..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Her insanda insanlýðýn tüm durumlarý vardýr. -Montaigne
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




11 Aðustos 2007
Ýçinden Kýrmýzý Balonlar ve Bisikletler Geçen Resimler : Ahmet Rüþtü Doðan  
Bak, ‘çocukluðum salýncaða biniyor þu parkta’ diyesi geliyor insanýn Ahmet Rüþtü Doðan’ýn düþsel bir masal havasýnda anlattýðý çocukluðumuzun ‘Ýzmir Resimlerini’ görünce.

Seval Deniz Karahaliloðlu


Mavi deniziyle körfez, üzerinde beyaz kuðular gibi süzülen vapurlarý, kavurucu yaz sýcaðýnda püfür püfür esen rüzgarýnda sýðýnýlan serin eski ahþap binalarý ile güzelim ‘Ýzmir Evleri’. Dar sokak aralarýnda, duvar dibine park edilmiþ bisikletler. Hani biraz sonra gelip de binilecekmiþ havasýnda öylesine rahat bir tavýrla duvarýn dibine dayanmýþ. Kýrmýzý balonlarý, simit satýcýlarýný, koz helvalarý, mavi denize dalýp çýkan ve vapurlarla yarýþ eden yunuslarý gördüðüne yemin edebilir insan. Hatta þu sokak bizim oturduðumuz sokaða benzemiyor mu? Bak, ‘çocukluðum salýncaða biniyor þu parkta’ diyesi geliyor insanýn Ahmet Rüþtü Doðan’ýn düþsel bir masal havasýnda anlattýðý çocukluðumuzun ‘Ýzmir Resimlerini’ görünce.


:BAID:
Ýçinden Kýrmýzý Balonlar ve Bisikletler Geçen Resimler : Ahmet Rüþtü Doðan

Seval Deniz Karahaliloðlu

Bir öykü kitabýnýn yapraklarýnda geziniyormuþçasýna yapýlmýþ resimler. Tablolara biraz daha yaklaþsanýz sanki içine girecek ve o mavilikte kaybolacakmýþ hissi uyanýyor insanda. Yani, o kadar öyküseller. Bir yaný þiir kokan, çocukluðumuz hikayelerinden esintiler taþýyan tablolarýn ressamý ‘mavi tutkunu’ olarak tanýnan Ahmet Rüþtü Doðan.

Mavi dedik ya. Mavi deniziyle körfez, üzerinde beyaz kuðular gibi süzülen vapurlarý, kavurucu yaz sýcaðýnda püfür püfür esen rüzgarýnda sýðýnýlan serin eski ahþap binalarý ile güzelim ‘Ýzmir Evleri’. Dar sokak aralarýnda, duvar dibine park edilmiþ bisikletler. Hani biraz sonra gelip de binilecekmiþ havasýnda öylesine rahat bir tavýrla duvarýn dibine dayanmýþ. Kýrmýzý balonlarý, simit satýcýlarýný, koz helvalarý, mavi denize dalýp çýkan ve vapurlarla yarýþ eden yunuslarý gördüðüne yemin edebilir insan. Hatta þu sokak bizim oturduðumuz sokaða benzemiyor mu? Bak, ‘çocukluðum salýncaða biniyor þu parkta’ diyesi geliyor insanýn Ahmet Rüþtü Doðan’ýn düþsel bir masal havasýnda anlattýðý çocukluðumuzun ‘Ýzmir Resimlerini’ görünce.

Söze, insana masalsý bir dünyada kaybolacaðý hissini veren ‘Ýzmir Resimleri’ serisinin nasýl ortaya çýktýðý sorusuyla baþlayalým istedik. “Fransa’da Paris’e Louvre Müzesi’nde resim sergisine gittiðimde karþýlaþtýðým bir hocayla ‘Madem Ýzmir’de yaþýyorsun, neden bunun üzerine gitmiyorsun’ diye bir tartýþmamýz oldu. Bu kafamda þöyle oluþtu. Yöresellikten evrenselliðe geçiþi nasýl saðlarým diye düþündüm. Ýzmir çocukluðumdan beri yaþadýðým, çok sevdiðim, içime iþlemiþ bir yer. ‘Ýzmir Resimleri’ iþte öylesine baþlayan bir olay oldu. Aþaðý yukarý 100’ye yakýn resimden oluþan bir Ýzmir serisi oluþtu. Bu seride esas konu ‘deniz’. Deniz, denizdeki vapurlar, denizin kýyýsýnda yerleþmiþ ve benim yaþadýðým o gecekondularýn yýðýlmalarý ve tatil yerlerinde gezinen bisiklet. (Ýzmir’de bir tatil yeriydi. En azýndan bir zamanlar.) Ýzmir’in kendine ait o düþ havasýný, o güzelim havayý vermek için yapýlan çalýþmalar bunlar. Tamamýyla, masalýmsý, düþsel, imgesel, kimi zaman çocuk resmine benzeyen, kimi zaman naif resim olarak adlandýrýlan kimisinin de burada ‘renkler erimiþ’ dediði farklý bir iþ çýktý ortaya. Gerçekten de öyle çýktý.”

“Neden mavi?” Ýnsanýn lakabý mavi tutkununa çýkýnca çaresiz soracaðýz ‘neden mavi’ diye. “Beni çok çeken bir þeydir. Orada mavinin her tonunu bulabilirsiniz. Mavi insaný dinlendiren, var eden, yaþatan, sanki tekrar doðuran bir kavramdýr. Beni çok derinden etkileyen bir renktir. Mesela, masmavi bir gök yüzü. Mavinin diðer renklerle birlikteliði de çok güzeldir. Gün doðumlarý, gün batýmlarý, yaðmurlu havalar. Orada Ýzmir’in bütün renklerini bulabilirsiniz. Çok renkli masalýmsý bir ülke gibi. Gören, insanlar ‘ah, senin vapurlarýn’ diyebiliyorlar. Mesela, Güven Zeyrek, ‘senin resimlerin bana tam Ýzmir’i anýmsatýyor. Sen tam bir Ýzmirlisin.’ diyebiliyor. Geçen yýl, Dikili Festivali’nde karþýlaþtýðým Vedat Türkali ve Mihri Belli sergiyi gezerken bana ‘resimlerimin insana it yaþanmýþlýklarla yüklü olduðunu’ söylediler. Özellikle Vedat Türkali, ‘Ben, insana dönük, insaný anlatan bir yazarým. Senin resimlerinde insan yok, ama insan yaþamý var. Ýnsan gözükmemesine raðmen, insana ait bütün yaþanmýþlýklar hissediliyor. Onlarýn seslerini, acýlarýný, sevinçlerini görebiliyorum. Kullandýðýn imgelemlerle bunu çok iyi yansýtýyorsun’ demiþti. Bu benim için çok hoþ bir tanýmlamaydý. Gerçekten, sergide benim yaþadýðým her þey vardý. Çocukluðumu olduðu gibi yansýtan samimi çalýþmalar oldu. ‘Ýzmir Resimleri’ serisini yapmaya karar vermeme neden olduðu için Fransa Sergisi gerçekten de hayatýmda bir dönüm noktasýdýr.”

“Vedat Türkali deyince iþin içine biraz da edebiyat giriyor. Öyle deðil mi?” Zaten ‘Ýzmir Resimleri’ serisine bakýnca öyküyü, þiiri düþünmeden yapamýyorsunuz. Kýyýsýna köþesine þiir ve öykü bulaþmýþ bu resimler sanki ‘edebiyat kokuyor’.“Evet, resimlerimi yaparken beslendiðim baþlýca kaynaklardan biri olan edebiyat, hayatýmýn çok önemli bir parçasýný oluþturuyor. Roman, öykü, þiir, inceleme ve felsefe konusunda okuduðum eserler benim resmimi besleyen en önemli kaynaklar. Murathan Mungan ve Ýnci Aral’ýn eserlerini okuduðumda, ‘resimde aradýðým duygular ve imgeler bu’ dedim kendi kendime. Onlarýn bende ve yaptýðým resimlerde býraktýðý etkileri gördüðümde, eskilerden Nazým Hikmet, Sabahattin Ali, Yaþar Kemal, Sait Faik Abasýyanýk gibi birçok yazarýn aslýnda benim ruhumu beslediðini fark ettim. Daha sonra, bende çaðdaþ imgeler oluþturacak yeni kaynaklara doðru yöneldim. Franz Kafka, Gabriel Garcia Marquez, Aslý Erdoðan, Ece Ayhan, Tezer Özlü, Enis Batur gibi þair, öykücü, romancý ve düþünürler benim resimlerimin yapýsýný güçlendirdiler.

“Peki, bu yazarlar resimlerinizi nasýl etkilediler?” Ahmet Rüþtü Doðan derin bir nefes alýyor, konuþurken sesinin titreþimlerinden hissettiði heyecaný duymamak mümkün deðil. Giderek onun heyecaný bana da bulaþýyor. Sohbet koyulaþýyor. Edebiyat ve resim sanatý içindeki bu etkileþimde kaybolup gidiyoruz. “Mesela, bende açýklýk ve gizem iliþkisini sorgulayan bir bakýþ oluþturdular. Tarihsel yapý, felsefe, kimlik parçalanmalarý, fantastik öðeler, toplumdýþýna itilmiþ sýra dýþý kiþilikler; bana resimlerimin farklý bir duruþu ve kimliðinin olmasý gerektiðini öðrettiler. Eserlerinden beslendiðim bu yazarlar, kendi kimliklerine yani kendi özgün sanat dillerine sahiptir. Yapýtlarýnda zengin imgeler kullanarak, güçlü anlatýlar yakalýyorlar. Bize düz anlayýþý, tersten okumayý öðretiyorlar. Ben de resimlerimde kendime ait bir dil oluþturma çabasý içindeyim. Alýþýlmýþ ýþýk, perspektif, renk, kavramlarýný yýkmaya çalýþýyorum. Bunlarý tersten okuyorum. Bazen lekeci, istifçi, minyatür, çocuk resimlerini andýran imgelerle yüklü çalýþmalar yapýyorum. Bütün kavramlarý harmanlayýp, yerel tatlar ve alýþýlmýþ konular üzerine yükleyerek evrensel olmaya çalýþýyorum. Anton Çehov gibi basit gözüken ama birçok yük taþýyan sade resimler yapýyorum. Renk, doku, boþluk, çizgi, zýtlýk, ýþýk resmin temel öðelerini kullanarak kurgusal ama duyarlý, renge dayalý, samimi resimler yapmaya çalýþýyorum.

“‘Ýzmir Resimleri’ serisinde yakaladýðýnýz samimiyeti bu anlattýklarýnýza baðlayabilir miyiz? Biraz da ‘Ýzmir Resimleri’ serisinden bahsedelim mi?” “Þu an 45 resimden oluþan ‘Tekneler, Vapurlar ve Evler’ serisi, Ýzmir serisinin birinci bölümünü oluþturuyor. Ýkinci kýsmý olan ve balýk tutanlarý, balýkçýlarý konu alan ‘Kýyýdakiler’ de tamamlandý. ‘Kýyýdakiler’ 25 tablodan oluþuyor. Þu anda üçüncü kýsmý olan ‘Ötekiler’ üzerinde çalýþýyorum. 30’un üzerinde resim çýktý ortaya. Ýzmir’in görünmeyen, ‘öteki’ yüzünü konu eden ‘Ötekiler’ serisinde, gecekondu mahallelerinde yaþayan yoksul halk ve çingeneler anlatýlýyor.Yöre yöre dolaþarak eskiz çalýþmalarýný tamamladýðým yerler arasýnda Güzeltepe, Gümüþpala, Örnekköy, Þemikler, Gürçeþme, Yeþildere ve Çingene Mahalleleri bulunuyor. Bulabildiðim bütün gece kondu semtlerini dolaþýp oradaki yaþantýlarý resmetmeye çalýþtým. Resim çalýþýrken çok ilgin. Olaylar yaþadým. Mesela, oradaki çingene çocuklarýyla oturup konuþmak, onlarý seyretmek, onlarý yaþamak çok farklý bir deneyim. Hem güzelliklerini sunuyorlar, hem de endiþeliler. Kimisi hemen gelip soruyor. ‘Aðabey, ev mi yýkýlacak, yol mu yapýlacak, yýkým mý var, bir þey mi yapacaksýn, elektriðimizi mi keseceksin. Ne olacak?’Bu gibi sorularla karþýlaþmak çok ilginç, zaman zaman düþündürücü ve samimi tavýrlarýný göstermesi bakýmýndan çok hoþ. Kimisi de gelip ‘A çok güzel çiziyorsun, sen ressam mýsýn? Bayaðý güzel çizmiþsin’ diyor. (kahkahalar….) Güzel yani. O geleneksel tadý tekrar yaþamak çok hoþ. Kimse gelip desen çalýþmýyor artýk. ‘Ötekilerin’ tamamlanmasýyla birlikte ortaya toplu bir Ýzmir görüntüsünün çýktýðýný düþünüyorum.”

“Ýzmir resimlerinde o hayallerimizdeki sahil kasabasý görüntüsü var deðil mi? Resimler bize sanki keþke Ýzmir’in 1940’lý yýllardaki o sahil kasabasý hali, o güzelim eski evleri ve cývýl cývýl sahili korunabilseydi diyor.” Ayný özlemleri paylaþýyor olmalýyýz ki derin bir ‘ah geçiriyor’. Beton yýðýnlarý arasýnda boðulan Ýzmir’in þu an ki görünümünü düþünüp hayýflanmamak elde deðil. “Ah, keþke. Zaten millet olarak bizim bir geçmiþ belleðimiz yok. Elimizdeki güzellikleri korumayý bilmiyoruz. Sanki her yeni þey çok güzelmiþ gibi algýlanýyor. Her yenilik çok iyi deðil. Ancak elden gittikten sonra deðeri anlaþýlýyor. Mesela, ben çocukluðumun Ýzmir’ini çok arýyorum. O bisikletler benim çocukluðumun bir simgesidir. Hep bir bisikletimin olmasýný istemiþimdir. Çok yoksul olduðumuz için bisiklete sahip olmak benim için bir rüyaydý. Çocukluðumda, bisikleti olan bir çocuk bana binmem için bisikletini verdi. Büyük bir heyecanla binmeye çalýþtým ama acemi olduðum için bir süre sonra düþtüm. Bisikletin sahibi olan çocuk büyük bir kýzgýnlýkla bisikletini alýp gitti. Ben de hem düþmenin acýsý hem de bisikletin elimden alýnmasýyla çocuðun uzaklaþýþýný gözyaþlarýyla izledim. Sonra da tekrar bisiklete binmeye korktum ve hayatýmda bir daha bisiklete binemedim. Ýçimde bisiklete binmek için hep bir özlem kaldý. O nedenle, bütün resimlerimde bir bisiklet vardýr. Þimdi benim yerime baþkalarý biniyor onlara.”

“Resimlere bakýnca, Atilla Ýlhan ‘ Benim çocukluðumda oyuncaklarýmýz yoktu, bizim vapurlarýmýz vardý’ sözünü anýmsatýyor bana. Bu biraz da vapurlardan kaynaklanýyor sanki” Ýzmir’de yaþayýp da kendi vapur hikayesi olmayan olur mu hiç. O da gülerek kendi vapur hikayelerini anlatmaya koyuluyor. “Vapurlar benim hayatým. Benim çocukluðumda en sevdiðim þey, Konak’tan Karþýyaka’ya vapurla gitmekti. Denizde yunuslar atlardý ve ben de yunuslarý seyretmeyi çok severdim. Bu 40 – 50 yýllýk kanýma iþlemiþ bir zevktir. Karþý tarafa hep vapurla geçmeye çalýþýrým. Denizi ve insanlarý seyretmek, orada çay içmek, çevredeki ýþýk deðiþimini görmek. Yani, içinde yaþamaktýr. Zaten bunlar birebir peyzajdýr. Bunlar tamamen benim yaþantým. Ýçime iþlemiþ her þey var orada. Mesela uzaktaki ve yakýndaki gemiler. Turan Engin’in oðlu vapurlarý görünce çok hayret etti ve bana þöyle dedi. ‘Sen gemileri öyle bir yarýþtýrmýþsýn ki, uzaktaki gemiler daha büyük, önde gemiler daha küçük. Bu, genel perspektife aykýrý. Mesela, öndeki geminin daha çok iþlenmesi gerekir ve arkadakinin daha flu (bulanýk) olmasý gerekirken sen, arkadakini gemiyi çok iþleyip, öndeki gemiyi daha flu býrakýyorsun ama öyle bir denge yakalamýþsýn ki hiçbir þey yadýrganmýyor’ diyor. Bu benim bir istifleme özelliðim, bir yýðýn veya resmi düzenleme isteðidir. Sanatçýnýn kendine ait bir resim dili olmasý gerekir. O dili yakaladýðýn zaman anlatacaðýný anlatýrsýn, duygularý da, biçimleri de yüklersin. Tabii bu da çok zor bir iþ, bir sanatçýnýn kendine ait bir dili yakalamasý. Bu bütün sanat dallarý için geçerli. Edebiyatta da, müzikte de bu böyle. Dilin olmadýðý zaman sadece görüntüyü yakalayan, anlarý yakalayan kiþiler olusunuz. Kötü ressam olursunuz, kötü bir edebiyatçý, kötü bir konuþmacý olursunuz. Hiçbir deðeriniz yoktur.”

“Resimlerde bize çok sýcak gelen, çok özel ayrýntýlar yakalamýþsýnýz.” Gündelik yaþamýn koþuþturmasý içinde güme giden bütün güzel ayrýntýlar var sanki ‘ben, buradayým, beni fark et’ dercesine baðýrýyor. Hissettiklerimi, Ahmet Rüþtü Doðan’ýn sözleri doðruluyor. “Bunlar her gün önünden geçtiðimiz çok sayýda güzellikten bazýlarý. Güzellikleri insanlarýn çoðu fark etmiyor. Görmek mi istemiyor ya da gördüðüne alýþtýðý için mi bilmiyorum. Ben gösterdikten sonra, ‘aaa ne kadar güzelmiþ’ diyorlar. Ama aslýnda her gün görünen bir þey. Sanatçýlýk biraz abartýlý olur. Sanatla uðraþan insanýn bir dili olmak zorunda. Ancak o zaman insanlarýn göremediði güzellikleri onlara gösterebilirsiniz. Sanýyorum onu biraz yakaladým. Güven Zeyrek’in dediði tamamýyla doðru. Resimlere bakýp ‘Ýþte, sen tam bir Ýzmirlisin’ demesi çok güzel. Demek ki Ýzmir’in ruhunu verebildim. Görüntü, donmuþ bir karedir ama ruh bambaþka bir þey.”

“Belki de bu nedenle, insanlarýn kendi imgelemlerinde yarattýklarý ama aslýnda resimde var olmayan ve izleyicinin kendiliðinden resme kattýðý martýlar, küçük çocuklar, koz helva, boyoz ve kýrmýzý balonlar gibi özel ayrýntýlar da bir çeþit büyüyle yakalanmýþ oluyor diye düþünüyorum. Çaðrýþýmlara açýk çok zengin bir anlatým içeriyor. Öyle deðil mi?” ‘Tekneler, Vapurlar ve Evler’ serisine ait bir resimde, aslýnda ‘var olmayan’ kýrmýzý balonuyla yürüyen çocuðun orada olduðu konusunda sanatçýyla yaptýðým ‘komik’ tartýþmayý anýmsýyorum. Resimde ne olup bittiðini sanatçýnýn kendisinden daha iyi kim bilebilir ki? Ama ben yine de orada kýrmýzý balonuyla yürüyen bir çocuk gördüðüme yemin edebilirdim. “Dikilide sergi açtýðýmda, Demirtaþ Ceyhun geldi. ‘Resimler, söylemek istediðini çok net söylüyor, insaný hiç yormuyor’ demiþti. Yani bu, ‘bir þey aramaya gerek yok. Herkesi doyurabiliyor, kafasýndaki bütün imgelemleri yükleyebiliyor. Az þeyle, çok þey çaðrýþtýrýyor’ anlamýna geliyor. Sanatýn en zor iþi de budur. En basiti verebilmek. Basit bir þekilde çok þey anlatabiliyorsan, çok güçlü bir resim dilin var demektir. Mesela, Anton Çehov çok güçlü hikayeler anlatýr ama dili çok sadedir. Ýþte ben de o sadeliði yakalamaya çalýþýyorum, çok fazla süsten ayýrýp temel olaný içinde barýndýrdýðý zenginlikle vermeye çalýþýyorum. Ortaya güzel þeyler çýkýyor sanýyorum. Yaptýklarýmý seviyorum.”

“Sanki, her bir resim kendi öyküsünü anlattýrýyor gibi.” Neredeyse, her bir resmin öyküsü varmýþ gibi hissediyorsunuz. Zaten edebiyat ve resim arasýndaki etkileþimi konuþmak için özellikle Ahmet Rüþtü Doðan’ý seçmemizin de nedeni bu. “Bunlarýn hepsi Ýzmir’in hikayesi. 100 tane resim, birbirine benzer gibi gözükse de ortaya rengiyle, biçimiyle, iþlemeleriyle 100 ayrý resim çýkýyor. Ýzmir, kimi zaman çok sýcak, kimi zaman da grilere boðulur. Yaðmur yaðdýðý zaman, Ýzmir’in ne kadar gri olduðunu biliriz, gökyüzü zengin grilerle doludur. Ama güneþ batarken de daðlarý, deniziyle bir an farklýlaþýr ve her þeyiyle kýpkýzýldýr. Bir anda masmavi olur. Orhan Veli’nin dediði gibi ‘kendimi denize atmak istiyorum’ der ya. Hani mavilerin içine. Onun þiiri gibi. Gerçekten de Ýzmir düþsel bir yer. Bin bir gece masalý gibi her rengi, her tonu bulabilirsin. Yaþanacak, yormayan, zorlamayan, insaný mutlu eden bir þehir. Ýzmir beni mutlu ediyor. Nereye gidersem gideyim Paris’te bile Ýzmir’i arýyorum.”

“Edebiyat ve resim üzerine etkileþimlerden bahsederken ‘meþhur klasik soruyu’ sormadan olmaz. Bugünlerde, sizi ve resimlerinizi besleyen hangi yazarlarý okuyorsunuz?” ‘Meþhur klasik soru’ tanýmlamasý hoþuna gitmiþ olmalý ki gülüyor. “Son dönemde daha çok felsefecileri okuyorum. Sanýrým hayat eþittir resim ve sanat kavramlarýný deþmeye çalýþýyorum. F. Nietzsche, Schopenhaver, Sokrates, S. Kierkegaard gibi yazarlarýn eserlerini elden geçiriyorum.”

“Sohbete baþladýðýmýzda, çok sayýda yazardan, özellikle iki isimden bahsetmiþtik. Tezer Özlü ve Murathan Mungan. Biraz Tezer Özlüden konuþalým mý?” Evet, gerçekten de Tezer Özlü ‘benim için çok özel’ diye söze girdi Ahmet Rüþtü Doðan. “‘Çocukluðumun Soðuk Bahçeleri’ adlý kitabýndaki öyküler, benim çocukluðuma çok yakýndýr. Öykülerindeki yaþama tutunma çabasýný, yalnýzlýðýný, yaratýcýlýðýný, özgürlüðünün peþinden koþmasýný, hem hissettim, hem yaþadým. Kuralsýz, insana dönük, mal ve þöhret istemeyen sadece mutlu olmaya çalýþan sýcak bir insan. Hep gezmiþ, hep yazmýþ, otel odalarýnda hep yalnýzlýklarýný yaþamýþ biri. Ölümle yaþam arasýndaki o hassas çizgide yaþamýþ ama sanýrým ölüme daha yakýn durmuþ bir insan. Tezer Özlü’nün bana göre, yazdýklarý aslýnda kendisi gibi birçok yalnýz insanýn sözcüsü olmuþtur. Duruþu, kiþiliði, cesareti, bana sanatýn nasýl olmasý gerektiðini, nasýl acýlar çekilmesi gerektiðini, Ýsa gibi çarmýha gerilmeden kendini var edemeyeceðini gösterdi. Deniz
resimleri bana Tezer Özlü’nün acýlarýný anýmsatýr. Deniz; zorlu, kontrolü zor, sevgili, ölmek ile yaþamak arasýndaki yerdir. Doðru anlaþýlýrsa çok güzel olandýr, kýzdýðý zaman ise her þeyi yutan, çok ýþýklý, çok renkli canlý bir varlýktýr. Her denize girdiðimde, yaþam ile ölüme benim karar verdiðim alandýr. Týpký resim yapmak gibi. Yaþamdan ayrý, ölüme yakýn, zorlu, uðruna her þeyi feda edebileceðim bir sevgidir. Her þeye deðen bir aþktýr. Özgürlük alaný ile kendini ifade eden Tezer Özlü’nün aþký gibi.”

“Öte yandan bildiðim kadarýyla Murathan Mugan’ýn eserlerinden de çok etkileniyorsunuz. Murathan Mungan sizin için neden bu kadar önemli bir yazar?”Ahmet Rüþtü Doðan hiç duraksamadan yanýtlýyor. “Evet, benim için önemli bir yazar. Mesela, ‘Kýrýk Kýrk Oda’ öykülerinde hep bekleyiþler, elde etme özlemi ve bu özlemlerin yerini alan gündelik yaþanmýþlýklar vardýr. Hep hayallerinde özlemlerin, ideallerin vardýr. Onlarý beklersin. Onun gelmesini istersin. Bu arada, birçok fýrsatlar oluþur, sen onlarý ret edersin. Sonunda bu ret ediþler yalnýzlýklarýný oluþturur ve hiç istemediðin sýradan þeylere razý olursun. Bazen de hiç umut yokken bir sokak seni istediðin yere götürür. Bazen de tam her þeye ulaþtým derken ellerinin arasýndan akar gider. Yaþam gibi, boþa harcanan yýllar gibi. Murathan Mungan’ýn bir öyküsünde, iki kiþinin düþleri anlatýlýr. Düþler içersindeyken birbirlerini görürler ama yan yana giden ayrý trenlerdedirler. Pencereden birbirlerini gözlerler. Uzun süre birbirlerine hayranlýkla bakarlar. Bu arada iki tren yan yana hýzla gitmektedir. Bu bize hayatýn hýzýný da anýmsatýyor. Trenler bir süre yan yana gittikten sonra, bir yol ayrýmý gelir ve her tren kendi yoluna devam eder. Benim için çok etkileyici bir anlatýmdý. Özlemlere ve hayal kýrýklýklarýna göndermeleriyle, hepimizin az çok ayný ortak paydalarda buluþacaðý bir öykü olmasý bakýmýndan çok özel. Týpký aþkta ve evlilikte yaþadýðýmýz kýrýlmalar gibi. Büyük aþklar yaþýyor sonra da kaybediyoruz. Büyük bir aþkým, düþlerim vardý, ama olmadý. Elimdekiyle yetinmeye çalýþtým. Hayat böyle olmamalý. Ben düþlerimi elimde kalanlara dönüþtürmeye çabalýyorum. Hayatta kaybettiklerimi resimlerimde kazanmaya çalýþýyorum. Kazanmak için kaybetmeyi bilmek lazým.”





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.