"Yarın 13 Ekim. Bazı fikirler, tıpkı bazı insanlar gibi, çok yaşlanmak için yaratılmamıştır." - Oscar Wilde"

KİTAP İZLERİ

Peri Gazozu

Ercan Kesal

Cover Image

Yayınevi: İletişim

Yayın Yeri: İstanbul

Yayın Tarihi: 01 January 2014

Ercan Kesal’ın Hafıza Sandığından Sızanlar: "Peri Gazozu" Üzerine Bir Değerlendirme

Ercan Kesal, Türkiye'nin sanat sahnesinde ender rastlanan, çok yönlü bir figür. Onu sinemadan bir oyuncu, bir senarist ve bir yönetmen olarak tanıyoruz; ancak bu kimliklerinin temelinde yatan ve belki de en belirleyici olanı, onun bir hekim olmasıdır. Kesal'ın İletişim Yayınları'ndan çıkan eseri "Peri Gazozu", bu farklı kimliklerin kesişim noktasında duran, otobiyografik anlatının sınırlarını aşarak kolektif bir hafızanın ve vicdanın kaydını tutan dokunaklı bir çalışma. Kitap, yazarın kendi ifadesiyle "aynanın kenarındaki fotoğraflar misali hayat parçaları" sunarken, aslında okura kişisel bir anı koleksiyonundan çok daha fazlasını vaat ediyor: Anadolu'nun kalbine stetoskop dayayan bir hekimin tanıklığıyla, Türkiye'nin ipin ucundaki yakın tarihine ve insanının ruhuna yapılmış incelikli bir yolculuk.

"Peri Gazozu", yazarın çocukluğunun geçtiği Avanos'tan, mecburi hizmet yıllarını geçirdiği bozkır kasabalarına ve nihayetinde İstanbul'a uzanan geniş bir coğrafyada nefes alıyor. Kitabın merkezinde, adeta bir eksen gibi duran güçlü bir baba figürü var: "gazozcu Mevlüt". Babasının anısına ithaf edilen kitap, bir oğulun vefalı gözünden yitip giden bir kuşağın, taşra hayatının sıcaklığı ve kasvetinin ve en önemlisi, baba-oğul arasındaki o karmaşık, söze dökülmemiş muhabbetin izini sürüyor. Ancak Kesal, basit bir nostalji tuzağına düşmüyor. Aksine, kendi sunuşunda alıntıladığı Tarkovski'nin "sanatçı da asalak gibi çocukluğundan beslenir" sözünü doğrularcasına, belleğini bir laboratuvar titizliğiyle ele alıyor. Geçmişi, bugünün aklıyla yeniden okuyarak, kişisel olanı evrensel bir insanlık durumuna dönüştürüyor.

Kesal'ın hekim kimliği, metnin DNA'sına işlemiş durumda. Onun anlatımı, bir yazarın edebi fantezisinden ziyade, sayısız otopsi yapmış, ölümle ve yaşamla yüzleşmiş bir doktorun gözlemlerinin keskinliğiyle şekilleniyor. Yazarın niyeti de tam olarak bu: okurun hikâyeleri "okuması" yerine "seyretmesini" istemek. Bu sinemasal anlatım tekniği, kitabın en güçlü yanlarından birini oluşturuyor. Kesal, bir durumu anlatmak yerine, okuru doğrudan olayın içine çeken sahneler kuruyor. Bir çocuğun Kızılırmak'ta boğuluşunu, bir otopsi sırasında yaşananları ya da bir annenin evladının ardından yaktığı ağıtı okurken, kelimeler adeta birer kamera çerçevesine dönüşüyor ve siz, o anın hem tanığı hem de parçası oluyorsunuz.

Kitapta yer alan "Yetimim, beni göğsüne yasla" başlıklı bölüm, belki de eserin kalbini oluşturuyor. Babasının, kendi babasıyla ilgili hatırladığı tek somut anının, içirilen bir bardak benzinin ardından göğsüne yaslanmak olduğunu anlattığı satırlar, kitabın bütün felsefesini özetler nitelikte. Kesal, bu son derece kişisel ve dokunaklı anıdan yola çıkarak, memleketin yetim kalmış çocuklarına ve onların masum başlarını yaslayacak bir göğüs arayışına uzanıyor. Bu noktada, onun yazarlığı kişisel olandan sıyrılarak politik ve toplumsal bir sorumluluk üstleniyor. Sivas katliamından töre cinayetlerine, faili meçhullerden Kürt meselesine kadar Türkiye'nin kapanmamış yaralarına, bir hekimin soğukkanlılığı ve bir evladın şefkatiyle dokunuyor. "Kurban" bölümünün sonunda sorduğu o basit ama sarsıcı soru, bütün bir kitabın ve belki de çağımızın özeti gibi: "Bizim kalplerimize insanlığı kim verecek?"

"Peri Gazozu", üslubundaki yalınlık ve içtenlikle okuru hemen yakalayan, ancak bu sadeliğin ardında derin bir entelektüel ve vicdani birikim barındıran bir eser. Ercan Kesal, babasının gazozhanesinden, Anadolu'nun köylerine, oradan da insan ruhunun en karanlık dehlizlerine uzanan hikâyeleriyle, bize sadece geçmişi değil, bugünü de anlatıyor. Kitap bittiğinde, damağınızda hem çocukluğun o masum "Peri Gazozu"nun tadı hem de yazarın sıkça bahsettiği gibi, içimizdeki o "yanık kokusu" kalıyor. Bu, sıradan insanların sıra dışı trajedilerine tanıklık etmenin getirdiği, kolay kolay unutulmayacak bir koku. "Peri Gazozu", okuruna büyük laflar etmeden, insan olmanın ne anlama geldiğini fısıldayan, başucunda tekrar tekrar dönülmeyi hak eden, nadide bir çalışma.

Kümeler: Anı Edebiyat Toplumsal
Başa Dön