Alişen Emmi'nin Dükkânı
Rahmetli dedem ilginç bir adamdı. Yaşar Kemal'in "Yer Demir Gök Bakır" adlı romanındaki Koca Halil gibi neredeyse köyün hepsine küserdi
"“Yazmak, aklını kaybetmeden önce deliliğini polislere anlatmaya çalışmaktır.” – Franz Kafka"
"“Yazmak, aklını kaybetmeden önce deliliğini polislere anlatmaya çalışmaktır.” – Franz Kafka"
Rahmetli dedem ilginç bir adamdı. Yaşar Kemal'in "Yer Demir Gök Bakır" adlı romanındaki Koca Halil gibi neredeyse köyün hepsine küserdi
Dağın eteklerinde tipi gibi yola yağan araçların arasında olduğu yerde erimeden kalakalmış beyaz bir kar tanesi kadar yalnızdılar.
Otobüs o korkunç hızıyla atmış metrelik uçuruma uçtu. Kulakları sağır eden bir patlama oldu. Otobüsün parçalanan kasasından etrafa cesetler uçtu
Beyaz bir duvar düşünün. O duvara bakan herkes aslında farklı bir şey görür. Kimisi için o sadece beyaz bir duvardır. Kimisi için ise kırık beyazdır. Bazıları malzemesini, üzerindeki tekstili fark eder. Bazıları ise duvarın boş olduğunu. Birkaç insan vardır ki o duvardaki ufak vida deliklerini fark eder. Bİr
Yüzünde her zaman anlamaya çalıştığım gizemli bir meydan okuyuş vardı.
""Biz Ortaçağ’da yaşamalıydık!" diye haykırdı.\[Evet evet, belki o zaman “büyücü” diye yakarlardı seni. Kurtulurdum senden! Sünnetli olduğunu söylerdim herkese, engizisyonlarda sürüm sürüm sürünürdün. Ben anneme dedim ama dedim olmaz böyle bu zamanda, bu zamanda olmaz böyle; dedim. Dinletemedim…\] "
Arda, Hamitabattan devam edip Yakacıka girmeden sola doğru dönüp yukarıdaki Samrı köyüne ulaştı. Altı kilometrelik yokuşu çıktıktan sonra yamaç bir yerde kurulu olan Samrı köyü bölgenin oldukça eski köylerindendi. Arda seneler önce Samrıya; Çaltıdan yarı toprak yarı şose yolu kullanarak gelmişti. Çaltı ise yine Sakarya nehrinin kenarında dokuz
Yıllar önce Turna denilen bir kent vardı. Bu kent ilime bilime öyle önem vermişler ki,astroloji,tıp,botanik vb bilimlerde çok ileri gitmişlerdi. Bu şehir kültür ve ticaret şehriydi. Ve sık sık savaşlar oluyor karışıklar çıkıyordu. Yine bir kış günù büyük bir orduyla gelerek Timur devleti taş üstünde taş,baş üstünde baş
Annesi onu güneşin yaşam haykıran sabahında kaldırdı.
Oda bu güzel uykuyu hiç bozmak istemiyordu,yaşamı anlamayan benliği kendini sorgulama şansı bile vermiyordu,oda daha 10 yaşındaydı.
yağmur benim için tüm renkleri griye dönüştüren bir seranat gibiydi
Bir çocuğun yaşının gerektirdiği işleri yapmasına, oyunları oynamasına olanak vermek gerekir.
Işık olmayınca suret de olmuyordu.Ama suret olmayınca karanlık oluyordu.Ve karanlık;mavi gül dalları arasında uzun gece yürüyüşleri yapan hayal perisinin kendisinden ne bir eksikti ne de bir fazla.Sadece karanlıktı ve karanlık onun ta kendisiydi.
Uçurum.Taş.Ses.Ses(sizlik).