..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




27 Ekim 2007
Kibele"nin Oyuncu Kýzý "Ben Anadolu"da" Hayat Buluyor  
Ana Tanrýçayým, hem doðuran, hem yoðuran, hem doyuran, Toprak Ana, Devlet Ana, Ben Anadolu

Seval Deniz Karahaliloðlu


Ben Anadolu, Tanrýçalarýn Anasý, türlü diller söylettiler, hiç ayýrmadým. Zamanýmýz binlerce yýl, sahnemiz bütün Anadolu. Ben bir oyuncuyum. Deðiþerek ancak ayakta kalabiliyorum. Ben oyuncuyum. Bir varmýþ bir yokmuþ, küllerinden doðan ben oyuncu, yüreðinizden tutuþan kývýlcýmlarla, yeniden doðabilmek için eðiliyoruz önünüzde


:BJAD:
Kibele’nin Oyuncu Kýzý “Ben Anadolu’da” Hayat Buluyor

Seval Deniz Karahaliloðlu

“Kibele’yim ben, Ana Tanrýçasý Anadolu’nun. En son Hitit’lerin Tanrýçasýydým. Kovanýný yitirmiþ arý ecesiyim. Bu tekne bütün Anadolu’yu yoðuruyor. Mayasý uygarlýk denen aklý ile beslenen Kibele’yim ben. Ana Tanrýçayým, hem doðuran, hem yoðuran, hem doyuran, Toprak Ana, Devlet Ana, Ben Anadolu.”

Ýlk önce Kibele doðdu. Ondan doðan kýzlarý nesilden nesile çoðaldýlar, beslediler, yönettiler Anadolu’yu. Binlercesi, birini eksik ansak, diðerinin hatýrý kalýr. Bu tanrýçalarýn öyküleri ilmek ilmek örülür, destan olur, söylence olur. Nihayet “Ben Anadolu” olur, sahnede oyuncu olarak hayat bulur ve Yýldýz Kenter olarak karþýmýza çýkar.

Anadolu topraklarýndan doðan, bu topraklarýn teknesinde yoðrulan, hamurundan yoðurduklarýný nesillerden nesillere aktaran, vücut bulduðu her karakterde suretini býrakan Kýbele’nin kýzlarý, en son büyük bir oyuncunun Yýldýz Kenter’in kimliðinde “hayat buluyor”.

Kibele kimi zaman kraliçedir, kimi zaman sýradan bir kadýn, isyancýlarýn karþýsýna tek baþýna dikilen bir kahraman, kralý devirmek için komplo kurmaktan çekinmeyen bir kadýn tarihçi, ölü çocuklarýnýn acýsýndan taþlaþan acýlý bir ana, Truva savaþýnda sevdiklerini yitiren bir kadýn, ihtiraslý bir kraliçe, Tanrýça’dan kutsal anaya geçerek yeniden hayat bulan bir azize, din deðiþtirerek yeni bir hayata yeni bir kültüre ilk önce istemeden ama sonra isteyerek uyum saðlayan bir sultan, padiþah anasý, Anadolu’nun en büyük mizah ustasýnýn karýsý, bir kadýn þair, kurtuluþ savaþýnýn bütün kutsal analarý, romancý, edebiyatçý ve sonunda sahnede büyük bir tiyatrocu, iþte bunlarýn hepsi Ana Tanrýça Kibele’nin kýzlarýdýr.

Çaðlar çaðlarý kovalar, ülkeler fethedilir, sýnýrlar deðiþir, kültürler bir öncekine eklenir, zenginleþir ama Kýbele’nin Kýzlarýnýn suretleri yaþadýklarý yüzyýlla deðiþse de hamur yine ayný hamurdur, öz yine ayný özdür.

Onu ilk önce, kýzýný Mýsýr ve Hitit ülkeleri ararsýnda anlaþma saðlayabilmek için Mýsýr Kralý II Ramses ile evlendirmekten çekinmeyen Hitit Kraliçesi Puduhepa olarak görürüz. Sonra, Hititli bir tüccarýn karýsý Lamassi olur. Truva Savaþýnda, Hektor’un karýsý Andromak olarak hem kocasýna destek olur, hem de savaþý lanetler. Sýrasý gelir öldürülen çocuklarýna gözyaþý dökerken acýdan taþ kesen, hala Silus Daðý’nýn eteklerinde aðlayan kaya Niobe olarak karþýmýza çýkar. Gururu kýrýldý mý, Kral kocasý Kandule’yi komutan Giges’e öldürtmekten kaçýnmayan bir Kraliçe, “Sard Kraliçesidir”. Efesli Artemis iken Sen Pol’ün Efes Tiyatrosunda vaazýndan sonra, artýk Meryem Ana’ya dönüþme zamaný geldiðini anlayacak kadar zekidir, artýk onda yaþayacaktýr. Binlerce suretinden birini Nika isyanýnda, Ýmparator Jüstinyen ile Baþkomutan Belaryus korkudan bir köþe pýstýklarýnda, büyük bir cesaret gösterip tek baþýna isyancýlarýn karþýsýnda dikilen ve diðerlerini yüreklendirerek isyaný bastýrýp imparatorluðu kurtaran Teodora olarak görürüz. Anna Komnena bilinen ilk kadýn tarihçidir, ayný zamanda tahtý ele geçirmek için kardeþi Yohan Komnemus’a karþý suikast düzenleyecek kadar da cüretkar. Düðün gününde kaçýrýlan Holofira can düþmaný Osman Bey’in gelini olunca ilk önce mecburen ama sonra isteyerek Nilüfer Sultan olmuþtur. Eþeðe ters biniþi ile tanýdýðýmýz Anadolu’nun en büyük mizah ustasýnýn karýsý olmak ne kadar büyük bir sorumluluktur bilir misiniz? Nee Aime olarak yola çýktýðýnda amacý Paris’e varmaktý ama kendini ilk önce Cezayir korsanlarýnýn elinde, sonra da Osmanlý Sarayýnda bulur Nakþidil Sultan. 19. Yüzyýlla 20 Yüzyýllýn ilk yýllarýna tanýklýk ederken bir toplumun kültürel yapýsýný da þiirlerine aktarýr Þair Nigar Haným.

Kurtuluþ Savaþý yýllarý, göç, seferberlik, bozgun, göç, seferberlik, savaþ…Bu kana deryasýnýn suyu nerden gelir? Savaþ, acý, kan, kan, kan.. “Öç almak kýsýr yüreklerin harcýdýr” der. 10 Baþý Halide Edip. Þehit kanlarýyla yýkanan Anadolu’da artýk her ana bir Kibele, her ana bir Tanrýça’dýr, doðduklarý ve var olduklarý topraklarý canlarý pahasýna savunan Tanrýçalar. Gün gelir, Kibele’n,in sureti çaðdaþ Türkiye’nin çaðdaþ yüzü olarak romancý, edebiyat profesörü ve genç Cumhuriyetin Meclis Üyesi Halide Edip Adývar’ýn kimliðinde tarihteki yerini alýr. Ve son olarak, Türk Tiyatrosu’nun büyük ismi, hocalarýn hocasý, çaðlara meydan okuyan gencecik bir kadýn Yýldýz Kenter var.

Kimler gelip kimler geçti bu topraklardan? Kalýcý olan yine Anadolu’dur. Çaðlara, medeniyetlere meydan okuyan Ana Tanrýça Kibele’nin suretleri can buluyor oyuncunun bedeninde, onun aðzýndan konuþuyor bizimle, onun yüreði ile sýrlarýný paylaþýyor, diliyle öykülerini anlatýyor, aklý ile sesleniyor ve vicdaný ile mirasýný gelecek nesillerin Kibele’lerine býrakýyor.

Kibelenin Kýzlarýndan “oyuncu” olanla, Yýldýz Kenter ile Kibeleyi, “Ben Anadolu” yu, hoca olmanýn sorumluluðunu, konservatuar yýllarýný, “sanatçýlara evinizde ölün” diyen yasayý, sanatçý gözüyle seyirciyi ve Türk Tiyatrosunun bugünkü durumunu konuþtuk.

SDK - Ben Anadolu teksi elinize nasýl geçti? Ben Anadolu’yu sahneleme fikri nasýl oluþtu?
Yýldýz Kenter – Ben Anadolu’yu sahneleme fikri 20 yýl önce benim kýzýmdan çýktý. Ben bu fikri ilk önce, Murathan Mungan’a götürdüm. Hatta Murathan Mungan ile biraz çalýþtýk. Sonra o proje yürümedi. Sonra Turgut Özakman’a gitti. O sýralar maalesef Turgut Özakman’ýn vakti yoktu. Projeyi çok ilginç buldu ve mitolojik temalarý Güngör Dilmen daha iyi bilir dedi. Son olarak, Güngör Dilmen’e rahmetli eþim Þükran Güngör ile birlikte gittik. Güngör dilmen çok ilgilendi. Çok iyi bir çalýþma yaptýk. Güngör Dilmen çok güzel parçalar yazdý. Ben Anadolu’yu dokuz sene oynadým. Daha sonra aramýzda bir anlaþmazlýk oluþtu. Bir süre oynamadým. Zaman bazý þeyleri tamir etti galiba. Sonra tekrar oynaya baþladým. Yaþsýz bir oyun olduðu için hani oyunda bin yaþýnda insan da var, on yaþýnda insan da var. Oyun tekrar gündeme geldi.

SDK – Oyunu dünyanýn birçok ülkesinde Ýngilizce olarak sahnelediniz. Ayný oyunu Ýngilizce sahnelemenin nasýl bir zorluðu var?
Yýldýz Kenter – Dil farklýlýðýnda, baþtan sona hareket deðiþikliliði tabii ki oluyor. Çünkü hareketi konuþmanýn müziði ayarlar. Konuþmanýn anlamý manasý neyse, koreografiyi oluþturur. Bazý iþler konuþmanýn müziði deðiþtiði için ister istemez deðiþiyor. Ama bazý þeyler de olduðu gibi kalabiliyor, deðiþmiyor. Londra’da, New York’ta oynadým.

SDK - Danimarka, Kanada, Hollanda gibi Türkiye’ye karþý ön yargýlý ve çok mesafeli yaklaþan yerlerdeki seyircilerin oyuna tepkileri ne oldu?
Yýldýz Kenter – Eðer bir oyunda evrensel dil, boyutlar yakalanmýþsa tepki dünyanýn her yerinde ayný oluyor. Mesela Tennesse Williams’ýn Arzu Tramvay’ý oynandýðý zaman her yerde ayný tepkiyi aldýðýný görüyorsunuz. Çünkü dünyanýn neresinde olursa olsun bütün insanlarýn tanýdýðý durumlar, ortamlar, davranýþlar, duygular, çaresizlik, ulaþmak, bir þeylere ulaþamamanýn verdiði acý, bunlar evrensel duygular. Eðer iyi iþlenecek olursa her yerde ayný tepkiyi alýr. Bunun için dünyaya açýlmaya gerek yok ama bu tepkileri aldýðýmýz zaman mutlu oluyoruz. Van’da, Ýstanbul’da, Karadeniz’de, Soma’da, Güney’de oynuyorsunuz, tepkilerde pek bir deðiþiklik olmuyor. Ben onlarý seyirci olarak algýlamýyorum. Olaya insan diye bakýyorum. Bütün dünya insanlarý acýkýyor, susuyor, kavga ediyor, seviþiyor, korkuyor, kýzýyor, doðuruyor, intikam almak istiyor. Bütün bu duygular dünyanýn neresinde olursa olsun bütün insanlarda ortak paydadýr. Ama tabii uygarlýklarýn getirdiði deðiþik detay ve davranýþlar var. Onlar çok ilginç. Yani kültürlerin oluþumu coðrafyaya ve koþullara baðlý. Eskimolarýn davranýþýyla Ekvator’da yaþayan bir insanýn davranýþý elbette ki farklý olacaktýr ama temelde, insani duygularda birleþiyorlar. O insani duygularý çok iyi biliyor ve tanýyoruz.

SDK – Kibele’de 1000’lerce kadýn var. 1001.sine yer versek diðerleri mahzun kalacak diyorsunuz. Ben Anadolu’daki karakterleri hangi parametreleri göz önüne alarak seçtiniz? Bu kadar kadýn zenginliði içinde seçmek zor olmadý mý?
Yýldýz Kenter – Ben Anadolu oyununda canlandýrdýðým karakterlerde seçimlerin çoðunu Güngör Dilmen yaptý. Çünkü Güngör Dilmen’in gerçekten çok saðlam bir mitolojik bikrimi vardýr. Biz de mitoloji okuduk ama þimdi ben lazým oldukça geri dönüp bakýyorum. Tiyatro’da o an size oyunla ilgili olarak size ne lazýmsa geri dönüp bakýyorsunuz. Mesela Shakespeare, Molliere, Çehov ya da bir Amerikan yazarýnýn eserini oynuyorsanýz. Yeniden o dönemlere geri dönüyor ve o dönemleri araþtýrýyorsunuz. Bu bakýmdan Ben Anadolu’da dramatik boyutlarý olan kiþileri seçmeye çalýþtýk. Dikkat ederseniz oyunda anlatýlan ve iþlenen öykülerin %90’ý merak duygusuyla beslenen ve kýsalýðýna raðmen ilgiyle izlenecek karakterler. Ýçinde gerilimi yüksek tutan ve merak unsurunu ön plana çýkaran öyküler. O bakýmdan seyirci þu anda eskisinden daha iyi dinliyor ve izliyor.

SDK – O zaman oyunun ilk sahneye konduðu dönemle þimdiyi karþýlaþtýrýrsak, seyirci profilinde de bir deðiþimden bahsedebilir miyiz?
Yýldýz Kenter - Seyircide de zaman içinde bir merak duygusu oluþmuþ ve artmýþ. Seyirciler oyunu yüzeysel bir ilgiyle deðil merak ederek izliyorlar. Sessiz sedasýz, çok dikkatle izliyorlar. Bu beni çok mutlu ediyor.

SDK – Hep Aþk Vardý, Oscar Pembeli Meleði ve en son olarak, “Ben Anadolu” gibi tek kiþilik oyunlarda sahne aldýðýnýzda, iki buçuk saat boyunca oyunun temposunu ve seyircinin ilgisini hiç düþürmeden canlý tutmak zor olmuyor mu?
Yýldýz Kenter – Bunun için oynama, o karakter ol. Hisset, o aný yaþa. Senin sözlerin olsun. O koþullarý benimse. Bunlar çok önemli. Her insanýn yaþadýðý gibi ben de çok deðiþik koþullarda yaþadým ve adapte olmasýný öðrendim. Eðer adapte olmasýný öðrenemeseydim ben asla Anadolu’yu dolaþamazdým. 18 sene senede 2-2.5 ay Anadolu’yu dolaþýyorduk Þimdi Anadolu’yu yine dolaþýyoruz ama eskisi gibi deðil. Çünkü Açýk Hava Sinemalarýnýn hepsi yýkýldý. Yerlerine televizyon ve video geldi. Artýk oyun oynayacaðýmýz yer kalmadý. Ýþte birkaç yerde Açýk Hava Tiyatrolarý var ama hem sayýlarý çok az hem de saðlýk açýsýndan temizlik olarak durumlarý içler acýsý. Mesela, Çeþme Açýk hava Tiyatrosu temizlik bakýmýndan bir yüz karasýdýr. Bazý Açýk Hava Tiyatrolarýný daha çok seyirci alabilsin diye gereksiz olarak büyüttüler ve maalesef tiyatroyu tiyatro vasfýndan çýkardýlar. Ýzmir Açýk Hava Tiyatrosunun 3-4 bin kiþilik bir tiyatro haline getirip tiyatro olmaktan çýkardýlar. Dört bin kiþiyle nasýl tiyatro temsili verirsiniz? O tiyatro temsili olmaz. Tiyatro seyirciyle birlikte yapýlýr. Oyuncunun seyirciyle kucaklaþtýðý birbirlerinin sýcaklýðýný hissettikleri, birbirlerinin yüzünün rengini gördüðü, birbirlerinin havasýný soluduklarý bir beraberliktir. Beþ bin kiþilik yer yaptýðýnýz zaman büyük oyunlar sergilemek lazým. Eski Yunan’a baktýðýnýz zaman, keþke bu tiyatrolarý yaparken dönüp bir Eski Yunan Tiyatro tarzýna bir baksalar, seyirci uzakta deðildir. Seyirci oyuncunun yakýnýndadýr. Bir örnek Karasudaki Odeon Antik Tiyatrosu’dur. Odeon 100 kiþi alan bir tiyatrodur. Sahnesine baktýðýnýz zaman seyirciler ve oyuncularýn birbirlerine çok yakýn olduklarýný görürüsünüz. Peki, çok büyük tiyatrolar yok mu? Vardý. O zaman koþullar çok farklýydý. Senede bir ay spor gösterileri, at gösterileri ve çeþitli oyunlar sergileniyordu. O zaman, aktörler için kocaman maskeler yapýlýyordu. Dýrapeli hareketleri büyütecek gösteriþli kostümler yapýlýyordu. Koþullar farklýydý. Þimdi koþullar daha baþka.
Kapalý sinemalarý bile televizyon odalarý haline getirdiler. Artýk 500 kiþilik sinemalar bulmak bile çok zor. Baktýðýnýzda cep sinemalarý dedikleri, küçücük cüce cüce sinemalar var. Bir sinemadan 4-5 sinema çýkardýlar. Her birinde baþka bir film oynuyor. Evlerde de bölündü. Herkes tek baþýna olmak istiyor. Bireysellik aldý baþýný yürüdü. Bireysel özgürlüðe karþý deðilim ama aile yapýsýna ve topluma da inanýyorum. Aile yapýsýnýn ve toplumsal yapýnýn güzelliðini ve onlarýn beraberindeki gücü yaþamak hoþuma gidiyor. Maalesef birliktelikler giderek azalýyor.

SDK - Oyuncu Yýldýz Kenter, çok özel kadýnlara sahnede yeniden hayat verdi. Maria Callas, Çöl Faresi, Pembe Kadýn ilk akla gelenler. Bu isimler çoðaltýlabilir. Bu kadýnlarýn hepsini birden yüreðinizde nasýl barýndýrýyorsunuz?
Yýldýz Kenter – Ne çalarsam bu sazla çalýyorum. (bedenini kast ediyor) Onun için rolleri oynadýðým zaman acaip deðiþik tipler yaratmak istemiyorum. Ses bu, alet bu, hepsini bununla halletmek mecburiyetindeyim. Piyanist, flüt gibi çalamaz. Bunun için bazen ben diyorum ki, ben hep kendimi oynuyorum. Aslýnda bütün bu kadýnlarýn hepsi Pembe Kadýn, Çöl Faresi hepsi benim. Bende olan bir tarafýn yansýmasýdýr. Bendeki o azim, o Çöl Faresinde ki azim deðil mi? Bende o Hürrem Sultan ihtirasý yok mu? Bende Maria Callas’ da ki sanatçý kumaþý yok mu? Var. Bunlarýn hepsi benim. Bende bütün bu duygular mevcut. Bunun için her insanda da vardýr. Bu duygular seyircilerde de var. Oyuna geldikleri zaman o nedenle kendilerini bu kadýnlarda buluyorlar. Bazýsý yalan söylemeyi kendine yediremiyor. Yalan söylemeyen insan var mýdýr? Öfkelenmeyen insan var mýdýr? Ýntikam almak istemeyen insan var mýdýr? Ama insanlar oyuncudur. Herkes oyuncudur. Tiyatro oyuncusu, kendisini idare etmesini bilen kiþi demektir. Bu her insan da olduðu sürece uygarlýða o kadar yaklaþýlýr. Oynamak, duygularýný, düþüncelerini, koþullarýný direk olarak kontrol altýna alabilme sanatýdýr. Bunu yaþamda yapmýyor muyuz? Yapýyoruz,.Gündelik hayatta bazen karþýmýzdakinin suratýna “þunun suratýna iki tane indirsem” diye içinden geçirdiðin anda tutuyorsun kendini ve gülümseyerek “evet efendim” diyorsun. O an içinden bir þeyler geçiyor belki ama tutuyorsun kendini. Ýþte iyi oyunculuk ve uygarlýk budur. O bakýmdan yaþamda çok iyi oyuncular da var, çok kötü oyuncular da var. Ama benim dileðim herkesin çok iyi oyuncusu olmasýdýr. Maalesef her zaman yaþamda iyi oyuncular olamýyoruz.

SDK – Konservatuarda çok özel hocalardan ders almýþtýnýz deðil mi?
Yýldýz Kenter – Ben çok þanslý bir insaným. Konservatuarda olaðanüstü hocalarýmýz oldu. Muhsin Ertuðrul, Carl Ebert, Tevfik Ararat, Muazzez Gökmen, Madam Adler onlarýn her birini o kadar çok sevgi ve saygýyla anarým ki. Genç hocalarýmdan da çok þey öðrendim. Mahir Canova, Cüneyt Gökçer’den çok þey öðrendim. Bütün hocalarýmýz çok muhteþemdi.
Carl Ebert derse girer girmez bana oynamam için kocaman kocaman roller verdi. Carl Ebert Türkiye’den ayrýldýktan sonra Ýngiltere’ye gitti. Ben de Ýngiltere’ye gittiðimde beni gezici bir topluluk olan Glyndebourne’da sýnava soktu. Ben o sýnavý kazandým. Hatta bir oyunda baþrol aldým ama maalesef çalýþma izni alamadým. Hemen savaþ sonrasý dönemdi. Ýngiliz pasaportum olmadýðý için çalýþma müsaadem yoktu. Bunun baþka yollarý vardý ama ben o yollarý denemeyi düþünmedim bile. Annem Ýngiliz’di. Çok rahat Ýngiliz pasaportu alabilirdim ama aklýmdan bile geçmedi. Daha sonra Türkiye’ye Peter Potter Ankara’da bir opera sahnelemek için geldi. Ben de Müþfik ile beraber onun yönetiminde, Ankara’da Ýngiliz sefaretinin bahçesinde, Ýngilizce bir oyun sahneledik. Böyle imkanlarým çýktý. Amerika’da tiyatro okurken Amerikalýlarýn ýþýk dehasý dedikleri Jean Rosenthal benim hocamdý. O beni mutlaka dönemin en önemli oyun yazarlarýndan birinin yanýna göndermek istiyordu ama olmadý. Babamý yeni kaybetmiþtim, çocuðum vardý. Benim için çok acýlý bir dönemdi.

SDK - Direnmek, sevmek ve inançlar uðruna savaþmaya devam etmek deyince benim aklýma Muhsin Ertuðrul geliyor. Muhsin Ertuðrul Devlet Tiyatrolarýndan ayrýlýnca sizden onunla beraber Ýstanbul’a geldiniz öyle deðil mi?
Yýldýz Kenter – Hayýr, Muhsin bey Devlet Tiyatrosundan ayrýlmadý. Muhsin Bey’i çok çirkin bir biçimde dýþladýlar, onun iþine son verdiler. Bir insanýn iþine son verilebilir. Muhsin Bey gibi Türk Tiyatrosuna çok büyük emeði geçmiþ bir insana yapýlacak þey deðil. Olacak þey deðil. Zarafet yok. Masasýnýn üzerine pul kadar bir kaðýt býrakmýþlar. Artýk sizinle çalýþamayacaðýz diye. Bu bizim o kadar çok gücümüze gitti ki biz de çektik gittik. Ondan sonra da bizim macera baþladý iþte. Öyle çalýþmadan maaþ yok. Öyle bir çalýþma dönemi baþladý ki, sanki Muhsin Bey bunun böyle olacaðýný hesaplamýþ gibi ben devlet tiyatrosundayken beni o kadar aðýr ve çok çalýþtýrdý. Devlet Tiyatrosunda çalýþtýðým dönemde, 24 oyunda oynadýk. Yani, her sene yýlda yeni iki oyun oynamýþ olduk. Bundan sonra, Ýstanbul’da uzun bir süre Finten’i oynuyorum. Anadolu’ya çýkýyoruz, Eskiþehir tiyatrosuna gidiyoruz, orada Yaðmurcuyu oynuyoruz. Geliyorum. Ankara’da Fitnen oynuyoruz, Konya’ya gidiyoruz tekrar Ankara sonra Adana tekrar Ankara derken bu tempo hep böyle devam etti. Muhsin Bey beni sanki Ýstanbul için hazýrlýyormuþ.

SDK – O yýllardan günümüze sanatýn þu anda Türkiye’de geldiði noktaya bakarsak neler söylenebilir?
Yýldýz Kenter - Ne yazýk ki Türkiye’de popülizm sanatsallýðýn önüne geçmiþ durumda bir ranttýr çýkardýlar ortaya. Para ve rant kaliteyi, seviyeyi ve her þeyi yavaþ yavaþ bir girdabýn içine doðru çekiyor. Düþündürmesi gereken bir oyun seyirciye zor gelebiliyor. Seyirci artýk “düþünmek istemiyor”. Düþünmek çok eðlenceli bir iþtir. Ýnsan düþünerek dinlendir. Ýnsanlar sadece herhangi bir þeye göbekten kahkaha atarak gülmek istiyorlar. Evet gülmek çok güzel bir þey ama gülmek de çok “ciddi” bir iþtir. Bir insaný güldürebilmek çok ciddi bir iþtir. Böyle kaþýný gözünü oynatarak, yüzünü çeþitli þekillere sokarak güldürmekten bahsetmiyorum. Buna da gülen var ama gülmek “düþünmektir”. Merak ediyorum, Türkiye’de neden Bernard Shaw oynanmaz? Oynanmaz çünkü baþka türlü bir espri anlayýþý var. Çünkü üzerinde düþünmek lazým. Artýk Türkiye’de gülmece yapmak demek, altý çok çizilecek, çok belli edilecek, bakýn bu komiktir gülün demektir. Ýngiltere’de de þu anda maalesef öyle. Popülizm þu anda bütün dünyada ve bütün televizyonlarda hakim. Özellikle Amerika’ya baktýðýnýzda bütün televizyonlarda, her yerde bir cývýklýk var. Sanat anlayýþýnda bir çöküþ var. Kalabalýktan mý oluyor diye düþünüyorum. Toplumlar, kalite ve seviyeyi kaldýrmaz hale geldiler.

SDK – Konservatuarda hoca olarak ders veriyorsunuz sonra birden yarýyýlýn ortasýnda çýkartýlan “garabet bir yasayla” artýk ders veremeyeceðiniz anlaþýlýyor (!) ve siz her zamanki gibi direniyorsunuz. Sonra, “hiçbir ücret almadan”, çocuklarýn ders programýný “hiçbir karþýlýk beklemeden” tamamlýyorsunuz. Bunu neden yaptýnýz?
Yýldýz Kenter – Çocuklarla belli bir program uyguluyoruz. O öðrenciler ancak bunu bir bütün içinde algýlayacaktýr. 15 öðrencinin içinden bunu iki kiþi algýlayabilirse bu bana yeter. Bunun için o programý tamamlamak lazým. Senenin ortasýnda birden bire hadi güle güle diyorlar insana. Birazcýk tuhaf geliyor yani. Ýnsana teþekkür edilir. Bir zaman tanýnýr. Ölene kadar ben burada kalacaðým, bu iþi yapacaðým demiyor kimse. Eðer saðlýðýn ve kafan yerindeyse ve belli bir birikimin varsa, neden o birikimi deðerlendirmeyesin? Hayýr sen 65 yaþýný doldurdun artýk sen bittin diyorlar. Bazen görüyorum. Aaaa halen mi çalýþýyorsun diyorlar? Neden çalýþmayacakmýþým? Ne yapmamý bekliyorsunuz? Yaþamak çalýþmak demektir. Çalýþýrsan yaþarsýn. Bööööyle oturup ölümü mü bekleyeceðim? Bir þey yapacaksýn. Hadi git yat biraz dinlen diyorlar. Ben yattýðým zaman mutlaka bir þeyler okurum. Bir þeye bakmalýyým. Böyle tavana bakamam. Kafanýzýn dinlenmesi için bir þeyler alýp, bir kitap, bir yazý, bir þiir okuyarak, kafanýzý alýp bir yerlere götürüp dinlendirebilirsiniz. Onun dýþýnda o kafa, o duygular sizi rahat býrakýr mý? Kafa sürekli týkýr týkýr çalýþýp sizi yiyor. Orada ücretsiz çalýþýp programý bitirmem aslýnda kahramanlýk deðil. O öðrencileri yarýyýlda býrakamadým. Kendim için yaptým. Ben rahat olayým diye yaptým. Birçok þeyi yaptýðým gibi. Bana sürekli ayný soruyu soruyorlar. Niye bu kadar çok çalýþýyorsun? Kendim için. Umut için.

SDK – Umut direnmek ve ayakta kalmak için neler söyleyebiliriz?
Yýldýz Kenter- Ben, rahmetli olan karikatürist Ferruh Doðan’ýn karikatürlerini çok severdim. Onu okuduðum zaman benim düþündüðüm þeyi çizmiþ derdim. Sanat umuttur. Ýnsanýn sevdiði her þey umuttur. Gülüþ umuttur. Yardýmlaþma umuttur. Bunlarýn hepsi çok güzel þeyler olduðu için hepsinden bir sanatsallýk vardýr.

Umut, direnmek ve ayakta kalmak Ana Tanrýça Kibele’nin üç özelliði. Hepsi Tanrýça’nýn “oyuncu suretinde” hayat buluyor.

Son sözü, Ana Tanrýça Kibele’nin Kýzlarýndan birine, oyuncu Yýldýz Kenter’e býrakýyoruz. Hayat bulduðu oyuncu suretiyle Ana Tanrýça Kibele þöyle sesleniyor çaðlar öncesinden günümüze.

“Oyuncunun suretinde, binlercesi var bu sahnede. Bin birincinin adýný ansak, öbürü mahzun kalýr. Çaðlar boyunca, kendi adýmýz yokmuþ gibi kocalarýmýzýn adýyla anýlýrýz ve onlarý sezdirmeden güderiz. Ben Anadolu, Tanrýçalarýn Anasý, türlü diller söylettiler, hiç ayýrmadým. Zamanýmýz binlerce yýl, sahnemiz bütün Anadolu. Ben bir oyuncuyum. Deðiþerek ancak ayakta kalabiliyorum. Ben oyuncuyum. Bir varmýþ bir yokmuþ, küllerinden doðan ben oyuncu, yüreðinizden tutuþan kývýlcýmlarla, yeniden doðabilmek için eðiliyoruz önünüzde.”














Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.