..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kötü insan korkuya itaat eder, iyi insan sevgiye. -Aristoteles
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




13 Ocak 2012
Terör ve Þiddet Çaðýnda, "Deliliðe Övgü" Psikiyatrinin ve Tiyatronun Sýra Dýþý Birlikteliði : Levent Mete ve Gürol Tonbul  
Þiddet ve terörden o kadar bezdik ki, artýk “deliler” kadar “hür” olmak istiyoruz.

Seval Deniz Karahaliloðlu


Sanki, “umut”, “mutluluk” ve “özgürlük” delilik kavramýnda saklý gibi. Gerçekten öyle mi? Son zamanlarda, tamamen “delirmiþ” bir dünyaya ait hikayelerin ucunda hep bir “umut” ýþýðý arar olduk. Karanlýk tünelin sonundaki “aydýnlýðý” görmeye çalýþan garibanlar gibiyiz.


:BJHB:
Terör ve Þiddet Çaðýnda, “Deliliðe Övgü” Psikiyatrinin ve Tiyatronun Sýra Dýþý Birlikteliði : Levent Mete ve Gürol Tonbul

Seval Deniz Karahaliloðlu

Þiddet ve terörden o kadar bezdik ki, artýk “deliler” kadar “hür” olmak istiyoruz. Sanki, “umut”, “mutluluk” ve “özgürlük” delilik kavramýnda saklý gibi. Gerçekten öyle mi? Son zamanlarda, tamamen “delirmiþ” bir dünyaya ait hikayelerin ucunda hep bir “umut” ýþýðý arar olduk. Karanlýk tünelin sonundaki “aydýnlýðý” görmeye çalýþan garibanlar gibiyiz.

“Albay Kuþ” ve son olarak “Barut Fýçýsý”. Adý üstünde, sorunlu ve acýlý bir coðrafyaya ait, barut gibi patlamaya hazýr oyunlar bunlar. Gerilimi yüksek, duygu yoðunluðu insaný serseme çeviren ve sahnelemesi çok zor tiyatro oyunlarý. Oyunun altýndan baþarýyla kalkabilmek için öncelikle oyunu belirli bir dengede tutmak gerekiyor. An geliyor, sadece tiyatro bilgisi yetmiyor. Ýnsan baþka kaynaklardan da beslenmek, faydalanmak istiyor. Mesela profesyonel bir psikiyatristin yardýmýyla yabancý bir dünyanýn kapýlarýný aralamak daha kolay geliyor.

Her ikisi de kendi alanlarýnda deðerli isimler. Ýki ayrý tiyatro oyununda bir araya geldiler. Sonuç, iki unutulmaz oyun oldu. “Albay Kuþ” ve “Barut Fýçýsý” oyununda birlikte çalýþan psikiyatrist, yazar Levent Mete ve yönetmen, oyuncu, hoca Gürol Tonbul deneyimlerini, birikimlerini paylaþtýlar.

SDK – Ýlk önce bir tiyatrocu ile bir psikiyatrist nasýl bir araya geldiniz ve sonrasýnda birlikte yapmýþ olduðunuz çalýþmalar hakkýnda neler söylenebilir?

Gürol Tonbul - Tiyatro tek baþýnýza kotarabileceðiniz bir alan deðil. Her rolün bir davranýþ psikolojisi ve sosyolojik bir konumu var. Bu nedenle, yýllardan beri bir psikolog ile birlikte çalýþtýk ama bir türlü olmadý. Ya çok fazla psikolojiye giriyoruz dramadan uzaklaþýyoruz. Bir süre sonra drama olmadýðý için sadece hastalýðýn sahneye gelmesi isteniyor. Tam o aþamada Savaþ Kültür beni Levent Mete’nin kitaplarýyla tanýþtýrdý. “Sana müthiþ birini öneriyorum” dedi ve gerçekten de öyle çýktý. Levent Mete hayata bakýþý çok geliþtirdi ve deðiþtirdi. Çünkü bir roman yazarýydý ve kiþileþtirmeyi çok iyi biliyordu. Kendi alanýnda uzman biriydi ve oyun üzerine yaklaþýmlarýyla oyun davranýþ psikolojileri ya da davranýþ bozukluðu olan karakterleri kendi alaný içinde çok geliþtirdi. Çok yapýcý önerilerde bulundu. Psikolojiyi unutup dramaya ya da dramayý unutup psikolojiye dalmadý. Kiþileþtirmeyi bilen bir bilim insaný ile çalýþmak beni de oyuncularý da çok geliþtirdi.

Levent Mete – Savaþ Kültür bizim eski klinik þefimiz. Savaþ Bey bizi tanýþtýrdý. Oyunun provalarýnda Gürol Tonbul oyuncularý yönetiyor zaten. Benim yapacaðým orada ayrýntýlarda kalýyor. Oyuncu o an orada nasýl duygulanacak, o duyguyu nasýl ifade edecek, o ses tonu nasýl olmasý gerekir, jestleri, mimikleri nasýl olmalý gibi ayrýntýlar üzerine çalýþtýk. Bir çeþit psikodrama seanslarý gibiydi. Ben de “o an ne olabilir” düþüncesini kafamdan geçirerek oyuncuya aktarmaya çalýþtým. Ýlk çalýþtýðýmýz oyunun þöyle bir avantajý vardý. “Albay Kuþ” psikotik insanlarýn, þizofreni ya da ona benzer psikozu olan insanlarýn canlandýrýldýðý bir oyundu. Oyunda doktor dýþýnda bütün kiþiler psikotik kiþilerdi. Bu da benim için mesleki anlamda alanýmýn ortasýndan bir konu. Zaten klinikte gözlemlediðimiz, tedavi süreçlerinde bulunduðum insanlarýn “orada, o durumda nasýl davrandýklarýný” göstererek oyunculara davranýþ biçimlerini yansýtýyordum. Bu anlamda kolaydý. Ýkinci oyun “Barut Fýçýsý” klinikte psikotik hastalar arasýnda geçen bir oyun deðil. Sokakta, insanlar arasýnda geçen, gündelik hayatýn þiddetini yansýtan bir oyundu. Gündelik hayatýn þiddetine uygun duygulanýmlarý, ona uygun jestleri, uygun mimikleri gösterdik. Her iki oyun da ayrý ayrý birer bölüm gibi oldu. Bir psikiyatri kliniðinde duygulanýmlarýn oluþturulmasý ve sokaktaki adamýn þiddet sýrasýndaki duygulanýmlarýnýn oluþturulmasý konusunda beraberce çalýþtýk.

SDK – “Albay Kuþ” oyununda, “akýllý olmak” ve “þiddet” arasýnda bir ters orantý var. Oyunda, “deliler” akýllýlarýn baþaramadýðýný baþarýyor. Farklý etnik kökenden ve dinlerden gelmelerine raðmen ciddi bir sorun olmadan, sakin bir þekilde, bir arada yaþamayý beceriyorlar. Öte yandan delilerin þiddete eðilimli olmalarýný beklerken, sokakta “akýllý” olduðunu düþündüðümüz sýradan insanlar “þiddet” üretiyor. Bu durumda, “delilik” ve “þiddet” üzerine biraz konuþabilir miyiz?
Gürol Tonbul - “Albay Kuþ” altý delinin bir arada yaþadýðý eski bir manastýrda geçiyor. Buraya bir doktor gönderiliyor. Doktor psiko-dramadaki Moreno yöntemiyle, buradan bir kazanç elde etmeye çalýþan bir kiþilik. Yani burada tutuðum notlarý yayýnlarým, zengin olabilirim. “Paris’te Seine nehri kýyýsýnda bir yerde yaþarým” amaçlý gelen biri. Aslýnda metin 18 sayfa ama Levent Mete’nin katkýlarýyla 38 sayfaya çýktý. Metinde var olan özü oyunun yazarý Hristo Boytchev ile de yazýþarak bir tür Erasmus’un “Deliliðe Övgü” metnine dönüþtürdük. Oyunda geçiyor. Strasbourg’da bir binaya giderler ve o binada “Deliliðe Övgü” den satýrlar yer alýr. O ip ucunu da yakaladýktan sonra, Erasmus’un dediði gibi bir tersinleme ile aslýnda delilerin ne kadar akýllý olabildiklerini ve dünyayý baþka biçimde algýlayabildiklerini göstermek istedik. Oyunun kendi içindeki tersinlemesinde belki de “tedaviye ihtiyacý olan doktordu” diye düþündük. Ýlk defa manastýra geldiðinde, ilaçla hastalarý iyileþtirmeye çalýþýyor. Barut Fýçýsý oyunuyla iliþkilendirirsek, bir tür “týbbi þiddet” uygulayarak hastalarý iyileþtireceðim derken delilerin kendi içinde kurduklarý dünyada ne kadar “akýllý olduklarýný” ve “dünya barýþý” için aslýnda ne kadar önemli bir yapýya sahip olduklarýný anlýyor. Albay Kuþ çok çarpýcý bir tersinlemeyi içeren bir oyun. Bilim adamý kimliðinin yaný sýra, Levent’in dramayý çok iyi bilmesinden dolayý metin kendi içinde çok esprili bir hale geldi ve çok iyi geliþti. “Barut Fýçýsýna” baktýðýmýzda, bu oyun daha sert bir yapý içeriyor. Bugün normal diye kabul ettiðimiz insanlarýn þiddete ne kadar yönelik olduðunu görüyoruz. Ýçinde bulunduðumuz ortamda bir bireyi yok etmeye eðilimli olan insanlar var. “Barut Fýçýsý” oyununda bizi en çok etkileyen yaný “gereksiz þiddet”. Dramada oyun kimliklerini bir zemine oturtabiliyorsun. Barut Fýçýsýnda ise Dukovsky oyundaki kiþilerin kimliði ve geçmiþi hakkýnda hiçbir ip ucu vermiyor ve bu insanlarýn ürettiði gereksiz þiddetin aslýnda ne kadar “toplumsal travmalara” baðlý olduðunu gösteriyor. Her iki oyun da farklý kulvarlarda bizi çok geliþtirdi. Levent bilim insaný olarak çok dürüst biridir. Mesela diðer oyunlar da çalýþmak için teklif getiriyorum. Eðer oyunun kendi bilimsel alanýna girmediðini düþünürse, “bu oyun benim alanýma girmiyor, ben bu oyunda çalýþmayayým” der. Bu ayný zamanda bir dostluðun ötesinde, “bilimsel namusu” içeren bir buluþmadýr.

Levent Mete – “Albay Kuþ”’da oyunun çatýsý bir ana kontras üzerine kurulu duruyor. Psikomotik insanlar kendi içlerine düþmüþ insanlar. Onlar, iç dünyalarýndan, hayal dünyasýndan ya da bilinç dýþýna yakýn bir yerden besleniyorlar. Kendi kendine konuþur, hayaller, sesler içindedir. Baþkalarýyla doðru dürüst iletiþim kuramaz. Onlara çok zor ulaþýrsýnýz. Bu nedenle, psikiyatri kliniklerinde pek isyan filan çýkmaz. Hastalar kýzabilirler, üzülebilirler, kavga edip itiþebilirler ama “örgütlenip klinikteki yönetime karþý birlik oluþturamazlar” çünkü hep “kendi içlerine düþmüþ” insanlardýr. Dýþ dünyadaki organizasyona katýlamayan, var olamayan, uyum saðlayamayan bir yapý sergilerler. Oyunun sonunda ise biz þu durumu hissederiz. Savaþ var ve hasta olmayan normal insanlar organize olamýyor, birbirleriyle iletiþim kuramýyor. Herkes birbirine girmiþ vaziyette. Balkanlarýn o yoðun iletiþimsizlik varken, iletiþimsizliðin zirvesinde olmasý gereken hasta insanlarýn arasýndaki “iletiþimi” üzerine bir oyun. O insanlar iletiþim kuruyorlar, bir birlik oluþturuyorlar, onca kargaþa içinde (ütopik ama ) bir yola çýkýp bir sürü yerlerden geçip, hedefe ulaþýyorlar. Böyle bir kontras çiziliyor. Aslýnda, “Albay Kuþ” da eleþtirilen toplum dýþarýda ve uzak. Ama biz oradaki insanlarýn arasýndaki dönen olaylarýn yapýsýndan ve kontrastan o uzaktaki toplumla ilgili bir fikir ediniyoruz. Akýl hastasý insanlar bu kadar iletiþim kuruyor ve bunlarý yapabiliyorken öbürleri birbirlerine düþmüþ durumda. “Barut Fýçýsý” nda ise olay gündelik hayatýn içinde geçiyor. Orada çok uzaktan etkisini hissettiren toplumun içindeki insanlarý bire bir görüyoruz. Onlar “normal insanlar”. Burada “þiddet” toplumun içinde var. “Barut Fýçýsý” bana sanki “Albay Kuþ” oyunun devamý gibi gelmiþtir. Kamera bir defasýnda yýkýntýlar içindeki bir akýl hastanesinden bakarken, sonra ayný kamera bu sefer toplumun içine yerleþerek, toplumdan akýl hastanesine doðru bakar. Bu defa akýl hastanesinin arka planýndaki toplumu görürken, bu defa toplumun içinde aslýnda onlarýn arkasýnda duran “çýlgýnlýðý , kontrolsüzlüðü, iletiþim kuramamayý” görüyoruz. “Albay Kuþ” ve “Barut Fýçýsý” nýn böyle ikili bir yaný var diye düþünüyorum.

SDK – Albay Kuþ oyununda deliler “hayallerinin” peþinden koþuyorlar ve onlarý gerçekleþtiriyorlar. “Normal insanlar” ise gündelik hayatta “umutlarýný ve hayallerini” gerçekleþtirmek bir yana, silahlarla ve þiddetle hayallerini ve umutlarýný “öldürüyorlar”. Bu durumda, “hayallerimizin ve umutlarýmýzýn” peþinden koþmak ve gerçekleþtirmek için biraz “deli” mi olmak lazým?

Gürol Tonbul – Drama yönünden baktýðýmýzda, yüz yýllardan beri “Deliliðe Övgü” bir tersinlemedir. Delinin baktýðý dünyanýn daha akýllý bir dünya olduðu söylenir. Levent’in sözünü ettiði gibi delilerin dünyasýnda daha içe kapanýk bir yapý var. Bu dýþ dünya “örgütlü bir þiddet” olarak yansýmýyor. Onlarýn gerçekleþtirmek istediði dünyada oyun Albay Dimitri’nin sözleriyle biter. Albay Dimitri “biz belki de dünyanýn en akýllý insanlarýyýz. Bizi dýþlýyorlar ama zamanla bunu kanýtlayacaðýz” der. Ütopik bir dünyadan bahseder. Oyunun metni yanýltmasýn. “Albay Kuþ” da Levent ile kotardýðýmýz en önemli nokta þu oldu. Bir cip yolculuðundan bahsettik ama somut olarak cipi göstermedik. Belki de zihinlerinde, o zihinsel yolculuðun devamýnda oraya vardýklarýný söyledik. Albay bunu anlatýrken, bulunduklarý noktadaydý ve oyunda kullandýðýmýz bir þarkýyla bunun zihinsel süreçteki bir yolculuk olabileceðini de anlattýk. Somut olarak bir yere gitmeleri gerekmiyordu. O dünyayý düþlerinde kurduklarý ve kendi aralarýnda saðlayabildiklerine iliþkin ip uçlarýný verdik. Oyunda þu soru soruldu. “somut olarak gittiler mi?” Bizde þöyle yanýtladýk. “Nasýl algýlamak isterseniz?” ama sahnede dekorda hiçbir deðiþiklik yapmadýk. Oyun boyunca dekor ayný paçavralar içinde, ayný yoksulluk içindeydi. Delilerin, “Strasbourg’a geldik” dediði anda, bizim için önemli olan delilerin deðiþimi deðil, doktorun o noktada deðiþime uðramasýydý. Doktor onlarý tedavi edeceðim derken doktor onlarýn oyunun bir parçasý haline gelmeyi “gönüllü olarak” kabul etti. Bu açýdan çok önemliydi. “Barut Fýçýsýnda” þiddeti yaþama biçimi haline getirirseniz, birini yok ederek, orada insanca bir düzen kurmanýz mümkün deðildir. “Ötekileþtirme” dediðimiz bir nokta ile bir dünya kuramazsýnýz. Deliler sýnýrlarý kaldýrýrken biz ýsrarla sýnýrlarýn çizilmesini istiyoruz ve baþka coðrafyalar bularak orada mutlu olacaðýmýza inanýyoruz. Levent’in saptamasý çok doðru. Bu ikili yapýda, “Albay Kuþ” da “sýnýrlarý olmayan bir dünyadan” söz ediyor. Orada “ötekileþtirme” kavramýný kaldýrdýðýnýz andan itibaren “þiddet” bitiyor ve orada ütopik bir dünya baþlýyor. Israrla doktorla Albay arasýndaki en temel çeliþki belki de bugün tartýþtýðýmýz konuydu. Doktor der ki “böyle bir dünyanýn hiçbir zaman olmayacaðýný biliyorsunuz deðil mi?” Albay da yanýt verir “ olmayabilir ama biz “denemek” istiyoruz.” Onun için çok önemlidir. Balkanlar “ötekileþtirmenin” en acý biçimde yaþandýðý coðrafyadýr. Ýki yazar da bunun altýný ýsrarla çizerler. Sadece Balkanlarda deðil, bütün dünyada barýþ çaðrýlarý arasýnda siz istediðiniz kadar þiddeti durduracaðým deyin durduramazsýzýn. Ýki tane yok eden kutbun içinde bir var oluþ alaný yaratamazsýnýz. O nedenle bu iki oyun çok önemlidir.
Levent Mete – Bizim akýllý düþünce sistemimizin içinde bir takým kurallar var. Bu kurallar binlerce yýllýk insan uygarlýðýnýn birinden diðerine adým adým deðiþerek gelen kurallar. Bunlara göre davranýyoruz, bunlara göre yaþýyoruz, bunlar otomatikleþiyor, içimize iþliyor. Selamlaþmalarýmýz, ritüellerimiz, kime karþý nasýl davranmamýz gerektiði, toplumsal kurallar, inançlarýmýz. Bütün bunlardan oluþan bir düzenin içindeyiz. Önce sosyalleþiyoruz. Fakat sosyallik deðiþen bir þey. Toplum devamlý bir takým dönüþümler geçirerek bu kurallarý da deðiþtiriyor. Kurallarýn kendisi var oluþ tarzlarýyla, deðiþmeye dirençli. Bir baþka düþünce sistemi de þu. Akýl hastalarý ve çocuksu düþünce de bunun içine giriyor. Kurallarýn gevþediði ve büyük ölçüde olmadýðý bir düþünme tarzý var. Bunun içine delilik olarak düþtüðünüzde acý çekiyorsunuz. Bu insanlardan o hastalýðýn içinde yaratýcý bir þey çýkmýyor. Ama yaratýcý düþünceyle davranan ve kurallarý deðiþtiren kiþi de zorunlu olarak ayný yere gitmek zorunda. Bu kuralsýz, bu yeniliðe açýk, bu her þeye açýk, kýsmen þiddete de açýk olan yapý içinde düþünmek zorunda. Yaratýcý kiþilerin, sanatçýlarýn, fizik bilimlerinde ve sosyal bilimlerde geliþmeleri saðlayanlarýn bir yaný böyle olmak zorundadýr. Ana kuralýn dýþýnda, ana kurala uymayan, patlayýcý þeyler düþünmek ve yarýn ana kural olabilecek ama bugün hiç kimsenin kabul etmeyeceði þeyler düþünebilsinler. Dünyanýn güneþ etrafýnda dönmesi gibi bugün çok normal ama geçmiþte kabul görmeyen fikirleri ortaya koyabilsinler.

SDK – Aslýnda sorumun cevabýný hala tam olarak alamadýðýmý düþündüðüm bir nokta var. Biz kabul edelim ya da etmeyelim “deliler” çýktýklarý içsel yolculuklarýnda “umut” ettiklerine bir þekilde kavuþuyorlar. Ama biz çok “akýllýlar” þiddet çaðýnda, çift anlamlý olarak “umudu” “fiziksel þiddetle” ve “tutkulu bir þiddetle” yani, açgözlülük ve hýrsla yok ediyoruz. Bu da bizi daha karamsar ve daha þiddete eðilimli ve daha mutsuz bireyler yapýyor. Siz ne dersiniz?

Levent Mete – “Umut”, deliliktedir ya da akýl hastalýðýndadýr denemez. Ýnsanlar bu refleksi gösteriyorlar. 1980’den sonra sanat dergileri furyasý olmuþtu. O zaman da, o dergilerde yazan bir çok edebiyatçý böyle delilikle ilgili þeyler yazýyorlardý. Sanki “umut” orada. Çünkü toplumda akýllý insanlarýn var oluþu onlarýn oluþturduklarý örgütlerden “umut kesilmiþti”. Karanlýk bir dönemden geçiliyordu. O zaman insan el yordamý ile aranýyor. Delilik de kural dýþýlýðý çaðrýþtýrdýðý için cazip geliyor. Gerçekte deliliðin kendisi “acýdýr”. Ýstanbul’da, “Uluslar arasý Þizofreni Günleri” düzenleniyordu. Ýlk toplantýlarýn birinde konuþmacýlardan biri de Gündüz Vassaf dý. O zamanlar “Cehenneme Övgü” kitabý yeni çýkmýþtý. Toplantýya hem sanatçýlarý, hem psikiyatristleri, hem de hasta yakýnlarýný çaðýrmýþtýk. Gündüz Bey çýkmýþ, konuþuyor. Post modern düþünceyi ve onun düþünce yapýsýnýn kalýplarý kýran tarzýný, aslýnda psikozdaki kalýplarý kýran düþünce tarzýndaki benzerliklerini anlatýyor. Evet, doðru böyle bir geçiþ var. Demin de söylediðim gibi “yaratýcý bir düþünce” kalýbýna giderken her türlü yaratýcýlýkta “patlayýcý”, “kural tanýmayan” bir yan var. Ama her þey bundan ibaret deðil. Oralardan bir hasta yakýný baðýrdý. “Sen gel benim çocuðumla bir gün yaþa kardeþim. Böyle konuþuyorsun.” dedi. Ýþin bir de böyle trajik bir yaný var. Akýl hastalýðýnýn içinde bir “kurtuluþ” yok. Ama akýl hastalýðýna giren kiþinin takip ettiði düþünce yapýsý “yaratýcý” ve etkinlikte bulunacak yetenekte olan kiþinin takip ettiði düþünce yapýsýna benziyor. Ayný yerden besleniyorlar. Þöyle bir benzerlik kurabiliriz. Suya dalýp da su altýnda bir güzellik varsa onu görmek söz konusuysa iki seçenek vardýr. Biri kayýktan birden düþüp, su yutarak orada bulanýk bir þeyler görüp, sudan can havli ile çýkmaya çalýþan biridir. Ýkincisi ise ayný suya yaratýcý kiþi kendini hazýrlayarak girer. Baþka kiþiler ayný suya girerken hangi araç gereçleri kullanmýþlar, nasýl dalmýþlar diye önceden araþtýrýr ve kendini dalma iþlemine odaklar. Dalar, su altýný görür, fotoðraflarý çeker. Her ikisi de ayný yere gitmiþtir. Su ortak. Ama yapýlan iþ farklýdýr. Ben iþe drama yanýyla giren bir psikiyatrist olarak, oyunlarda bulunuyorum. Psikiyatrist olarak konuya bakýnca, akýl hastalýðýnýn engellenmesi, azaltýlmasý, acýlarýnýn yatýþtýrýlmasý ile ilgili bir iþ yapýyorum bütün gün. Yýllardan beridir bu iþi yapýyorum. Bir yandan o insanlarýn içlerindeki acýlarý, sýkýntýlarý, yaratýcý düþünceyi, o patlayýcý kural dýþýlýðý görüyorum. Bunu hazýrlýksýz biçimde hastalýk olarak yaþarken çekilen acýlarý da görüyorum. Delilik içindeki potansiyeller görülmeli ama çok da yüceltilir bir yaný yok aslýnda.

SDK – Levent Mete bilim adamý kiþiliðinin yaný sýra ayný zamanda romancý kimliði ile edebiyat dünyasýnýn yakýndan tanýdýðý bir isim. Tiyatroda Gürol Tonbul ile birlikte çalýþmak psikiyatrist Levent Mete’ye neler kazandýrdý?
Levent Mete - Tiyatro deneyimi ile dramatizasyonu öðrenmiþ oldum. Roman yazmak baþka bir þey. Ýnsanýn kendi içine kapanarak yaptýðý bir þey. Kendi iç dünyasýný anlattýðý bir durum. Bir yerden bir imajlar, bir sahneler gelsin diye kapanmak demek. Tiyatroda daha farklý, dýþa dönük bir iþ yapýyoruz. Ekip halinde çalýþýyoruz. Oyunu sahnelerken baþka insanlarý hissetmeye çalýþýyorsun. Bir metni alýp oradaki yazarýn ne yapmaya çalýþtýðýný ilk önce kendine, sonra da baþka insanlara aktarýyorsun. Sonra da sonuçlarýný görüyorsun. Tiyatronun böyle dýþa dönük bir yaný var. Bu yönden bana faydasý oldu. Tiyatroda, “modeller üzerinden konuþmayý” öðrendim. “Albay Kuþ” daki olaylar bir akýl hastanesinde geçiyor. Oyuncularýn da en kolay kayabileceði yer, olayýn “deli fýkrasý” þeklinde anlatýlmasý olabilir. Bu açýdan bakarsan komedi olabilir ama deðil. Onlara bu gözle bakarsan katýla katýla “gülebilirsin” ama diðer gözle bakarsan “üzülebilirsin”, baþka bir açýdan da “düþünebilirsin”. Bu trajik bir ortam. O zaman bu nasýl oynanmalý? Ýlk baþlarda, uzun uzun anlatmaya çalýþtým. Sonunda dedim ki “eðer salonda seyirci olarak tek kiþi varsa, siz bunu oynarken korkuya kapýlmalý. Bu sahnede “güvende deðilim” diye hissetmeli” demiþtim. Birden oyuncularýn bu anlattýklarýmý aldýklarýný gördüm. Modellemeyi ve analoji ile” yan taraftan anlatmayý” sahnelemeye bu yolla katkýda bulunabileceðimi düþündüm. Ýkinci oyunda bu modelleme konusunu daha sistemli biçimde yaptým. Oyuncular için þemalar çizdim. O þemalara göre, belirli modeller ve tipler, o tiplerin hangi ölçeklerde nasýl olduðunu gösteren bir çalýþmaydý ve sonra bu þemalar iþi hýzlandýrma açýsýndan çok iþe yaradý. Ayrýca, tiyatro oyunculuðu hiç de öyle kolay bir iþ deðildir. Tiyatro oyunu sahneye konurken, önce okuma provalarý baþlýyor, sonra sahne provalarý þeklinde devam ediyor. Ben de orada koltuklarda oturuyorum. Yanýmýzda not tutan stajyer tiyatrocular vardý. Ben arada söylüyorum. Filancanýn þu hareketi, stajyer yazýyor, falancanýn jestleri, þunun konuþmasý, stajyer sürekli not alýyor. Sonra oyuncular ara verdiklerinde ben Gürol’a gidip anlatýyorum. Þunu yapalým, böyle yapalým diye tarif ediyorum. Oyuncularýn hepsi gide gide olayý benimsediler. Gürol’un da benim de istediðimiz tarzda oyunu oynuyorlar. Fakat içlerinden bir tanesi devamlý “kendini” oynuyor. Ben yazýyorum, anlatýyorum, günler geçiyor. Deðiþen bir þey yok. Bir yerde sonlara doðru yaklaþýrken, “bir dakika dedim ya”. Sahneye çýktým, oyunun içinde anlatmaya baþladým. Yine de bir iyileþme yok. “Ben oynayayým” dedim o zaman. Tabii insanlarý güldürecek bir komedi çýktý. Hiç kimse o kadar kötü sahne oynamamýþtýr. ( Kahkahalar….)

Gürol Tonbul – Gerçekten o repliði söyledi. (Kahkahalar….) Her iki oyunda da yaþadýk bu durumu. “Albay Kuþ”, dramayý çok iyi bilen bir psikiyatristle çalýþtýðým ilk oyundu. Oyuncular anlamýnda þöyle rahattýk. Daha önce psikiyatristlerle çalýþmýþtýk ama dramayý bilmediði için bir süre sonra oyuncular onu ret ediyordu. Bizimle çalýþan bütün bilim insanlarýna sonsuz saygýmýz olmakla birlikte bazen ipin ucunun kaçtýðý anlar oldu. Mesela hoþ bir anýmýz var. Albay Kuþ’u çalýþýrken, Bosna Hersek sýnýrýnda çatýþmalarý yaþamýþ, yalnýz býrakýlan insanlarý görmüþ, o yýllarda görev yapmýþ, dört yýlýný Bosna Hersek’de Bulgaristan sýnýrýnda geçiren bir Albay bulduk. Bir süre sonra Albay anýlarýný anlatmayý býraktý. Þöyle oldu. “Sen oradaki, þuraya saða doðru yürü.Sen de arkaný dön”. Oyuncular, “ne oldu, askeri kampta mýyýz? Ya da oyunu Albay mý yönetiyor?” demeye baþladýlar. (kahkahalar……)
Çizgiyi ayarlamak çok zor bir iþ. Levent, kiþisel yapýsýndan kaynaklanan iyi diyalog kurma yeteneði ile bunu çok iyi baþardý. Bilim insaný olmanýn getirdiði saygýnlýkla bu dengeyi çok iyi kurdu. Her iki oyunda da farklý yaklaþýmlar yaþadýk ama ben Levent açýsýndan gözlemlerimi söyleyeyim. Bir kere zararsýz delilerle çalýþýyor. Sonuçta kendi egolarý var. Bütün oyuncular bundan yararlanarak kendilerini daha ön plana almak istiyorlar ve doktora zarar vermiyorlar. Zarar verdikleri tek nokta þu olabilir. Ödenekli tiyatrolarda oyuncuyu biraz sýktýðýn zaman bu örgütlü bir mücadeleye dönüyor. “Ama doktor, bir dakika, yalnýz biz oyuncuyuz, filan…”diyebilirler. Ama ona da ben izin vermiyorum. Devlet tiyatrolarýnda þöyle bir davranýþ psikolojisi bozukluðu var. Yönetmen her þeyi bildiðini iddia eden adam konumunda. Bunu hem oyuncu hem de yönetmen olarak içinde yaþayan bir tiyatrocu olarak söyleyebilirim. “Ben, her þeyi biliyorum!” Her þeyi bilemezsiniz. Levent gibi bir bilim insanýnýn oyunculara ve size öðreteceði çok þey oluyor. Her iliþkiyi çözemezsiniz. Çünkü çok þeyle uðraþýyorsunuz. Yolunuzu kaybettiðiniz anlar oluyor. Bu yol kurallarý olan aydýnlýk bir yol deðil. Sisli bir yol, yolunuzu her an kaybedip uçabilirisiniz. Kiþileþtirme ve boyutu anlamýnda büyük bir katký bu. “Albay Kuþ” da Levent’in yaptýðý önemli bir katkýyla örnek vereyim. Oyunda bir karakterin hýrsýzlýk hastalýðý var. Kleptomani. Hastalýðýn boyutlarýný anlatýyoruz. Levent oyuncuya döndü.“Üçüncü görünmez bir elin varmýþ gibi düþün rolünü” dedi. O andan itibaren rol çok boyutlandý, çok deðiþti. Bu benim bulabileceðim ya da özetleyebileceðim bir cümle deðil. Bunu ancak dramayý da bilen bir bilim insaný söyleyebilir. Ýlk oyun psikodramaydý. Levent kendi konusu olduðu halde kendini psikiyatrinin dýþýnda tutarak, dramayý da çok iyi bildiði için oyun olgusu içine girebilen ve psikiyatrist kimliðini oyun olgusu ile çok iyi baðdaþtýrabilen biri. “Barut Fýçýsý”ndaki þiddet öðesi, görünmeyen ve bütün oyuncularýn ve benim çok yatkýn olduðum bir durum. O anda yönetmeninizden nefret edersiniz, kostüm kreatörünüzden nefret edersiniz, dekordan nefret edersiniz, ýþýðý beðenmezsiniz, bütün oyuncular kendi egolarýnýn tatmin edilmesini ister. Bu çok zor bir iþ. Þimdi yönetmen olarak, bunu sadece arkadaþlýk ya da sert bir emir komuta zincirinde tutabilirsiniz. Orada bilimsel ölçütte, davranýþ psikololjisi anlamýnda, sizin de “kendinizi geliþtirmeniz” gerekir. Levent hem oyunculara bu davranýþ psikolojisinin sýnýrlarýný çok iyi anlatan biri hem de benim sýnýrlarýmý geniþleten ya da nerede durmam gerektiðini anlatan biri. Yoksa þunu diyebilirim. “Ben, yönetmenim! Yapýn!” Bunu benim dememem lazým. Levent’in en büyük katkýsý bu. O sohbetlerimizde, Levent o kulvarý açýyor bana. Eðer oyuncuya kötü davranýrsan, oyuncu “role ve seyirciye kötü davranýr”. Onun için bilimsel ölçütün girdiði noktada, oyuncuya aktarýmda istediklerimizi net olarak söylüyoruz. Ama bunu kaba saba bir kuvvetle yapmýyoruz ya da emir komuta zincirinde yapmýyoruz. Oyuncunun anlayabileceði “yaratýcýlýk” alaný içinde yapýyoruz. Bu çok önemli. Doðal olarak, seyirciye yansýmasýnda, (bunu bütün oyunlar için söyleyebiliriz ama özellikle Albay Kuþ ve Barut Fýçýsýnda bunu net olarak saðladýk) yorulmalarýna raðmen seyirciye ve role “þiddet” uygulamýyorlar. Bugünün ortamýnda, kendi alanýmýzdan bakýldýðýnda, bu seyircinin þiddetten uzak kalmasýný saðlýyor. Bu da çok önemli bir katký. Levent’in açýsýndan bunlar kendi ütopyalarýný anlatan “akýllý deliler”. Ötekiler de anlatýyor ama daha içsel yaþýyor, kendi kendilerine mýrýldanýyor, çok çözemiyorsun. Oyuncunun en önemli zenginliði, hem benim açýmdan hem de Levent açýsýndan kendi deliliklerini ve ne düþündüðünü o samimi ortamý bulduklarý zaman anlatmalarý. Baktýðýn zaman bir oyuncunun dünyasýný, beyin yapýsýný, neyi amaçladýðýna iliþkin çok önemli bir zenginlik saðlýyor.

SDK – Sizin ayný zamanda oyunun sahneye konma sürecinde, gerilimli ortamý yumuþatmak adýna oyuncularýn ve yönetmenin de psikiyatristliðini yaptýðýnýzý söyleyebilir miyiz?
Levent Mete – Tam olarak öyle bir þey söyleyemeyiz ama kýsa sürede ekibin bir parçasý haline geliyorsunuz. Albay Kuþ oyununda olduðu gibi oyuncular aslýnda baþlarýnda “þunu yap, bunu yap” diye emir verecek birini istemiyorlar. Onlarý hem yöneteceksiniz hem de ayný ekibin tam olarak bir parçasý olacaksýnýz. Biz onlarla bir ekip olarak arkadaþ olduk. Sabahlara kadar çalýþýyorduk, beraber yiyip içiyorduk, kafa çektiðimiz falan da oluyordu. Ben bazen onlarýn bazý þeylerine karýþýyordum ama bu “þuraya git, bunu yap” þeklinde olmuyordu. “Albay Kuþ” oyununda bir doktor var. Delilerin nasýl davrandýklarýný anlatýyorum, gösteriyorum. Doktor da bana “ya, doktor bey ben nasýl oynayacaðým” diye sordu. Bir baktým, beni izliyor. Ben insanlara bazý önerilerde bulunuyorum. Sürekli beni izliyor. Bu þekilde benim rolümü aldý. Ama öyle bir almýþ ki. Sonra, oyun sahnelendi. Annem oyunu izlemeye geldi. Annem “Yaa, Levent bu doktor senin hayatýný mý oynuyor?” dedi. (kahkahalar….) Benim bütün jestlerimi, bütün mimiklerimi almýþ.

SDK – Tiyatro çalýþmalarý romancýlýðýnýzý nasýl etkiledi?
Levent Mete – Tiyatro çalýþmalarýnýn diyalog yazma konusunda bana çok faydasý olmuþtur. Bir sürü iyi yazýlmýþ diyalogu, orada nasýl hayata geçirilir, nasýl oynanýrsa olur, defalarca gördüm. Diyaloglarý dramatize etme konusunda ustalaþmýþ insanlarý defalarca ve saatlerce izliyorsunuz. Konular deðiþik biçimlerde dramatize edilebilir. Konuþmalarýn metinden canlý olarak sahne üzerinde hayata geçiþini defalarca ve defalarca düzeltmelerle izleyince büyük bir faydasý olmuþtur diye düþünüyorum. Sonra Gürol’un teþvikiyle bir oyun yazdým.

Gürol Tonbul – Benim çok beðendiðim bir oyun o. Bir süre sonra onu sahneleyeceðim.

SDK – Bundan sonra ortak çalýþmalarýnýz olacak mý? Levent Mete’nin kiþisel bazda size nasýl bir faydasý oldu?
Gürol Tonbul – Tabii olacak ama Levent Mete her teklif edilen oyunu kabul etmiyor. “Benim alanýma girmiyor, ben sana bu konuda faydalý olamam” dediðinde, büyük saygý duyuyorum. Bunu her bilim insanýndan duyamazsýnýz. Ben duymadým bugüne kadar. “Dürüstlük” ve “güven saðlamasý” açýsýndan da Levent Mete ile çalýþmayý tercih ediyorum. Yönetmen, oyuncular ve psikiyatrist üçgeninde düþünürsek, biz bir ütopyanýn gerçekleþtirilebileceðini hep birlikte kanýtladýk. Bu ütopyayý gerçekleþtirirken þiddetten arýnmýþ, þiddetten uzak ama seyirciyi ayný zamanda içinde bulunduðu noktadaki þiddetin kimliðini, içinde bulunduðu açmazlarý ya da tersinleme ile deliliði anlatacaðýnýz bir ortam olacak. Kendi içimizde bu anlattýðým üçgende bunu gerçekleþtirme noktasýnda, “sýnýrlarýmýzý iyi bilmemiz” gerekiyor. Levent Mete bu sýnýrý çok iyi bilen ve çok iyi koruyan bir kiþi. Oyuncularýn yönetmene ve psikiyatriste “güven duymasý” gerekiyor. Yönetmenin de bu iki yatay çizgideki oyuncu ve psikiyatrist üçgenine çok “güven duymasý” gerekiyor. Ütopya böyle gerçekleþtiriliyor. Üçgenin çizgilerini böyle koyuyorsunuz. Bunlardan biri eksik kalýrsa hiçbir þekilde baþarýlý olamazsýnýz, ortaya çýkan anlamsýz bir çizgi oluyor. Benim için bu ne faydasý var? (gülüyor…) Çalýþmalarda, delilik sýnýrýna çok gittiðim zaman Levent bana kliniðe gelmek istemiyorsan, “orada dur” anlamýnda uyarýyý yapýyor. (kahkahalar…) Tedavi sürecine baþlamadan, baþta bir tedavi uyarýsý aldýðým zaman çok katkýsý var. Oyuncu bir çok açýdan yönetmenine güvenir. Davranýþ psikolojisi ve biçimlemede Levent oyuncularda bir güven duygusu yaratýyor. Oyuncu ortaya bir rol modeli getirdiðinde, Levent “evet, öyle düþünebilirsin” diyor. Bu Levent olmazsa þöyle oluyor. Yarýn daha fazla güvendiði bir yönetmen olabilir, “orayý böyle deðil de þöyle yap”. Bunun sonunda, onuncu oyuna geldiðinizde bir bakarsýnýz ki, oyuncu oyundaki bir çok þeyi deðiþtirmiþ. Albay Kuþ’da 200 oyun oynadýk ve Barut Fýçýsýnda 100 aþkýn oyun oynadýðýmýzda, oyunculara hep þunu söylüyoruz. “Hayýr, saptadýðýmýz bu davranýþ psikolojisinin dýþýna çýkma”. Bu çok önemli. Yoksa oyunda tutarlýlýðý saðlayamazsýnýz. Her oyunda ortaya farklý bir þeyler çýkar. Mesela,“Albay Kuþ” oyununda bir arayýþa girdiðimiz nokta oldu ve Levent’in orada büyük yardýmý oldu. “Albay Kuþ” oyununda, “Televizyon Haco” diye bir rol var. Televizyon Haco, saðýr dilsiz iyi dudak okuyor. Bütün amacý aktör olmak. Konservatuara gitmiþ. Orada kabul görmüþ. Sonra saðýr olduðu anlaþýlýnca, okuldan uzaklaþtýrýlmýþ. Þimdi bu rolde, hem tiyatro var, hem de klinik bir hasta var. Oyunun yazarý Hristo Boytchev tiyatro oyunculuðu ile manastýrdaki hastayý ayný çizgi içine almýþ. Ayný þey, “Barut Fýçýsý” oyununda da var. Aslýnda bir kabaredeler, hepsi oyuncular, bilinçli bir deliliðin içindeler, ayný zamanda hepsi bilinçli nedensiz bir þiddeti yaratan zalim karakterler. Bu arada, Levent’in sabrýný övmeliyim. “Barut Fýçýsý” oyununda bizi yönetmen olarak da psikiyatrist olarak da çok zorlayan, çok zor güvenen arkadaþlar oldu. Levent’in ne kadar saðlam bir psikiyatrist olduðunu orada gördüm. Bu kadar inatçý ve sert yöneliþleri olan bir oyuncuyu “nerede durdurabileceðini” biliyor. Levent çok iyi bir oyun kurucu. Çünkü o sert tepkiye bir bilim insaný olarak alýnabilirsiniz ve “sen benden daha iyi mi bileceksin?” noktasýna getirebilirsin. Ama Levent bunu yapmýyor. Bu çok önemli oyuncunun psikolojisinde. Çok geç güvenen insanýn bile güvenebileceði saðlam bir bilim insaný. Bu durumda, “biz bu ütopyayý gerçekleþtirebilirize inanan insanlar” oluyoruz. Bu nedenle, gelecekte de Levent’le birçok ütopyayý gerçekleþtirmek isterim. Tanrý her yönetmene, Levent Mete gibi dramayý bilen, oyuncuda güven saðlayan, müthiþ sezgileri ve sabrý olan, oyuncuyu nerede dengelemesi gerektiðini bilen bir bilim insaný versin.

SDK – Son olarak, gelecek projenin adýný alabilir miyiz?
Gürol Tonbul – “Dikkat Kýrýlabilir”. Yine bir Balkan oyunu. Bir göç ve bir yerden sürülme hikayesinin yarattýðý þiddet konu ediliyor. Binlerce insan yýllardan beri evlerinden, yurtlarýndan sürülüyor. Bu insanlarýn yollarda kendi aralarýnda yaþadýklarý anlatýlýyor. Önümüzdeki ay metni Levent’e vereceðim, eðer Levent’te kabul ederse birlikte üçüncü proje olarak, “Dikkat Kýrýlabilir” oyununu gerçekleþtireceðiz.













Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.