Ýnsan kendini bilmeli. Gerçeði keþfetmeye yaramasa da, yaþamayý öðretiyor. Ve bundan daha güzel birþey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Þiir, içten gelen duygular ile yazýlýr. Ýnsanýn iç dünyasýnýn dalgalanmasý ve onun dýþa vurmasýdýr. Yahya Kemal, bunu, deniz dalgalarýnýn kýyýya vurmasýna benzetir. Hangi biriniz denize “Dalgalanma. Dalgalarýný kýyýya vurma.” diyebilirsiniz. Bu, dalgalanma iþi, denizin görevidir. Ýllaki dalgalanacaktýr. Ýlla ki kýyýlara vuracaktýr. Aksi halde denizin asli görevi olmazdý. Deniz görevini yerine getirmezdi. Sadece bu da deðil. Bazen de çarþaf gibidir deniz. Kýlý bile kýpýrdamaz. Kimilerimiz de denizin bu halini sever. Ben soðuk bir havada deniz kenarýna gidip denizi dinlemeyi çok severim. Orada huzur bulurum. Mavinin her tonu saklýdýr onda. Her zerresi ayrý bir mutluluk verir. Denizin bu hali alýr götürür beni baþka diyarlara. Diðer günlerde de ayrý bir heyecan alýrým denizden. Çünkü her hali ayrý bir güzeldir. Ýþte þiir de böyledir. Kendine has bir edasý vardýr. Ruh okþayýcýdýr. Herkese farklý bir zevk verir. Herkes aþka gelir. Herkes baþka gözle bakar þiir. Belki bu nedenledir ki þiirin yüzyýllarca bir tanýmý da yapýlamamýþtýr. Aristo'dan tutun Nedim, Baki, Fuzuli'ye kadar Yahya Kemal'e, Þillere, Ahmet Haþim'e, Nazým Hikmet'e kadar böyle sürüp gelmiþtir... Her biri þiiri farklý tanýmlamýþlardýr. Kimi musiki olarak görmüþ þiiri, kimi söz söyleme sanatý, kimi de sözüm doðru olsun da odun gibi olsun diyerek onu gerçek hakikati aramak için bir araca benzetmiþtir. Ve her þair, içindeki duygulanmalarý farklý duygularla dile getirmiþtir. Kimileri duygusal, kimileri, lirik, kimileri coþkulu, kimileri nasihat edercesine, kimileri de sevgiyle anlatmýþlardýr. Bu nedenledir ki þiir, insanlar tarafýndan çok sevilmiþ ve çok beðenilmiþtir. Çünkü þiir, herkese ve her kesime hitap etmiþtir. Herkes onda kendine göre bir þey bulmuþtur. Þairleri, haykýrmayan bir millet özgür deðildir. Bu nedenle þairin duygularýný rahatça, özgürce dile getirmesi, onu dilediði gibi anlatmasý gerekir. Bunu anlamak okuyucunun zevkine kalmýþtýr. Okuyucu almak istediðini her hal ü karda alýr. Çünkü þiir ruhlara hitap eder. Þairin görevi de dili en güzel biçimde kullanarak onu ahenkli bir þekilde istif etmektir. Týpký bir inþaat ustasýnýn tuðlalarý özenerek örmesi gibi. Eðer usta, binlerce tuðla arasýndan bir tanesini yanlýþ, eðri dizerse duvar ayakta durmaz, yýkýlýr. Veya bir sarrafýn altýn üzerinde sabýrla yaptýðý titiz uðraþýya benzetebiliriz bunu . Kuyumcu, büyük bir sabýrla ve büyük bir titizlikle iþler altýný. Ýncelik esastýr. Çünkü altýn iþi güzellik isteyen ve beðenilere hitap eden bir sanattýr. Uðraþý ister. Büyük sabýr ister… Þiir de böyledir. Þair ona hayat verirken kelimeleri en uygun bir þekilde seçer ve onlara en doðru þekilde hayat verir. Ýþte bu þiir has þiirdir. Yine burada Üstat Yahya Kemal’i örnek vereceðim. Yahya Kemal, bir þaire “Þiir duygularla yazýlýr, kelimelerle hayat bulur” demiþti. Ona göre þiir, basit, sýradan bir sanat deðildi. Ve Üstat þiirlerinin üzerinde titizlikle durur ve hatta bazý þiirlerini 20 yýlda tamamlardý. Kelimeler üzerinde býkmadan, usanmadan durur, yýllarca en doðru, en güzel kelimeyi bulmaya çalýþýrdý. Bir sanatçýya, “yazma”, “yapma” diyemezsiniz. Sanatçýnýn iþi sanatýný icra etmektir. Onun görevi olaylara farklý bir gözle bakmak ve onlarý kendi duygularýyla yoðurarak onlara hayat vermektir. Ressamsa resim yapacak. Siz ona resim yapma diyemezsiniz. Bu, onun görevidir, yapacak. Müzisyense beste yapma diyemezsiniz. Onun görevi notalara hayat vermektir. Ona nota yapma diyemezsiniz Yapacak. Yazarsa yazma diyemezsiniz yazacak. Þairse de þiirlere hayat verme, þiir yazma diyemezsiniz. Yazacak. Bu, onlarýn asli görevidir. Onlar, bu iþi yapmazsa gelecek nesillere miras býrakamazsýnýz. Kültürünüz yaþamaz. Devlet ve millet olmanýn gereklerini yerine getiremezsiniz. Bir ülke, bir devlet, bir millet sanatý ve sanatçýsýyla vardýr. Sanatçý olmazsa topluma yön veren olmaz. Sanat ve sanatçý sayesinde toplumda birlik ve beraberlik saðlanýr. Fikir birliði meydana gelir. Ve o toplum güçlü bir toplum olur. Bunu da hiç kimse engelleyemez. Bir sanatçýyý kiþisel olarak beðenmeyebilirsiniz. Sanatýný, eserlerini sevmeyebilirsiniz. Ama ona yazma deme hakkýna sahip deðilsiniz. Beðenmiyorsanýz, sýkýlýyorsanýz ondan, eserini elinize almazsýnýz, onu okumazsýnýz. Bu sizin en doðal hakkýnýz. Ama ona yazma deme saygýsýzlýðýna sahip deðilsiniz. Bu dünyada herkesin bir görevi vardýr. Bu dünyaya hiç kimse boþ yere anlamsýz gelmemiþtir. Herkesin ve her þeyin bir görevi vardýr. Býrakýn da sanatçýlar görevlerini yerine getirsin. Bu onlarý görevidir... Sanatsýz kalan bir toplumun damarlarýndan biri kopmuþ demektir. Sanata önem vermek ve sanatçýya saygý göstermek herkesin birinci görevi olmalýdýr... Ýzmirli Þair Sayýn Nursev Eser Yýldýrým býkmadan usanmadan þiir yazan bir sanatçý. Büyük bir cesaretle ve azimle duygularýný dile getiriyor. Tabii yine büyük bir cesaretle bunlarý bir kitapta da topladý. Þiirlerini büyük bir keyif alarak okuyorum. Zaten kendisi de kendini bir þair olarak deðil “En aðýr yürek iþçisi” olarak görüyor. Bu da çok yüce bir düþünce bana göre. Þöyle diyor þair: “Yüreðime aðýr iþçilik görevimi verdiðimden bu yana kalemimden duygularým damlýyor. Kimi türkü dedi, kimi ezgi, kimisi de þiir; bazýlarý bu türküyü benimle söyledi, bazýlarý ise sazýný sözünü býrakarak gitti... Yine de þiirden vazgeçmedim. Zaten vazgeçseydim bu felaketi hiçbir kalem asla yazamazdý. Ben ise kýrlarda bayýrlarda hep koþtum. Hatta dünyanýn merkezine çýkarak; “Þiir MAVÝDÝR Þiir insandýr Þiir direnmektir Þiir yürektir” diye avaz avaz baðýrdým.” Nursev Eser Yýldýrým, 22 Ocak 1971’de Ýzmir’de doðdu. Burada büyüdü. Çocuk yaþtan beri þiir yazýyor. Her konuda þiirler yazýyor. Konuda sýnýrlama yapmýyor. Serbest türde þiirler kaleme alýyor. Þair, bu konuda þunlarý dile getiriyor: ”Ben bir çalý çýtýrtýsýna, bir bebek çýðlýðýna dahi þiir yazarým. Konu bulmada sýkýntým yok. Yaþadýklarým, yaþayamadýklarým ya da baþkalarýnýn yaþantýsýndan esinlenirim. Bunlar hep bana ilham kaynaðýdýr. Aslýnda ben yolda gördüðüm çýplak ayaklý çocuða ya da mutlu bir çifte de yazýyorum. Her þey þiirime konu olabilir. Sýnýrlama getirmiyorum. Yeter ki onu hissedebileyim. Protez müzik dinlerim ve orada aðýr bir acý anlatýlýr. Ben de bu acýlarla besleniyorum. Asla bir kalýp içinde deðilim ve beni bir kýlýfa, bir kalýba sokmak istemeleri de beni üzüyor. Mutluluk ve hüznün akýmýna uðrayarak esinlendiðim ne varsa yürekten döküyorum mýsralarýmý açýkçasý” Hasretimi sabrýma sýkýca dayadým Sabrým kayýtlarda sabýkalý kaldý Sevdam ise dar aðacýnda asýlý. Ýçime tutukladým seni, Çok uðraþtým tahliyen için olmadý Prangalara baðladýlar gardiyanlar, Bir ileri bir geri... Öyle bir tutanak ki sana YASAKLANDIM Þair Nursev Eser Yýldýrým, “Saklý Tarihim veya Ben Maviyim” isimli kitabýný Kasým 2012 yýlýnda Ýstanbul Çýngý Yayýncýlýk yayýnlarý aracýlýðýyla yayýnladý. 128 sayfa tutan bu eserin en büyük destekçisi Þair, yazar ve yorumcu Burhan Karaca oldu. 2013 yýlýnda Ocak ayýnda çýkan Dosttan Dosta Antoloji 1’de yer aldý. 14 aralýk 2012 de Ýstanbul Caddebostan Kitap Fuarý’n katýldý. Okuyucularýyla tanýþtý. Sonra Ýzmir'de 2 farklý yerde imza tanýtýmý yaptý... Þair “ Ben, þiire benim bitmeyen türküm derim, sazýný sözünü alýp gidenler çok oldu, ama ben bu türküyü hep söyleyeceðim...” diyerek þiir sanatýný hiç býrakmayacaðýný dile getiriyor. Þair, þiirlerinde aþka ve sevgiye yer verirken en büyük sevdalarýndan biri olan maviye de hemen hemen bütün þiirlerinde yer veriyor. Þair için bir mavi sevdalýsý, bir mavi aþýðý diyebiliriz: MAVÝ GÜL SEN BENÝM; Yüreðimde Devrim yaptýðým, SEN BENÝM; Yüreðine zincir attýðým, SEN BENÝM; Mühebbete gün saydýðým, SEN BENÝM; Ziyaretine mavi gül attýðýmsýn. Þair, kendini azýlý bir katile benzetiyor þiirlerinde. Kendini binlerce defa öldüren bir katil olarak düþünüyor. Anlatýmý saf, sade, açýk ve anlaþýlýr. Dil ise arý, sade bir dil. Her okuyan rahatlýkla anlayabiliyor onu: Beni sorarsan masum durduðuma bakma Suskunluðum sancýdandýr. Aslýnda ben azýlý bir katilim. Allah’ýma kitabýma yemin ederim ki; Kendimi binlerce öldürdüðüme þahidim. Gömdüler beni, ruhum ölü, sevdam diri… El salladým gelmiþime geçmiþime, Giderken sevdamý da götürüyorum meçhule… EY GEÇMÝÞÝM! Türküler aðýtlar yakýn! Siz cihan parçasý sevdalýlar, Gözlerinizden öperim KENDÝNÝZE ÝYÝ BAKIN… Eser þiirlerinde umudun, sevginin yaný sýra karamsarlýk da kendini gösteriyor yer yer. Karanlýk ve yalnýzlýk þairin þiirlerinde yer alan temalardan biri. Gecenin karanlýðýný yalnýzlýðýn susuz çölüne benzetirken her gecenin duygulara gebe olduðunu anlatýyor: Gebe duygular karanlýklar. Yalnýzlýðýn susuz çölüdür. Yazdýðým þiirlerin dölüdür. Her gece Gebedir duygulara Doðurmak için doruklara Þair, kýsa þiirlerle dile getiriyor duygularýný. Uzun cümlelere, çok süslü kelimelere, öyle anlaþýlmaz, yabancý kökenli sözcüklere pek yer vermiyor. Az ve öz yazýyor. Þiiri seviyor ve herkese de sevdiriyor. Arkasýndan serserice vurulsa bile… Bu gecenin sahibi yok, Serseri bir akþamdan kaldý Gündüz geceye küsmüþ Gecede güneþe. Alaca karanlýk beni duydu Sahipsiz gece sýrtýmdan Serserice vurdu... Þair, yaþamanýn bir kurþunu tutmak kadar zor olduðunu dile getirirken insanlarýn ne yaparsa yapsýn yaþam karþýsýnda çaresiz kaldýðýný, içlerindeki dert yumaðýnýn bir türlü bitmediðini, bitmeyeceðini anlatýyor kendi üslubunca: Yaþamak Namludan seken kurþunu Tutmak kadar zor... Tutsan elin yok olur Tutmasan bir yüreði deler dert olur... Son olarak da þairin bir þiirinde tüm insanlara verdiði mesajý verelim. Tamamen barýþçý, insancýl ve dostça bir anlayýþa hâkim þair. Dünyadaki kavgalarýn, savaþýn, kötülüðün neden yapýldýðýný ve bunlarýn anlamsýz olduðunu söylüyor. Sevginin gücünü ortaya koyarken ayný topraklarda büyüdüðümüzü ve birbirimize karþý saygýlý olmamýz gerektiðini belirtiyor. GÜZEL ÝNSANLAR! EY ANADOLULAR! Tarlada eker misin ekini? Sýrtýnýza ebiþir misin çocuðun tekini? CAN DOSTLARIM! Ayný topraklarda büyüdük, Ayný analar doðurdu bizi. Evimizde kapý gibi duran Adamlarý baba bildik biz... BU KAVGA NÝYE Þiir alanýna farklý bir soluk getiren þair Nursev Eser Yýldýrm’a kendisine “Þiir yazma, eðitimin yok, bilgin yetersiz” diyenlere inatla þiir yazmasýný, duygularýyla düþüncelerine hayat vermesini, her þeye raðmen þiir bahçesini býrakmamasýný ve etrafýný bu þiir çiçekleriyle doldurmasýný rica ediyoruz. Kendisini kutluyor, kitaplarýnýn devamýný bekliyoruz. Yola çýkan yolda kalmaz… Sizi seven, þiirlerinizi zevkle okuyan hayranlarýnýz için yazmaya devam…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |