İsimsiz Mektup!
Biliyoruz ki artık mektuplar, bir iletişim için gereği kadar kullanılmıyor.
Şaşkınlığım bunun içindi.
"Yazmanın en zor yanı, kelimeleri doğru sıraya dizmek değil, onları doğru zamanda susturmaktır." – Terry Pratchett"
"Yazmanın en zor yanı, kelimeleri doğru sıraya dizmek değil, onları doğru zamanda susturmaktır." – Terry Pratchett"
Biliyoruz ki artık mektuplar, bir iletişim için gereği kadar kullanılmıyor.
Şaşkınlığım bunun içindi.
\- Bana ihtiyacı olanlar, bilirler nasıl ulaşılacağını. Ama yine de ben vereyim kartımı. Al, al, çekinme. Belki senin de ihtiyacın olur, bir gün.
Yabancı kartı alır ve okur:
Dağay Günay-Eş Seçici
-“Evet, beyler! Ese pınarı dinlenme tesislerine hoş geldiniz! Bugün eşantiyon mönümüzde çay bulunmadığından onun yerine leblebi ile rakı ikramı yapılacaktır! Afiyet olsun efendim!
Faruk Duman
Yürüyor... Siyah saçlı, beyaz yüzlü, gözleri koyu, sesi tok genç kız... Ben hiç geçmişe takılmadım diyor, içinden geçirdiği seslerle... Kendimi kapatmadım, sadece birşeyleri hatırlamak istedim... Bir çelişki yaşadım böylece, kalbimin gölgesinde barındım...
Ağladığımda gizlendim, güldüğümde neşelendim... Sakin rüzgarlarda ruhumu oradan oraya gönderdim... Beyaz kağıtlar elimde hiç
Onu ilk kez rıhtımda yürüyüşe çıktığımda görmüştüm. Görünüşte kalabalıktan bunalmış ve kafasını dinlemek için kendini rıhtıma atmış bir insanın görüntüsü vardı. Üzerinde haki renkte bir takım elbisesi ,başında da modası geçmiş türden bir fötr şapkası ile tam bir İstanbul Beyefendisi görünümündeydi. Oturduğu bank sanki ona tahsis edilmiş gibi
gerçeğe mitolojik bir bakış açısı..
bu topraklar için canını veren tüm şehitlerimize !
Kadınların gözyaşlarını saklama şekilleriyle yataktan çıktıktan sonraki giyinme şekilleri arasındaki benzerlik çarpıcıydı. Her ikisini de arkalarını dönüp, erkeği yok sayarak yapıyorlardı. Garip bir teşhir yöntemi olmakla birlikte etkisiz olduğunu söylemek benim açımdan olanaksızdı.
Sende bulduğum herşey benimle birlikte yaşlanıyor sensiz.
Bu öyküyü İhsan Oktay Anar'ın vermiş olduğu ödev üzerine yazmıştım ve o öykümü yeterli görmemişti; çünkü öyküm bir Dede Korkut öyküsüne yeterince benzemiyor.
Uçsuz, bucaksız topraklarda düşünüyor maganda. Otlayan hayvanlarına bakıyor, çevresine, sağına, soluna, uzaktaki tepelere bakıyor. Sırt üstü çimende uzanmış maganda, bazen ağaçlara, bazen kelebeklere, bazen de aletine bakıyor.
Ercan Kesal