..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kötü insan korkuya itaat eder, iyi insan sevgiye. -Aristoteles
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




10 Aralýk 2007
Sýnýrlarý Aþmak!  
Dansçýlarýn her birinin “ellerinde” bir “ýþýk”, bir umut, bu eller “umuda” ve bu “ýþýða” aþýk.

Seval Deniz Karahaliloðlu


Iþýkla yýkanan eller, hep birden çýrpýnan, el çýrpan, tempo tutan, tek ses, tek yürek, ýþýldayan eller. Her bir el çýrpýþta, kalbin ritmi gibi yanýp sönen, kalp gibi atan bir ýþýk. Olmaz. Iþýk sýnýrlarý kýrar, gerginliði yumuþatýr, eritir. Duruþlar bile erir gider ýþýk karþýsýnda. Bu donuk bedenler erirse? Iþýk onlarý eritirse? Sonra biri diðerine “gerçekten” dokunursa. Daha çok, daha fazla dokunuþ. Birileri birbirlerine dokunursa, dokunmaya baþlarsa. Bu bulaþýrsa. Sýnýrlar nasýl “korunur”? Sýnýrlarý kim “korur”?


:BJFD:
Sýnýrlarý Aþmak!

Seval Deniz Karahaliloðlu


Aþaðýda bir öykü okuyacaksýnýz. Bir tiyatro metni gibi anlatýlan bir öykü bu ama bir farkla burada sözcükler yok. Alýþýk olduðumuz konuþmalar yok. Repliklerin yerini bedenin dili alýyor. Dansýn evrensel dili, öyküyü bütün dünya dillerine ayný anda eþ zamanlý olarak çeviriyor. Sesler insan sesi, kaygýlar, umutlar, acýlar, kederler, sevinçler hep ayný insani dille anlatýlýyor. Dansçýlar insani duygularý ifade etmede o kadar baþarýlýlar ki, benim diyen tiyatro sanatçýlarýna sahnede taþ çýkartýyorlar. Tiyatro eðitimi alan ve sahnede beden dilini kullanma konusunda araþtýrma yapan bütün tiyatro öðrencilerinin ve geliþime açýk olan bütün sanatçýlarýn istinasýz bu eseri görmesi gerekiyor. Çünkü “Sýnýrýn Aþýldýðý Noktalar Balesi” sözcüklere ihtiyaç duymadan duygularýn sadece bedeni kullanarak nasýl anlatýldýðýna mükemmel bir örnek teþkil ediyor.

Ýzmir Devlet Opera ve Balesi tarafýndan Dünya Prömiyeri 6 Kasým’da yapýlan iki perdelik “Sýnýrýn Aþýldýðý Noktalar Balesi” bilindik bütün sýnýrlar zorluyor. Eser sadece sanat yönünden deðil ayný zamanda “muhalif” bir duruþ sergilemesi bakýmýndan da Türk Bale tarihine geçecek “sýra dýþý”, “muhteþem” bir çalýþma olarak karþýmýza çýkýyor. “Sýnýrýn Aþýldýðý Noktalar Balesi” kesinlikle “muhalif” bir bale. Rafine bir çalýþma.

Þimdi sizi Ýzmir Devlet Opera ve Balesi Elhamra Sahnesi’ne götürüyoruz. Hollandalý sýra dýþý koreograf Jan Linkens’in sahneye koyduðu eseri beraberce izliyoruz. Bedenin evrensel diliyle anlatýlan öyküyü seyretmek için sadece gönül gözünüzü açmak kafi gelecek.

Birinci perde.
Sahne, akýþkan içinde yüzen bedenlerin hareket ettiði bir var oluþ noktasý.
Hareket ederken, hayat üzerimizden akýp gidiyor. Derimizin üzerinden akýp giden, ayný ölçüde eskiten, var eden, tüketen bir akýþkanýn içinde hapsolan bedenler. Dansçýlar, hareket eden, estetik bir formda bükülen, esneyen ve uçarcasýna süzülen bedenleri tanýmlýyor.
Hayat denen akýþkanýn içinde birbirine deðmeden, deðemeden, deðmekten kaçýnan bu bedenlerin arasýnda asýlý kalan bir soru.
Sýnýrlarýmýzý kim belirliyor?

En keskin kurallarýn hayatlarýmýzý yönettiði, tükettiði, bizi un ufak ederek yok ettiði bir toplum.
Bu kurallarý kimler koyuyor?
Bu sýnýrlarý kimler belirliyor?

Koyu karanlýk sahneyi aydýnlatan yan ýþýkta, kadýn ve erkek dansçýlar iki ayrý grup halinde dans ediyor. Ayrýmcýlýk. Kontrol etmenin altýn kuralý. Parçala, ayýr, izole et, yönet.
Karanlýkta insaný delip geçen bir müzik. Sözler bilinmeyen bir dile ait ama sesin týnýsý o kadar tanýdýk. Geçmiþ zamanlardan bir aðýt. Bildik bir acý. Þüphe. Var olana, var oluþa. Sorgulama. Tanýdýk. Acý.

Kadýn dansçýlarýn üzerinde farklý renklerdeki mayolar, erkek dansçýlarda bir örnek siyah mayolar. Tek düze. Üniforma toplumu. Sýradanlýk. Sakýn farklý olma. Farklýlýk yok. Öne çýkma. Tek düze. Sýrayý bozma.

Hayat denen yapýþ yapýþ akýþkan bir sývý içinde çýkýþ yolu arayan sýkýþmýþ bedenler.
Çaresiz her beden kendi çýkýþ yolunu arýyor çýkýþý olmayan bu yerde. Arada birileri, sistemi tedirgin eden birisi çýkýþ yolunu zorladýðýnda, birden sahnedeki bedenler dile geliyor. Bir aðýzdan çýðlýk çýðlýða müthiþ bir ritimle tempo tutmaya baþlýyorlar. Ýki büyük sopayla zemine vururken týnýsý yüreklerde hissediliyor. Hep birden ellerimizle yerlere vurarak olanca gücümüzle. Bütün gücümüzle. Baðýrarak. Var olmaya çalýþarak. Baðýr, baðýr, baðýr…
1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12…..

Her bir rakam bir vuruþa karþýlýk. Tempoya endeksli beden bir o yana, bir bu yana savruluyor, yuvarlanýyor, son hamlelerini yapan vahþi bir hayvanýn umutsuzluðuyla çýrpýnýyor.
Yine hep bir aðýzdan. Baðýr baðýrabildiðin kadar.
1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12…

Bu amansýz tempo, bu ölümcül ritim, bu vahþi savruluþlar, bu tüketen, yok eden koþu.
Sýnýrlarý kim çizer? Kurallarý kim belirler?

Bazen akýþkan sývýda kazara aniden yollar kesiþir, bir birine çarpar, ezer geçer. Bazen birbirimizin sýnýrlarýna gireriz. Kendi sýnýrlarýný zorlarken baþkasýnýnkine deðmek, çarpmak, temas etmek. Ýçimizde taa derinlerde sýnýrlarý ezip geçme hayali, hayat denen akýþkanýn içinde sadece birbirimizde deðer geçer gideriz.
Onlar kim?
Bize bu sýnýrlarý dayatanlar?
Kimi zaman sýnýrlarýn adý inanç olur?
Hayatýmýzý kontrol eden, bedenleri robotlaþtýran sýnýrlar. Ruhsuz bedenlere biçilen sýnýrlar.
Ýnançlar, gelenekler, kurallar, yasaklar, günahlar, sýnýrlar, sýnýrlar, sýnýrlar…
Hepsi sýnýrlarýn öteki adý.
Bu sýnýrlarý kim koyar?
Benim, senin, onun, diðer debelenen bu bedenlerin sýnýrlarýný kim koyar?
Onlar kim?

Bazen sýnýrlar beklenmedik bir þekilde bir yaðmur damlasýnýn düþüþünde, bazen de bir dokunuþtan cesaret, çatlar, erir…
Akýþkanda bir delik, bir soluma mesafesi kadar ferahlýk.
Biraz sýnýrlarý zorlamak için cesaret, bir tutam cesaret, bir yaðmur damlasý kadar naif, bir dokunuþ kadar sýcak bir cesaret.
Akýþkandan bir meltem serinliði, havayý dolduran özgürlük kokusunun ferahlýðý kadar geniþ tut çizdiðin daireleri. Biraz daha nefes al, biraz daha geniþ daireler çiz, dönerken biraz daha ileriye atla, yuvarlan, dön, zýpla, daha geniþ, daha uzak, daha ileriye doðru, biraz cesaret, biraz cesaret, birazcýk cesaret.
Bir tutam özgürlük için.
Biraz daha nefes, biraz daha sýnýrlarý zorla.
Sýnýrlarý kim belirler?

Ýnsan insana ne zaman dokunur?
Sýnýrlarýný geçer, insani mesafeyi ne zaman aþar?
Bu sokaklarda akan beden yýðýnlarý akýþkan sývý içinde mesafeleri aþýp diðerine, “ötekine” nasýl dokunur? Sýnýrlar aþýldýðýnda, “sýnýrlarý ihlal edenlere” neler olur? Sýnýrlarý belirleyenler, “diðerlerine” nasýl dokunur? Nasýl “muhalif” olunur? “Karþý çýkanlara”, “sýnýr ihlalcilerine”, “kara koyunlara”, “günah keçilerine”, “muhaliflere” ve türevlerine neler olur?

Eðil, bükül, hayat denen akýþkan sývýda ritmi bozma, çünkü birbirine deðmeden var olabilmenin tek yolu bu. Saða sola geril, yaylan, birbirine dokunma, eðil, bükül, yuvarlan, bükül, daha bükül, büzül, büzülebildiðin kadar ufal, söyleneni yap. Akýþkandaki ritmi bozma.
Kutsal sýnýrlara dokunma. “Kutsanmýþ” sýnýrlarý koru. Mesafeleri aþma, haddini bil.

Sýnýrlarýný kaderin bil.

Bedenler esner ama sýnýrlarý esnetmez yoksa çarparsýn, kýrýlýr, un ufak, tuzla buz olursun, Sýnýrlara dokunma. Ýþi sýnýrlarý belirleyenlere býrak. Onlar sýnýrlarý senin için çizer.
“Kutsal sýnýrlar”. “Kutsanmýþ sýnýrlar”.
Hayat denen akýþkanda çaresiz debelenirken bedenlere çizilen sýnýrlarda birinci perdenin sonu.

Ýkinci perde açýldýðýnda, tek düzeliðin simgesi üniformalarýnýn yerini cývýl cývýl modern kýyafetler alýr. Gündelik hayatta sokaklarda gördüðümüz þýk kýyafetleri giyen bu bedenler artýk sýradan insanlar gibi görünüyor. Yarým daire biçiminde iskemlelere oturmuþ dansçýlar yaylanarak, bedenlerini gererek, bir örnek, uyum içinde görünüyorlar. Uyum? Gerçekten mi?
Onlar sanki zorlasak bir yerlerden çýkarabileceðimiz tanýdýklar kadar aþina gelirken, her gün alýþýlmýþ iþ temposunda koþuþturanlardan farklý deðil.

Ayný fare koþusundaki sýradan insanlar. Modern zamanlarýn sýkýcý insanlarý. Usul usul birbirlerini yokluyorlar. Temkinli bir mesafeden yavaþ yavaþ ritmi bozmadan süzülüyorlar. Yavaþ yavaþ iskemleler bir bir yok olurken insanlar sahte bir uyumla birbirlerine tutunuyor, dokunuyor, dans ediyorlar. Eðil, büzül, baþýn hep önünde, eðik olsun, vücudun ve duruþun bükülmeye amade bu esneklik içinde olsun ama sýnýrlarý sakýn zorlama, buna izin yok.

Akýþkanda “ýþýða” izin yok. Dansçýlarýn her birinin “ellerinde” bir “ýþýk”, bir umut, bu eller “umuda” ve bu “ýþýða” aþýk. Iþýkla yýkanan eller, hep birden çýrpýnan, el çýrpan, tempo tutan, tek ses, tek yürek, ýþýldayan eller. Her bir el çýrpýþta, kalbin ritmi gibi yanýp sönen, kalp gibi atan bir ýþýk.

Olmaz. Iþýk sýnýrlarý kýrar, gerginliði yumuþatýr, eritir. Duruþlar bile erir gider ýþýk karþýsýnda. Bu donuk bedenler erirse? Iþýk onlarý eritirse? Sonra biri diðerine “gerçekten” dokunursa. Daha çok, daha fazla dokunuþ. Birileri birbirlerine dokunursa, dokunmaya baþlarsa. Bu bulaþýrsa. Sýnýrlar nasýl “korunur”? Sýnýrlarý kim “korur”?

Sýnýrlar “korunmazsa” ve herkes akýþkandaki bütün bedenler birbirine deðerse, temas ederse, kim “eðilecek”, kim “büzülecek”, bedenler nasýl “kontrol edilecek”?
Kim kontrol edecek? Kim?

Iþýða bakma, umut etme, tedirginlik yaratma, öne çýkma, gereðinden fazla olmaya çalýþma, sýnýrlarýný aþma, huzursuzluk bulaþýcý, bulaþtýrma.
Unut!
Ellerindeki ýþýðý unut!
Iþýða bakma!
Sakýn “umut etme”!
Sonra “kaos” olur. Karmaþa.

Karanlýkta bir ses. Sahnede çömelen ellerini dizlerinin içine almýþ, týpký çaresiz bir çocuðun masumiyetiyle oturan balerinden geliyor.“Benim annem, güzel annem al beni kollarýna…” Çocukluktan bildiðimiz bu þarkýyý acý bir masumiyet içinde söylüyor. Birden çocukluðumuzun þarkýsý vahþi bir Ýspanyol ezgisiyle kesiliyor. Von Magnet,. Bu daha ziyade kýstýrýlmýþ vahþi bir hayvanýn feryadý gibi. Saldýrgan ezgiler salona yayýlýrken ayný tutkuyu paylaþan dansçýlar sahneyi dolduruyor. Masumiyet çaðýnýn sonu. Ýspanyol ezgisi, vahþi, tutkulu ve ritmiyle tehditkar bir dünyaya ait. Sýnýrlarýný aþanlara bir uyarý. Dur, yapma diyenlere bir “güzelleme” bu. Sýnýrlarý içinde sýkýþýp kalanlar hayatlara ise bir “aðýt”. Acý ile tatlý arasýnda bir savruluþ. Sýnýrlarýndan hoþnut, sýnýrlarýný kutsarcasýna sevenlerle, sýnýrlarýný aþmaya çalýþanlar arasýnda yaþanan gelgitler bunlar.

Bir o yana, bir bu yana savruluþlar, akýþkanda dengesizlik hakim. Her bir savruluþta bedenlerin etrafýný saran eter de onlarla birlikte kývrýlýp bükülüyor, esniyor sanki o eterde bir delik açýlma ihtimali. Bu ihtimalin can yakan umudu. Bir çatlak, bir kýrýk olma umudu bile bedenleri mest ediyor. Her sabah o çatlaðý yaratmak ihtimaliyle güne baþlamak.

Dansçýlarýn mayolarý kýrmýzý, pembe, sarý, gri, altýn rengi, gümüþ pýrýl, pýrýl parlýyor. Artýk akýþkan cývýl cývýl, parlak, tatlý, karamela tadýnda. Bedenler mest olmuþ, öne çýkanlar, sivrilenler. Birden karanlýk. Sivrilenler ve öne çýkanlar için pýrýltýnýn sonu.

Unutma. Sakýn öne çýkma, sivrilme. Akýþkan seni boðar, yutar, acýtýr, kanatýr, kýrar, parçalar öðütür, iþkence eder, iþkence, iþkence, iþkence. Çýðlýklar, acý çýðlýklar, insanýn canýný yakan çýðlýklar. Üç dansçý tarafýndan sürüklenen, atýlan, tutulan ve yuvarlanan balerinden gelen acý çýðlýklar tabiat anaya, doðaya, doðal olana, insanýn kendine tecavüzünü çaðrýþtýrýyor.

Sistem dýþýný “erit”. Sisteme dahil deðilse “tükür”. Sýnýrlarýný aþanlar sistem tarafýndan “yok edilir”.

Þimdi artýk mahkeme zamaný. Maskeler ortaya çýksýn. Yüzlerde maskeler. Yargýlayanlar, yargýlananlar, sistemi kutsayanlar maskelerini takar, maskelerini taþýyamayanlar da yok olur gider. Sadece maskesini taþýyabilenlere yaþama izni var. Giydikleri beyaz trençkotlarý ve taktýklarý maskeyle onlar artýk hem yargýlayan, hem yargýlanan, hem masum hem de sanýktýrlar. Üzerlerine vuran ýþýk Demoklesin Kýlýcý gibi. Kes, biç, ekin tarlasýna düþen yaba ol.

Dansçýlarýn baþý üstünde bir platform. Platformda bir erkek dansçý. Üzerinde pýrýl pýrýl yakýcý bir ýþýk. Iþýkta umut yok. Bu ýþýkta senin, benim, onun sanýklýðý var. Hepimizin masum mahkumiyeti. Yaylan, geril, esne, saða, sola, geriye, ileriye, seni saran eteri ger, kurtulmak için çabala, görünmeyen parmaklýklarý zorla, kýr zincirlerini. Nafile. Nihai sondan kaçýþ yok.

Karar aný. Çok sivrilme, çok göze batma, sýnýrlarý ve sistemi kýþkýrtma, maskeleri düþürme, sistem dýþý olma. Kutsal sýnýrlarý koru. Kutsanmýþlar. Sýnýrlar, sýnýrlar, sýnýrlar...

Sistem “muhalifleri” maske takarak “normalleþtirir”. Normalleþtiremediklerini yok eder, öðütür. Asiler, akýþkanýn zararlýlarý, haddini bilmeyenler, sesiniz yüksek çýkmasýn. Sokaklarda yürüme mesela, yüksek sesle baðýrma, sesin çýkmasýn, sözünü deme içine akýt, var olduðunu sisteme hissettirme.

Sözler gýrtlaklarda düðüm düðüm. Sonra birden çýðlýklar. Bütün sýnýrlarýn ötesine, daha ötelere, daha ötelere. Bütün dansçýlar yüzlerinde maskeleri, üzerlerinde beyaz trençkotlarý Von Magnet’in “How painful it is no to feel anything” (hiçbir þey hissetmemek ne kadar acý) þarkýsýný söylüyor. Duygulara izin yok. Hissetme. Gerek yok. Söyleneni yap. Sorgulama. Hissetme. Neyi hissetmen gerektiðini onlar bilir.

Çýðlýklar akýþkanýn sýnýrlarýnda boðulur, gider. Çýðlýklarý, sesleri duymamýza sýnýrlar engel. Çýðlýklar gýrtlaklarda boðulurken üzerimizdeki giysimiz artýk bize kefen. Sistemin bizi sarmaladýðý örtüyü üzerimize çeker, usul usul örterken, ardýmýzda sessiz çýðlýklarýmýz, dile getirilemeyen umutlarýmýz, söylenemeyen sözlerimiz ve akýþkanýn sýnýrlarýna feda ettiðimiz hayatlarýmýzý býrakýrýz. Ardýmýzda sýnýrlarý aþma isteði, hayat denen akýþkandan göçer gideriz.

Giydikleri beyaz trençkotlarý üzerlerine örten dansçýlar sahneye uzanýrken her birinin üzerinde yanan ýþýk da yavaþ yavaþ söner. Sahne kararýr.
Ve perde.

Ýki perdelik “Sýnýrýn Aþýldýðý Noktalar Balesini” sahneye Jan Linkens koyuyor. Jan Linkens su katýlmamýþ bir “muhalif”. Tavrýný “pozitiften negatife, emin olmaktan emniyetsizliðe, istenenden istenmeyene, geliþmek için, büyümek için, sýnýrlarý aþmalý ve keþfetmeliyiz. Ancak bu þartla kim olduðumuzu ve ne istediðimizi öðrenebiliriz” diyerek açýklýyor. Hollandalý koreograf, bale kariyerine dansçý olarak baþlar ve 17 yýl boyunca dansçý, koreograf ve bale öðretmeni olarak devam eder. George Balanchine, Hans van Manen, Rudi van Dantzig, Frederic Ashton gibi bale dünyasýnýn usta isimleriyle çalýþan sanatçý halen Hollanda, Yunanistan, Küba ve Almanya’daki çeþitli dans topluluklarýnda koreograf olarak görev yapýyor.

Eserde arka planda duyduðumuz ve ilk anda bizi þaþýrtan müzikler Von Magnet Grubuna ait. Phil Von ve Flore Magnet tarafýndan kurulan grup “Electro Flamenko” tarzý çalýþmalarý ile tiyatro, opera ve dans topluluklarýna yaptýklarý özel müziklerle de tanýnýyor. Koreograf Jan Linkens ile birçok ortak çalýþmaya imza atan grubun müzikleri danslarla ve eserin dramatik yapýsýyla da bir bütünlük kazanýyor. Eserde Flamenkonun vahþi ezgileri ile eserin coþkulu, tutkulu ritmi iç içe geçiyor. Müzik seyirciyi sarmalarken yarattýðý atmosferle dansýn ve büyünün içine çekiyor. Müziklerin kullanýlmasý konusunda Yalým Akýn’ýn katkýlarýný göz ardý etmemek gerekiyor. Eserin neresinde hangi müzik kullanýlacaðýndan müziklerin doðru olarak giriþi ve çýkýþýna kadar akla hayale gelmeyen birçok detayýn altýndan baþarýyla kalkýyor.

Balede ýþýk tasarýmý Oktay Kanca’ya ait. Ýlk perdede yandan gelen ve kadýn ve erkek dansçýlarýn üzerine düþen ýþýkla derinlik olgusu yakalanmýþ. Çok küçük bir sahnede, sahneyi büyüten ve sahnenin sýnýrlarýný unutturan bir ýþýk kullanýmý var. Ýkinci perdede dansçýlarýn sadece ellerini aydýnlatan ve her dansçýnýn baþý üzerinden sahneye indirilen lambalar çok akýllýca tasarlanmýþ. Özellikle dansçýlarýn her el çýrpýþýnda ýþýðýn yanýp sönmesi seyircinin tempoyu midesinde hissetmesine neden oluyor. Finalde, ýþýðý her dansçýnýn baþý üstünde birebir kullanmasý, sahnenin üzerinde kurulan küçük bir platformda yer alan erkek dansçýyý aydýnlatma þekli olayýn felsefesini vurgularken olaðanüstü bir etki yaratýyor. Iþýk tasarýmý eserin özünü çok iyi yakalamýþ.

Balede kostümler ise Gülay Korkut’a ait. Kadýn dansçýlarýn deðiþik renklerdeki mayolarý ve erkeklerin giydikleri siyah mayolar, bedenleri soyut olarak vermesi bakýmýndan çok önemli. Öte yandan ikinci perdede gündelik hayattan canlý renklerde cývýl cývýl kýyafetler ise modern yaþam olgusunu vurgulamasý açýsýndan çok iyi düþünülmüþ. Ayrýca yabancýlaþmayý simgeleyen maskeler, finalde ölüm, bireysel yalnýzlýðý tanýmlayan çarpýcý beyaz trençkotlar esere çok hoþ oturmuþ. Kostüm tasarýmýnda Gülay Korkut eserle uyumlu bir çalýþma çýkarmýþ.

Eserde alabildiðine sade bir dekor hakim. Sandalyeler, tempo tutmak için ortaya çýkan iki büyük sopa ve finalde bir dansçýnýn yer aldýðý yüksek bir platform dekor deyince akýlda kalan birkaç ayrýntýdan biri oluyor ama dekor tasarýmý için Kaan Güreþçi’yi kutlamak gerekiyor. Çünkü en azla çok þey baþarmýþ.

Öte yandan, balede dansçýlarýn þarký söylemesi olayýn tabiatýna aykýrý ama haþarý koreografýmýz bunu o kadar doðal bir þekilde sunuyor ki, alýþýk olmadýðýmýz halde, dansçýlarýn þarký söylemesini, baðýrmasýný, çýðlýk atmasýný ve sayý saymasýný yadýrgamýyoruz. O her þeyi alabildiðine normalleþtiriyor.

Esere katkýsý geçen herkesi anmak boynumuzun borcu. Bale Baþ Koreografý Serhat Nüfusçu her zamanki mütevazýlýðý ile hep bir adým geride durmayý tercih ediyor ama biliyoruz ki onun özverili çalýþmasý ile birçok sorun sanki kendiliðinden halledilmiþ gibi duruyor. Bale Baþöðretmeni Tülin Oðurman’ýn, Bale Koordinatörü Suat Yeþiltepe’nin, Koreolojist Ayda Ruhselman’ýn, Repetitörler Cüneyt Þekercioðlu, Nükhet Sevgen ve Çýnla Kaya’nýn, Ses-Efekt’te Can Ünsal’ýn, Makyajda Ömer Karaahmetoðlu’nun ve Bale Sahne Müdürü Þeyda Çavuþ’un katkýlarý göz ardý edilemez. Onlar hep isimsiz kahramanlar olarak iþin mutfaðýnda yer alýrlar. En fazla onlarý belki gala gecelerinde sahnede seyirciyi selamlarken görürüz ama biliriz ki onlardan biri eksik olsa, bu eserlerden hiç birini sahnede izlemek mümkün olmazdý.

Gelelim balenin yýldýzlarýna. O kadar çoklar ki. Büyük yýldýzlar en son sahneye çýkar dedik ve bu yüzden onlarý en sona býraktýk.

“Sýnýrýn Aþýldýðý Noktalar Balesi” muhalif olduðu kadar eþitlikçi felsefesini de eserin sunumuna yansýtýyor. Bu balede baþrol oyuncusu yok! Bu balede üzeri itinayla parlatýlan, özendirilen, yaldýzlara bulanarak satýlan “bireysel yýldýz sistemi” yok!

Çünkü burada dans eden herkes baþrol oyuncusu. Bu nedenle, büyük bir uyumla dans eden bütün dansçýlarýn isimlerini tek tek anmak gerekiyor. Aslý Çelik, Burcu Olguner, Banu Celengil, Zeynep Bengier, Arzu Kaya, Yasemin Altýnel, Ilgaz Erdað, Gökçe Telkývýran, Nazmiye Kýratlý, Sinem Tintaþ, Seda Salman, Selin Uzun, Merve Gürer, Sülün Sertoðlu, Kývanç Ekin, Emre Kaynarsu, Olcay Tunceli, Özgür Tuncay, Sertan Yetkinoðlu, Timur Varlýklý, Tolga Duyulur, Güçlü Kýlýç, Tolga Ýyiuyarlar, Serkan Bucuga ve Cihan Genek bütün imkansýzlýklara ve moral bozucu þartlara raðmen olaðanüstü bir eser ortaya koymayý baþarýyorlar.

Ýzmir Devlet Opera ve Balesi dansçýlarýnýn çalýþtýklar tek yer olan tarihi tütün deposunun Aralýk ayýnda ihaleye çýkartýlacak oluþu, dansçýlarýn ellerinde var olan tek çalýþma stüdyolarýný da kaybetme ihtimalleri ve durumun belirsizliðini korumasý her ne kadar moral bozucu olsa da, onlar bütün bu olumsuzluklara inat olaðanüstü bir çalýþmayla “net bir var oluþ” sergiliyorlar.

Verdikleri mesaj çok açýk.

Her þeye raðmen sanat, her þeye raðmen direnmek!

Von Magnet Grubu’nun þarkýsýnda dediði gibi “Hiçbir þey hissetmemek ne kadar acý” diyenlere,

Sýnýrlar baþka nasýl “aþýlabilir” ki?





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.