Umut Yalan
"Kışın bizim sobamız, bu hayvanlarımız işte oğul. Toplanırız çoluk çocuk, kuru ekmek soğan aşımızı yer, üstüne tas tas kar suyu içeriz.
"Her yeni gün, yazılmamış bir sayfa; cesaretin kaleminde hayatın en güzel hikayesi saklıdır."
"Her yeni gün, yazılmamış bir sayfa; cesaretin kaleminde hayatın en güzel hikayesi saklıdır."
"Kışın bizim sobamız, bu hayvanlarımız işte oğul. Toplanırız çoluk çocuk, kuru ekmek soğan aşımızı yer, üstüne tas tas kar suyu içeriz.
Her mahallenin bir delisi olur değil mi? Yerine göre bazan o mahalleleyi güldüren, eğlendiren, bazan da hüzünlere boğan...Tezatlıklarla dolu bu mahallenin delisi de Memo işte.
Parlak bir dolunay ışıltısının bütün İstanbul'u aydınlattığı serin bir bahar gecesiydi. Boğazdan sokulan rüzgar, Haliç'in kendine has o ince yosun kokusunu bağrına sararak sürükleyip karşı tepelere kadar götürüyordu. Ve o gece, bütün İstanbul uykusuz, bütün İstanbul huzursuzdu sanki...
"Paşababası, onun için bir şeyler yapamaz mıydı?’’ Mahallenin bitirim delikanlısına tutulan şımarık, hastalıklı zengin kızını oynamaktan nefret ederdi.
Ayaklarındaki yırtık naylon ayakkabılardan karlar içeriye sızıyordu. İran transit yolundaki arabaların çokluğundan korkuyor, yolun kıyısındaki karların üzerinde yürüyordu küçük Nur Ali... Naylonların arkası tamamen parçalanmıştı. Küçük Nun Ali'nin topukları naylonların içinde değil, doğrudan doğruya kara basıyordu.
PTT’de öylesine bir gün işte… PTT, ne iş yapar diye sorarsanız. Mektup taşır. Telgrafınızı ulaştırır.
Kuraklık o yıl, New Jersey’in yemyeşil çayırlarını kahverengine çevirmiş ve tüm New Jerseylilerin gurur kaynağı yüzyıllık dev ağaçların yapraklarının zamanından önce dökülmesine neden olmuştu.
yaşamı göstermek riske atmaktır bazen en sevdiğini
bunu veremediğniz için evlenmiyor sizin kızınız
geçen gün bağ evine gittik en sevdiğim yanımda soba var kömür var odun var yakamadım
Ne yana baksam, bir başka yere gidiyorum. /
İçimdekiler, içime sığmıyor. Ben de bu yere sığamıyorum. /
Büyüttüklerim, korkularım beni yalınlaştırıp giyindiklerimden soyunduruyor. /
Kendimle yenişemiyorum içimde ki ben ile ben arasında bir savaş açmak istiyorum. Bu savası ancak böyle soyunarak kazanabileceğine
Gel Rüstem abi...Gel de gör şu perişan halimizi.Sefil varoşların halini bir gör. Gör de önce kendinden sonra insanlığından, geçmişinden, geleceğinden utan abi. Evlerden feryatlar çığlıklar yükseliyor abi. Yarı aç, yarı tok yaşayanlar bir yana, tıka basa yiyenler, beslenenler, kırmızı yanaklılar bir yana abi. Geçim derdinden çıldıranlar, fazla kazanmaktan
Bulamıyorum... Her yere baktım ama kaybolmuş. Yine birilerine çaldırdım galiba... Hep böyle oluyor, ne zaman bulsam birileri alıp götürüyor. Ya da ben çok hızlı koşuyorum ve onu bir yerlerde düşürüyorum. Ha pardon, ne mi arıyorum? Kendimi...
İşsiz bir gencin küçücük odasında çaresizce beklerken, anılarını anımsar. Küçükken Fırat'ın öbür yüzünü ölümüne merak etmiştir.
Bir gün dayısıyla gider, ama cebinde de bir aynası vardır. Günah olduğu için kırıp atmak ister. Dayısı başka köyde bir inak alıp ona teslim eder.dönüşte uyur ilginç bir rüya görür.
Ama nedense bu aralar kimse benden yer istemiyor. Her otobüse bindiğimde içim içimi kemiriyor. Ön sıralarda bir koltuğa oturup; yaşlı bekliyorum. Gözlerimi dikiyorum kapıya, karayı görmeyi uman kaptan gibi ufukta belirecek beyaz saçlı kafalarla huzur buluyorum. Merdivenlerden zor çıkan bir yüz görünce heyecana kapılıyorum; bu kesin benden yer
..Zayıf,güçsüz ve yoksul bir işcinin hayatındaki mihebnk taşlarından birinin başına getirdikleri...