak ve kollamak için bir müddet yabancýlarý süzdü. Sonra kendi avýna döndü.

Abraka ýrmaðýn içine girdi. Ayýlardan biraz uzakta boþ bir kaya buldu. Üzerine çýktý. Yanýndaki ayý onunla deðil kendine doðru zýplayan balýklarla ilgiliydi. Abraka'nýn önüne de balýk zýplýyordu. Torbasý yanýndaydý. Boðazýna asýlýydý. Ýlk balýðýný yakaladýðýnda sevinçten çýðlýk attý. Sonra ikinci ve üçüncü balýk. Balýklar ne kadar fazla olursa o kadar iyi olacaktý. Yanýndaki ayý bir ara ona baktý. Abraka artarda öyle balýk avlýyordu ki ayýnýn dikkatini çekiyordu. Ama ayý ýrmaða girip Abraka'ya ulaþamazdý. Nehrin akýþý þiddetliydi. Hem kendi bölgesi oldukça iyi bir konumdaydý. Ayý Abraka'dan baþýný çevirince önüne atlayan balýðý aðzýyla kapýverdi. Abraka'nýn balýklarý çoðalýyordu. Ayýdan daha iyi avlanýyordu. Çünkü Tanrýça Fagým ayýlarýn deðil onun tanrýçasýydý.

Yakaladýðý balýklar on beþ adede ulaþtý. Artýk býrakmalýydý. Irmaða indi. Balýklar baþýndaki torbanýn içinde kýyýya doðru yürüdü. Hemen orayý terk ettiler. Ateþ yaktýklarý yere doðru yürüdüler.

Abraka ormanýn içinden bir miktar kuru ot ve birkaç yaþ dal toplayýp getirdi. Ateþi üfleyip yeniden harladýlar. Dal parçalarýný üzerine koydular. Balýklarý yaþ dallara dallar soktular. Balýklarýn hepsini ayný anda piþirmeye baþladýlar. Vakitleri yoktu. Her an ayýlar kokuya gelebilirdi.

Abraka "Acele edelim. Balýklar piþince hemen aðacýn tepesine çýkalým. Kokudan ben bile tahrik oldum." Demesine kalmadan bir ayýnýn kendilerine doðru geldiðini gördüler. Abraka ve iki kardeþi hýzla ayaða kalktý. En yakýndaki aðaca doðru koþtular. Aðaca týrmandýlar.

Ayý aðacýn altýnda nöbet tutmaya baþladý. Avcý insanlar ise balýklarýný yiyordu. O an avcý üç kiþi ikiþer balýk yemiþti.

Abraka "Ne dersiniz, þu zavallý dilenci ayýya balýk atalým mý?"

Akilan "At bakalým. Belki karný doyar uzaklaþýr."

Aþaðýya iki balýk attýlar. Kýsa zamanda ayý balýðý yalayýp yuttu. Baþýný avcý insanlara doðru tekrar kaldýrdý. Sanki 'Daha yok mu?' diyordu. Ayý uzun süre avcý insanlara baktý. Yukarýndan balýk gelmeyeceðini anlayýnca orayý terk etti. Aðaçtakiler aþaðýya indi.

Babalarý Meþtaka'nýn barýnaðýný bulmayý çok istiyorlardý. Yolda hep Tanrýça Fagým'a dua ettiler.

Abraka "Eðer barýnaðý bulursak oraya bir iþaret koymayý düþünüyorum. Mesela Nemengen, ben, Tecavat ve Menda'nýn þekillerini."

Akilan "O nasýl bir iþaret. Benim bildiðim sadece tanrý ve tanrýçalarýn þekilleri olur."

Abraka "Sözleriniz hiç akýllýca deðil. Ben oraya saçlarý uzun bir kadýn þekli çizeceðim. Yanýna oðlum Tecavat ve Menda'nýn þekillerini çizeceðim. Bir de benim þeklimi. Durdu devam etti. Ýyi ki elimde demir býçak var. Bununla taþ kolaylýkla çiziliyor. Taþý taþla çizmeye kalksaydýk iþimiz çok zorlaþacaktý."

Karþýlarýnda taþtan dizilerek yapýlmýþ bir barýnakla karþýlaþtýlar. Heyecan hat safhadaydý. Taþlara týrmanarak içeriye atladýlar. Fagým'ýn iþaretini aradýlar. Abraka silinmeye yüz tutmuþ þekli zorlukla buldu. "Ýþte" diye kardeþlerine gösterdi.

Uzun süre þekle baktýlar. Hasret giderdiler. Her þeyin sonu olan denizde bulduklarý babalarýnýn barýnaðý ile sevindiler. Þarkýlar söylediler. Dans ettiler. Abraka "Dumum sabma. Anta sarana. Dumum karat anta. Dumba sab." Sözlerini tekrarladý. Yani "Ben geldim. Neredesin baba. Ben arýyorum seni. Seni çaðýrýyorum." Diye þarký söylüyordu.

Akilan kendinden geçmiþti. Kendi etrafýnda dönerek sevinç çýðlýklarý atýyordu. Bansan babasýnýn çizdiði þekli defalarca öpüyordu.

Abraka "Þimdi yapacaðýmýz tek þey buraya býçaðýmla iþaretler çizmek. Belki neslimizden biri buraya gelir. Onlarda bizim gibi burayý kutsar."

Abraka elindeki Tanrýça Fagým'ýn býçaðý ile önce kendisinin, sonra karýsý Nemengen'in, ardýndan Tecavat ve Menda'nýn temsili þeklini çizdi. "Þu an evimde olmayý öyle çok istiyorum ki. Bizi çok özlemiþlerdir. Buraya denize geleceðimizi de söylemedik. Çok telaþlanmýþlardýr. Biliyorsunuz, içimize kente dönme isteði geldi. Bunu hemen yaparsak Tanrýça Fagým'ýn uðurunu alacaðýz. Dönelim mi ne dersiniz?" dedi.

Akilan "Balýk aðý örcektik. Taþlarý dizip barýnak yapacaktýk. Bütün bunlarý geri dönmemize kurban etmek çok akýllýca bir þey olacak. Ben geri dönelim derim."

Bansan da ayný fikirdeydi. "Yalnýz buralara geldiðimize kanýt olacak bir þeyleri yanýmýza alalým. Deðilse karýlarýmýz bize inanmaz sorularý ile mahvoluruz." Dedi.

Abraka düþünmeye baþladý. "Öyle bir þey olmalý ki biz deðil o konuþsun."

Akilan "Buralarda turuncu meyveler var. Ben onlara 'Potra' diyorum. Onlardan götürsek. Potralar ne kentimizde var ne baþka yerlerde."

Abraka "Potra ismi biraz tuhaf oldu. Ona 'Portakal' diyelim. Ayrýca portakal götürmek mantýklý. O zaman her birimiz birer portakal alsak yeter."

Karar verilmiþti. Dönüþleri uðurlu olacaktý. Ve yola koyuldular.

Akþam olmuþtu. Uðuru bozmamak için akþam da yürüdüler. Gökyüzünde hep yýldýzlarý takip ediyorlardý. Yine de geldikleri yönden ayrýlmadýlar. Abraka daðlarý bir bir hatýrlýyordu. Sabaha doðru mola verdiler. Güneþ henüz yeni doðmuþtu.

Akilan "Artýk güneþ doðduðu için durup mola verirsek uðrumuz kaçmayacak. Biraz dinlenip uyuyalým Güneþ tepemize çýkýnca uyanalým. Güneþ tepemizdeyken uyanýrsak uðrumuz devam eder. Deðilse uðrumuz kalmaz. Çünkü biz öyle istiyoruz Dua edin de tam vaktinde uyanalým."

Kadýnlar Nemengen'in evinde toplanmýþtý. Taþ havanda çiðneyerek suyunu çýkardýklarý üzüm suyundan içiyorlardý. Yanlarýnda bir kaç birkaç küçük çocuk ve bir kaç onlardan büyük kýz çocuklarý vardý. Üç kadýn kocalarýný sorguluyorlardý. Diðer kadýnlar onlarý dinliyordu.

Nemengen "Ben Abraka ve diðer ikisinin kötü bir þey ile karþýlaþtýklarýna inanmýyorum. Çünkü bunu hissediyorum. Tanrýça Fagým'a her gün 'Kocam nerede. Gelecek mi?' diye soruyorum. Hatta kötülük tanrýçasý Saratay'a da soruyorum."

Kadýnlardan biri araya girdi. "Ayol kötülük tanrýçasý mý olurmuþ. Benim bildiðim Tanrýça Fagým, oðullarý, kýzlarý ve akrabalarý olur." Dedi.

Nemengen "Neden olmasýn Kankura." Dedi Sattama'nýn karýsýna. Devam etti. "Saratay'ý Abraka buldu. Bana 'Ateþ yakýnca Saratay'ýn bütün çocuklarý ateþin baþýna üþüþürmüþ. Eðer onlardan birisini yakalayabilirsen, hazinelerinin yerini sorar, gidip onlarý alabilirsin.' Dedi."

Cenbali araya girdi. "Bizi yakalayýp bize sorsalar onlara ne hazineler veririz deðil mi kadýnlar." Dedi kadýnlar kahkaha attýlar. Cenbali devam etti. "O zaman Tanrýça Fagým bize hayran kalýr. Ama önce bize soru soracaklarýný bilelim, ona göre hazýrlanalým." Gülüþmeler oldu.

Nemengen "Artýk buralara yangýn yüzünden hayvanlar da gelmez oldu. Eskiden ne güzeldi. Evimizin önüne kadar geyikler gelirdi. Onlarý seyrederdik."

Kadýnlardan biri yiyeceklerden konuþtu. Ve onun üzerine tartýþmaya baþladýlar. Nemengen Kankura'dan bilmediði sebzelerin ismini öðrendi. Tatlarýný ona sordu.

Sattama beþ gün boyunca yürüyerek keþfettiði yerleri düþünüyordu. Karaman denen yeri geçmiþ daðlara varmýþtý. "Az daha gitsem amcam Meþtaka'nýn hayali olan denize ulaþýrdým." Diye düþünüyordu. Amcasý Meþtaka'yý seviyordu. Çocukken babasý Temingen'den hiç hazzetmezdi. Babasý Temingen kendisini döver onu amcasý Meþtaka kurtarýrdý. Bir gün babasý Temingen'in çok kýsa bir mýzraðýný kaybolmuþtu. Suçlu olarak Meþtaka ortaya çýkýyordu. Çünkü babasý o toy çocuk Meþtaka'dan her þey beklenirdi. Onu yere yatýrmýþlardý. Babasýnýn yanýnda arkadaþlarý da vardý. Onun ayaklarýndan tutmuþlar, sýra ile ayaklarýna sopa vurmuþlardý. Sonradan onu ormana götürüp býrakmýþlar. "Mýzraðý bulmadan gelme demiþlerdi. Oysa mýzraðý bulan babasý olmuþtu. Ve onu kendisinin kaybettiðini itiraf etmiþti. Bu yüzden babasý ona özür mahiyetine yiyecekler sunmuþtu.

Sattama amcasý Meþtaka'yý sevdiði için onun oðlu Abraka'yý da seviyordu. Onun bu keþif yolculuðundan saða salim dönmesini istiyordu. Böyle kara kara düþünürken yanýna Tecavat geldi oturdu.

"Fagým'dan neþe olsun. Ne yapýyorsun Sattama amca?" dedi.

Sattama "Senin babaný düþünüyordum. Baban gibisi yok þu Tanrýça Fagým'ýn topraklarýnda. Dedi. Durdu. Hüzünlenmiþti. Sesi titrekti. Birden aðlamaya baþladý.

Tecavat "Ne oldu sana böyle. Niye aðlýyorsun?"

Sattama "Çocukluðumda öyle dayaklar yedim ki. Babamý ve senin Meþtaka ataný düþünüyordum. Hiç baba sevgisi görmedim. Babama bir kez 'Babacýðým' diyebilmiþtim. O da ormanda beni, kaybolan mýzraðý bulmam için yalnýz býraktýklarýndaydý. Babama 'Babacýðým, babacýðým ne olursun beni yalnýz býrakma. Babacýðým babacýðým.' Diye aðlamýþtým. Bunlarý unutmak için ne çabalar verdi. Sana bir sýr vereyim. Hatýralar yuvarlak hale gelen aðaç sarmaþýklarý gibidir. O yumak koparýlýr bir kenara konulur. Küllenmiþ közü alevlendirmeye çalýþanlar acý ve ýstýrap çekerler. Ýþte benim yaþadýðým da bu."

Tecavat ne diyeceðini bilemedi. Sattama amca yeni þeyler söylüyordu. Tecavat konu deðiþtirdi. "Amca keþifte sizin karþýnýza hiç yabancý avcý insanlar çýktý mý?"

Sattama "Hiç çýkmadý. Ama bir iki defa canavar saldýrýsýna uðradýk. Mýzraklarýmýz ile kendimizi savunduk. Dedi. Devam etti. Söyle bakalým sizin keþifte neler yaþandý?"

Karman yönünden yüz kiþilik avcý insan kalabalýðý ilerliyordu. En öndeki þef "Demek beþ kiþilerdi. Ve onlarýn bir ýrmaðýn yakýnlarýnda yaþadýðýný gördün." Dedi yanýndaki izciye.

Ýzci yine bir bir yaþadýklarýný anlattý. En son "Konuþtuklarý þeyleri anlamýyorduk. Buralara yabancý insanlar gibiydiler. Ama topraktan yaptýklarý barýnak bizim bilmediðimiz þimdiye kadar görmediðimiz þeyler. Bir aðaç dalý ile onlarýn tepesine çýkýyorlar sonra ortalýktan kayboluyorlardý."

Þef "Aferin sana izci. Al þunu. Hak ettin." Diye izcinin eline piþmiþ bir et parçasý verdi. Ýzci hediyesini iþtahla yemeye koyuldu.

Abraka önündeki uzun ve sýnýrsýz gibi olan düzlüðü, elini alnýna koyarak süzdü. "Galiba þu yönde ilerleyeceðiz. Hemen önümüzde Kaþýnhaný var. Kente de akþamüzeri ulaþmýþ oluruz." Dedi. Kardeþleri ile yeniden yürüyüþe geçti.

Tecavat huzursuzdu. Sanki kötü bir þeylerin olacaðýný hissediyordu. Böyle þeyler hissedince mutlaka kötü þeyler olurdu. "Keþke babam gelseydi. Ama onlar nerede bilmiyoruz ki?" diye söylendi. Arkasýndan bir ýslýk duydu. Dönüp baktý. Babasýydý. Amcalarý ile beraber gelmiþlerdi. Koþarak babasýnýn yanýna geldi. Ona sýkýca sarýldý.

Acele ile "Baba çok kötü þeyler hissediyorum. Durduk yerde huzursuz oluyorum." Dedi.

Abraka "Biz avcýlarýn iç güdüleri her zaman doðrularý söyler. Keþke býçaklarýmýz daha çok olsaydý."

Tecavat utana sýkýla "Baba biz o düðmeli býçaktan bir sürü getirip az ilerdeki bir yere sakladýk. Madem býçaklara ihtiyacýmýz var. Gelin benimler."

Tecavat hemen ilerideki taþ yýðýnlarýna ilerledi. Arkasýndan da babasý ve amcalarý. Tecavat elleri ile taþlarý kaldýrdý. Topraðý biraz kazdý. Ýçinden aðzýna kadar demir býçaklarla dolu deri torbayý çýkardý.

Tecavat hislerinde yanýlmamýþtý. Kentte yaþayan bir çocuk hýzla baðýrarak geldi. "Tecavat Tecavat yabancýlar geliyor. Saklanýn." Dedi. Ortalýk akþamýn karanlýðýna henüz bürünmüþtü. Abraka hemen kentin avcýlarýný bir afraya topladý. Haber getiren çocuktan yabancýlarýn ne kadar olduðunu sordu.

Çocuk heyecan içinde "Bizim iki katýmýzdaydýlar." Diye karþýlýk verdi.

Abraka "Ey kadýnlar bu sefer iþ deðiþti. Savaþa siz de geleceksiniz. Düþman bizden çokmuþ." Dedi

Sonra Tecavat'a yönelerek "Sen elindeki tüm býçaklarý teker teker daðýt." Dedi. Kalabalýða döndü.

Abraka yüksek sesle "Þu an býçaklarýnýzýn düðmelerine basýn." Dedi. Sonra teker teker kadýn ve avcý erkeklerin ellerindeki býçaklarý kontrol etti. Býçaklarýn hepsi açýktý. Yüksek sesle yeniden konuþmaya baþladý. "Çocuklar biz dönene kadar kentten uzak kalacak. Düþmanlar Sýrçalý'dan buraya doðru geliyor. Onlarý kentimizden uzak bir yerde karþýlayacaðýz. Siz kadýnlar kocalarýnýz ölecek diye aklýnýza getirmeyin. Siz avcý erkekler kadýnlarýnýz ölecek diye aklýnýza getirmeyin. Kim ölürse o bizim kahramanýmýz, kim öldürürse o savaþ bizim zaferimizdir."

Kalabalýk hep bir aðýzdan "Hulu hulu baguna" diye baðýrdý. Bu "Yaþasýn yaþasýn kazanacaðýz." Demekti. Yürüyüþe geçtiler.

Yanmýþ aðaçlarýn arasýnda ve gecenin karanlýðýnda korkunç canavarlara dönüþmüþlerdi. Çünkü ellerinde Tanrýça Fagým'ýn demirden býçaklarý vardý. Kent savaþçýlarý ýrmaðýn baþýnda beklemeye koyuldu. Abraka bir izciyi keþif için düþmanýn önlerine sürdü. O izci kýsa zamanda geri döndü.

"Geliyorlar geliyorlar." Diye heyecanla baðýrýyordu. Az sonra düþman ordusu göründü. Abraka "Tam tahmin ettiðim gibi." Diye söylendi. Düþman organize bir ordu deðil ilkel bir orduya sahipti. Kent halký tekrar hep bir aðýzdan "Hulu hulu baguna" diye birkaç defa baðýrdý. Bunu düþmanlarýna korku vermek amacýyla yapýyorlardý.

Ayný yöntemi düþmanlarda biliyordu. Onlar da "Aþkalangan manca gargaran." diye baðýrdý. Sonra bir anda düþman saldýrýya geçti. Baðýrýþlar oluyordu. Bedenlere býçaklar giriyordu. Ýlkel düþman ordusunun sahip olduðu ellerindeki tek silah sopalarýydý. Üstelik sopalarýn ucunda yaralayýcý taþlar yoktu. Bu kentli savaþçýlarýn iþini oldukça kolaylaþtýrdý. Savaþ uzun sürmedi. Kýsa zamanda düþman ordusu bir çaðrý üzerine hýzla geri çekildi. Çünkü bedenleri býçaklar ile delinmiþ, bir anda yýðýnla asker yere serilmiþti. Býçaktý bu. Bu kent halký için hiçbir þeye benzemezdi. Ormanlarýn içine doðru kaçan on beþ düþman askerini kovalamayý gerekli görmediler.

Çatalhöyük kentinin ikinci zaferiydi bu. "Hulu hulu bagu." Naralarý ile geri dönüþe geçtiler. Abraka tüm avcýlarýn vücutlarýný ay ýþýðýnda teker teker kontrol etti. Birkaç küçük yara dýþýnda vücutlarýnda bir þey yoktu. Abraka iþini bitirince kendi biraz rahatlamak için ormanýn içine daldý.

Nemengen mutlu mutlu kocasýnýn yüzüne bakýyordu. "Az önce seni aradým. Baðýrdým çaðýrdým. Hiçbir yerde bulamadým." Dedi.

Abraka gayet sakin "Sattama ile bazý þeyler konuþtuk. Kýþ bitince buradan göç etmeyi planlýyorum. Artýk eskisi gibi buralara av hayvaný gelmiyor. Sebzeler her zaman yanýmýzda ama biz avcý insanlar et yemeden yapamayýz. Sattama ve mahiyeti de kabul ederse onlarla birlikte göç etmeyi düþünüyorum. Sattama bana 'Biraz düþüneyim.' Dedi. Zannedersem onlar göç etmeyi kabul edecekler."

Nemengen "Peki nereye gideceðiz?"

Abraka "Buradan çok uzaklara. Babam Meþtaka'dan duymuþtum. Gideceðimiz yere 'Mezopotamya' diyorlarmýþ. Orada Tanrý ve Tanrýçalarý benim gözümden baktýðým gibi kanlý ve canlý görebilirmiþiz. Orada bizim gibi avcý insanlar Tanrýçalarýna hizmet etmek için yarýþýrlarmýþ."

Nemengen "Tanrýçalar senin Tecavat'ýn topraktan yaptýðý gibi taþlardan yapýlma deðil demi."

Abraka uzun uzun Mezopotamya'daki tanrýçalardan bahsetti. Onlarýn kullandýklarý eþyalardan bahsetti. "Kullandýklarý tabak demirdenmiþ. Evleri taþtanmýþ. Topraða çizdikleri þeylerle kimin ne olduðunu hesap edebilirlermiþ. Tanrýlar o hesaba 'Matematik' diyormuþ."

Nemengen "Matematikte nedir öyle?" diye þaþkýnlýðýn tepkisini verdi. Abraka yine uzun uzun anlattý. Yýldýzlarýn hesabýný, hayvanlarýn hesabýný ve bir çok þeyin hesabýnýn matematikten geçtiðini bir bir söyledi.

Tecavat annesinin ve babasýnýn konuþmalarýný yattýðý yerden bir müddet daha dinledi. "Yarýn güzel þeyler olacak." Diye içinden geçirdi. Sonra uykuya daldý.

Nemengen ve Abraka gece yarýsý olmasýna karþý hala tartýþýyorlardý. Tecavat tartýþmalara uyandý. Yine konuþmalara dikkat kesildi.

Nemengen "Ben baþka bir kadýn istemiyorum. Ben senin neyine yetmiyorum." Diyordu.

Abraka "Eðer baþka kadýnlar da benden çocuk doðurmazsa kalabalýk olamayýz. Kalabalýk olursak hem daha çok avlanýrýz hem düþmanlarýmýza karþý daha güçlü oluruz."

Nemengen "Eðer baþka bir kadýn alýrsan ona baþka bir barýnak yaparsýn. Ben o yabancý kadýnla ayný barýnakta yaþamam. Gerçi yeni kadýn senin iþine yaradýðý gibi benim de iþime yarar. Dur bakalým ben ona neler yapmam."

Abraka karþýlýk vermedi bu sefer. Uzun süre tartýþmýþlardý. Bitmeliydi artýk. Abraka karýsýnýn gönlünü yeniden kazanmak için onun dudaðýna bir öpücük kondurdu. Sonra yere kývrýldý. "Gel." Dedi karýsýna.

Parlak Ay güneþe çok yaklaþmýþtý. "Acaba ne Olacak?" diye bir müddet beklediler. Ay yavaþ yavaþ güneþin önüne geçti. Biraz sonra da güneþi tamamen kapattý.

Abraka konuþtu. "Babam Meþtaka güneþin önüne ay geçtiðinde Mezopotamya'da ki halkýn bu olaya çok gizemli baktýðýný söylemiþti. Ýnsanlar hayvanlar kurban edip toplu halde gökyüzüne çýkarmýþ."

Nemengen þaþýrmýþtý. "Nasýl olur. Ýnsanlarýn kanadý yok ki. Kanatlarý olsa bile aðýrlýklarý yüzünden gökyüzünde uçamazlar."

Abraka "Duyduðuma göre insanlar kanat takmýyormuþ. Onlarý gökyüzüne uçuran þey bizim, evler gibi ama yuvarlak, çanak gibi ama büyük evlerle çýkýyormuþ. Belki Tanrýça Fagým'da orada yaþýyordur. Dedim ya orada tanrý ve tanrýçalarýn yaþadýðýný insanalar görebiliyormuþ."

Tecavat'ýn aklýna ilginç bir fikir geldi. "Baba sence býçak dolu kasalarý o, bulduðumuz yere Mezopotamya'da ki tanrýlar koymuþ olabilir mi?"

Abraka "Bende öyle tahmin ediyorum. Belki bizim Mezopotamya'ya gelmemizi isteyen tanrýlar, ormanýmýzda yangýn çýkarttý. Yangýndan sonra hayvanlarýn gelmeyeceðini ve bizim avlanmada sorun yaþayacaðýmýzý bildikleri için, 'Onlar mutlaka Mezopotamya'ya gelir' dediler. Hatta bunu bizim aklýmýza koyup düþünmemizi bile saðladýlar. Bizim denize gitmemiz bile tesadüf deðil. Ben bunu Tanrýça Fagým'dan biliyorum. Ama diðer tanrýçalarýn 'Oraya gidin. Ýþaretinizi denize koyun.' Demekle bizim þu an bilmediðimiz bir yola girmemize sebep olduklarýna da inanýyorum. Bazý yolculuklar esrarlýdýr. Bazen biz tanrýçadan alýrýz bazen o bizden. Týpký yangýn ýn bizden aldýklarý gibi. Bizim de týpký Mezopotamya'ya giderek tanrýlardan istediðimiz þeyleri alacaðýmýz gibi."

Tecavat babasýndan önemli þeyler öðreniyordu. Aklýna yeni þeyler geliyordu. "Baba bizim yaþadýðýmýz bu gizemli olaylara bir isim buldum. Ben buna 'Kader' diyorum. Yani biz insanlarýn yaþantýsýný tanrýlar yarýn hazýrlýyorlar. Yarýn gelince de o hazýrlananlarý yaþýyoruz."

Abraka "Aferin oðlum. Çok güzel akýllýca açýkladýn. Benim de aklýmda böyle þeyler vardý. Ama sen açýklamayý bize inandýrdýn."

Güneþin önünden ay çekilmiþti. Yollarýna devam edebilirlerdi.

Sattama "Çok susadým. Bana su lazým. Aðzým kurudu." Diye söylendi.

Abraka "Ey Sattama biz de susadýk. Sýk diþini. Irmak kokusu alýyorum. Sanýrým az ileride su bulabileceðiz."

Abraka hislerinde yanýlmamýþtý. Bunca avcýlýk ve akýllýca þeyler yapma tecrübesi ile gürül gürül akan ýrmaða ulaþtýlar.

Abraka "Burada yarýna kadar konaklayalým. Buraya bir isim koyalým. Koyalým ki hep hatýrlayalým." Herkes su içmekle meþguldü. Abraka'yý dinleyen yoktu. Çok susamýþlardý. O yine devam etti. "Ben buraya 'Fýrat' ýrmaðý diyorum. Bu ýrmaðýn karþýsýna geçtik mi geri dönemeyiz. Ýçimden öyle geliyor ki bu ýrmaðý bir daha geçmek insaný lanetler." Dedi. Sonra o da su içenlere katýldý.

Avcý kafilenin deriden torbalarýnda yeterince yiyecek vardý. Yine de avlanacaklardý. Bu onlarýn doðasýnda vardý. Avladýklarý hayvaný sonraya saklayacaklardý. Çünkü onlar avcý ve toplayýcý insanlardý. Kafilenin on beþ erkeði de avlanmak için oradan ayrýldý. Kadýnlarý geride býrakmýþlardý. Onlar otoritesini kullanmýþ yiyecek temin etmek için erkekleri öne sürmüþlerdi.

Bu zaman zarfýnda kadýnlar da boþ durmuyordu. Çalý çýrpý toplayýp ateþe hazýr hale getiriyorlardý. Avlarý gelince ateþi yakýp piþireceklerdi.

Tecavat av sýrasýnda yerde, topraktan piþmiþ gibi duran bir tablet buldu. Tableti elinde evirip çevirdi. Üzerindeki çizgi gibi olan þekillere baktý. Ýnceledi. Bunlar hiçbir tanrýça þekline benzemiyordu. Tableti babasýna verdi.

Babasý bir müddet onun inceledi. "Galiba buna yazý diyorlar. Babam Meþtaka'dan duymuþtum. Bu yazýlar insanlarla konuþabiliyormuþ. Ama yazýlarýn insanlarla nasýl konuþtuðunu bilmiyorum. Þu an burasý Mezopotamya topraklarý. Buranýn insanlarý ile karþýlaþmamýz an meselesi. Bunu torbana koy sakla. Yazýlarla konuþmayý öðrendiðimizde kullanýrýz."

Tecavat tableti torbasýna koydu. Sonra ava konsantre oldu. Dikkatle çevresini kontrol ediyor, seslere dikkat kesiliyordu.

Ýki Mezopotamya'lý konuþarak ormanýn içinde ilerliyordu. Ýlerde kadýnlardan oluþan bir kalabalýk görünce durdular. Bir aðacýn ardýna geçip kadýnlarý gizlice izlediler.

Biri "Bunlar ilkel deðil. Bize saldýrmazlar. Baksana ellerinde bizim býçaklardan var. Ama o býçaklarý nasýl ele geçirdiler. O býçaklar Tanrýmýz Marduk'un býçaklarýndan. Dedi. Devam etti. Gel þunlarýn yanýna gidelim. Ne olduklarýný öðrenelim."

Ýki Mezopotamya'lý gözleri ile kontrol edercesine kadýnlara dikkat kesilmiþlerdi. Yavaþ adýmlarla kadýnlara yaklaþtýlar.

Kadýnlar tuhaf giyimli bu iki yabancýyý görünce hemen bir araya toplanýp ellerinde mýzrak, savunmaya geçtiler.

Mezopotamya'lý konuþmaya baþladý. ""Bizden korkmayýn. Benim adým Lugul. Arkadaþým da Tasadum. Biz ikimiz az ilerideki kentte yaþýyoruz. Kentimizin ismi 'Ur' dur. Ur þehridir. Sizin kocalarýnýz nerede?"

Nemengen ne diyeceðini þaþýrdý. Bu yabancý insanlar kendilerinden daha medeni görünüyordu. Üstelik konuþmalarý hiçbir avcý erkekte görmedikleri kadar kibardý. Üzerine giydikleri deriden olmayan giysiler medeni olduklarýnýn kanýtýydý. Giysi parçalarý çok düzgün kesilmiþ ve dikilmiþti.

Nemengen, sözlerinden bir þey anlamadýðý bu iki insana "Sizler de kimsiniz. Ne istiyorsunuz bizden?"" dedi.

Adý Lugul olan kiþi arkadaþýna "Bunlarýn dilini biliyorum. Bunlar çok eski sami dilini konuþuyor. Dur bir deneyeyim." Dedi. Kadýnlarla sami diliyle konuþmaya baþladý.

"Siz avcý ve toplayýcý mýsýnýz. Tanrýlarýnýzýn ismi nedir?"

Nemengen þaþýrdý. Bunlar kendi dilini konuþmaya baþlamýþtý. "Bizim Tanrýçamýzýn ismi Fagým'dýr." Dedi.

Lugul "Bu tanrýçanýn ismini hiç duymadým. Fagým sizin için neyin tanrýçasý?"

Nemengen "Bizim Fagým'dan baþka tanrýçamýz yok." Dedi.

Lugul "Sizi þehrimize bekleriz hanýmlar. Gelirseniz þeref duyarýz." Dedi. Arkadaþý ile oradan ayrýldý. Ur þehrine doðru yürüdüler.

Akþam olmuþtu. Avcýlar hala dönmemiþti. Kadýnlar merak içinde ve tedirgindi. Bu iki yabancýdan sonra kuþkuya düþmeleri onlarý daha da tedirgin yapýyordu. Yoksa Ur þehrinin insanlarý kocalarýna bir kötülük mü yapmýþtý. Kocalarý þimdiye kadar niye gelmemiþti. Nemengen düþündü taþýndý. Nasýl olsa akþam olmuþtu. Kendilerini karanlýkta göremezlerdi. Avcý erkeklerini aramak için en iyi zamandý. Cenbali ile iki yabancýnýn gittiði Ur þehrine doðru yürüdüler.

On beþ avcý erkek þehrin göbeðinde, etrafý çevrilmiþ, eli mýzraklý, diðer elinde kalkan dedikleri þeylerle askerlerce esir alýnmýþlardý. Askerlerin gerisinde þehrin diðer insanlarý halka olmuþ onlarý seyrediyordu.

Askerlerin amiri olan biri esirlere durmadan sorular soruyordu. Ama esir avcýlardan çýt çýkmýyordu. Bu Abraka'nýn taktiðiydi. Böyle susarak anlarýn tepkisini ölçüyor ve onlarýn ne kadar vahþi veya medeni olduklarýný öðrenmeye çalýþýyordu.

Askerler onlarý mýzraklarý ile dipçiklemeye baþlayýnca Abraka konuþtu. "Tamam dedi. Biz Tanrýça Fagým'ýn halkýyýz. Buraya sizin aranýzda yaþamaya geldik."

Amir "Bunlarýn dilini anlamýyorum. Çabuk bana çevirmen getirin." Diye baðýrdý.

Kalabalýðýn içinden iki kiþi öne çýktý. "Efendim biz onlarý tanýyoruz. Ben Lugul. Arkadaþým Tasadum ile onlarýn kadýnlarý ile ormanda karþýlaþmýþtýk."

Amir "Demek bunlarýn gerisi de var. Çabuk bana onlarý bulup getirin." Diye baðýrdý. Tasadum önde, eli mýzraklý iki asker arkasýnda ormana doðru yürüdüler.

Lugul konuþtu. Efendimiz amirimiz. Bunlar Çatalhöyük'ten geliyorlar. Orasý Ýkon yani Konya dedikleri yer. Bunlar hiç ilkel deðiller. Üzerlerinde demirden býçaklarýn olduðunu sanýyorum. Çünkü kadýnlarýnýn ellerinde onlardan vardý."

Amir "Getirin bakayým þu bucaklarý." Ýki asker avcýlarýn deriden giysilerini aradýlar. Bulduklarý býçaklarý amirin önüne koydular.

Amir "Söyle bakalým býçaklarý nasýl ele geçirdiler?" Lugul konuþmalarý avcýlara çevirdi.

Abraka "Biz býçaklarý geldiðimiz yerden, topraðýn içinden çýkardýk Oraya kim koydu bilmiyoruz?" dedi. Lugul çevirdi.

Amir "Bunlarýn kararýný yarýn kralýmýz verecek. Bunlarý hemen alýn hapse atýn." Dedi.

Askerler mýzraklarý ile esirleri köþedeki bir yapýnýn içine götürüp hapsettiler. Kadýn avcýlarda yakalanýp getirilmiþti. Onlarý da hapsettiler.

Avcýlarýn akþamý zorlu geçiyordu. Kadýnlarýn elindeki yiyecekler alýnmýþ aç býrakýlmýþlardý. Avcý erkekler ise henüz dirençliydi. Kendi aralarýnda konuþuyorlardý

Abraka "Baðýrýp çaðýrmalarýna bakmayýn. Her insanýn bir yabancýya tepkisi böyle olur. Ýnanýyorum ki kentin kralý bizim burada yaþamamýza izin verecek. Baksanýza kent çok zengin. Ýnsanlar ilkel deðil. Bizim gibiler. Yalnýz giysileri bizden biraz farklý. Ama bizim gibi barýnaklarý var. Barýnaklarý bizimkilerden büyük hem. Demek bunlar bizden daha akýllý. Ben hiç korkmuyorum. Sizde korkmayýn." Diyordu.

Dýþarýdan þarký sesleri geliyordu. Abraka hapsedildikleri yerin kapýsýna yaklaþtý. Küçük bir delikten dýþarýyý kontrol etti. Ýnsanlar dans ediyor ve þarký söylüyordu.

Abraka "Týpký bizim yaptýðýmýz gibi yapýyorlar. Bizde deniz kenarýnda babamýz Meþtaka'ýn barýnaðýný bulunca böyle yapmýþtýk. Diye söylendi. Demek bizi yakaladýklarý için kutlama yapýyorlar."

Eðlenenlerin içinde askerlerin amiri de vardý. Ziyafet veriyorlardý. Ateþ yakmýþlar kuzu çeviriyorlardý. Amirin iþareti ile iki asker çevrilen kuzuyu ateþten alýp esirlerin olduðu yere getirdi. Nöbetçiler kapýyý açtý. Ýki asker kýzarmýþ kuzu ile içeri girdi.

"Alýn dedi biri. Amirimiz sizi sevdi. Aç kalmanýza gönlü razý gelmedi." Sonra kýzarmýþ kzuyu býrakýp oradan çýktýlar.

Abraka "Ben size demedim mi. Bu insanlar bizi sevdi. Aman hareketlerinize dikkat edin. Eðer yanlýþ bir þey yaparsak bu insanlar bizi þehirden kovarlar." Dedi. Sonra Karný aç avcýlar kuzuya üþüþtü.

Gecenin þenliði bir türlü bitmek bilmiyordu. Abraka "Kadýnlar ne alemde?" diye düþünüp duruyordu. Çevirmelerin konuþmalarýndan kadýnlarýnda hapsedildiklerini öðrenmiþti. "Ormanda yaþamaktansa dört duvar arasýnda yaþamak iyidir." Diye düþündü.

Sabaha az kalmýþtý. Ama dýþarýdaki eðlence hala sürüyordu. Eskisi gibi gürültü yoktu. Sadece biri þarký söyleyip duruyordu.

Abraka "Bu eðlence bizim þerefimize olan bir þey deðil. Galiba bunlar bir günü kutluyorlar." Diye içinden geçirdi. "Evet dedi. Þimdi hatýrladým. Babam Meþtaka bahar yaklaþýrken Mezopotamya'lýlarýn bir bayramý kutladýklarýný söylemiþti. Babam buna "Nevruz Bayramý" olduðunu söylemiþti."

Sonunda dýþarýdaki eðlencenin ne olduðunu çözebilmiþti. Yere yattý. Kývrýldý. "Artýk rahat rahat uyuyabilirim." Diye söylendi. Gözlerini kapattý. Hemen uyumadý. Ur þehrinin kralýný düþünmeye baþladý. Acaba kral nasýl biriydi. Kendileri gibi akýllý mýydý. Akýllýca þeyler yapar mýydý. Ama en önemlisi Artýk Tanrýça Fagým'dan uzaklaþmalarý gerektiðini biliyordu. Çünkü kendilerini sorguya çeken amir öyle söylemiþti. "Tanrýlarýmýz size de yeter. Artýk Fagým'ý unutun." Demiþti. Onlarýn tanrýsý Marduk'tu. Abraka "Marduk Marduk." Diyerek uyudu.

Tuna M. Yaþar




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn tarihsel roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Göbeklitepe 5
Göbeklitepe 4
Göbeklitepe 3
Göbeklitepe 2
Göbeklitepe 1
Çok Eskiden 9
Çok Eskiden 8
Çok Eskiden 6
Çok Eskiden 5
Çok Eskiden 3

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dünya Taþýnýyor 3
Dünya Taþýnýyor 8
Dünya Taþýnýyor 7
Dünya Taþýnýyor 6
Dünya Taþýnýyor 1
Dünya Taþýnýyor 2
Dünya Taþýnýyor 5
Dünya Taþýnýyor 9
Dünya Taþýnýyor 4

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Masa [Þiir]
Reptilian 1 [Öykü]
Reptilian 2 [Öykü]
Reptilian 3 [Öykü]
Reptilian 4 [Öykü]
Reptilian 5 [Öykü]
Savaþ Trafiði 2 [Öykü]
Savaþ Trafiði 1 [Öykü]
Savaþ Trafiði 3 [Öykü]
Aðaçlara Fýsýldayan Adam [Öykü]


Tuna M. Yaþar kimdir?

Voltaire


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Tuna M. Yaþar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.