Jointy
(niyazi bircan) 30 Aðustos 2011 |
Yeraltý |
| |
Tanrý güneþi de alt etti. Ve güneþ ýþýklarýný tanrýnýn masasýnda býraktý. Bunu gören polis ve asker gibi türlü pislik, jargoncu, yolsuz orospu çocuklarý ve arkalarýndan aleni kokuþmuþlar dünyayý terk etti. Ben kadýnýmýn koynundayým. Durumu eþitledim ve kaybedecek bir þey kalmadý. Ýkimiz de toplamda yirmi gram jointy ediyoruz. Ölüm demek bu. Olsun. Kutsal barda yerim hazýr. Ve yine öyle olsun. Tanrýnýn kafasý on numara ve kontrol ayyaþlarýn elinde. O halde her þeyi unutup rahatça ölebiliriz |
|
Yaðmur Alýþkanlýklarý
(niyazi bircan) 20 Aðustos 2011 |
Düþler |
| |
Þimdi kan damlatýyorum pervazýma, gözlerimden aþaðý beynimin derinliklerinden boþalan bir ruh ile kýrmýzýya boyuyorum çölümü. Elimde yokluðundan kalma kara bir namlu ile boþluklar yaratýyorum zihnimin içinde. Ya gelirsin yahut gelseydin, içimde çiçekler büyütürüm, ya gelmezsin yahut gelmedin; boþluða bir kývýlcým atar giderim…
|
|
Yetenekli Kaybediþler Adýna - 1 -
(niyazi bircan) 28 Þubat 2011 |
Yeraltý |
| |
Kýþ. Tabi soðuk her yer. Ýnsanlar özensiz gösteriþler peþinde. Bazýlarý tabi. Öyle genelleyemezsin herkesi. Zor düþünceler bunlar. Üstesinden gelinmesi gereken birçok maddi zorluðun arasýnda hani lafý bile edilmez, edilemez, izin vermezler ki! Hâl böyle iken biz onu üç masa ileriden merakla izliyoruz. O ise bunlarý düþünüyor mu? Bilinmez. Aslýnda anlaþýlýr, fakat masamýzdaki eleman demiþti bir kere. Söylenemez, genelleþtirilemezler… |
|
Bavul
(niyazi bircan) 6 Aðustos 2010 |
Varoluþçuluk |
| |
Diþi ve erkek, damarlarýnda dolaþan alkolün yoðunluðu kadar güzel, yakýþýklý ve becerikli olacak; gerginliðin, ince fakat uzun yayýnda hangi noktaya temas etseniz sert bir nota ve haykýrýþýn baþlayacaðý o gizli serüven þimdi, çaprazýmdaki merdivenlerin bir kat aþaðýsýndan hayata baðlanacaktý. .. |
|
Ölümlüler
(niyazi bircan) 2 Aðustos 2010 |
Deneysel |
| |
Adamýn biri o günün tanrýsý olarak belirlenen bir gize, öldürdüðü sinekleri adayacak. Baþkalarý ise bu durumu görüp sinsice gülecek ve diyecekler ki “ deli!” . Ýki hecenin içine sýkýþacak þehir dediðimiz metal soysuzluk. Ýffetli bir dulun aðzýndan çýkan yalan ile de kendi tanrýsýna adadýðý bir genci ölümlüler listesine koyacak, vakti gelince, evet ama þimdi, atýlan yalanýn izzet- i hakký için, kýzabilir tanrýlar, bekleyecek koca þehir. Bekleyip sýrasýný savmadan ve þeytanlara kaptýrmadan eline alacak ermemiþ bir ömrü. Hep birlik bir gecenin esrarýnda kutlayacaklar, yolcusu, kerhanecisi, kargasý, düzenbazý… |
|
Yayla Öyküleri – 2
(niyazi bircan) 6 Temmuz 2010 |
Toplumcu |
| |
Bana deli derler. Hikâyelerini burada kesip biçtiðime inanmadýklarýndan… Oysa ruhsuzdurlar, ruhlarý, bedenlerinin kemikleri þu gönyenin ucunda bekler, haberleri yok. Olmamasý da muhtemeldir. Bilenler var ama var hocam var… Siz de bilecekmiþ gibi yapýn, ötesi önemli deðil. Kurmaca aklýnýzda yeni isimler bulun. Buldunuz da. Farkýndayým. Ýnsan denilen þu yaratýklar, þimdi akþamýn farkýna varýp perdelerini kapatacaklar. Beni buradakilere benzetmediniz. Doðrudur. Hikâye biçenlerin, sizin inanmadýklarýnýz yani, oralý deðildir. Onlarý ki mesela beni, bir yere koyamazsýnýz. Hadi düþün hoca! Ne diyor, ne anlatýyor bu adam? Daha sabah, sýkýntýdan patlýyordun, ötemle arana boþluklar koydun, ben de onu anlamadým. .. |
|
Gorki"nin Çocuklarý
(niyazi bircan) 15 Mayýs 2010 |
Toplumcu |
| |
–Bu öykü, Maksim GORKÝ’nin Soytarý adlý eserinin Seyirciler bölümünden uyarlanmýþ olup naçizane, kendisine atfedilmiþtir…–
Sabaha karþý; kargalar ve yusufçuklar… |
|
Sokaðýmda
(niyazi bircan) 15 Mayýs 2010 |
Bireysel |
| |
Benim sokaðýma ulaþabilmek için içi ten dolu araçlara gerek duymazsýnýz.Bizim sokaðýn hikayesine ulaþabilmek için; karanlýðýn otomatik bir lambayla kaybolduðu apartman merdivenlerini, boþ arsalarý, korna çýðlýklarýný, yürüyen çanta ve kitaplarý, baþýboþ müzikleri, tuþlanarak gönderilen sevgi sözcüklerini itina ile geride býrakmalýsýnýz.
|
|
Akþamüstü ve Gölgeler
(niyazi bircan) 15 Mayýs 2010 |
Yüzleþme |
| |
Kim bilir, sayfam açýlýr, okunur, kemiklerim basitliðiyle övünüp “o romanýn kahramaný bendim” deyip bildikleri bir umut için sevinirler… |
|
Yayla Öyküleri
(niyazi bircan) 15 Mayýs 2010 |
Soyut |
| |
Hayýrlara yor kýzým. Baþa gelen musibettir, çocuðunu gölgeye götür, baþýnda dur, aðlarsa gül, gülerse aðýt yak. Bize su yok bebem, ana sütünden mahrum, baba sevgisinden yetim, olmasýn, kalmasýn, yaþasýn bebemiz… Dedemiz sevmedi bizi, iki inek bir köpek, anangiller çok çekti, sen çekme yavrum. Deden sever seni, hele bir gül yüzüne, kurbanda et götür, ramazanda elini öp, dede ben geldim, dede suyu tarlaya, elini bana ver de öpeyim, dede kardeþim yok benim, bahçede kediler yavrulamýþ, dede ne zaman büyüyeceðim ben, duvardaki mavzeri, yüklükteki aynalý defteri ne zaman vereceksin… |
|
|
|