"Yumuþak olma ezilirsin, sert olma kýrýlýrsýn." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Yazýlarým oldukça seyreldi, biliyorum. Çok yazdýðým zamanlar iþim olmadýðý zamanlardý. Þimdi bir iþten diðerine koþuyorum. Yakýnda Rusya'ya gideceðim. En son Kuzey Irak’ta Erbil’e gidiþimi yazmýþtým. Ondan sonra iki kez daha gittim Erbil’e. Yaklaþýk 5 ay kaldým, çalýþtým. Birkaç ufak olay oldu ama derleyip yazacak kadar önemli bulmadým. Kuzey Irak Kürt bölgesinde fazla olay olmuyor, kontrol saðlanmýþ durumda. Ben oradayken yalnýz bir büyük olay oldu. Bir intihar bombacýsý askerlik þubesinin önünde bekleyenler arasýna dalýp bombayý patlatmýþ. 60 kiþi öldü. Ýçlerinde ben de olabilirdim. Çünkü yoldan geçenlerden de ölenler olmuþ. Ayný Türkiye’deki HSBC, elçilik ve Sinagog patlamalarý gibi. Yani sözüm ona hedef gözeten, ancak masum insanlarýn da ölmesine sebep olan eylemler. Bu herkesin bildiði gibi terördür. Ali’ye kýzýp Veli’yi dövmektir. Adýna da eylem diyorlar. Neyse, konumuz bu deðil. Temmuz’da Irak defterini kapadým. Sýcaða dayanamadým. 46 derece olmuþtu. Klima da yoktu. Saðlýðým gözle görülür arazlar vererek bozuldu. Havalar biraz serinledikten sonra yine gidebilirdim ama gözüm korktu biraz. Çevresi 2 metre kadar duvarla çevrilmiþ bahçeli bir evde yaþýyorduk. Yabancý olduðumuz çevrede biliniyordu. Sýcak olduðu için akþamlarý dýþarýda oturuyorduk. Baðýra baðýra Türkçe konuþuyorduk. Bir kere bir arkadaþ dedi ki, “Þimdi yoldan geçen biri buraya bir el bombasý sallasa hiçbirimiz sað kalmayýz.” Dediði doðruydu. Bize saldýrabilirlerdi, çünkü Amerika’nýn iþbirlikçisi olan Kürtlerin iþbirlikçileri idik. Onlara binalar yapýyorduk. Hatta bir keresinde bir Amerikan kampýna bile gittik. Erbil’de Türk GSM operatörleri yoktu ama Korek isimli bir Güney Kore firmasý vardý ve cep telefonu ile konuþabiliyorduk. Bir gün patronlarýmdan biri aradý. Bir arkadaþla birlikte kent dýþýnda bulunan bir Amerikan kampýna gitmemi istedi. Bir elektrik mühendisliði iþi varmýþ. Ben mimar olduðum için o iþler bana uzaktýr, anlamam dedim ama o sýrada baþka kimse olmadýðý için gitmek zorunda kaldým. Amaç yalnýz firma adýna orada bulunmakmýþ. Peki dedim. Oranýn yerlisi bir þoför ve inþaat mühendisi arkadaþla otobanda kýrk beþ dakikalýk bir yolculuktan sonra kampa ulaþtýk. Kamp filmlerde, Tommiks Teksas’ta gördüðümüz vahþi batýnýn öncü kalelerine benziyordu. Bütün çevresi kum torbalarý ile kaplanmýþ, gözetleme kuleleri olan ve içeriye tek giriþ yolu birkaç S yapan bir kamptý. Ýçeride iyi Amerikalýlar ve çevrede kötü kýzýlderililer… Ana giriþ kapýsýnýn biraz ilerisinde bir bariyer, yanýndaki küçük kulübede iki tane yerli vardý. Haliyle bizi durdurdular ve bizi kimin çaðýrdýðýný sordular. Bilmiyoruz dedik. Neyse ki o dað baþýnda bile cep telefonu çalýþýyordu. Patronu aradým, bizi kimin çaðýrdýðýný sordum. “Michael” dedi. “Peki soyadý yok mu?” dedim. “Bilmiyorum” dedi. Bu sýrada asýl kapý açýldý, içerden iri bir araç çýktý. Ýçinde de iki Amerikalý. Herhalde geldiðimizi haber verdiler. Amerikalý da ayný soruyu sordu. “Michael” dedim. “Which Michael? We have many Michaels,” (Hangi Michael? Bizim bir sürü Michael’imiz var) dedi. “Bilmiyorum” dedim. Biz öyle bakýþýp bekleþirken baþka gelenler oldu. Anlaþýldý ki gerçekten çaðýrýlmýþýz. Býraktýlar. Korka korka içeri girdik. Cep telefonlarýmýzý aldýlar. Ýçerisi de yine filmlerde gördüðümüz esir kamplarý gibiydi. Sýra sýra dizilmiþ birbirinden baðýmsýz, penceresiz, çevresinde yine duvarlarýn yarýsýna kadar kum torbalarý olan barakalar vardý. Pencerelerin olmayýþý içerinin dýþarýdan görünmesini engelliyordu. Yani emniyet için böyle yapýlmýþ olduðu anlaþýlýyordu. Bir tanesine bizi buyur ettiler. Klima çalýþtýrýldý. Ýçerisi buz gibi oldu. Baþka firmalardan temsilciler geldiler, sonra konu ile ilgilenen Amerikalýlar geldiler. Baktým, hiç siyah derili yoktu. Hepsi beyazdý. Kiminde bizim MHPlilerin býyýklarý gibi býyýklar vardý. Kulaklarýmda ‘Country Music’ çalmaya baþladý. Aklýma ‘ku klux klan’ geldi. Kendimi Amerika’nýn güney eyaletlerinden birinde bir bardaymýþým gibi hissettim. Hiç dost gibi deðillerdi. Yalnýz biz deðil, onlar açýsýndan da orada bulunmak zorunda olduðumuz için bulunuyorduk. Çünkü Türk, Arap, Kürt olmuþuz, fark etmez, biz kýzýlderiliydik. … Irak’a gidiþlerimde bize bir bilgisayar çýktýsý vermiþlerdi. Ben oradayken Talabani Cumhurbaþkaný oldu ve Kürt bölgesinin özerkliði kabul gördü. Zaten birinci körfez savaþýndan beri süre gelen fiili durum onaylandý. O yüzden dönüþte, sýnýrda pasaportlarýmýza ilk kez Irak çýkýþ damgasýný vurdular. Þimdi de bugünlerde Anayasa oylamasý yapýlýyor. Bu sürede orada ne yaptýðýmýzý merak eden varsa, gecikmeli olarak bir içiþleri bakanlýðý binasý yaptýk, bir kültür bakanlýðý binasý temeli attýk, bir spor kompleksi projesi ihalesi aldýk (tasarým bana ait), bir arkadaþýn deyiþiyle oradaki kelelerden birine bir villa projesi (tasarým yine bana ait) yaptýk. Bütün bu projelerin inþaatlarýn malzemesi Türkiye’den geldi. Gümrükte Türk tarafýnda adam yetmezliðinden, bürokrasiden zorluklarla karþýlaþýldý. Biraz da o yüzden gecikmeler oldu. Ben dahil Türkiye’de birçok insan namusuyla, adam öldürmeden, yolsuzluk yapmadan, uyuþturucu satmadan para kazandý. Bizimle birlikte Türkiye de kazandý. Sonuçta oralýlarla el sýkýþarak, dostça ayrýldýk. Dönüþte Zaho’da Türk lirasý ile alýþveriþ yaptýk. Ýnsan yurt dýþýna uçakla çýkýp uçakla döndüðü zaman bazý þeyleri anlayamýyor. Arabayla çýkýp arabayla girmenin baþka bir anlamý var. Habur kapýsýnda Irak gümrüðünden çýkýp köprüden geçerken uzaktan kýrmýzý üzerine beyaz ay ve yýldýz iþaretleri görünür. Bilirsiniz ki bütün tersliklerine raðmen sizin olan ülkeye giriyorsunuz. Bu ülke sizi kabullenmek zorunda, almamazlýk edemez, reddedemez. Siz ona, o da size aittir. Yine her þeye raðmen kendinizi emniyette hissettiðiniz yerdir. Ben ne düþündüðümü belli etmiyordum ama, köprüden geçip ilk kontrol noktasýna yaklaþýrken yanýmdaki Kürt arkadaþým, “Oh, memleketimize geldik,” dedi. 18.Ekim.2005
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |